Namazda Mekruh Olan Ve Mekruh Olmayan Şeyler
Namaz kılan kimsenin, elbisesi sakalı ve bedeni ile oynaması veya secdeye giderken, elbisesini korumak maksadı ile Önden veya arkadan çekip kaldırması mekruhtur. Mi'râcü'd - Dirâ-ye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, rüku'a varınca, sırtına yapışmaması için, elbisesini sarkıtmasında bir beis yoktur.
Namaz kılan kimsenin, namaz bittikten sonra, altındaki toprakları veya otları silmesinde bir beis yoktur.
Namaz esnasında kendisini meşgul edip, namazına zarar verme ihtimali olunca, secde edeceği yeri, namazdan Önce silmesinde de bir beis yoktur. Zararı yoksa, namazın ortasında bunları silmek mekruhtur. Teşehhüdden ve selamdan önce silmek ise, mekruh değildir. Fetâvâyî Kâdihân'da da böyledir. Ancak, bu durumda, silmeyi terketmek daha efladır. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, alnının terini silmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir,
Namaz kılan kimsenin, kendisine fayda veren bir ameli işlemesinde bii- sakınca yoktur. Peygamber (SA.VJ Efendimiz, namaz esnasında, alnındaki teri silerdi; secdeden doğrulurken de elbisesini, sağma soluna silker, sarkıtırdı.
Namaz kılan kimsenin, kendisine faydalı olmayan bir şeyi yapması ise mekruhtur. Sahih olan da budur. Hulâsa'da ve NShâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, burnundan akan şeyi silmesi, onu yere damlatmaktan daha evladır. Gunye'de de böyledir,
Namaz kılan kimsenin, okuduğu âyetleri ve teşbihleri parmaklan ile sayması mekruhtur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf a göredir. İmâm Muhammed'e göre ise, bu şekilde saymak mekruh değildir. Bu konudaki ihtilaf farz namazlardadır. Nafile namazlarda ise, bu şekilde sayarak bil-icmâ' caizdir. «Bu hususta, nafilelerde de ihtilaf vardır.» denilmiştir. Farzlarda ise bu şekilde saymak bil-İcmâ caiz almaz. Fakat, bu hususta hepsinde de yani' farzlarda da nâfileüer de de ihtilaf vardır; zahir olan budur. Teb-yîn'de de böyledir.
Âlimlerimiz : «Eğer namaz kılan kimse, sayma ihtiyacı hissederse, sözle söyliyerek değilde, işaret ederek sayar. Zaruret var ise, söyliyerek de sayabilir.» demişlerdir. Nîhâye'de de böyledir. «Parmakların ueu ile saymak mekruh olmaz.» da demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz dışında teşbihleri saymak konusunda da ihtilaf vardır. Müstesfâ'da : «Namaz haricinde, teşbihleri saymak mekruh değildir. Sahih olan budur.» denilmiştir. Tebyiiı'de de böyledir.
Sureleri saymak, namaz amelinden olmadığı için mekruhtur. Hîdâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secde yerinde bulunan çakılları döndürüp düzeltmesi mekruhtur. Ancak, bu çakılların üzerine secde etme imkânı yoksa, onlan.bir defada veya iki defada düzeltmek mekruh olmaz. Zâhirür - rivâyede ise : «Bir defada düzeltilir» denilmiştir. Münye'de de böyledir. Fakat, onu düzeltmemek, daha sevilen bir haldir. Hulâsa'da da böyledir.
Namazda, parmaklan birbirine geçirmek ve çıtlatmak da mekrûhdur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Parmaklan çıüatmak, insanların çoğuna göre, namaz haricinde de mekruhtur. Zâhîdî'de de böyledir.
Çözülmesin diye, saçın tamamını toplayıp, bir şeyle başın üzerine bağlamakda mekruhtur. Tefeyîn'de de böyledir.
Âlimler, saçın bağlanış şekli pususunda ihtilafa düştüler; bazıları : «Saçı, başın ortasında toplayıp, sonra bağlamak.», bazıları da : «Saçı, kadmlann yaptığı gibi, başın iki tarafına toplamak.», bazıları ise : «Saçı toplayıp, başm arka tarafına, iple veya kordela gibi bir bez parçası ile yapıştırır gibi bağlamak...» demişlerdir. Fakat hangi şekilde olursa olsun, erkeklerin saçlanm bağlamaları mekruhtur. Gâyetü'I - Beyân'dan naklen Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Namazda elini böğrüne koymak da mekruhtur. Fetâvây! Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz dışında da böyle elini böğrüne koymak mekruhtur. ZAhUlİ'de de böyledir.
Namazda, baş kıbleden dönecek şekilde, sağa sola dönmek, sallanmak mekruhtur. Fakat, başı çevirmeksizin göz ucuyla bakmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namazda, bakışlarını semaya dikmek mekruhtur. Tebyîn'-de de böyledir.
Teşehhüdde veya iki secde arasında, kalçalarını yere koyup oturmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Keza, bu durumda, kalçaları yere koyup dizleri dikmek de mekruhtur. Sahih olan da budur. Hidâye'de de böyledir, Esahh olan da-budur. Kâfö'de ve Mebsût'dan naklen Nihâye'de de böyledir.
Buradaki mekruh olan oturuş şekli : «Ayak parmaklarının ucuna oturmak...», «ökçelerin üzerine oturmak...», dizleri göksüne. toplayarak oturmak...», «elleri yere dayıyarak oturmak...'», «köpek oturuşuna benzer bir şekilde oturmak...» gibi oturuş şekilleridir. Ve bunların hepsi de mekruhtur. Zâhidî'de de böyledir.
Namazda, el ile selam almak mekruhtur.
Namazda, özürsüz olarak, bağdaş kurup oturmak da mekruhtur. Tebyîn'de de böyledir.
Namazda, secde ederken, kolları yere sermek; rükû'a eğilirken ve rükû'dan doğrulurkeh ellerini kaldırmak; elbisesinin bir ucunu, başına veya omuzuna atıp, diğer tarafını salıvermek de, mekruhtur. Münye'de de böyledir.
Namaz içinde, kollarını giymeden, elbiseyi omuzuna atmak mekruhtur, Tebyîn'de de böyledir. Bu durumda, elbisenin altında gömlek bulunması ile bulunmaması müsavidir. Nihâye'de de böyledir.
Hulâsa ve Nisâb'da : «Namaz kılan kimse, elbiseyi, yırtık veya sökük yerinden giyse ve ellerini yakasına sokmasa, bu durumun, mekruh olup olmadığı hususunda, müteahhirûn ihtilaf etmişlerdir. Muhtar olan kavil ise, bu durumun mekruh olmamasıdır.» denilmiştir. Muzmarât'ta da böyledir.
