13- TİLAVET SECDELERİ


'ah-ı Kerîm'de, 14 yerde tilâvet    secdesi vardır. Hidâye'de de böyledir.

Secde' âyetleri şunlardır :

Şüphe yok ki, R&bbinfa katmdakiîer ona kulluk etmekden. asla kibirlenmezler, onu i-^hih ve yabıjz oıiâ secde ederler.
(Â'rfif Sûresi, kyet :   206)
- Göklerde ve yerde kim varsa onlar da, gölgeleri de sabah ak-sam ister isteme, Allah'ı secde eder.             CRa'd Sûre.», âyet : 15)

— Göklerde olan, yerde olan camlılar ve melekler, kendilerine  bîr yüksünme gelmeyerek, AHah'a secde eder (ler).
İNahi Sûresi, âyet :   49)

— De kî : «Ona ister îman edin, ister îman etmeyin. Çünkü bundan evvel ilim verilmiş olanlar bile kendilerine karşı o tilâvet olununca, çenelerinin üstüne (yüzü koyun) kapanarak secde ediyor­lar.»
— Ve : «Rabbimizi tenzih ederiz. HaJkıykat, Rabbimizin vadi kat'iyyen fi'Ie çıkarılmıştır» diyorlar, ftsrâ Sûresi, âyet : 103-107)

— İşte bunlar, Allah'ın kejndilerine nimetler verdikleri peygam­berlerden, Âdem'in zürriyetinden, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ile İsrail'in neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyeci (Allah'ın) âyetlerini okuduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
(Meryem Sûresi, âyet : 58)
— Görmedin mi, göklerde olan herkes (herşey) ve yerde bulu­nan herkes (herşey), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu hakıykaten Allah'a secde ediyor. Bir çoğunun üzerine de azâb hak ol muş dur. Allah fcimi (bedbahtlıkla) hor kılarsa onu seâdete kavuşduracak (hiçbir kuvvet) yokdur. Şüphesiz ki Allah ne dilerse (onu) yapar.                              (Hacc Sûresi, âyet:   18)
— Onlara : «Rahmana secde edin» denildiği zaman «Rahman da neymiş? Senin bize emr edegefcföğine mi secde edeceğiz?» dediler ve (bu secde emri) oıllann (büsbütün îmandan) ürküb uzaklaşmala­rını artırdı.                                           (Furkan Sûresi, âyet :   60)

— « (Bunu) göklerdeki ve
CNTem] Sûresi, âyet :   25)
— Biatim âyetlerimize ancak öyle kimseler rnıan eder (ler) ki butlarla kendilerine öğüt verildiği zaman, onlar büyüklük taslama­yarak, yüzü üstü secdeye kapanırlar ve Jtablerini, ham ite, tesbîh (ve tenzîh) ederler.                                      (Secde Sûresi, âyet :    15)

— Bunun üzerine o, Rahibinden setr (ü himaye) edilmesini is-rükû' iîe yere kapanıb (Allah'a) döndü.
(Sacî Sûresi, âyet:   24 ün son kısmsî

Gece, gündüz, güneş, ay (hep) Ö'nun (Allah'ın) ^y^tferinden

ıe aya -secde etmeyin,' 'btmlart y ''~n Allah'

(buna karşı) MV.-'cnmek işerlerse Rabhv  

onlar hiç usöîlbşak, tzâtenVkeîi^ishiı .-
edip dur. tFusssI^t S. :h'üt": 37-
 dj. (pullara dcğii. sizi yaralan) -^llah^a secde, edûi, (O'ı>9)  (NecmSûresS, âyet :

olu biv haaiie geldiği (nuuru tamamlandığı) samai) aya ki,

 (ey insanlar), hiç şüphesiz, o halden bu haâle bhıeceksi-

— ...Secde ve (Rabbinin merhametine) yaklaş.

(Aîak Sûresi, âyet :   

Âynî'de de böyledir.

Bu âyetlerde, okuyana da, dinleyene de secde etmek vacip olur. Dinleyen kimselerin, Kur'ân dinlemeyi, isteyip kasdetmelerl ile . istemeyip kasdetmemeleri de müsavîdir.-Hîdâye'de de böyledir.

