6- MÜDARABE KARŞI İLERİ SÜRÜLEN ŞARTLAR
Mal sahibi, müdaraba hakkında, müdaribe karşı istediği zaman jart koşabilir.
Şayet, mal sahibinin, şart koşmakta bir faydası varsa, o şartı coşabilir ve bu şart sahih olur. Müdaribin, o şarta riayet etmesi ve onu rerine getirmesi icabeder.
Şayet, müdarip şartı yerine getirmezse, o zaman, mal sahibine mhalif olur. Ve onun izni olmaksızın çalışmış bulunur.
Eğer ileri sürülen şartta, mal sahibine bir fayda yoksa, bu şart sahih leğildir. Bu durumda, mal sahibi sükût etmiş gibi sayılır. Muhıyt'te de >öyledir.
Mal sahibi, müdaribin Özellikle belirli bir beldede çalışmasını veya [belirli bir şey satmasını isterse, müdarip onunla kayıtlanmış olur. Ve müdaribin onu tecavüz etmesi (yani mal sahibinin sözünden dışarı | çıkması) caiz olmaz.
Keza, bu- müdarip, o beldeden çıkacak olan kimseye bir şey veremez.
Şayet müdarip, başka bir yere çıkar da bir şey satın alırsa, onu tazmin eder. Kârı kendisinin olur; sermayeyi tazmin eder.
Eğer gittiği yerden bir şey satın almadan eski yere gelirse, tazminattan kurtulur ve mal (sermaye) yine müdarabe malı olur ve hali üzerine kalır.
Keza, şehirde bir kısmını alıp, bir kısmını geri verirse, bu malları, o şehirde satın almış ve geri vermiş gibi olur. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, müdarip, malm (sermayenin) yansı ile bir şeyi, (Küfe şart koşulduğu halde) Kûfe'nin haricinden alır; sonra da Kûfe'ye döner; yarısı ile de, Kûfe'den bir şey alırsa; satın alınan şey de, kârı da müdâribin olur. Bu durumda mal (sermaye) onun yanında, emanetmiş gibi kalır. Ve mudareb.e hali devam eder.
Bu mes'elede, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tmâm Muhammed (R,A.): Bu müdarip, bu kârım tasadduk eder." buyurmuşlardır. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer mal sahibi, "müdaribin, Küfe sokaklarında çalışmasını" şart koşmuş olduğu halde o, sokakların haricinde yine Küfe'de çalışırsa, bu istisnaen caiz olur.
Şayet: "Yalnız sokaklarda çalış." dediği halde müdarip başka yerlerde çalışırsa, şarta uymadığı için sermayeyi öder. Serahsî'nin Muhıytf nde de böyledir.
Müdaribin, özellikle belirli bir yerde çalışması hususunda, şu altı lafızla söz bağlanmış (kesinleşmiş) olur:
1) "Müdarabe malını, Kûfe'de çalışmak üzere, sana verdim."
2) "Müdarabe malını, Kûfe'de çalışman için sana verdim."
3) "Küfe'de çalış."
4) "Onunla Kûfe'de çalış."
"Yarısı ile Kûfe'de çalış." gibi, iki manaya gelebilecek sözle, bağlantı olmaz.
5) "Yan yarıya sana müdarabe olarak verdim; Kûfe'de çalış."
6) "Kûfe'de çalıştır." Kâfî'de de böyledir. Kudûrî'de şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, müdaribe bin dirhem verir ve ona: "Bu bin dirhemi yarı yarıya al; buğday satın al." derse işte bu, un almasını da içine alır.
Keza: "Bin dirhemi al; bununla yiyecek satın al." der ve benzeri sözler söylerse, bu müdarabe için bir açıklama olur.
Bu durumda müdarip, yiyecek almaz da başka bir şey alırsa; mal sahibine muhalefetinden dolayı sermayeyi borçlandırmış olur.
Eğer: "Şu bin dirhemi al; onunla yiyecek satın al." derse; müdarip bu durumda hem yiyecek, hem de başka şey alır. Çünkü sermaye sahibi "satın al." sözü ile, herşeyi almaya işaret etmiş demektir. Muhıyt'te de böyledir.
Sermaye sahibi, müdaribe mal verir ve: "Yalnız yiyecek al." derse, bu durumda müdarip, kendi nefsi için hayvan kiralayabilir.
hayvana hem biner, hem de yiyeceği yükletir. Şayet kiralık hayvan bulamazsa, satın da alabilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bu durumda müdarip, yiyeceğini yükletmek için, gemi satın alamaz. Ancak o beldede, ticaret işlerinde gemi kullanılmak adeti varsa; o zaman satın alabilir. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.
