Yavuz Sultan Selim'in Vefatı
Yavuz Selim'in vefatına sebeb olan rahatsızlığın Şir Pençe ismi verilen bir çıbanın acıya tahammül edilemeyip sıktırıl-masından meydana geldiği bir vakıadır. Biz şimdi üç sene evvele dönerek Tacüt Tevarih sahibi Hoca Saadeddin Efendiyi dinleyelim:
Babam (Hasan Can) anlattı ki; Saray hocalarından Molla Şemseddin adlı bir zatı muhterem vardı ki teheccüd namazı kılar ve seyrü sülük deryasında kulaçlar atmakla tanınmış idi. Çok seri yazı yazar bir Mushaf-ı Şerifi on günde tamamlar idi. Kendisine Padişah Hazretleri bir Tarih-i Vassaf sipariş buyurmuşlar ve kaç günde bitirebileceğini sorduklarında: Molla Şemseddin Efendi 25 günde tamamlayacağını bildirmiş ve dediği günde tamamlayabilmek için gayretle yazmaya başlamıştı. Fakat çok sevilen ve sayılan bir zat olduğundan dolayı ziyaretçisi çok oluyor, vazifenin yetşitirilemesi için sebeb zuhur ediyordu. Bu sebebten odasının kapısını parmaklıkla kapatmış ve içerden kilitlemek suretiyle bu ziyaretlerden dolayı işin gecikmesini önlemiş ve suratla yazı yazıyordu.
İşte gene bir gün yazıya dalmışken başını kaldırır bakar ki Ricali Gayb'dan bir zatı muhterem yanında belirmiştir. Kapı kilitli olmasına rağmen zatın orda mevcudiyyeti sırra agâh olanlar için önemli değildir. Mola Şemsüddİn Efendi böyle sırlardan bîhaber olmadığından hiç şaşırmaz. Ve o mübarek ziyaretçiye adabı içinde sorar: «Arap diyarı bütünüyle Osmanlı ülkesine katılacak mı?»
Cevab şudur:
Selim Han bu vazifeye tayinlidir. Haremeyne hizmet ona ve onun soyuna vazife olarak verilmiştir. Şimdi cihandaki İslâm Padişahları arasında gözde olan Selim Han'dır. Ve o Selim, Ehlullâh halkasının dışında değildir.
Molla Şemsüddin ikinci bir sual sorar:
Saltanat süresi uzun sürer mi? Cevap şöyle gelir:
Şundan sonra üç yıl vakti vardır.
jşte bu keramet Şir pençe bir vesile olarak teceli eder. Yavuz Sultan Selim bu Şir Pençe ileti vesilesiyle Hakk'a yürürken Nedimi Hasan Çan'a sorar:
Hasan bu ne haldir? '
Hasan Can:
Allahla beraber olmanın zamanıdır efendimiz.
Der
Cevab müthiştir:
Hasan, sen bizi bu ana kadar kimle bilirdin?
Burada görüldüğü gibi vahdeti vücuda kail mertebesi makamı mutmainneyi bulmuş bir Velî kulun verebileceği cevap bütün ihtişamıyla parlamaktadır.
Hasan Can, Padişah Hazretlerinin emri üzerine bir kerre tamamladığı Surei Yasin'den sonra ikinci defa okuduğu sırada «Selâmün kavlen min Rabbin Rahîm» âyeti kerimesine laiğinde Sultan Hazretleri aynı âyeti tekrarlıyarak sağ eli-İn şehadet parmağını kaldırarak intikal eder.
Bu intikal sırasında mekân bir çadır ve bu çadır Çorlu civarında kurulmuş otağı hümayundur. Tarih Hicri 926/miIâdl 1520 yılını gösteriyordu. Padişahın ölümünü gizlemek yine aündeme geldi. Hazreti Ebubekir'e varan soyuyla müsemma Sadrazam Pirî Paşa göz yaşlarını sildikten sonra Hasan Çan'a tedbiri ile ağlamayı kesip Hud sûresini okuyarak sabahı ettiler. Bu vefat haberini sekizgün saklamak mecburiyetinde kaldılar. Sultan Süleyman tek vâris olmasına rağmen yine de haberin gizlenmesi icab etti.
Bütün tarihlerde müttefiklerdir ki, merhum Padişah gasl olunurken edep yerini iki defa eliyle setri avret eylemiştik Hekim Kazvini, Hekim Osman ve Hekim Isa bu setri a ret olayını görünce Alahu Ekber diyerek salâvatı şerîfe getirmişlerdir.