Öir kimse, seode âyetini  içinden  okumakla, dudakla­rını oynatmasından dolayı secde iazmı olmaz.

Secde, ancak sahih haillerle okunup, bu harflerden ses meyda­na yel ip, hem okuyanın hem de  kulağım ağzına yaklaştırdığı za­manbaşkasının, okuyanın sesini duyması ile vacip olur. Kâdîhâîi'-da da böyledir.                                                                        

Bir kimse, secde âyetini okusa fakat sonundan bir keli-meyi okumasa, secde etmez.

Sadece, içinde secde bulunan kelimeyi okuyan kimse de secde etmez.

Secde, ancak secde âyetinin ekserisinin secde harfleri ile okun­ması halinde lazım, olur.

Muhtasarü'l - Bahr'de ; «Bir kimse, ve'scüd kelimesini oku­yup sussa ve sonra da vakterib kelimesini okusa, bu kimsenin sec­de etmesi lazım olur.»   denilmiştir. Tebyîn'de de böyledir^

Bir kimse, secde âyetini, bir toplulukta, her kelimesini bir başka şahıs okuduğunda dinlese, bu durumda, o kimsenin secde et­mesi gerekmez. Çünkü, bu kimse, secde âyetini, bir okuyucudan dinlememiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Namazın, edası ve kazası, üzerine farz olan herkese, tilâ­vet secdesi yapmak vacip olur. Aksi takdirde vacip olmaz. Tilâvet secdesinin vacip olmasında, asloian budur. Hulâsada da böyledir.

Kur'ân okuyan kimse, kâfir, deli, çocuk, hayızlı veya nifas-Iı veya hayız nifasm son gününde bulunan kimselerden biri olur­sa secde lazım olmaz. Dinleyiciler için de böyledir. Zâhîdî'de de, böyledir.

Bu durumda, dinleyen kimse akıllı, baliğ ve müslüman olur­sa, kendisine secde vacip olur. Çünkü, secvde âyetini dinlemiştir.

Abdesti olmayan veya cünüp olan bir kimse, secde âyetini oku­muş veya dinlemiş olsa, bunların secde yapmaları lazıni gelir. Has­ta da böyledir.

Secde âyetini, kuştan dinleyen kimseye secde lazım gelmez. Muhtar olan görüş budur.

Bir kimse, uyuyan bir kimseden secde âyetini dinlemiş olsa, o kimsenin secde etmesi vacip olur. Sahih olan budur.

Bir kimse, secde âyetini, aksi sedadan dndemiş olsa, kendisine  -secde vacip olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Uyuyan bir kimseye, uykusunda secde âyet; okuduğu ha­ber verilirse, o kimsenin secde etmesi gerekir. Nısab'da : «Bu sahih­tir.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Sarhoş bir kimse, secde âyetini okumuş olsa, kendisine de, dinleyene de secde etmeleri lazım gelir. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Bir kadın, namazda secde âyeti okusa da, bu secdeyi na­mazda yapmasa, sonra da hayız olsa, bu kadından secde sakıt olur. Muhıyt'te de böyledir.                                      (

Nafile namaz kılan bir kimse, secde âyeti okusa ve secde etse, sonra da* bu namazı bozulsa, bu namazı kaza etmesi gerekir. Fakat secdenin iade edilmesi gerekmez.   ,

Keza, bir müslüman secde âyetim okusa ve secde etmeden, —Allah korusun— dinden çıksa, sonra da tekrar müslüman olsa, o secdeyi yapmak o kimseye vacip olmaz. - Fetâvâyi Kâdîhân'cİa da böyledir.

Bir kimse, secde âyeti tnûı meali) ni farsea okuduğunda hem kendisine, hem de dinleyene secde etmek vacip olur.

Dinleyen kimse anlasa da, anlamasa da, kendisine secde âyeti­nin okuduğu haber verilince, secde etmesi gerekir.

İmameyn'e göre ise, eğer dinleyen kimse, okunanın Kur'ân ol­duğunu biliyorsa, secde etmesi gerekir; bilmiyorsa, secde etmesi ge­rekmez. Hulâsa'da da böyledir. «Bil-icmâ' secde lazım olur.» diyen­ler de vardır.

