logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

3- Ayakları Yıkamak

İncikleri yıkamak bizim imamlarımızın üçüne göre de ayak­ları yıkamaya dahildir. İncik, ayağm üst tarafında bacakla ayağın bitiştiği yerde bulunan tümsek kemiklerdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimsenin eli, ayağı kesilmiş olur ve dirseğinden veyâi inciğinden biri kakmamış bulunursa; bu uzuvları yıkamak — göre­vi — o kimsenin üzerinden sakıt olur. (düşer.)

Fakat, incik veya dirseğinden bir kısmı baki kalmış olsa, o ka­lan kısmı yıkamak farz olur. Bahrü-r Raik'te de böyledir. Keza, ke­sik olan bir yer de yıkanır Muhıyt'te de böyledir.

Yetime'de bildirildiğine göre : Hancedî'den, ayağının kop­tuğundan haberi olmayan kötürümün, abdest alırken ayağının du­rumunun ne olacağı sorularak :  «O kimseye ayaklarını yıkamak vacib olur mu,» denilmiş; O da «evet, yıkaması vacib olur.» demiş­tir. Tatarhânîye'de de böyledir.

Bir kimse, ayaklarım yağladıktan sonra abdest alsa ve ayaklarına su dökse, fakat su o, yağlı yeri ileri geçip deriye işleme­se, abdesti caiz olur. Zehıyre'de de böyledir.

Mecmûu'rı - Nevâzü'de: «Bir kimsenin ayağında yarık olsa da o yarığa don yağı koymuş bulunsa; o kimse, ayağım yıkadığı za­man su o yangın altına geçmezse, bakılır; eğer suyun o yangın al­tına geçmesi zarar verirse, abdesti caiz olur. Ve eğer zarar vermez­se, abdest caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bu k'mse, eğer o yangı diktirirse, her halinde abdest caizdir. Hûlâsa'da da böyledir.

Şemsü'l - Eirame Halvânî şöyle demiştir : «Bir adamın bir uz­vunda yanık olduğu zaman, onu yıkamaktan aciz olursa, o kimse­den, o uzvunu yıkamasının farziyeti düşer. O uzvunun üzerine su dökmesi lâzımdır. Şayet su dökmekten de âciz olursa, meshetmesi kâfidir. Meshetmekten de âciz olursa, o kimseden meshetmek de sakıt olur. Sadece, o yangın etrafını yıkar, yank olan yeri olduğu gibi bırakır.» Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimsenin bir yarası bulunsa ve o yaranın derisi kalkmış olsa, fakat yaranın etrafı deri üe bitişik bulunsa, bu durumda da yaranın bir tarafından irin çıksa ve deri yıkanınca, kalkmış olan derinin altma su ulaşmasa, o kimsenin abdesti caiz olur. Çünkü, derinin altı açıkta değildir ve bu durumda onun yıkanması farz olmaz. Fetâvâyi Kâdıham'da da böyledir.

Bir kimse, abdest alırken, azalarının bazısında çıban veya benzeri bir yara olduğu zaman, eğer o yaranın üzerinde ince deri bulunursa, o derinin üzerine su akıtır. Abdest aldıktan sonra, o de­riyi kopanrsa, kopardığı derinin altını yıkamasının lâzım olup ol­mayacağı hususunda şu durumlar vardır :

Eğer, yara iyi olduktan  sonra iç acı duymadan kopanhrsa, o yeri yıkamak lazım gelir.

Fakat, yara iyi olmadan, elem duyarak kabuğu soyulmuşsa ve yaradan bir şey çıkıp akmişsa, o kimsenin abdesti bozulur.

Bu durumda, yaradan bir şey çıkmazsa, o yeri yıkamak lâzım gelmez.

En doğru olan da, her iki halde de bir şey lazım olmamasıdır.

Fevâid'de, Kâdî İmâm Ruknü'I- İslâm Aliyyü's - Sağdı şöy­le demiştir: «Bir kimse, bazı abdest  azalarında   sinek veya pire pisliği olduğu halde abdest aîsa, su bunların altına geçmese bile, abdest caizdir. Çünkü, onlardan kaçınmak mümkün değildir.

Bir kimsenin, abdest azalarında balık derisi veya çiğnenmiş ekmek kurusu bulunsa da o kimse, bu hâli üe abdest alsa; eğer su, bunların altına geçmezse, abdest caiz olmaz- Çünkü, bunlardan ka­çınmak mümkündür.» Muhıyt'te de böyledir.

Abdest alırken, bir azanın yaşlığı ile, diğer azayı ıslatan kimsenin abdesti caiz olmaz.

Fakat; bu yaşlıktan su damlamakta ise, bu şekiMeki gusül caiz olur. Hûlâsa'da da böyledir.
Kendisine yağmur isabet eden veya bir nehre düşen kin> senin, bu durumda bütün vücuduna su  isabet ederse, abdesti de guslü de caiz olur. Bu durumda, o kimsenin sadece, ağzına ve bur­nuna su vermesi kâfi gelir. Sirâciyye'de de böyledir. [10]