«Kaftan içinde namaz kılacak olan kimsenin, ellerini kaftanın yakasına girdirmesi ve düşmesin diye kaftanı bir kuşakla bağlaması uygun olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz haricinde, elbiseyi omuza atmak hususunda., âlimler ihtilafa düşmüzlerdir. D&râye'de de bu gibi ihtilaflar zikredilmiştir. Kunye'nin Kerâhat Babi'nda da bunun mekruh olmadığı tashih edilmiştir. BahrttV - Râık'ta da böyledir.
Başına giyecek bir şey bulduğu zaman, bir kimsenin, erinip veya tenbelEk edip, bunu giymeden, başı açık namaz kılması mekruhtur. Fakat bunu, gönül alçaklığından veya huşu'dan dolayı yaparsa mekruh olmaz. Aksine bu, daha güzeldir. Zehıyre'de de böyledir.
Yanında, gömleği bulunduğu hal!de, bir kimsenin, sadece don ile namaz kılması mekruhtur. Hulâsa'da da böyledir.
Fetâvâyi İtabiyye'de : «Bornos (denilen uzun bir elbise) ile namaz kılmak mekruhtur. Bunun, harbte giyilmesinde kerahet yoktur.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de ide böyledir.
Bîr kimsenin, elbisesinin, kollarını dirseklerine kadar sıvayıp, kollan açık namaz kılması mekruhtur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Namazda sama mekruhtur. Sama : Vücudu, baştan ayağa kadar,elleri bile bir taraftan çıkaramıyacak şekilde bütünü ile bir giyeceğe sarmak demektir. Tebyîn'de de böyledir.
Bir kimsenn, namazı -sağ omuzunu açık bırakıp bir ucunu, sağ koltuğun altından, sol omuzunun üzerine atarak, giymş bulunduğu bir elbise ile kılması da mekruhtur. Fetâvâyi KâdShta'-
da da böyledir.
Namazda, i'ticâr da mekruhtur. İ'ticâr : Sarığı, başın etrafına sarıp, başın ortasını açık bırakmaktır. Tebyîn'de de böyledir.
İmâm Velyâlîcî : «Bu hâl, namaz içinde olduğu gibi namaz dışında da mekruhtur.» demiştir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Yenisi ve güzeli varken eski ve kötü elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mi'râcü'd - Dirâye'de de böyledir.
Namazda, telessüm de mekruhtur. Telessüm : Namaz içinde ağzı ve burnu kapatmaktır.
Namazda, esnemek mekruhtur. Bir kimseye esneme hali galebe ederse, namaz kılan kimse, gücünün yettiği kadar yutmaya ve onu defetmeye çalışır. Fakat, esneme hali, daha fazla galebe ederse, namaz kılan kimse, elini veya yenini, ağzının üzerine kor. Tebyîn'dede böyledir. Esnerken ağzını kapatmamak mekruhtur. Hızânetül-Fıkh'da da böyledir. Namaz kılan kimse, esnediği zaman, ağzına elinin dışını kor. Muhtârütü'l - Nevâzil'den naklen Bahrü'r - Râık'ta ida böyledir.
Bir kimse, namazda iken esnediği vakit, kıyamda sağ eliyle, onun dışında ise, sol elinin içi ile ağzım kapatır. Zâhidİ'de de böyledir.
Namazda, gözleri yummak mekruhtur.
Büyük veya küçük abdest darlığı var iken, namaza girmek mekruhtur. Bu durum, namaz kılan kimseyi fazlaca rahatsız ederse, o kimse namazı keser. Yellenmekle ilgili hüküm de böyledir. Bîr kimsenin, bu durumlarda da namaz kılması caiz olur; fakat bu günahtır. Şayet, vakit dar olur da, âbdest almakla meşgul olmak, namaz vaktinin geçmesine sebep olacak bulunursa, o kimse, namazım bu halde kılar. Çünkü, kerâha'tüe kılmak, kaza etmekten evlâdır.
Namaz esnasında, bir kimsenin, kendisini yelpaze ile veya elbisesinin yakası bir şeyle serinletmesi mekruhtur. Çok olmaması halinde böyle yapmakla namaz bozulmaz. Tebyîn'de de böyledir.
Kasiden yapılmaları halinde namaz içinde Öksürmek ve boğaz temizlemek mekrûtur. Fakat, bunlar, gayrete rağmen de-fedilemedikleri takdirde mekruh olmaz. Zâhddî'de de böyledir.
Namazda tükürmek mekruhtur.
Keza, rükû'dave secdelerde tumânîneti terk etmek de mekruhtur. Tumânînet : Namaz kılan kimsenin, belini tam doğrultması ve azalarının sakin olması demektir. Muhıyt'te de böyledir.
= Keza, kavme'yi terk etmek de mekruhtur. Kavme : îki secde arasında, azalar sakin olacak şekilde oturmaktır. îbni Emîrül -Hâcc'ın Münyetü'l - Musallî Şerhi'nde de böyledir.
Münferîd'in (= yalnız basma namaz kılan kimsenin)), cemaatin saflarının arasında,onların oturma ve kalkmalarına muhalif bir şekilde namaza durması mekruhtur.
Keza, muktedînin (= imâma uyarak namaz kılmakta olan kimsenin) , tek başına, arkada namaz kılması da mekruhtur. Muham-med bin Sücâ ve.Hasan bin Ziyâd'm Ebû Hanife (R.A.)'den rivayet ettiklerine göre : Şayet, saf arasında boş yer yoksa, muktedînin bu şekilde namaz kılması mekruh olmaz. Fakat, bu durumda, muktedînin saftan birisini kendi yanma çekip, onunla birlikte idurması daha güzeldir. Muhıyt'te de böyledir.
Muktedînin, bu durumda, çekeceği şahsın âlim olması uygun olur. Tâ ki, durumu anlasın ve namazı fasada vermesin. Hızâ-netü'l Fetâvâ'da da böyledir.
Hâvi'de : «Bir kimsenin, arka tarafında mezar olduğu halde namaz kılması mekruh değildir. Çünkü bu durumda, namaz kılan kimse ile kabir arasında bir miktar mesafe vardır. Fakat, bu durumda namazın mekruh olmaması için, şayet, mezardaki namaz kılmakta olsa idi, namaz kılan kimse üe mezardakânin arasından, geçilebilecek bir yerin oltmâsı gerekirdi.)) denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir kimsenin, önünde, başı üzerinde, sağında, solunda veya elbisesinde resim varken namaz kılması, mekruhtur.