Kur'ân, arapça olarak okunduğu zaman, secde, mutlaka la­zım gelir. Fakat, bilmeyen kimse, araştırmasında mazurdur.

Kur'ân okuyan kimse sağır olsa ve okuduğunu işitmese, yine c!e secde etmesi vacip olur. Hulâsa'da da böyledir.

Secde âyeti, hece ile okununca, secde etmek gerekmez. Si-râciyye'de de böyledir.

İmâm, secde âyetini okuduğu zaman, kendisine de, duysun veya duymasın, cemaatine de, tilâvet secdesi, vacip olur. Namazda, kıraatin açık olması ile gizli olması arasında da bir fark yoktur. An­cak, imâmın, giz'i okunan namazlarda, secde âyeti,okumaması müs-tehap olur.

Bir imânı secde âyetini okuyunca, cemaatinden olmayan bir kimse, bunu dinlemiş olsa, o kimseye de tilâvet secdesi vacip olur.

Cevheretü'ıî - Neyyire'de de böyledir. Sahih olan görüş budur. ye'de de böyledir.

Secde âyetim imamdan işiten kimse, bu sırada imâma ırsa, imâmla birlikte secde eder..Bu kimse, imâm secde ettikten oua uyarsa, secr-e etmez. i?u, imâma rek'atin sonunda yetîş-zamandır. Fakat, başka bir rek'atte yetişirse, tilâvet secdesini mazdn sonra yapar. KâjR'de de böyledir.

imâma uymuş olan bir kimse, secde âyetini okursa, imâ­mın ve imama uyan diğer.'kimselerin namazda'da, namazdan sonra da secde etmeleri gerekmez, Sfrâcül - Vehh&c'da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, secde âyetini'namaz kiimay;--' mr kimseden dinlemiş olsa, namazdan sonra    secde eder. Bu s.. yi namazın içinde yapması caiz olmaz. Fakat, namazın içinde y; -aş-olsa, namazı dâ bozulmaz. Tefeîb'de de böyledir.    -

Fakat, namaz kılan bir kimse, namaz kılmamakta olan bir kimseden secde âdetini işitmeden Önce, kendisi secde âyeti okumuş ve sonra c şahsın okuduğunu dinlemiş olursa, bu kimse —kendisi­nin okumuş olmasından dolayı™ namaz içinde tilâvet secdesi ya­par. Dinlediğinden dolayı secde etmesi ise gerekmez. Zâhirü'r-ri-vâye de böyledir. Bu kimne, Önce namaz kılmayan kimseden, secde âyetini dinler, sonra da Kendisi okursa, bu duranı hakkında iki ri­vayet vardtr. Sîrâc'da : «K. işinin, bu durumda, dinlediği secde âye­tinden dolayı   secde etmiyeceği   kesindir.»    denilmiştir.   Nahrül -Fâık'ta da böyledir.
0 Bir kimse, eğer secde âyet1 ni nainsz içinde okur ve okudu­ğu secde âyeti sürenin ortasında olursa, cVdal olan, önce secdçyi yap­mak ve sonra da kalkıp sûrenin îsınaınııiı okuyarak rükû'a varmak-(ır. Secdeyi, böylece yapmasa ve fakat, rükû'a giderken bu secde­ye niyyet etsebu kıyâsen caiz olur. Biz de bunu kabul ederiz.
Şayet, bu durumda, ne secde yapar, ne de rükü'a gider fakat sûreyi tamamladıktan sonra rükû'a giderken niyyett ederse/bu caiz olmaz. Yapmış bulunduğu, bu rükû' 5fe secde de, üzerinden sakıt ol­maz. Bunları, secde ile birlikte namazın içinde kaza etmesi gerekir. Hâher - zade namı ile maruf Şeyhü'l - İmâm : «Bir kimse, secde âyetinden sonra, üç âyet okuyunca, fevreh-kesip rükû'a giderse, o rükû;-secde yerine geçmez.» demiştir,                                   

