Redâ'ın Sübûtu :
Redâ', iki şeyden biri ile açığa çıkar;
1- İkrar,
2- Beyyine. Bedâi'de de böyledir.
Redâ' konusunda, ancak, iki erkek veya bir erkekle, iki âdil kadının şahidliği kabul ediiir. Muhıyt'te de böyledir.
Emişmeden dolayı ayrılık, ancak, hâkimin karan ile olur. Nofrru'l - Fâık'ta da böyledir.
Redâ' hususunda, iki erkek veya bir erkek, iki kadın şahit, şe-hâdette bulunduğu zaman, karı - kocanın araları tefrik edilir.
Bu ayrılık, cimâ'dan önce, meydana gelmişse; kadına, herhangi bir şey verilmesi gerekmez.
Ayrılık, cimâ'den sonra olmuşsa; kadına, roshr-j misil'in azrvsri-lir. Ayrıca, nafaka ve ev vermek gerekmez. Bec'âi'de de böyledir.
Âdil ,iki erkek veya bir erkek, iki ksdın şahit, nikâhtan sonra, redâ1 hususunda şahitlik yaparlarsa; kan - koca, bir araya gelmezler. Çünkü, 'bu şehâdet, hakimin huzurunda, olunca, emişme sabit olur. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Haber veren, bir kişi olduğu 'halde; adam kalben, o şahsın söylediğinin doğru olduğuna inanırsa; bu durumda, erkeğin, karısından uzaklaşması evlâdır. Bu haberin, nikâhtan önce veya sonra olması, durumu değiştirmez; bu kocanın yapacağı bîr şey yoktur. Muhıyt'te-de böyledir.
Bir kimse, bir kadınla nikâhlansa da, başka bir kadın da, bu kan * kocaya : «Ben ikinizi de ernzirdtm.» dese; bu durumda, dört vecih vardır:
1- Eğer, kan-kocanın her ikisi de, bu kadına inanırlarsa; nikâh bozulur. Ancak, cima' yapmamişlarsa, mehir gerekmez.
2- Eğer, her ikisi de, bu kadını yalanlarsa, nikâh hâli üzere kalır.
Ancak, !bu kadın âdile ioe, kan - kocanın ayrılması daha güzel olur.
Bu durumda, cimâ'dan önce aynlmışlarsa .erkeğin yarım mehir vermesi, kendisi için efdâl olur. Kadın içinse, bunu almamak daha ef--dâldir.
3- Şayet, bu durum, cimâ'dan sonra, ortsya çıkmışsa; erkek için, efdâl olan; kadına, tam mehir nafaka ve evvermsktir. Kadın İçin efdâl olan ise; bu durumda mehr-i müsemmâsından. ve mehr-i mislinden az almak; nafaka ve ev İstememektir.
4- Bu durumda, boşanıp ayrılmamaları da, bunlar İçin bir genişüktir.
Keza, hu hususta, iki kadın veya 'bir-erkek, bir kadın şehâdet-te bulunsalar; yahut, şahitlik yapan iki erkek veya bir erkekle iki kadın âdil olmasalar; hüküm yukarıdakinin aynıdır. Sirâoü'I - Vehhâc'da da böyledir.
Eğer, «Sizi, omzirdim.» diyen kadtrra; erkek inanır; karısı ise inanmazsa; yine nikâh fâsid olur. Mettir de, hâli üzere kalır.
Eğer, kadın inanır ds» erkek inanmazsa; nikâh hâil üzere kaîir. Fakat, bu durumda, kadına, yemin teklif edilir; yeminden kaçınırsa; ayrılık vâki olur. Tchzîb'ds do böyledir.
Bir kimse, bir kadını nikahladıktan sonra; «Bu, benim süt kardeşimdir.» dese veya buna benzer bir şey scyfese; 'bilâhare de, «Ben, şüphelendim.» demiş olsa; bu bir şey değildir. îstihsânen, bu karı - kocanın arası tefrik edilmez.
Fakat, bu adam; sözünde Israr eder ye «Söylediğim doğrudur.» derse; bu durumda, araları tefrik edilir. Bundan sonra, sözünü inkâr etmesi da,'bir fayda sağlamaz. Muhiyt'te de böyledir.