Üzerinde namaz kılınan yaygıda resim bulunması halinde, iki rivayet vardır; sahih oian, suret üzerine secde edilmedikçe bunun mekruh olmamasıdır. Bu, resimlerin, bakan kimsenin zahmetsiz olarak görebileceği kadar büyük olması halindedir. FetâvâyÜ Kâdîhân' da da böyledir.
Resim, bakan kimsenin dikkatle bakmayınca ve düşünmeyince göremiyeceği kadar küçük olursa, namaz mekruh olmaz.
Resmin başı kesilmiş olursa, onda bir beis yoktur. Başın kesilmesi, o başın üzerinin iplikle Örülerek başın görülmez olması ile olur. Böylece, baştan bir eser kalmamış olur. Şayet sadece baş ile beden arası, bir iplikle dikilip örülürse, buna itibar edilmez. Çünkü, kuşlardan boynu böyle süslü olanlar vardır.
Mekruh olma bakımından en şiddetli hâl, resmin ön tarafta olmasıdır; sonra başın üzerinde, sonra sağda, sonra solda ve sonra da arkada olmasıdır. Kâfi'de de böyledir.
Tehzîb'de : «Resim, idayalı bir yastıkta bulunsa da o yastık, namaz kılan kimsenin önünde olsa, o kimsenin namazı mekruh olur. Ancak, yastık yere atılmışsa, namaz mekruh olmaz.» denilmiştir. Tatarhântyye'de de böyledir.
Canlı olmayanların resimleri mekruh değildir. Nihâye'de de böyledir.
Farz namazlarda, bir rek'atte, bir sûreyi tekrar okumak mekruhtur. Nafile namazlarda ise, böyle yapmak mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdâhân'da da böyledir.
Bir kimsenin,, yalnız başına nafile bir namaz kılarken, bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruh olmaz. Fakat, farz namaz kılan kimsenin, ihtiyarî olarak bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruhtur. Özür veya unutmak sebebi ile, bir âyetin farz namazlarda da tekrar edilmesinde bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Cum'a namazında, içinde secde bulunan bir sûreyi okumak veya secde âyetinin okunulmasından korkulan herhangi bir namazda, yine içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okumak mekruhtur. Hulâsa'd a da böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secdeye giderken, ellerini, dizlerinden önce yere koyması, secdeden kalkarken de dizlerini, ellerinden önce kaldırması mekruhtur. Özür müstesnadır. Mümye'de de böyledir.
Muktedî'nin, imâmdan önce rükû' ve secde yapması ve başını imâmdan önce kaldırması mekruhtur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Namaz kılan kimsenin,
Açıktan besmele çekmesi ve açıktan âmin demesi;
Kıraati rükû'da .tamamlaması;
Zikirlerin, intikâlin tamamlanmasından sonra olması;
Farz kılarken, özürsüz olarak asaya (= bastona) dayanması; mekruhtur. Nafile namazlarda, bu şekilde dayanmak mekruh olmaz. Zâhidi'de de böyledir.
Sırtında sabi bir çocukla namaz kılmak caizdir, fakat mekruhtur. Şayet, çocuğu koruyacak kimse olmaz ve çocukda ağlasa, bu durumda mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Namazda, gömlek veya takke çıkarmak veya bunları giymek, mestleri çıkarmak amel-i yesîr ile olsa bile mekruhtur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimsenin, namazda sangını başından alıp yere koyması veya yerden kaldırıp başına koyması; namazı bozmaz, fakat bunlar mekruhtur. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.
Bir kimsenin, sangının büklümü üzerine secde etmesi mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Bü halin mekruh olması, hacminin, o kimsenin secdesine mani' olmaması, şartına bağlıdır. Eğer, secdeye mani' oluyorsa, namaz asla caiz olmaz. Bürcendîye'de de böyledir.
Bir kimsenin, yüzüne toprak değmesin diye, yenini serip üzerine secde etmesi mekruhtur. Fakat bunu, sangına ve elbisesine toprak değmesin diye yapmışsa, mekruh olmaz. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Yer (toprak) üzerinde namaz kılan bir kimse, sıcaklık dokunmasın diye serdiği bir bezin, üzerine secde ederse, bu mekruh olmaz. Zahîrıyye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secdede, ayaklanni örtmesi mekruhtur. Hulâsa'da da böyledir.
Yalnız başına nafile namaz kılmakta olan bir kimsenin, rahmet âyeti okunduğu zaman rahmet dilemesinde veya azâb âyeti okununca bundan Allah'a- sığınmasında ve istiğfarda bulunmasında bir beis yoktur. Farz namaz kılmakta olan bir kimsenin, bunları yapması ise, mekruhtur. Fakat, imâmın, farz olsun, nafile oîsun, hiç bir namazda böyle yapması doğru olmaz. Münye' de de böyledir.
Nanıaz kılan kimsenin, bir sağına bir soluna meyletmesi (.= eğilmesi) mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Namazda, özürsüz olarak ayaklar arasında terâvuh mekruhtur. Terâvuh : Ayağın biri üzerine, biraz çöküp dayanmak; biraz da diğerine çöküp dayanmaktır. ~
Keza, tek ayağın üzerine dayanarak namaz kılmak da mekruhtur. Zahîriyye'de de böyledir.
Namaz esnasında kalkarken, ayağın birini ileri atmak mekruhtur. Tebyîn'de de böyledir.^
Namaz kılan kimsenin, koku veya reyhan koklaması mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Namaz kılan bir kimsenin, el ve ayak parmaklarını, secde esnasında ve diğer hallerde, kıble istikametinden başka [tarafa çevirmesi mekruhtur. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.
İmâm olan kimsenin, tek başına ve tamamen, nührab oyuğunun içine girmiş olarak namaz kılması mekruhtur. Fakat imâm, mihrabın dışında durur ve mihraba secde ederse, bu mekruh olmaz. Tebyîn'de de böyledir.
Mescit, imâmın arkasında bulunan cemaate dar gelirse, imâmın tek başına mihrabda namaz kılması mekruh olmaz. Fetâ-vâyî Burhâmyye'de de böyledir.
Namaz esnasında, imâmın, .tek başına seki gibi yüksek bir yerde bulunması mekruhtur. Zahirü-'r - rivâye budur. Hîdâye'de de böyledir.
Bu durumda, imâmın yanında, cemaatten bazı kimseler bulunursa, o zaman mekruh olmaz. Serahsî'nin MuhıytUnde de böyledir.