Şemsü'l - Eimme Halvânz de : «Üç âyetten fazla okumanuşsa, secde için namazı kesmez.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böy­ledir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonunda ise, eftial olan, onu oku­yarak rükû'a varmaktır. Eğer rükû'dan Önce secde yaparsa, secde­den kalkınca, başka bir sûreden biraz okuması gerekir. Kalkıp, bir şey okumadan rükû'a gitmiş olsa, bu da caiz olur. Namaz kılan kim­se, bu durumda rükû' ve secde yapmaz, başka bir yere geçip oradan okursa, bu sebeble, rükû'a gitmesi gerekmez. Namazda olduğu müd­detçe, tilâvet secdesini kaza etmesi gerekir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonuna doğru olur ve ondan sonra iki veya üç âyet bulunursa, namaz kılan kimse serbesttir; dilerse rükû'a gider, dilerse secde eder. Rükû'a girmeyi isterse, sûreyi tamamlar ve rükû' yapar. Şayet secde ederse, sonra kalkıp sureyi bitirir ve sonra rükû'a gider. Namaz kılan kimse, bu durumda, kalan âyetlere gerideki sûreden ilave yaparsa, bu da efdal! olur. Muzmarât'ta da böyledir.
0 Bu kimse, secde ettiği zaman, arkasından rükû' edecekse, ayağa kalkar. îki veya üç âyet okuduktan sonra rükû' yaparsa, bu müstehap olur. Münye Şerhi'nde de böyledir.
0 Bir kimse, namazda secde âyefci okumuş olsa ve bu sebep­ten de rükû' yapmak istJ&se, rükû'a giderken niyyet etmesi gerekir. Eğer, niyyet etmezse, bu rükû' seede yerine caiz olmaz. Niyyeti rü-kû'da ederse, bu hususta âlimler arasında görüş ayrılığı olmuştur. Bazıları : «Bu caiz olur.», bazıları ise : «Caiz olmaz.» demişlerdir. Muzmarât'ta da böyledir.

En açık olan görüş ise, bunun caiz olmamasıdır. Şerh.-t Ebi'I - Mekârim'de de böyledir.

Bedâi'de : «Bu durumda, bir kimse, rükû'dan başını kaldır­dıktan sonra niyyet etse, bıl-icmâ' caiz olmaz.» denilmiştir. Bahrli-r -Râık^a da böyledir.

İmâm olan kimse, kıraatin arkasından 'rükû'da niyyet et­miş olsa, fakat muktedî niyyet etmese, imâm selam verdikten sonra, muktedî secde eder /e ka'deyi (= oturmayı) iade eder; muktedî eğer bunu terk ederse, namazı bozulur. Gunye'de de böyledir.

Tilâvet secdesinin, niyyet edilmemiş olsa bile, namaz sec­desinin eda edilmiş olması ile eda edilmiş olacağı hususunda, görüş birliği vardır. Hulâsa'da da böyledir.

Namaz kılan kimse, tilâvet secdesini yerinde yapmayı unut-sa ve bunu rükû'da, secdede veya ka'dede (— oturuşta) hatırlasa, hemen yere kapanıp secde eder. Sonra da, bulunduğu yere döner, îstihsanen bunu da iade eder. Fakat iade etmemiş olsa da namazı caiz olur. Zâhiriyyeide de böyledir.

İmâm, namazda secde âyetini okuduğu zaman, arkasındaki cemaat çpk olsa! imâm secde için tekbir alınca, cemaatten bir kıs­mı, imâm rükû'a vardı zanm ile rükû'a varsa; sonra imâm secdeden tekbir alarak doğrulsa; rükû'a varan cemaat ise, onun rükû'dan doğrulduğunu sanarak, tekbir alıp başlarını kaldırsalar—ve bundan fazla bir şey de yapmış olmasalar— namazları fesada gitmez.

Namaz kılan kimse, namaz kılmayan bir kimseden secde âyetini işitince, okuyanla beraber secdeye varsa; eğer bu durumda, okuyan kimseye tabi olmayı kast ederse, namazı fesada gider. Müs-tchap olan, namazın haricinde, okuyanla dirileyenin beraber secde yapmalarıdır. Secde esnasında, dinleyen kimse, okuyandan önce ba­şım kaldırmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Okuyanın öne geçip, dinleyenlerin onun arkasında saf tu­tarak secde yapmaları. Tilâvet Secdesi'nin müstehaplanndandır.

Ebû Bekir : «Tilâvet secdesinde, kadının, erkeklere imâm olması sahihtir.» demiştir. Bahrü'r - Râıkta da böyledir.