Yukarıdaki mes'elsde, kadın; kocasını tasdik ederse; bu kadına, mehir verilmesi gerekmez.
Şayet kadın, kocasını, yalanlar ve koca cima' etmemiş bulunursa; bu durumda kadın, yarım mehir ahr.
Fakat, koca, cima' etmişse; kadına, tam mshir, nafaka ve ev ve-rİİİr.
Kadın, hem yalanlar, hem de inanırsa; bu durumda, mehr-i mû-semmâmn ve mehr-i mislin azını alır; nafaka ve mesken alamaz. Muz-marst'ta da böyledir.
Bir kimse, nikâhtan önce; nikâhlanacağı kadın için: «Bu, benim süt annemdir.» veya «...süt kardeşimdir.» der; sonra da: «Ve-hlmlendim; hata yaptım.» derse; o şahsın, bu kadını alm'ası, caiz olur.
Fakat, bu şahıs, sonradan da : «Söylediğim doğrudur.» derse, o kadım alması caiz olmaz.
Şayet, evlenirlerse; aralan tefrik edilir.
Bu şahıs, ikrarını inkâr eder; fakat, ikrarda bulunduğuna [ki şahit, şahitlik ederse; bu karı - kocanın araiarı tefrik edilir. Sirâcü'I - Vehhâc'-da da' böyledir.
Bu durumda, nikâhianacak kadın, nikâhlanacağı erkek için: «Bu, benim, süt babamdır.», «...süt kardeşimdir.» veya «...süt kardeşimin oğludur.» şeklinde ikrarda bulunur; kadının bu ikrarını, kocası, yalanladıktan sonra; kadın da,önceki sözünden dönüp kendisini yalanlar ve «Ben hata yaptım.» derse; bunların nikâhlanmaları, câîz olur.
Şayet, kadın kendisini tekzip etmeden öncs, adam onu nikâhlar; bundan sonra da, kadın : «Ben, nikâhtan önce, bu süt kardeşimdir, diye ikrarda bulunurken, doğru söylememiştim.» derse, bu durumda da, aralarrtefrikedilmez.
Yukarıdaki sözü, koca söyemiş olsaydı, 'bu karı - kocanın aralan tefrik edilirdi.
Bu durumda, kan-kocanın ikisi de, süt kardeşi olduklarını ikrar etseler; sonra da kendilerini yalanlıyarak : «Biz, hata ettik.» deseler; bunların nikahlan caiz olur. Zehiyre'de de 'böyledir.
Redâ' hususunda, kadının ikrar ve İsrarına itibar olunmaz.
Dolayısıyla kadın, kocası için : «Bu, benîm, süt oğlumdur.» dese ve bunda İsrar etse; bu "erkeğin, o ksdını, nikahlaması caiz olur. Âlimlerimiz : «Her hâl-ü kârda, bununla fetva verilir.» demişlerdir. Bahru'r-Râık'ta da böyledir. (Şu kadar var ki, bu kadın, bu ikrar ve iddiasında sâdık ise; kocasına, nefsini temkin etmesi caiz olmayacağından, ayrılık için, çâre araması, diyâneten iâzim gelir.)
Bir erkek, evleneceği kadın için, «Bu, benim, neseben kız kardeşimdir.»; «... anamdır.» veya «... kızimdır.» şeklinde bir ikrarda bulunur; kadının da, nesebi belli olmazsa; bu durumda, adamın sözünün doğru olma ihtimali 'bulunduğundan; durum, tekrar, kendisinden sorulur; şayet: «Ben, vehlmlendim.»; «Hata ettim.» veya «Yanlış söyledim.» derse; 'bunların nikâhı, îstihsânen. akdedilir. Fakat, bu şahıs, önceki sözünde İsrar ederek : «Durum, dediğim gabidir.» derse, bunlar, nikâhiansmazlar. Hatta, nikahlanmış olsalar bile, ayrılırlar. Sirâcü'I-Vehhâc'da da 'böyledir.