Bu hususta, sekinin yüksekliğinin miktarı bir adam boyudur. Bundan aşağısına itibar olunmaz. Sürenin yüksekliği göz önünde tutularak, yüksekliğin bir arşın olduğu da söylenmiştir. îtimatl edilen de budur. Gâyetü'l - Beyfin'da : «Sahih olan budur.» denilmiştir. Bahrü'r Râık'ta da böyledir.
Kâ'be'nin üzerinde namaz kılmak, Kâ'be'ye olan ta'zimin terk edilmiş olmasından dolayı mekruhtur.
Bir kimsenin, kendisi için, mescidde özel yer ayırması mekruhtur. Tatarhânliyye'de de böyledir.
Bir kimsenin, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kıt ması mekruh olur. Maden'de de böyledir.
Bir kimse, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kılsa ve bu sırada aralarında, sırtı namaz kılana dönük bir başka şahıs bulunsa, bu durumda namaz mekruh olmaz. Timurtâşî'de de böyledir.
Namaz kılan bir kimseye karşı durmak mekruhtur. Namaz kılan kimsenin, ön safta veya son safta olması müsavidir. Münye'de de böyledir.
Yakında olsa bile, konuşan bir kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh değildir. Ancak, konuşan kimseler, seslerini yükselttikleri zaman, namaz kılan kimse okumasında şaşıracaksa bu durumda, konuşan kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh olur. Hulâsa'da da böyledir.
Uyuyan kimselerin arasında namaz kılmak, mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
İçinde ateş yanan tennûr'a veya ocağa karşı namaz kılmak mekruhtur.
Kandile veya lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh değildir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir. Esahh olan da budur. Hı-zânetü'l - Fetâvâ'da da böyledir.
Ellerinde veya başı üzerinde Kur'ân olduğu veya asılı bir kılıç veyahut da benzeri şeyler bulunduğu halde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Rükû'd a iken, birisinin geldiğini hisseden ve gelen kimseyi tanıyan bir imâmın, o şahıs yetişsin diye rükû'unu uzatması mekruhtur. İmâm, gelenin kim olduğunu tanımazsa ve uzatma miktarı ancak bir veya iki teşbih miktarı olursa, bu şekildeki uzatma, mekruh olmaz. Muhtârü'l - Fetâvâ'da da böyledir.
İmâmın, safların hizasında durması mekruhtur. Bahrü'r Râık'ta da böyledir.
Bir kimsenin, ağzında dirhem ve dinar (= para) bulunduğu halde namaz kılması, bunlar o kimsenin okumasına mani olmasa bile mekruhtur.
Elinde bir mal tutarak namaz kılmak da mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Önünde pislik bulunduğu halde, namaz kılmak mekruh-dur. Serahsî'iün Muhıyt'inde de böyledir.
Özürsüz olarak namaz içinde yürümek; bir adım atıp durmak, sonra bir adım daha atıp yine durmak, mekruhtur. Bunlar, bir özür sebebi ile yapılmış olursa, mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimsenin, safın gerisinde tekbir alıp, sonra safa katılması mekruhtur. Serâhsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Elleri, rükû'da dizlerin üzerine ve secde de, özürsüz olarak yere koymamak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir .
îmâma uymuş olarak namaz kılmakta olan kimsenin, Kur'-ân ^kuması İmâm Ebû Hatifte (R.A.) ye İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a gc , mekruhtur. Hidâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin,
Başını aşağı eğmesi veya yukarı kaldırması;
Ellerini, kulaklarının hizasından yukarı veya omuzlan hizasından aşağı kaldırması;
Secdede, karnını uyluklarına bitiştirmesi ye
İmâm yokken kamet getirilmiş olursa, cemaatın ayağa kalkması, mekruhtur. Hızânetü'l -Fıkh'ta da böyledir
Sünneti tamamlamada acele etmek mekruhtur. Münye'de de böyledir.
Huccet'de : «Namaz kılarken sinek, sivri sinek kovmak mekruhtur. Zaruret hali müstesnadır. Bu durumun sadece mekruh olması, bu işin ameM kalîl ile yapılmış olması şartına bağlıdır.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Namazda, özürsüz olarak yapılan, her amel-i kalîl mekruhtur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Bir kimsenin yayı, oku ve sadağı (= ok koyduğu kabı) boynunda takılı olduğu halde namaz kılmasında bir, beis yoktur. Ancak, bunların sallanmaları namaz kılan kimseyi meşgul eder ve oyalarsa, bu durumda, bunlarla namaz kılmak mekruh olur. Bununla beraber, böyle kılmış olan namaz caizdir, Sirâcü'I - Vehhâc'da ıda boy eldir.
Bir kimsenin, gasbettiği yerde namaz kılması caizdir. Ancak, zulmetmiş olmasından dolayı, o kimse azaba uğrar. Bir kul, Al] ahu Teâlâ ile kendi arasındaki şeyin sevabını, kendisi ile bir başka kul arasındaki şeyin de ikâbını (= cezasını) görür. Muhtârül-Fetâvâ'da da böyledir.
Bu şekilde kılman namazlar, şartları ve rükünleri tamam olduğu için caizdir.
Kerâhatle kılman" namazlar, maal - kerâhe (~ mekruh olmakla beraber) caizdir. Hidâye'de de böj'ledir.
Bu namazlardaki mekruh olma hâli, kerâhat-i tahrîmiyye (= harama yakın mekruh) ise, namazın iadesi (= tekrar kılınması) vacip olur; kerâhat-i tenzîhiyye t = helâla yakm kerâhat) ise, na-roazm iadesi müstehap olur. Şüphesiz ki, kerâhati tahrîmiyye, vacip rutbesindedir. Fethül Kadîr'de de böyledir. [50]
Namaz kılan kimsenin, rüku'a varınca, sırtına yapışmaması için, elbisesini sarkıtmasında bir beis yoktur.
Namaz kılan kimsenin, namaz bittikten sonra, altındaki toprakları veya otları silmesinde bir beis yoktur.
Namaz esnasında kendisini meşgul edip, namazına zarar verme ihtimali olunca, secde edeceği yeri, namazdan Önce silmesinde de bir beis yoktur. Zararı yoksa, namazın ortasında bunları silmek mekruhtur. Teşehhüdden ve selamdan önce silmek ise, mekruh değildir. Fetâvâyî Kâdihân'da da böyledir. Ancak, bu durumda, silmeyi terketmek daha efladır. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, alnının terini silmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir,
Namaz kılan kimsenin, kendisine fayda veren bir ameli işlemesinde bii- sakınca yoktur. Peygamber (SA.VJ Efendimiz, namaz esnasında, alnındaki teri silerdi; secdeden doğrulurken de elbisesini, sağma soluna silker, sarkıtırdı.