Secde âyetlerinin arka arkaya okunmasından dolayı, secde­ler bir araya toplanmış olsa, okuyanların da dinleyenlerin de bir defa secde yapmaları kâfidir.

Mükerrer secde âyetlerine bir tilâvet secdesinin kâfi gelmesi için, ayni âyetin tekrar tekrar okunması ve okunan meclisin bir ol­ması şarttır. Meclis değişik olsa da, okunan âyet ayni âyet olsa veya meclis bir olsa da, okunan secde âyeti ayrı âyetler olsa, bu durum­larda, bir secde kâfi gelmez. Muhıyt'te de böyledir.

Secde â}'etini okuyan kimsenin değil de, dinleyen kimsenin meclisi değişmiş olsa, bu kimsenin, tilâvet secdelerini tekrar tekrar yapması gerekil'.

Dinleyenin değil de, okuyanın meclisi değişmiş olursa, bu du­rumda, ekseriyetin kavline göre,  dinleyenin değil de okuyanın ayrı ayrı secde etmesi lazım gelir. Biz de bu kavli kabul ediyoruz. Itâbiyye'de de böyledir.

Eğer, tek meclis uzar veya bir lokma ekmek yenilirse; bir yudum su içilirse; ayağa kalkılırsa; bir iki adam yürünürse; sultan evi gibi büyük bir evin, bir köşesinden diğer bir köşesine değiştiri­lirse; mescidin içinde yer değiştirilirse; büyük bir camide bir köşe­den diğer bir köşesine gidilirse, tekerrür gerekmez.

Eğer, camiin veya hükümdar evi gibi büyük bir evin odaları­nın birinden diğerine gidilirse; eğer, gidilen bu yerden imâma iktidâ sahih olursa, buralar bir mekân hükmündedir.

Geminin gitmesi, mekanın birliğini bozmaz, Hayvanın gtmesi ise  eğer kişi namazda hayvana binmiş bir vaziyette değilse  gemiye muhaliftir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Teşbih, tehlil veya kıraat ile meşgul olmak, meclisin bir­liğini kesip bozmuş olmaz.

Bir kimse, şayet secde âyetini okur, sonra da hayvanına binip geri inerse, bu hâl dahi, meclisin birliği hükmüne mani olmaz.

Bir kimse, secde âyetini okur, secdesini yapar, sonra da uzun­ca Kur'ân-ı Kerim okur ve o secde âyetini yeniden okursa, ikinci bir secde yapması gerekmez.

Bir yerde secde âyetini okuyup, sonra kalkarak hayvanına binen bir kimse, bu âyeti bir de hayvanında okursa, kendisine bir secde lazım olur. Eğer, hareket edip gitmemişse, inip secdesini yer- » de yapar. Fakat, bu kimse, oradan hareket ettikten sonra, secde âye­tini okursa, iki defada secde etmesi gerekir.

Keza, bir kimse, binili iken secde âyeti okur ve sonra inerse; indiği yerden gitmeden, bir de orada secde   âyeti okursa yine bir , secde etmesi kâfidir. Bu durumda secdesini yerde yapar. Cevhere-tü'n   Neyyire'de de böyledir.

Meclisin değişmesi hususunda, zorlamaya itibar edilmez. Meselâ : Bir kimse, başka bir kimseye : «İkinci defa okuma.» der

fakat o kimse aynı mecliste secde âyetini tekrar okursa, bir secde yapması kâfi gelir.

Bez dokuyan, kılıç kuşanan veya çift süren kimseler, yaptıkları işi tekrar ederlerse, secdeyi de tekrarlarlar. Kâfi'de de böyledir.

Ağacın bir dalından başka bir dalına geçen kimse de sec­deyi tekrar edecektir. Sahih olan kavil budur, Muzmarât'ta da böy­ledir.

Yürüyerek Kur'ân okuyan kimse, her secde âyeti için ayn ayrı secde eder.

Keza, suda yürüyen kimse de, eğer su nehir veya deniz gibi büyük bir su ise okuduğu her secde âyeti için ayrı ayrı secde eder. Havuzda veya su çukurunda yüzen kimse de okuduğu her secde âyeti için, ayrı ayrı secde yapar.