Müdârip, aldığı yiyeceği içine koyup, orada satmak üzere, ev de kiralayabilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, müdaribe köle almak üzere bin dirhem verdiğinde, bu müdarip, başka* bir şey alamaz. Bu müdarip, köleyi bulunduğu şehirden de başka yerlerden de alabilir. Ve bunu taşıtmak için, hayvan da kiralayabilir. Ve bu kölelerin yemesi ve giymesi için harcama da yapabilir. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, mal sahibi: "Köleyi, filandan al ve filana sat." derse, bu kayıt sahih olur. Bu durumda müdarip, başkasından alıp, başkasına satamaz. Kâfî'de de böyledir.
Müdaribe mal (sermaye) veren şahıs, ona yalnız Küfe ehlinden alıp, Küfe ehline satmasını" söylerse bu durumda müdarip Kûfe'de satı.ı alır; Kûfe'de satar. Fakat, aldığı ve sattığı şahıs, Kûfeli olmazsa bile bu caizdir.
Eğer, müdaribe sermaye veren şahıs, ona: "Sarrafdan al ve sarrafa sat." derse, bu müdaribin sarrafdan başkasından alması ve satması caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Mal sahibi, müdarabe malını, bir vakitle kayıtlarsa, o vakit çıkınca anlaşma bozulmuş olur. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, başkasına, müdarabe malı olarak. bin dirhem verir ve ona "peşin al, peşin sat." derse; müdarip, yalnız peşin alır ve peşin satar. Veresiye satın alıp, satamaz. Muhıyt'te de böyledir.
Mal sahibi, müdaribe, "vadeli satmasını" söyler; ö da peşin satarsa, bu caiz olur. Alimlerimiz, bu hususta: Peşin alıp sattığı zaman, kıymeti, vadeli vereceği zamanın kıymeti kadarsa veya daha fazla ise, işte bu caizdir. Eğer noksansa, bu emre muhalefet olur." demişlerdir. Mebsût'ta da böyledir.
Mal sahibi, müdaribe verdiği malı, bin dirhemden fazlasına satmamasını söyler; o da, bin dirhemden fazlaya satarsa, bu satış caizdir. Zira bu, her ikisinin de hayrınadır. Hâvî'de de böyledir.
Müdârabe malı, mutlaka olsa (şöyleki, mal sahibi müdaribe veresiye verme veya un satın alma, yiyecek de satın alma veya filandan satın alma veya yolculuğa çıkma" derse) müdarip de, alıp-satar ve bu emre uymazsa mudarabe sahih olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Müdarip, malın bir kısmı ile birşeyler aldıktan sonra, mal sahibi ona: "Buğdaydan başka bir şey alma." derse; bu durumda müdarip, başka bir şey satın alamaz. Ancak buğday satın alabilir. Önceki aldığı, şeyi satınca da, onun parası ile buğdaydan başka bir şey alamaz. Hâvî'de de böyledir.
Mal sahibi, müdaribe, elbise almak üzere mal verse, (elbise giyileceklerin cins ismi olduğundan) bu müdarip her türlü elbise alabilir. Deniz koyunu yününden yapılmış, ipekden yapılmış, pamukdan yapılmış, ketenden yapılmış, hertürlü elbiseyi ahp-satabilir.
Bu müdarip giysinin haricinde birşey alıp-satamaz. Keza mal sahibi, müdaribe: "Bez al." derse, o ötekinin hilafına ibrişim ve emsali şeyleri alamaz. Ancak pamuk ve ketenden yapılmış bezi alabilir. Meb-sût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Yüce Allah'dır. [6]
Şayet, mal sahibinin, şart koşmakta bir faydası varsa, o şartı coşabilir ve bu şart sahih olur. Müdaribin, o şarta riayet etmesi ve onu rerine getirmesi icabeder.
Şayet, müdarip şartı yerine getirmezse, o zaman, mal sahibine mhalif olur. Ve onun izni olmaksızın çalışmış bulunur.
Eğer ileri sürülen şartta, mal sahibine bir fayda yoksa, bu şart sahih leğildir. Bu durumda, mal sahibi sükût etmiş gibi sayılır. Muhıyt'te de >öyledir.
Mal sahibi, müdaribin Özellikle belirli bir beldede çalışmasını veya [belirli bir şey satmasını isterse, müdarip onunla kayıtlanmış olur. Ve müdaribin onu tecavüz etmesi (yani mal sahibinin sözünden dışarı | çıkması) caiz olmaz.
