BİRİNCİ MESELE:
Müftî, ümmet içerisinde peygamber makamında bulunmaktadır.[1]
Buna aşağıdaki hususlar delâlet eder: (1)
Bu konuda naklî deliller vardır: Meselâ hadislerde şöyle buyu-rulur: "Şüphesiz âlimler, peygamberlerin varisleridir, Peygamberler ne dinar ne dirhem miras bırakmamışlardır; onlar miras olarak sadece ilim bırakmışlardır[2]"Ben uyumakta iken (rüyamda) bir bardak süt ikram edildi. Ben ondan içtim. Öyle kandım ki, bana kanmışlık tâ tırnaklarımdan çıkıyor gibi geldi. İçmemden arta kalanı Ömer b. Hattâb'a verdim" Orada bulunanlar: "Bunu ne ile yordunuz? Yâ Rasûlallah!" diye sordular. O da: "İlim ile" buyurdu. Bu hadiste ifade edilen şey, miras anlamına gelir. Öbür taraftan Rasûlullah, "Sen ancak bir uyarıcısın[3]âyetinde de ifadesini bulduğu üzere uyarıcı (nezîr) olarak gönderilmiştir. Allah Teâlâ, ulemâ hakkında ise: "Mü'minlerin hepsi toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onlardan her topluluktan bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde (onları) uyarmak için geride kalmalıdır"[4] buyurmaktadır. Buna benzer daha başka nasslar da vardır. (2)
Müftî, hükümlerin tebliği konusunda Rasûlullah'm naibi olmaktadır. Konu ile ilgili olarak Rasûlullah şöyle buyurmaktadır: "Dikkat edin! Burada hazır bulunanlarınız, burada olmayanlara (bu anlattıklarımı) ulaştırsın![5]; "Bir âyet de olsa, onu benden tebliğ edin![6] "Siz işitirsiniz, sizden işitilir, sizden işitenden işitilir..[7]Müftînin, Rasûlullah' makamına kâim olmasının mânâsı işte budur. (3)
Müftî bir bakıma Sâri'[8] sayılmaktadır. Çünkü şeriat adına bildirmiş olduğu şey, ya bizzat şeriatın sahibinden menkuldür, ya da bu nakillerden istinbât yoluyla çıkarılmış şeylerdir. Birinci tısım karşısında müftî, sadece tebliğci durumundadır. İkinci kısımdan olan hükümlerde ise, müftî, hüküm inşası konusunda O'nun makamına kâim bulunmaktadır. Hüküm inşâ[9] yetkisi de sadece Şâri'e aittir. Madem ki müctehid, kendi değerlendirmesi ve içtihadına göre hüküm inşasına yetkili kılınmıştır, işte bu açıdan o da, Sâri' kavramı altına girmektedir. Bu noktadan hareketle kendisine tâbi olunması ve koymuş olduğu hüküm doğrultusunda amel edilmesi vacip olmaktadır. Bu, Rasûlullah'a halef olmak demektir. Dahası, müftînin sadece tebliğci durumunda olduğu menkûl şeriatla ilgili olarak, gerek şer'î lâfızlardan mânâların anlaşılması açısından ve gerekse (uygulama esnasında) onların dayanaklarının tesbiti (tahkîku'l-menât) ve hükümlere indirgenmesi açısından, onlar üzerinde durması ve değerlendirme yapması zarureti vardır. Her iki iş de, yine müftî tarafından yapılacaktır. Dolayısıyla o, bu açıdan da Sâri' makamına kâim bulunmaktadır. Nitekim hadiste: "Kur'ân'ı okuyup (anlayan) kimse, nübüvveti iki böğrü arasına almış demektir"[10] buyurulur.
Şu halde müftî, peygamber gibi Allah Teâlâ'dan haber veren kimse konumundadır, yine peygamber gibi kendi değerlendirmesine tâbi olarak şeriatı mükelleflerin fiillerine indirgemektedir, emri, hilâfet menşuru[11] ile ümmet hakkında peygamber emri gibi geçerli olmaktadır. JBu yüzden de: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin, Pey-gamber'e ve sizden olan ulû'l-emre itaat edin!"[12]âyetinde onlara "ulâ'l-emr" adı verilmiş ve itaatleri, Allah'a ve -peygamberine itaat ile eş tutulmuştur.
Bu mânâya delâlet eden deliller çoktur.
Bu husus üzerine bir başka mânâ daha doğmaktadır ki, o da şudur:" [13]
Konular
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE:
- ALTINCI MESELE:
- YEDİNCİ MESELE:
- SEKİZİNCİ MESELE:
- DOKUZUNCU MESELE:
- ONUNCU MESELE:
- ON BİRİNCİ MESELE:
- ON İKİNCİ MESELE:
- ON ÜÇÜNCÜ MESELE:
- ON DÖRDÜNCÜ MESELE:
- İKİNCİ TARAF: FETVA
- MÜCTEHİDİN VERDİĞİ FETVAYA MÜTEALLİK KONULAR
- BİRİNCİ MESELE:
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ TARAF: İSTİFTÂ VE İKTİDÂ
- BİRİNCİ MESELE:
- İKİNCİ MESELE:
- ÜÇÜNCÜ MESELE:
- DÖRDÜNCÜ MESELE:
- BEŞİNCİ MESELE:
- ALTINCI MESELE:
- YEDİNCİ MESELE:
- SEKİZİNCİ MESELE:
- DOKUZUNCU MESELE:
- EK:1 TEARUZ VE TERCİH