Değirmen taşimn etrafında dönen kimse de, okuduğu her sepde âyeti için ayrı ayrı secde yapar. Hulâsa'da da böyledir.

Çok iş gören, çok yemek yiyen, yatarak uyuyan veya alış veriş yapan kimseler de, istihsânen secdeleri tekrar yapar. Çünkü, bu ameller sebebi ile, meclisler örfen değişmiş hükmünde olurlar. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Namazın içinde okunan secde âyetinin secdesi, namazın dı­şında yapılmaz. Sîrâciyye'de de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur da, secdeyi terk ederse, günahkâr olur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Bu hüküm, secde etmeden namazı bozulmayan kimseler içindir. Secde etmeden namazı bozulmuş olan kimse ise, bu secde­yi namazın dışında yapar. Fakat, namazda secdeyi yaptıktan sonra, namazı bozulmuş olursa, bu secdenin iade edilmesi lazım gelmez. Gunye'de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû'da veya secdede Kur'ân okumuş olsa, tilâvet secdesi lazım gelmez. «Bu durumda secde lazım gelir; ne var ki, bu secde, yapmış bulunduğu secde ile veya rükû' ile eda edil­miş olur.» denilmiştir, Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, secde âyetini okumuş olsa da secde yapsa ve aynı yerde hemen namaza başlasa; namazda da ikinci defa secde âyetini okusa, bu kimsenin üzerine, ikinci secdeyi yapmak da vacip olur. Fakat, ilk okuduğu secde âyeti için secde etmemiş olursa, o kimse­nin bir secde yapması kâfi gelir. Hatta, son okuduğu âyet, için, secde yapmamış olsa bile, ilk okuduğu âyet için yapması gereken secde, zimmetten düşer.

Bir kimse, bir erk'atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı rek'atte tekrar okusa, o kimsenin ikinci defa etmesi gerekmez. Se­rahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

A Namaz kılan kimse, birinci rek'atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı âyeti ikinci, üçüncü rek'atlerde de tekrar okusa, bu şahsın başka secde yapması lazım gelmez. Sahih kavil budur. Hulâ­sa'da da böyledir.

Bir kimse, secde âyetini namazda okusa ve secde yapsa; selam verdikten sonra, bu âyeti, bulunduğu yerde tekrar okusa, za-hirü'r - rivayede tekrar secde etmesi gerekir. Bazıları : «Bu kimse, selamdan sonra konuşur ve daha sonra secde âyetini okursa; bu sec­deyi tekrar yapması gerekir.» demişlerdir.

Bir kimse, şayet secde âyetini namazda okur fakat secdeyi yap­maz ve selam verdikten sonra da, secde âyetini okursa, bu kimseye bir secde kâfi gelir; önceki secde düşer. Fetâvâyd Kâdîhân'da da böy­ledir.

Birinci rek'atte secde âyetini okuyup, sonra da abdesti bo­zulan kimse, gidip abdest alır. Gelir ve bir başkasından da secde âye­tini duyarsa, bu kimsenin iki secde yapması lazım gelir. Serahsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur veya başkasından işitir de, secde ettikten sonra da abdesti bozulursa, gidip abdest alır. Namazını bina ederken, bir secde âyeti daha duyarsa, ikinci defa secde etmek, bu şahsa vacip olur. Ve namazdan sonra bu secdeyi yapar.

Şu mes'ele ise, yukarıdaki hükme muhaliftir : Bir kimsenin, na­mazda secde âyetini okuduktan sonra, abdes'ti bozulur ve abdest alıp namazım bina ederken, o âyeti yine okursa, üzerine iki defa secde yapmak vacip olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Secde âyetini, mubah bir vakitte okuyup,   mekruh, vakitte secde etmek caiz olmaz.

Secde âj'eti, mekruh vakitte okunursa, tilâvet secdesinin de bu vakitte yapılması caiz olur.

Bir hayvana binmemiş olduğu halde, secde âyetini okuyan kim­se, korkudan dolayı hayvana binse, hayvan üzerinde korku halinde secde yaparsa caiz olur; emniyet halinde ise, hayvan üzerinde secde yapması caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Tilâvet secdesinin şartlan  tahrîme hariç  namazın şart­larının aynıdır.