Namaz kılan kimsenin, kendisine faydalı olmayan bir şeyi yapması ise mekruhtur. Sahih olan da budur. Hulâsa'da ve NShâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, burnundan akan şeyi silmesi, onu yere damlatmaktan daha evladır. Gunye'de de böyledir,
Namaz kılan kimsenin, okuduğu âyetleri ve teşbihleri parmaklan ile sayması mekruhtur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf a göredir. İmâm Muhammed'e göre ise, bu şekilde saymak mekruh değildir. Bu konudaki ihtilaf farz namazlardadır. Nafile namazlarda ise, bu şekilde sayarak bil-icmâ' caizdir. «Bu hususta, nafilelerde de ihtilaf vardır.» denilmiştir. Farzlarda ise bu şekilde saymak bil-İcmâ caiz almaz. Fakat, bu hususta hepsinde de yani' farzlarda da nâfileüer de de ihtilaf vardır; zahir olan budur. Teb-yîn'de de böyledir.
Âlimlerimiz : «Eğer namaz kılan kimse, sayma ihtiyacı hissederse, sözle söyliyerek değilde, işaret ederek sayar. Zaruret var ise, söyliyerek de sayabilir.» demişlerdir. Nîhâye'de de böyledir. «Parmakların ueu ile saymak mekruh olmaz.» da demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz dışında teşbihleri saymak konusunda da ihtilaf vardır. Müstesfâ'da : «Namaz haricinde, teşbihleri saymak mekruh değildir. Sahih olan budur.» denilmiştir. Tebyiiı'de de böyledir.
Sureleri saymak, namaz amelinden olmadığı için mekruhtur. Hîdâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secde yerinde bulunan çakılları döndürüp düzeltmesi mekruhtur. Ancak, bu çakılların üzerine secde etme imkânı yoksa, onlan.bir defada veya iki defada düzeltmek mekruh olmaz. Zâhirür - rivâyede ise : «Bir defada düzeltilir» denilmiştir. Münye'de de böyledir. Fakat, onu düzeltmemek, daha sevilen bir haldir. Hulâsa'da da böyledir.
Namazda, parmaklan birbirine geçirmek ve çıtlatmak da mekrûhdur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Parmaklan çıüatmak, insanların çoğuna göre, namaz haricinde de mekruhtur. Zâhîdî'de de böyledir.
Çözülmesin diye, saçın tamamını toplayıp, bir şeyle başın üzerine bağlamakda mekruhtur. Tefeyîn'de de böyledir.
Âlimler, saçın bağlanış şekli pususunda ihtilafa düştüler; bazıları : «Saçı, başın ortasında toplayıp, sonra bağlamak.», bazıları da : «Saçı, kadmlann yaptığı gibi, başın iki tarafına toplamak.», bazıları ise : «Saçı toplayıp, başm arka tarafına, iple veya kordela gibi bir bez parçası ile yapıştırır gibi bağlamak...» demişlerdir. Fakat hangi şekilde olursa olsun, erkeklerin saçlanm bağlamaları mekruhtur. Gâyetü'I - Beyân'dan naklen Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Namazda elini böğrüne koymak da mekruhtur. Fetâvây! Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz dışında da böyle elini böğrüne koymak mekruhtur. ZAhUlİ'de de böyledir.
Namazda, baş kıbleden dönecek şekilde, sağa sola dönmek, sallanmak mekruhtur. Fakat, başı çevirmeksizin göz ucuyla bakmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namazda, bakışlarını semaya dikmek mekruhtur. Tebyîn'-de de böyledir.
Teşehhüdde veya iki secde arasında, kalçalarını yere koyup oturmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Keza, bu durumda, kalçaları yere koyup dizleri dikmek de mekruhtur. Sahih olan da budur. Hidâye'de de böyledir, Esahh olan da-budur. Kâfö'de ve Mebsût'dan naklen Nihâye'de de böyledir.
Buradaki mekruh olan oturuş şekli : «Ayak parmaklarının ucuna oturmak...», «ökçelerin üzerine oturmak...», dizleri göksüne. toplayarak oturmak...», «elleri yere dayıyarak oturmak...'», «köpek oturuşuna benzer bir şekilde oturmak...» gibi oturuş şekilleridir. Ve bunların hepsi de mekruhtur. Zâhidî'de de böyledir.
Namazda, el ile selam almak mekruhtur.
Namazda, özürsüz olarak, bağdaş kurup oturmak da mekruhtur. Tebyîn'de de böyledir.
Namazda, secde ederken, kolları yere sermek; rükû'a eğilirken ve rükû'dan doğrulurkeh ellerini kaldırmak; elbisesinin bir ucunu, başına veya omuzuna atıp, diğer tarafını salıvermek de, mekruhtur. Münye'de de böyledir.
Namaz içinde, kollarını giymeden, elbiseyi omuzuna atmak mekruhtur, Tebyîn'de de böyledir. Bu durumda, elbisenin altında gömlek bulunması ile bulunmaması müsavidir. Nihâye'de de böyledir.
Hulâsa ve Nisâb'da : «Namaz kılan kimse, elbiseyi, yırtık veya sökük yerinden giyse ve ellerini yakasına sokmasa, bu durumun, mekruh olup olmadığı hususunda, müteahhirûn ihtilaf etmişlerdir. Muhtar olan kavil ise, bu durumun mekruh olmamasıdır.» denilmiştir. Muzmarât'ta da böyledir.
«Kaftan içinde namaz kılacak olan kimsenin, ellerini kaftanın yakasına girdirmesi ve düşmesin diye kaftanı bir kuşakla bağlaması uygun olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Namaz haricinde, elbiseyi omuza atmak hususunda., âlimler ihtilafa düşmüzlerdir. D&râye'de de bu gibi ihtilaflar zikredilmiştir. Kunye'nin Kerâhat Babi'nda da bunun mekruh olmadığı tashih edilmiştir. BahrttV - Râık'ta da böyledir.
Başına giyecek bir şey bulduğu zaman, bir kimsenin, erinip veya tenbelEk edip, bunu giymeden, başı açık namaz kılması mekruhtur. Fakat bunu, gönül alçaklığından veya huşu'dan dolayı yaparsa mekruh olmaz. Aksine bu, daha güzeldir. Zehıyre'de de böyledir.