Keza, bu- müdarip, o beldeden çıkacak olan kimseye bir şey veremez.
Şayet müdarip, başka bir yere çıkar da bir şey satın alırsa, onu tazmin eder. Kârı kendisinin olur; sermayeyi tazmin eder.
Eğer gittiği yerden bir şey satın almadan eski yere gelirse, tazminattan kurtulur ve mal (sermaye) yine müdarabe malı olur ve hali üzerine kalır.
Keza, şehirde bir kısmını alıp, bir kısmını geri verirse, bu malları, o şehirde satın almış ve geri vermiş gibi olur. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, müdarip, malm (sermayenin) yansı ile bir şeyi, (Küfe şart koşulduğu halde) Kûfe'nin haricinden alır; sonra da Kûfe'ye döner; yarısı ile de, Kûfe'den bir şey alırsa; satın alınan şey de, kârı da müdâribin olur. Bu durumda mal (sermaye) onun yanında, emanetmiş gibi kalır. Ve mudareb.e hali devam eder.
Bu mes'elede, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tmâm Muhammed (R,A.): Bu müdarip, bu kârım tasadduk eder." buyurmuşlardır. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer mal sahibi, "müdaribin, Küfe sokaklarında çalışmasını" şart koşmuş olduğu halde o, sokakların haricinde yine Küfe'de çalışırsa, bu istisnaen caiz olur.
Şayet: "Yalnız sokaklarda çalış." dediği halde müdarip başka yerlerde çalışırsa, şarta uymadığı için sermayeyi öder. Serahsî'nin Muhıytf nde de böyledir.
Müdaribin, özellikle belirli bir yerde çalışması hususunda, şu altı lafızla söz bağlanmış (kesinleşmiş) olur:
1) "Müdarabe malını, Kûfe'de çalışmak üzere, sana verdim."
2) "Müdarabe malını, Kûfe'de çalışman için sana verdim."
3) "Küfe'de çalış."
4) "Onunla Kûfe'de çalış."
"Yarısı ile Kûfe'de çalış." gibi, iki manaya gelebilecek sözle, bağlantı olmaz.
5) "Yan yarıya sana müdarabe olarak verdim; Kûfe'de çalış."
6) "Kûfe'de çalıştır." Kâfî'de de böyledir. Kudûrî'de şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, müdaribe bin dirhem verir ve ona: "Bu bin dirhemi yarı yarıya al; buğday satın al." derse işte bu, un almasını da içine alır.
Keza: "Bin dirhemi al; bununla yiyecek satın al." der ve benzeri sözler söylerse, bu müdarabe için bir açıklama olur.
Bu durumda müdarip, yiyecek almaz da başka bir şey alırsa; mal sahibine muhalefetinden dolayı sermayeyi borçlandırmış olur.
Eğer: "Şu bin dirhemi al; onunla yiyecek satın al." derse; müdarip bu durumda hem yiyecek, hem de başka şey alır. Çünkü sermaye sahibi "satın al." sözü ile, herşeyi almaya işaret etmiş demektir. Muhıyt'te de böyledir.
Sermaye sahibi, müdaribe mal verir ve: "Yalnız yiyecek al." derse, bu durumda müdarip, kendi nefsi için hayvan kiralayabilir.
hayvana hem biner, hem de yiyeceği yükletir. Şayet kiralık hayvan bulamazsa, satın da alabilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bu durumda müdarip, yiyeceğini yükletmek için, gemi satın alamaz. Ancak o beldede, ticaret işlerinde gemi kullanılmak adeti varsa; o zaman satın alabilir. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.
Müdârip, aldığı yiyeceği içine koyup, orada satmak üzere, ev de kiralayabilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, müdaribe köle almak üzere bin dirhem verdiğinde, bu müdarip, başka* bir şey alamaz. Bu müdarip, köleyi bulunduğu şehirden de başka yerlerden de alabilir. Ve bunu taşıtmak için, hayvan da kiralayabilir. Ve bu kölelerin yemesi ve giymesi için harcama da yapabilir. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, mal sahibi: "Köleyi, filandan al ve filana sat." derse, bu kayıt sahih olur. Bu durumda müdarip, başkasından alıp, başkasına satamaz. Kâfî'de de böyledir.
Müdaribe mal (sermaye) veren şahıs, ona yalnız Küfe ehlinden alıp, Küfe ehline satmasını" söylerse bu durumda müdarip Kûfe'de satı.ı alır; Kûfe'de satar. Fakat, aldığı ve sattığı şahıs, Kûfeli olmazsa bile bu caizdir.