Erkeğin, «Ar-amdir.» dediği kadın; onun yaşıtı olursa veya kadın, o erkeği doğurmuş olma ihtimâlinden yaşça uzak bulunursa; bu durumda, erkeğin iddia ettiği nesep sabit olmaz. Bunlar, evlenmişlerse, aralan tefrik edilmez. Mebsut'ta da böyledir.
Şayet erkek, evlendiği kadın için : «Bu, benim nese'ben kı-zımdır.» dese; fekat kadının nesebi belli oisa; (yani, babasının başka bir kimse olduğu bilinse) 'bu karı - kocanın sraları ayrılmaz.
Kezâf erkek : «Bu, benim annemdir.» dese; fakat bu şahsı doğurduğu 'herkesçe bilinen bir annesi de olsa; yine, bu karı - kocanın aralan açılmaz. Muhıyt'te de böyledir. [3]
[1] Reda': Lügatte, süt emme; meme emme manasınadır. Istılahta ise : Bir kadının sütünün, vakt-i mahsûsunda, bir çocuğun midesine gitmesi; demektir. Rıda' nikâha mânidir.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/485-498.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/498-502.
1- İkrar,
2- Beyyine. Bedâi'de de böyledir.
Redâ' konusunda, ancak, iki erkek veya bir erkekle, iki âdil kadının şahidliği kabul ediiir. Muhıyt'te de böyledir.
Emişmeden dolayı ayrılık, ancak, hâkimin karan ile olur. Nofrru'l - Fâık'ta da böyledir.
Redâ' hususunda, iki erkek veya bir erkek, iki kadın şahit, şe-hâdette bulunduğu zaman, karı - kocanın araları tefrik edilir.
Bu ayrılık, cimâ'dan önce, meydana gelmişse; kadına, herhangi bir şey verilmesi gerekmez.
Ayrılık, cimâ'den sonra olmuşsa; kadına, roshr-j misil'in azrvsri-lir. Ayrıca, nafaka ve ev vermek gerekmez. Bec'âi'de de böyledir.
Âdil ,iki erkek veya bir erkek, iki ksdın şahit, nikâhtan sonra, redâ1 hususunda şahitlik yaparlarsa; kan - koca, bir araya gelmezler. Çünkü, 'bu şehâdet, hakimin huzurunda, olunca, emişme sabit olur. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Haber veren, bir kişi olduğu 'halde; adam kalben, o şahsın söylediğinin doğru olduğuna inanırsa; bu durumda, erkeğin, karısından uzaklaşması evlâdır. Bu haberin, nikâhtan önce veya sonra olması, durumu değiştirmez; bu kocanın yapacağı bîr şey yoktur. Muhıyt'te-de böyledir.
Bir kimse, bir kadınla nikâhlansa da, başka bir kadın da, bu kan * kocaya : «Ben ikinizi de ernzirdtm.» dese; bu durumda, dört vecih vardır:
1- Eğer, kan-kocanın her ikisi de, bu kadına inanırlarsa; nikâh bozulur. Ancak, cima' yapmamişlarsa, mehir gerekmez.
2- Eğer, her ikisi de, bu kadını yalanlarsa, nikâh hâli üzere kalır.
Ancak, !bu kadın âdile ioe, kan - kocanın ayrılması daha güzel olur.
Bu durumda, cimâ'dan önce aynlmışlarsa .erkeğin yarım mehir vermesi, kendisi için efdâl olur. Kadın içinse, bunu almamak daha ef--dâldir.
3- Şayet, bu durum, cimâ'dan sonra, ortsya çıkmışsa; erkek için, efdâl olan; kadına, tam mehir nafaka ve evvermsktir. Kadın İçin efdâl olan ise; bu durumda mehr-i müsemmâsından. ve mehr-i mislinden az almak; nafaka ve ev İstememektir.
4- Bu durumda, boşanıp ayrılmamaları da, bunlar İçin bir genişüktir.
Keza, hu hususta, iki kadın veya 'bir-erkek, bir kadın şehâdet-te bulunsalar; yahut, şahitlik yapan iki erkek veya bir erkekle iki kadın âdil olmasalar; hüküm yukarıdakinin aynıdır. Sirâoü'I - Vehhâc'da da böyledir.
