Sekizinci Mesele:
Medenî teşrî içerisinde küllî bir esas bulursan, iyice düşündüğünde onun daha kapsamlı olan başka bir külliye nispetle cüzî olduğunu[152] ya da küllî bir esasın tamamlayıcı unsuru (tekmîlî)[153] olduğunu göreceksin. Açıklamak gerekirse: Şeriatın korunmasını istediği küllî esaslar beş tanedir. Bunlar da: Dinin korunması, nefsin korunması, aklın korunması, neslin korunması ve malın korunmasıdır.
Dinin korunması: Bu, Kur'ân ve Sünnet çağrısının esasını teşkil eder. Mekke'de inen ilk esas bu olmaktadır.
Nefsin korunması: Bu esasın da Mekke'de inmiş olduğu açıktır. Meselâ: "Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın"[154]Kız çocuğunun hangi suçtan dolayı öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman..[155] ; "Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında[156] haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz?"[157] vb. âyetleri delil olarak burada hatırlanabilir.
Aklın korunmasına gelince: Gerçi aklı ifsad eden şeylerin somut olarak haram kılındığını gösteren deliller Medine döneminde gelmiştir. Ancak Mekke döneminde de konuya mücmel olarak temas edilmiştir. Zira aklın korunması da diğer organların ya da işitme, görme vb. gibi onların menfaatlerinin korunmasında olduğu gibi nefsin korunması esası içerisine dahil bulunmaktadır.[158] Bu haliyle akim, kendisini tümden izale edecek ya da üstüne bir örtü örtüp sonra kaldırmak gibi bir müddet veya bir an giderecek şeylerden korunması da, Mekkî esaslar içerisinde yerini almış olmaktadır. Sonra, aklın bu şekilde korunması tamamlayıcı unsurlardan olmaktadır. Çünkü içki içmenin kötülüğünü Yüce Allah beyanla şöyle buyurmuştur: "Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister"[159] Böylece içkinin, günah ve taşkınlığa yardımcı olacağı ortaya çıkmıştır.
Neslin korunması: Mekkî olan teşrîde zinanın haramlığı gelmiş; eşler ve cariyelerle olan ilişkiler hariç edep yerinin korunması emredilmiştir.
Malın korunması hakkında ise; zulmün, yetim malı yemenin, israfın, haksızlığın, ölçü ve tartıda hile yapmanın, yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmanın ve benzeri hususların haram kılındığını görüyoruz.
farzın korunması da, nefse eza ve işkence verici şeylerin yasaklanması esası altına girmektedir.Bunlar, korunması istenilen esasları ortadan kaldırmaya yönelik şeylerle ilgilidir. Öbür taraftan bunlara vücut verme ve devamlarını sağlama yönünden de aynı şekilde gerekli önlemler alınmıştır. (Yani Mekkî teşrî ile esaslar belirlenmiş, Medenî teşrî ile de tamamlama yoluna gidilmiştir.) Son dört esasta bu açık. Dinin korunması esasına gelince, ona vücud verme ve devamını sağlama kalp ile tasdik, organlarla da itaat yoluyla gerçekleşir. Kalp ile tasdik, Allah'a, peygamberine ve âhiret gününe imandan gözetilen maksadı ortaya koyar. Böylece Medenî teşrî içerisinde mufassal olarak gelen diğer imânî şeyler[160] bu esastan dallanmış (teferrû) olacaktır. İmânî asıl ise Mekkî teşrîde gelmiş oluyor. Organlarla itaatte bulunma (tek bir yükümlülüğün icrasıyla da olsa) bir şekilde hasıl olmakta; bundan sonrası artık o ilk itaatin tamamlayıcı unsurları sayılmaktadır. Mekkî teşrî içerisinde bu meyanda olmak üzere şehâdet kelimesini söylemek, namaz kılmak ve zekat vermek esasları getirilmiştir. Bunlarla itaat mânâsı gerçekleşmiştir. Oruç ve hac ise, mükemmil (tamamlayıcı) unsurlardan olmak üzere Medenî teşrî içerisinde yer almaktadır.[161] Çünkü hac ataları Hz. İbrahim'den tevarüs edilmiş olarak Araplarca işlenen fiillerdendi.İslâm geldi ve onların bozmuş oldukları kısımları düzelterek onları tekrar meşru olan hacca döndürdü[162]. Oruçta da durum aynıdır. Cahiliye devrin dems anlar AşÛra gününde oruç tutuyorlardı; Hz. Peygamber da o günde tutuyordu. Medine'ye geldiği zaman hem kendisi tutmuş hem de ashabına tutmalarını emretmişti. Ramazan orucu ile neshedilinceye kadar durum bu şekilde devam etmişti. Aşûra günü orucu hakkında Hz. Âişe hadisine bakınız.[163] Bu durumda Medenî teşrî hac ve orucu sağlama bağlamış ve "Bugün size dininizi tamamladım..[164] buyurduğu en büyük günündeki yerleşmiş olduğu şekil üzere onları ibkâ etmiştir. Bu durumda onlar için Mekkî teşrî içerisinde genel anlamda bir asıl bulunmaktadır.[165] (Küllî esas gibi gözüken ve) Medine döneminde teşrî kılınan cihad ise, aslında Mekke'de ortaya konulmuş bulunan iyiliği emretme, kötülüğü önleme genel prensibinin (en önemli bir ) uzantısı olmaktadır. "Ey Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği buyurup, kötülüğü önle..."[166] vb. gibi Mekkî âyetler, onun aslı olan prensibi koymuş oluyordu. [167]
Konular
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:
- Onuncu Mesele:
- On Birinci Mesele:
- On İkinci Mesele:
- DÖRDÜNCÜ KISIM ŞER'Î DELİLLER
- Şeri Deliller
- Birinci Taraf: Genel Olarak Deliller
- Birinci Mesele[2]:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:[111]
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele:
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:[168]
- Onuncu Mesele:
- Onbırıncı Mesele:
- Onikinci Mesele:
- Onüçüncü Mesele:
- Ondördüncü Mesele;
- İkinci Bakış Açısı: Avârızu'l-Edille
- Birinci Fasıl: Muhkemlik Ve Müteşâbihlik
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele: