Beşinci Mesele:

Serî deliller iki kısımdır: a) Sırf nakle yönelik olanlar, b) Sırf rey ve düşünceye yönelik olanlar. Bu taksim, delillerin asıllarına nisbetle olmaktadır. Yoksa bunlardan herbiri diğerine muhtaç bu­lunmaktadır. Çünkü naklî delillerle istidlalde bulunabilmek için mutlaka düşünceye ihtiyaç vardır. Nitekim rey ve düşüncenin mu­teber olabilmesi için de mutlaka şer'î bir dayanağının olması gerek­mektedir.
Birinci kısım, Kitap ve Sünnetten ibarettir. İkinci kısım da kı­yas ve istidlali içine alır. Bunlardan her bir gruba daha başka de­liller de —ittifakla ya da ihtilafla— katılır. Birinci gruba bütün şe­killeriyle icmâ[125], sahabî kavli[126] ve bizden öncekilerin şer'îatları katılır. Çünkü bütün bunlar ve bu anlamda olanlar düşünceye yer vermeksizin sırf nakil ile amelde bulunma anlamına gelir. İkinci gruba ise, istihsan ve nazarî bir duruma râci olduklarını kabul et-meraiz durumunda mesâlih-i mürsele katılır. Eğer maslahatlar mânâların genel çerçevelerine girerler (umûmâtı-ı maneviyyeye râci) dersek, o zaman onlar da birinci gruba dayandırılmış olurlar. Nitekim bu husus, bu kitabın ilgili yerinde[127] —Allah'ın izni ile— anlatılacaktır.

Fasıl:
Sonra bütün sert delillerin aslında birinci kısım içerisinde yer aldığını da söyleyebiliriz. Çünkü biz ikinci kısım içerisinde yer alan delilleri akıl yolu ile ispat etmiş değiliz. Onları sadece birinci kısım­dan olan deliller yolu ile ispat etmiş bulunuyoruz. Çünkü onlara iti­mat etmenin sahih olacağını gösteren deliller onlardan çıkmış­tır.[128]Durum böyle olunca, birinci kısım deliller temel dayanak ol­maktadırlar.

Bu durumda birinci kısımdan olan delillerin, teklifi hükümlere mesned teşkil etmesi iki yönden olmaktadır:

a) Cüzî ve ferî hükümlere delalet etme yönü.

b) Cüzî ferî hükümlerin tesbitinde kıstas olarak kullanılacak kaide ve prensiplere delalet yönü.

Birinci delâlet şekline örnek: Meselâ, taharet, namaz, zekat, hac, cihad, av, boğazlama, alış-veriş, had ve cezalar vb. gibi konu­larla ilgili hükümleri göstermesi.

İkinciye örnek de, meselâ icmâm, kıyasın, sahabî kavlinin, biz­den Önceki şeriatların hüccet oluşlarını göstermesi gibi.

Fasıl:

Sonra birinci kısmı oluşturan deliller de sonuç itibarıyla iki açıdan Kitaba çıkarlar. Şöyle ki:
a) Sünnet ile amel etmek ve ona itimat etmek, ancak Kitab'ın delalet ve onayı ile olmuştur. Çünkü peygamberin doğruluğuna de­lil mucizelerdir. Hz. Peygamber ise "Bana verilen şey, sadece Allah'ın bana indirdiği vahyidir'[129] sözü ile kendi mucizesi­nin yalnızca Kitaba münhasır olduğunu belirtmiştir. Gerçi Hz. Pey-gamber'in pek çok mucizesi bulunmaktaydı; ancak bun­lar içerisinde Kur'ân'ın mucizeliği hepsinden daha büyük oluyordu.Hem sonra Yüce Allah Kur'ân'da: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin..."[130] buyuruyor ve pek çok yerde de "Allah'a ve Rasûlünne itaat edin..."[131] buyruğunu tekrarlıyordu. Bu emrin tekrar edilmiş olma­sı, Allah Rasûlünün, —ister Kitap dahilinde olsun ister Kitap hari­cinde (yani Sünnet)— ne getirirse getirsin mutlaka ona itaat edil­mesi gerektiğini gösterir. Yine Yüce Allah: "Peygamber size ne ver-rirse onu alın; sizi neden menederse ondan geri durun[132] "Onun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesin­den veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar"[133] vb. bu­yurmaktadır.                                                                                       
b) Sünnet, Kitabı açıklamak ve onun mânâlarını şerhetmek için gelmiştir. Bu hususu belirtmek üzere Yüce Allah şöyle buyur­maktadır: "Sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur'ân'ı indirdik[134] "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et"[135] âyette sözü edilen tebliğ iki çeşit olur:
1. Risâletin yani Kitabın tebliği.
2. Onun mânâsının açıklanması.
Hz. Peygamber de emredildiği şekilde yapmıştır. On­dan gelen Sünnet üzerinde düşünüldüğü zaman, onların Kitabı be­yan sadedinde olduğu görülecektir. Bu, konu ile ilgili genel bir açık­lama olmaktadır; tafsilat —inşallah— ileride gelecektir.[136]
Bu durumda Allah'ın kitabı asılların aslı, düşünürlerin düşün­celerini dayandıracağı son merci, ictihad erbabının hükümleri ala­cağı temel kaynak olmaktadır ve onun ötesinde başvuracak daha başka bir esas da yoktur. Çünkü o Allah'ın kadîm kelâmı olmakta­dır ve "Doğrusu herşey Rabbinde biter"[137]. Yüce Allah şöyle buyu­rur: "Sana herşeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kur'ân'ı indirdik[138]"Kitab'ta Biz hiçbirşeyi eksik bırakmadık"[139] Bu konu ileride detaylarıyla birlikte açıklanacaktır.[140] [141]


Eser: El-Muvafakat

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

El-Muvafakat

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..