Eğer, «Sizi, omzirdim.» diyen kadtrra; erkek inanır; karısı ise inanmazsa; yine nikâh fâsid olur. Mettir de, hâli üzere kalır.
Eğer, kadın inanır ds» erkek inanmazsa; nikâh hâil üzere kaîir. Fakat, bu durumda, kadına, yemin teklif edilir; yeminden kaçınırsa; ayrılık vâki olur. Tchzîb'ds do böyledir.
Bir kimse, bir kadını nikahladıktan sonra; «Bu, benim süt kardeşimdir.» dese veya buna benzer bir şey scyfese; 'bilâhare de, «Ben, şüphelendim.» demiş olsa; bu bir şey değildir. îstihsânen, bu karı - kocanın arası tefrik edilmez.
Fakat, bu adam; sözünde Israr eder ye «Söylediğim doğrudur.» derse; bu durumda, araları tefrik edilir. Bundan sonra, sözünü inkâr etmesi da,'bir fayda sağlamaz. Muhiyt'te de böyledir.
Yukarıdaki mes'elsde, kadın; kocasını tasdik ederse; bu kadına, mehir verilmesi gerekmez.
Şayet kadın, kocasını, yalanlar ve koca cima' etmemiş bulunursa; bu durumda kadın, yarım mehir ahr.
Fakat, koca, cima' etmişse; kadına, tam mshir, nafaka ve ev ve-rİİİr.
Kadın, hem yalanlar, hem de inanırsa; bu durumda, mehr-i mû-semmâmn ve mehr-i mislin azını alır; nafaka ve mesken alamaz. Muz-marst'ta da böyledir.
Bir kimse, nikâhtan önce; nikâhlanacağı kadın için: «Bu, benim süt annemdir.» veya «...süt kardeşimdir.» der; sonra da: «Ve-hlmlendim; hata yaptım.» derse; o şahsın, bu kadını alm'ası, caiz olur.
Fakat, bu şahıs, sonradan da : «Söylediğim doğrudur.» derse, o kadım alması caiz olmaz.
Şayet, evlenirlerse; aralan tefrik edilir.
Bu şahıs, ikrarını inkâr eder; fakat, ikrarda bulunduğuna [ki şahit, şahitlik ederse; bu karı - kocanın araiarı tefrik edilir. Sirâcü'I - Vehhâc'-da da' böyledir.
Bu durumda, nikâhianacak kadın, nikâhlanacağı erkek için: «Bu, benim, süt babamdır.», «...süt kardeşimdir.» veya «...süt kardeşimin oğludur.» şeklinde ikrarda bulunur; kadının bu ikrarını, kocası, yalanladıktan sonra; kadın da,önceki sözünden dönüp kendisini yalanlar ve «Ben hata yaptım.» derse; bunların nikâhlanmaları, câîz olur.
Şayet, kadın kendisini tekzip etmeden öncs, adam onu nikâhlar; bundan sonra da, kadın : «Ben, nikâhtan önce, bu süt kardeşimdir, diye ikrarda bulunurken, doğru söylememiştim.» derse, bu durumda da, aralarrtefrikedilmez.
Yukarıdaki sözü, koca söyemiş olsaydı, 'bu karı - kocanın aralan tefrik edilirdi.
Bu durumda, kan-kocanın ikisi de, süt kardeşi olduklarını ikrar etseler; sonra da kendilerini yalanlıyarak : «Biz, hata ettik.» deseler; bunların nikahlan caiz olur. Zehiyre'de de 'böyledir.
Redâ' hususunda, kadının ikrar ve İsrarına itibar olunmaz.
Dolayısıyla kadın, kocası için : «Bu, benîm, süt oğlumdur.» dese ve bunda İsrar etse; bu "erkeğin, o ksdını, nikahlaması caiz olur. Âlimlerimiz : «Her hâl-ü kârda, bununla fetva verilir.» demişlerdir. Bahru'r-Râık'ta da böyledir. (Şu kadar var ki, bu kadın, bu ikrar ve iddiasında sâdık ise; kocasına, nefsini temkin etmesi caiz olmayacağından, ayrılık için, çâre araması, diyâneten iâzim gelir.)