Yanında, gömleği bulunduğu hal!de, bir kimsenin, sadece don ile namaz kılması mekruhtur. Hulâsa'da da böyledir.
Fetâvâyi İtabiyye'de : «Bornos (denilen uzun bir elbise) ile namaz kılmak mekruhtur. Bunun, harbte giyilmesinde kerahet yoktur.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de ide böyledir.
Bîr kimsenin, elbisesinin, kollarını dirseklerine kadar sıvayıp, kollan açık namaz kılması mekruhtur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Namazda sama mekruhtur. Sama : Vücudu, baştan ayağa kadar,elleri bile bir taraftan çıkaramıyacak şekilde bütünü ile bir giyeceğe sarmak demektir. Tebyîn'de de böyledir.
Bir kimsenn, namazı -sağ omuzunu açık bırakıp bir ucunu, sağ koltuğun altından, sol omuzunun üzerine atarak, giymş bulunduğu bir elbise ile kılması da mekruhtur. Fetâvâyi KâdShta'-
da da böyledir.
Namazda, i'ticâr da mekruhtur. İ'ticâr : Sarığı, başın etrafına sarıp, başın ortasını açık bırakmaktır. Tebyîn'de de böyledir.
İmâm Velyâlîcî : «Bu hâl, namaz içinde olduğu gibi namaz dışında da mekruhtur.» demiştir. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Yenisi ve güzeli varken eski ve kötü elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mi'râcü'd - Dirâye'de de böyledir.
Namazda, telessüm de mekruhtur. Telessüm : Namaz içinde ağzı ve burnu kapatmaktır.
Namazda, esnemek mekruhtur. Bir kimseye esneme hali galebe ederse, namaz kılan kimse, gücünün yettiği kadar yutmaya ve onu defetmeye çalışır. Fakat, esneme hali, daha fazla galebe ederse, namaz kılan kimse, elini veya yenini, ağzının üzerine kor. Tebyîn'dede böyledir. Esnerken ağzını kapatmamak mekruhtur. Hızânetül-Fıkh'da da böyledir. Namaz kılan kimse, esnediği zaman, ağzına elinin dışını kor. Muhtârütü'l - Nevâzil'den naklen Bahrü'r - Râık'ta ida böyledir.
Bir kimse, namazda iken esnediği vakit, kıyamda sağ eliyle, onun dışında ise, sol elinin içi ile ağzım kapatır. Zâhidİ'de de böyledir.
Namazda, gözleri yummak mekruhtur.
Büyük veya küçük abdest darlığı var iken, namaza girmek mekruhtur. Bu durum, namaz kılan kimseyi fazlaca rahatsız ederse, o kimse namazı keser. Yellenmekle ilgili hüküm de böyledir. Bîr kimsenin, bu durumlarda da namaz kılması caiz olur; fakat bu günahtır. Şayet, vakit dar olur da, âbdest almakla meşgul olmak, namaz vaktinin geçmesine sebep olacak bulunursa, o kimse, namazım bu halde kılar. Çünkü, kerâha'tüe kılmak, kaza etmekten evlâdır.
Namaz esnasında, bir kimsenin, kendisini yelpaze ile veya elbisesinin yakası bir şeyle serinletmesi mekruhtur. Çok olmaması halinde böyle yapmakla namaz bozulmaz. Tebyîn'de de böyledir.
Kasiden yapılmaları halinde namaz içinde Öksürmek ve boğaz temizlemek mekrûtur. Fakat, bunlar, gayrete rağmen de-fedilemedikleri takdirde mekruh olmaz. Zâhddî'de de böyledir.
Namazda tükürmek mekruhtur.
Keza, rükû'dave secdelerde tumânîneti terk etmek de mekruhtur. Tumânînet : Namaz kılan kimsenin, belini tam doğrultması ve azalarının sakin olması demektir. Muhıyt'te de böyledir.
= Keza, kavme'yi terk etmek de mekruhtur. Kavme : îki secde arasında, azalar sakin olacak şekilde oturmaktır. îbni Emîrül -Hâcc'ın Münyetü'l - Musallî Şerhi'nde de böyledir.
Münferîd'in (= yalnız basma namaz kılan kimsenin)), cemaatin saflarının arasında,onların oturma ve kalkmalarına muhalif bir şekilde namaza durması mekruhtur.
Keza, muktedînin (= imâma uyarak namaz kılmakta olan kimsenin) , tek başına, arkada namaz kılması da mekruhtur. Muham-med bin Sücâ ve.Hasan bin Ziyâd'm Ebû Hanife (R.A.)'den rivayet ettiklerine göre : Şayet, saf arasında boş yer yoksa, muktedînin bu şekilde namaz kılması mekruh olmaz. Fakat, bu durumda, muktedînin saftan birisini kendi yanma çekip, onunla birlikte idurması daha güzeldir. Muhıyt'te de böyledir.
Muktedînin, bu durumda, çekeceği şahsın âlim olması uygun olur. Tâ ki, durumu anlasın ve namazı fasada vermesin. Hızâ-netü'l Fetâvâ'da da böyledir.
Hâvi'de : «Bir kimsenin, arka tarafında mezar olduğu halde namaz kılması mekruh değildir. Çünkü bu durumda, namaz kılan kimse ile kabir arasında bir miktar mesafe vardır. Fakat, bu durumda namazın mekruh olmaması için, şayet, mezardaki namaz kılmakta olsa idi, namaz kılan kimse üe mezardakânin arasından, geçilebilecek bir yerin oltmâsı gerekirdi.)) denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir kimsenin, önünde, başı üzerinde, sağında, solunda veya elbisesinde resim varken namaz kılması, mekruhtur.
Üzerinde namaz kılınan yaygıda resim bulunması halinde, iki rivayet vardır; sahih oian, suret üzerine secde edilmedikçe bunun mekruh olmamasıdır. Bu, resimlerin, bakan kimsenin zahmetsiz olarak görebileceği kadar büyük olması halindedir. FetâvâyÜ Kâdîhân' da da böyledir.
Resim, bakan kimsenin dikkatle bakmayınca ve düşünmeyince göremiyeceği kadar küçük olursa, namaz mekruh olmaz.
Resmin başı kesilmiş olursa, onda bir beis yoktur. Başın kesilmesi, o başın üzerinin iplikle Örülerek başın görülmez olması ile olur. Böylece, baştan bir eser kalmamış olur. Şayet sadece baş ile beden arası, bir iplikle dikilip örülürse, buna itibar edilmez. Çünkü, kuşlardan boynu böyle süslü olanlar vardır.