Eğer, müdaribe sermaye veren şahıs, ona: "Sarrafdan al ve sarrafa sat." derse, bu müdaribin sarrafdan başkasından alması ve satması caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Mal sahibi, müdarabe malını, bir vakitle kayıtlarsa, o vakit çıkınca anlaşma bozulmuş olur. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, başkasına, müdarabe malı olarak. bin dirhem verir ve ona "peşin al, peşin sat." derse; müdarip, yalnız peşin alır ve peşin satar. Veresiye satın alıp, satamaz. Muhıyt'te de böyledir.
Mal sahibi, müdaribe, "vadeli satmasını" söyler; ö da peşin satarsa, bu caiz olur. Alimlerimiz, bu hususta: Peşin alıp sattığı zaman, kıymeti, vadeli vereceği zamanın kıymeti kadarsa veya daha fazla ise, işte bu caizdir. Eğer noksansa, bu emre muhalefet olur." demişlerdir. Mebsût'ta da böyledir.
Mal sahibi, müdaribe verdiği malı, bin dirhemden fazlasına satmamasını söyler; o da, bin dirhemden fazlaya satarsa, bu satış caizdir. Zira bu, her ikisinin de hayrınadır. Hâvî'de de böyledir.
Müdârabe malı, mutlaka olsa (şöyleki, mal sahibi müdaribe veresiye verme veya un satın alma, yiyecek de satın alma veya filandan satın alma veya yolculuğa çıkma" derse) müdarip de, alıp-satar ve bu emre uymazsa mudarabe sahih olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Müdarip, malın bir kısmı ile birşeyler aldıktan sonra, mal sahibi ona: "Buğdaydan başka bir şey alma." derse; bu durumda müdarip, başka bir şey satın alamaz. Ancak buğday satın alabilir. Önceki aldığı, şeyi satınca da, onun parası ile buğdaydan başka bir şey alamaz. Hâvî'de de böyledir.
Mal sahibi, müdaribe, elbise almak üzere mal verse, (elbise giyileceklerin cins ismi olduğundan) bu müdarip her türlü elbise alabilir. Deniz koyunu yününden yapılmış, ipekden yapılmış, pamukdan yapılmış, ketenden yapılmış, hertürlü elbiseyi ahp-satabilir.
Bu müdarip giysinin haricinde birşey alıp-satamaz. Keza mal sahibi, müdaribe: "Bez al." derse, o ötekinin hilafına ibrişim ve emsali şeyleri alamaz. Ancak pamuk ve ketenden yapılmış bezi alabilir. Meb-sût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Yüce Allah'dır. [6]
Konular
- Muamelenin Sahih Olmasının Hükmü
- Fâsid Olan Muamelenin Hükmü
- Muameleyi Feshe Sebep Olan Özürler
- 2- MUAMELE HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTABÜ'L-MUDARABE
- (SERMÂYE + EMEK ORTAKLIĞI)
- 1- MÜDÂREBE'NİN MÂNÂSI, RÜKNÜ, ŞARTLARI VE HÜKMÜ
- Müdârabe Ne Demektir
- Mudârabe'nin Rüknü
- Müdârabe'nin Sahih Olmasının Şartları
- 3- MALININ BİR KISMINI, MÜDARABE OLARAK VERİP, DİĞER BİR KISMINI VERMEYEN KİMSENİN DURUMU
- 4- MÜDÂRlBİN HARCAMA YÖNÜNDEN SAHİP OLUP OLMADIĞI YETKİLER
- 5- MÜDÂRABE MALINI (= SERMAYEYİ ORTAKLIK İÇİN) İKİ KİŞİYE VERMEK
- 6- MÜDARABE KARŞI İLERİ SÜRÜLEN ŞARTLAR
- 7- MÜDÂRİBİN, BİR BAŞKA ŞAHSI MÜDÂRABE ORTAĞI YAPMASI
- 8- MÜDARABE'DE MURABAHA VE TEVUYE
- 1- Müdâribin, Müdârabe Malını Murabaha Ve Tevliye Olarak Başkasına Satması
- 2- Müdarabe Malını Müdaribin Ve Mal Sahibinin Kârla Satması
- 3- İki Müdârip Arasındaki Kâr
- 9- MÜDÂRABE MALINI KARŞILIK GÖSTEREREK BORÇ ALMAK
- MUHTELİF FIKHÎ MESELELER
- Hünsânın Şehâdeti
- Dilsizin Yemini
- Yazı
- Boğazlanmış Koyunlar
- Islak Ve Pis Elbise
- Koyun Başını Ütülemek
- Hükümdarın Bir Araziye Harâc Koyması