Bir erkek, evleneceği kadın için, «Bu, benim, neseben kız kardeşimdir.»; «... anamdır.» veya «... kızimdır.» şeklinde bir ikrarda bulunur; kadının da, nesebi belli olmazsa; bu durumda, adamın sözünün doğru olma ihtimali 'bulunduğundan; durum, tekrar, kendisinden sorulur; şayet: «Ben, vehlmlendim.»; «Hata ettim.» veya «Yanlış söyledim.» derse; 'bunların nikâhı, îstihsânen. akdedilir. Fakat, bu şahıs, önceki sözünde İsrar ederek : «Durum, dediğim gabidir.» derse, bunlar, nikâhiansmazlar. Hatta, nikahlanmış olsalar bile, ayrılırlar. Sirâcü'I-Vehhâc'da da 'böyledir.
Erkeğin, «Ar-amdir.» dediği kadın; onun yaşıtı olursa veya kadın, o erkeği doğurmuş olma ihtimâlinden yaşça uzak bulunursa; bu durumda, erkeğin iddia ettiği nesep sabit olmaz. Bunlar, evlenmişlerse, aralan tefrik edilmez. Mebsut'ta da böyledir.
Şayet erkek, evlendiği kadın için : «Bu, benim nese'ben kı-zımdır.» dese; fekat kadının nesebi belli oisa; (yani, babasının başka bir kimse olduğu bilinse) 'bu karı - kocanın sraları ayrılmaz.
Kezâf erkek : «Bu, benim annemdir.» dese; fakat bu şahsı doğurduğu 'herkesçe bilinen bir annesi de olsa; yine, bu karı - kocanın aralan açılmaz. Muhıyt'te de böyledir. [3]
[1] Reda': Lügatte, süt emme; meme emme manasınadır. Istılahta ise : Bir kadının sütünün, vakt-i mahsûsunda, bir çocuğun midesine gitmesi; demektir. Rıda' nikâha mânidir.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/485-498.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/498-502.
Anasayfaya dön | Kapak Sayfası |
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri |
Konular
- Kasden Öldürmede Sulh
- 13- ATIYYE HUSUSUNDA YAPILAN SULH
- 14- BAŞKA BİR ŞAHIS ADINA YAPILAN SULH
- 15- MİRAS VE VASİYYET HAKKINDA, VÂRİS VE VASİNİN YAPTIĞI SULH
- 16- MÜKÂTEP VE TİCÂRET YAPMASINA İZİN VERİLMİŞ OLAN KÖLENİN YAPTIĞI SULH MÜKÂTEBİN YAPTIĞI SULH
- Ticaret Yapmasına İzin Verilen Kölenin Yaptığı Sulh
- 17- ZÎMMÎ VE HARBÎ'NİN YAPTIĞI SULH ZİMMÎLERTN YAPTIĞI SULH
- Harbîlerin Yaptığı Sulh
- 18- DA'VACI VEYA DA'VALI ŞAHISLA SULH YAPIP SONRA DA ONUN İBTÂLİNT İSTEYEN KİMSELERİN İKÂME ETTİKLER
- 19- İKRARA TEALLUK EDEN SULH MES'ELELERİ
- 20- SULH BEDELİNİN NASIL TASARRUF EDİLECEĞİ HUSUSUNDA ANLAŞMADAN SONRA ORTAYA ÇIKAN MES'ELELER
- 21- SULH KONUSU İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜR-REDÂ
- ( Süt Emme Kitabı)
- Redâ [1] Süt Emme
- Redâ'ın Sübûtu :
- FETEVAY-İ HİNDİYYE
- (Fetâvâyi Alemgiriyye)
- Sunar...
- Önsöz
- Giriş
- KÎTÂBUT -TAHARET
- (Temizlik Kitabı)
- 1- ABDEST
- 1- Abdestîn Farzları
- 1- Yüzü Yıkamak
- Yüzün Hududu
- 2- Elleri Yıkamak
- 3- Ayakları Yıkamak
- 4- Başı Meshetmek