Tilâvet secdesinin rüknü ise, alnı yere koymaktır veya bunun ye­rine geçen rükû'u yapmaktır.

Hasta olan kimse, tilâvet secdesini imâ ile yapar.

Yolcu olan kişi ise, tilâvet secdesini hayvanının üzerinde yapa­bilir. Yerde yapılması gereken secdeyi, hayvan üzerinde yapmak caiz olmaz. Fakat, hayvan üzerinde yapılacak secdeyi, yerde yapmak caiz olur.

Namazı bozan şeyler, tilâvet secdesini de bozar.

Kasden abdest bozmak, konuşmak, gülmek gibi  namazı bo­zan şeyler, tilâvet secdesini de bozar ve böyle bozulmuş c$an ti­lâvet secdelerinin, iade edilmeleri lazım gelir.

Gülmek, namazın secdesinde olursa abdesti bozar; fakat tilâvet secdesinde olursa, abdesti bozmaz.

Keza, tilâvet secdesinde, kadınla aynı hizada bulunmak, bu secdeyi bozmaz.

Bir kimse, tilâvet seccjesinde uyuşa, sahih olan kavle göre, ab­desti bozulmaz. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Tilâvet secdesinin sünneti, başlama ve bitirme tekbirleridir. SerâhsS'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman, tekbir alır; ellerini kalıdırmadan secdeye varır. Sonra tekbir alıp, başını secdeden kaldırır. Bu secdede, teşehhüd ve selam yoktur. Hidâye'de de böyledir.

Tilâvet secdelerinde, üç defa «Sübhâne Rabbiye'İ - alâ» de­nir. Farz namazlarda olduğu gibi, üç defadan fazla söylenebilir, fa­kat noksan söylenmez. Hıdâsa'da da böyledir.

Şayet, secdede, farzlarda olduğu gibiaklına bir şey okumak gelmese, yine de bu secde caiz olur. Hulâsa'da da böyledir.

Tilâvet secdesi yapan kimse, tekbir alırken sesini yüksel­tebilir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman ayağa kalkar, sonra secde eder; secdeden başını kaldırınca da ayağa kalkar ve sonra oturur. Müstehap olan budur. Zahîriyye'de de böyledir.

Tilâvat secdesi yapmak isteyen kimse, kalbi ile niyyet eder: dili ile de : «Allah rızâsı için, tilâvet secdesi yapmaya niyyet ettim.» der. Sonra da tekbir alır. Sirâcül - Vehhâc'da da böyledir.

Giyasî'de : «Tilâvet secdesinin edası, fevrî değildir. (Ya­ni, secde âyeti okunur okunmaz, hemen secde edilmesi lazım gel­mez.) Tilâvet secdesi, her ne zaman yapılırsa yapılsın kaza değil edâ olur.» denilmiştir. Tatarhaniyye'de de böyledir

Ancak, yukarıdaki hüküm, namaz dışında olan tilâvet sec­deleri içindir. Namaz içinde ise, fevrî olarak vaciptir. Kıraat uzun sürdüğü için, tilâvet secdesi gecikirse, bu secde kaza edilir. Bunu kasden yapmak ise günahtır. Bahıü'ı - Râık'ta da böyledir.

Kur'ân okuyan kimsenin yanında cemaat bulunduğu zaman, eğer secde etmek onlara zor gelmiyecek ve kalplerinde secde için bir haz varsa, bu durumda münasip olan, secde âyetinin açıktan okunmasıdır.

Eğer, cemaat abdestsiz veya secde âyetini işitip de secde etmi-yecekîerse veya secde etmek onlara zor gelecekse; en uygunu, Kur'­ân okuyan kimsenin, bu âyeti 'kendi içinden gizlice okumasıdır. Bu, ister namaz içinde olsun, ister namaz dışında olsun, müsavidir. Hulâsa'da da böyledir.
Bir süreyi okuyup da secde âyetini bırakmak mekruhtur. Fakat, bir kimse, namaz dışında tek basma Kur'ân okurken, secde âyetini okumazsa, bu mekruh olmaz. Müstehap olan, secde âyeti ile birlikte bir veya iki âyet okumaktır. Fakat, bunlar okunmasa da za­rar vermez. Hulâsa'da da böyledir. [70]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..