Mekruh olma bakımından en şiddetli hâl, resmin ön tarafta olmasıdır; sonra başın üzerinde, sonra sağda, sonra solda ve sonra da arkada olmasıdır. Kâfi'de de böyledir.
Tehzîb'de : «Resim, idayalı bir yastıkta bulunsa da o yastık, namaz kılan kimsenin önünde olsa, o kimsenin namazı mekruh olur. Ancak, yastık yere atılmışsa, namaz mekruh olmaz.» denilmiştir. Tatarhântyye'de de böyledir.
Canlı olmayanların resimleri mekruh değildir. Nihâye'de de böyledir.
Farz namazlarda, bir rek'atte, bir sûreyi tekrar okumak mekruhtur. Nafile namazlarda ise, böyle yapmak mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdâhân'da da böyledir.
Bir kimsenin,, yalnız başına nafile bir namaz kılarken, bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruh olmaz. Fakat, farz namaz kılan kimsenin, ihtiyarî olarak bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruhtur. Özür veya unutmak sebebi ile, bir âyetin farz namazlarda da tekrar edilmesinde bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Cum'a namazında, içinde secde bulunan bir sûreyi okumak veya secde âyetinin okunulmasından korkulan herhangi bir namazda, yine içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okumak mekruhtur. Hulâsa'd a da böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secdeye giderken, ellerini, dizlerinden önce yere koyması, secdeden kalkarken de dizlerini, ellerinden önce kaldırması mekruhtur. Özür müstesnadır. Mümye'de de böyledir.
Muktedî'nin, imâmdan önce rükû' ve secde yapması ve başını imâmdan önce kaldırması mekruhtur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Namaz kılan kimsenin,
Açıktan besmele çekmesi ve açıktan âmin demesi;
Kıraati rükû'da .tamamlaması;
Zikirlerin, intikâlin tamamlanmasından sonra olması;
Farz kılarken, özürsüz olarak asaya (= bastona) dayanması; mekruhtur. Nafile namazlarda, bu şekilde dayanmak mekruh olmaz. Zâhidi'de de böyledir.
Sırtında sabi bir çocukla namaz kılmak caizdir, fakat mekruhtur. Şayet, çocuğu koruyacak kimse olmaz ve çocukda ağlasa, bu durumda mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Namazda, gömlek veya takke çıkarmak veya bunları giymek, mestleri çıkarmak amel-i yesîr ile olsa bile mekruhtur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimsenin, namazda sangını başından alıp yere koyması veya yerden kaldırıp başına koyması; namazı bozmaz, fakat bunlar mekruhtur. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.
Bir kimsenin, sangının büklümü üzerine secde etmesi mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Bü halin mekruh olması, hacminin, o kimsenin secdesine mani' olmaması, şartına bağlıdır. Eğer, secdeye mani' oluyorsa, namaz asla caiz olmaz. Bürcendîye'de de böyledir.
Bir kimsenin, yüzüne toprak değmesin diye, yenini serip üzerine secde etmesi mekruhtur. Fakat bunu, sangına ve elbisesine toprak değmesin diye yapmışsa, mekruh olmaz. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Yer (toprak) üzerinde namaz kılan bir kimse, sıcaklık dokunmasın diye serdiği bir bezin, üzerine secde ederse, bu mekruh olmaz. Zahîrıyye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin, secdede, ayaklanni örtmesi mekruhtur. Hulâsa'da da böyledir.
Yalnız başına nafile namaz kılmakta olan bir kimsenin, rahmet âyeti okunduğu zaman rahmet dilemesinde veya azâb âyeti okununca bundan Allah'a- sığınmasında ve istiğfarda bulunmasında bir beis yoktur. Farz namaz kılmakta olan bir kimsenin, bunları yapması ise, mekruhtur. Fakat, imâmın, farz olsun, nafile oîsun, hiç bir namazda böyle yapması doğru olmaz. Münye' de de böyledir.
Nanıaz kılan kimsenin, bir sağına bir soluna meyletmesi (.= eğilmesi) mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Namazda, özürsüz olarak ayaklar arasında terâvuh mekruhtur. Terâvuh : Ayağın biri üzerine, biraz çöküp dayanmak; biraz da diğerine çöküp dayanmaktır. ~
Keza, tek ayağın üzerine dayanarak namaz kılmak da mekruhtur. Zahîriyye'de de böyledir.
Namaz esnasında kalkarken, ayağın birini ileri atmak mekruhtur. Tebyîn'de de böyledir.^
Namaz kılan kimsenin, koku veya reyhan koklaması mekruhtur. Zehıyre'de de böyledir.
Namaz kılan bir kimsenin, el ve ayak parmaklarını, secde esnasında ve diğer hallerde, kıble istikametinden başka [tarafa çevirmesi mekruhtur. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.
İmâm olan kimsenin, tek başına ve tamamen, nührab oyuğunun içine girmiş olarak namaz kılması mekruhtur. Fakat imâm, mihrabın dışında durur ve mihraba secde ederse, bu mekruh olmaz. Tebyîn'de de böyledir.
Mescit, imâmın arkasında bulunan cemaate dar gelirse, imâmın tek başına mihrabda namaz kılması mekruh olmaz. Fetâ-vâyî Burhâmyye'de de böyledir.
Namaz esnasında, imâmın, .tek başına seki gibi yüksek bir yerde bulunması mekruhtur. Zahirü-'r - rivâye budur. Hîdâye'de de böyledir.
Bu durumda, imâmın yanında, cemaatten bazı kimseler bulunursa, o zaman mekruh olmaz. Serahsî'nin MuhıytUnde de böyledir.
Bu hususta, sekinin yüksekliğinin miktarı bir adam boyudur. Bundan aşağısına itibar olunmaz. Sürenin yüksekliği göz önünde tutularak, yüksekliğin bir arşın olduğu da söylenmiştir. îtimatl edilen de budur. Gâyetü'l - Beyfin'da : «Sahih olan budur.» denilmiştir. Bahrü'r Râık'ta da böyledir.
Kâ'be'nin üzerinde namaz kılmak, Kâ'be'ye olan ta'zimin terk edilmiş olmasından dolayı mekruhtur.
Bir kimsenin, kendisi için, mescidde özel yer ayırması mekruhtur. Tatarhânliyye'de de böyledir.
Bir kimsenin, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kıt ması mekruh olur. Maden'de de böyledir.
Bir kimse, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kılsa ve bu sırada aralarında, sırtı namaz kılana dönük bir başka şahıs bulunsa, bu durumda namaz mekruh olmaz. Timurtâşî'de de böyledir.
Namaz kılan bir kimseye karşı durmak mekruhtur. Namaz kılan kimsenin, ön safta veya son safta olması müsavidir. Münye'de de böyledir.
Yakında olsa bile, konuşan bir kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh değildir. Ancak, konuşan kimseler, seslerini yükselttikleri zaman, namaz kılan kimse okumasında şaşıracaksa bu durumda, konuşan kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh olur. Hulâsa'da da böyledir.
Uyuyan kimselerin arasında namaz kılmak, mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
İçinde ateş yanan tennûr'a veya ocağa karşı namaz kılmak mekruhtur.
Kandile veya lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh değildir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir. Esahh olan da budur. Hı-zânetü'l - Fetâvâ'da da böyledir.
Ellerinde veya başı üzerinde Kur'ân olduğu veya asılı bir kılıç veyahut da benzeri şeyler bulunduğu halde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Rükû'd a iken, birisinin geldiğini hisseden ve gelen kimseyi tanıyan bir imâmın, o şahıs yetişsin diye rükû'unu uzatması mekruhtur. İmâm, gelenin kim olduğunu tanımazsa ve uzatma miktarı ancak bir veya iki teşbih miktarı olursa, bu şekildeki uzatma, mekruh olmaz. Muhtârü'l - Fetâvâ'da da böyledir.
İmâmın, safların hizasında durması mekruhtur. Bahrü'r Râık'ta da böyledir.
Bir kimsenin, ağzında dirhem ve dinar (= para) bulunduğu halde namaz kılması, bunlar o kimsenin okumasına mani olmasa bile mekruhtur.
Elinde bir mal tutarak namaz kılmak da mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Önünde pislik bulunduğu halde, namaz kılmak mekruh-dur. Serahsî'iün Muhıyt'inde de böyledir.
Özürsüz olarak namaz içinde yürümek; bir adım atıp durmak, sonra bir adım daha atıp yine durmak, mekruhtur. Bunlar, bir özür sebebi ile yapılmış olursa, mekruh olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimsenin, safın gerisinde tekbir alıp, sonra safa katılması mekruhtur. Serâhsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Elleri, rükû'da dizlerin üzerine ve secde de, özürsüz olarak yere koymamak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir .
îmâma uymuş olarak namaz kılmakta olan kimsenin, Kur'-ân ^kuması İmâm Ebû Hatifte (R.A.) ye İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a gc , mekruhtur. Hidâye'de de böyledir.
Namaz kılan kimsenin,
Başını aşağı eğmesi veya yukarı kaldırması;
Ellerini, kulaklarının hizasından yukarı veya omuzlan hizasından aşağı kaldırması;
Secdede, karnını uyluklarına bitiştirmesi ye
İmâm yokken kamet getirilmiş olursa, cemaatın ayağa kalkması, mekruhtur. Hızânetü'l -Fıkh'ta da böyledir
Sünneti tamamlamada acele etmek mekruhtur. Münye'de de böyledir.
Huccet'de : «Namaz kılarken sinek, sivri sinek kovmak mekruhtur. Zaruret hali müstesnadır. Bu durumun sadece mekruh olması, bu işin ameM kalîl ile yapılmış olması şartına bağlıdır.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Namazda, özürsüz olarak yapılan, her amel-i kalîl mekruhtur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.
Bir kimsenin yayı, oku ve sadağı (= ok koyduğu kabı) boynunda takılı olduğu halde namaz kılmasında bir, beis yoktur. Ancak, bunların sallanmaları namaz kılan kimseyi meşgul eder ve oyalarsa, bu durumda, bunlarla namaz kılmak mekruh olur. Bununla beraber, böyle kılmış olan namaz caizdir, Sirâcü'I - Vehhâc'da ıda boy eldir.
Bir kimsenin, gasbettiği yerde namaz kılması caizdir. Ancak, zulmetmiş olmasından dolayı, o kimse azaba uğrar. Bir kul, Al] ahu Teâlâ ile kendi arasındaki şeyin sevabını, kendisi ile bir başka kul arasındaki şeyin de ikâbını (= cezasını) görür. Muhtârül-Fetâvâ'da da böyledir.
Bu şekilde kılman namazlar, şartları ve rükünleri tamam olduğu için caizdir.
Kerâhatle kılman" namazlar, maal - kerâhe (~ mekruh olmakla beraber) caizdir. Hidâye'de de böj'ledir.
Bu namazlardaki mekruh olma hâli, kerâhat-i tahrîmiyye (= harama yakın mekruh) ise, namazın iadesi (= tekrar kılınması) vacip olur; kerâhat-i tenzîhiyye t = helâla yakm kerâhat) ise, na-roazm iadesi müstehap olur. Şüphesiz ki, kerâhati tahrîmiyye, vacip rutbesindedir. Fethül Kadîr'de de böyledir. [50]
Konular
- İmamete Kimin Daha Çok Hak Sahibi Olduğu
- Başkasına İmâm Olması Caiz Olan Ve Olmayan Kimseler
- İktidânın Sıhhatine Manî Olan Ve Olmayan Hâller
- İmâmın Ve İmâma Uyan Kimselerin Yerleri
- İmâma Tabi Olunacak Ve Olunmayacak Yerler
- Mesûk :
- Lâhık :
- İmamet Ve Cemaat Konusu İle İlgili Bazı Meseleler
- 6- NAMAZDA İKEN HADES VÂKİ OLMASI (=ABDESTİN BOZULMASI)
- Binanın ( = Namazın Kalan Kısmım Tamamlamanın) Şartları
- İstihlâf
- Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler :
- Namazı Bozan Bazı Haller :
- 7- NAMAZI BOZAN ŞEYLER VE NAMAZIN MEKRUHLARI :
- Namazı Bozan Sözler :
- Namazda Mekruh Olan Ve Mekruh Olmayan Şeyler
- Namazın Mekruhları İle İlgili Bazı Mes'eleler
- Mescidlerle İlgili Bazı 'Meseleler
- 8- VİTİR NAMAZI
- 9- NAFİLE NAMAZLAR
- Kuşluk Namazı :
- Tahiyyetül Mescid:
- Abdest Aldıktan Sonra Kılınan Nama:
- İstihare Namazı:
- Hacet Namazı:
- Gece Namazı (=Teheccüt Namazı):
- Teşbih Namazı
- Nafile Namazlarla İlgili Bazı Meseleler
- 10- FARZ NAMAZA YETİŞME
- 11- KAZAYA KALAN NAMAZLAR