İşte kısa ömründe ve sekiz sene süren taht! satanatında at sırtından inmeyen bu gazi padişahın cenaze namazı Fatih Camii şerifinde kılındı. Cihad'dan vakit bulamayan zatı padişah bir camii şerif inşa ettirememişti. Bugün bulunduğu yere defnedilen merhum hayırlı evlâdı Devleti Osmaniyye'nin en uzun saltanatlı Halife ve padişahı Kaanuni Sultan Süleyman Hazretlerinin babasının adına izafeten yaptırılmış Yavuz Selim camiinin bahçesinde kalan türbesinde medfun, ruh-u pâ-ki ise asumanda pervaz olarak o canipten bugün diriliş içinde bir nesil yetiştirmeye mezun zat'lan temaşa eyliyor ve Müslümanların bu davetlere koşmasını memnun ve müte-bessim seyrediyor.
Ey; Bu cihan bana dar geliyor diyen Veliyyüz Zaman Hazretleri Padişah Yavuz Sultan Selim semti senin ruhaniyyetine yakınlığı ve zahiri kabrine muhafız ve türbedar olmakla ne r öğünse azdır,.
Cenab-ı Mevla Hazreti Padişaha ve bütün Âli Osman hanedanının padişahlarına rahmet ve şefaatlerine biz kullarını da nail eylesin.
Babam (Hasan Can) anlattı ki; Saray hocalarından Molla Şemseddin adlı bir zatı muhterem vardı ki teheccüd namazı kılar ve seyrü sülük deryasında kulaçlar atmakla tanınmış idi. Çok seri yazı yazar bir Mushaf-ı Şerifi on günde tamamlar idi. Kendisine Padişah Hazretleri bir Tarih-i Vassaf sipariş buyurmuşlar ve kaç günde bitirebileceğini sorduklarında: Molla Şemseddin Efendi 25 günde tamamlayacağını bildirmiş ve dediği günde tamamlayabilmek için gayretle yazmaya başlamıştı. Fakat çok sevilen ve sayılan bir zat olduğundan dolayı ziyaretçisi çok oluyor, vazifenin yetşitirilemesi için sebeb zuhur ediyordu. Bu sebebten odasının kapısını parmaklıkla kapatmış ve içerden kilitlemek suretiyle bu ziyaretlerden dolayı işin gecikmesini önlemiş ve suratla yazı yazıyordu.
İşte gene bir gün yazıya dalmışken başını kaldırır bakar ki Ricali Gayb'dan bir zatı muhterem yanında belirmiştir. Kapı kilitli olmasına rağmen zatın orda mevcudiyyeti sırra agâh olanlar için önemli değildir. Mola Şemsüddİn Efendi böyle sırlardan bîhaber olmadığından hiç şaşırmaz. Ve o mübarek ziyaretçiye adabı içinde sorar: «Arap diyarı bütünüyle Osmanlı ülkesine katılacak mı?»
Cevab şudur:
Selim Han bu vazifeye tayinlidir. Haremeyne hizmet ona ve onun soyuna vazife olarak verilmiştir. Şimdi cihandaki İslâm Padişahları arasında gözde olan Selim Han'dır. Ve o Selim, Ehlullâh halkasının dışında değildir.
Molla Şemsüddin ikinci bir sual sorar:
Saltanat süresi uzun sürer mi? Cevap şöyle gelir:
Şundan sonra üç yıl vakti vardır.
jşte bu keramet Şir pençe bir vesile olarak teceli eder. Yavuz Sultan Selim bu Şir Pençe ileti vesilesiyle Hakk'a yürürken Nedimi Hasan Çan'a sorar:
Hasan bu ne haldir? '
Hasan Can:
Allahla beraber olmanın zamanıdır efendimiz.
Der
Cevab müthiştir:
Hasan, sen bizi bu ana kadar kimle bilirdin?
Burada görüldüğü gibi vahdeti vücuda kail mertebesi makamı mutmainneyi bulmuş bir Velî kulun verebileceği cevap bütün ihtişamıyla parlamaktadır.
Hasan Can, Padişah Hazretlerinin emri üzerine bir kerre tamamladığı Surei Yasin'den sonra ikinci defa okuduğu sırada «Selâmün kavlen min Rabbin Rahîm» âyeti kerimesine laiğinde Sultan Hazretleri aynı âyeti tekrarlıyarak sağ eli-İn şehadet parmağını kaldırarak intikal eder.
Bu intikal sırasında mekân bir çadır ve bu çadır Çorlu civarında kurulmuş otağı hümayundur. Tarih Hicri 926/miIâdl 1520 yılını gösteriyordu. Padişahın ölümünü gizlemek yine aündeme geldi. Hazreti Ebubekir'e varan soyuyla müsemma Sadrazam Pirî Paşa göz yaşlarını sildikten sonra Hasan Çan'a tedbiri ile ağlamayı kesip Hud sûresini okuyarak sabahı ettiler. Bu vefat haberini sekizgün saklamak mecburiyetinde kaldılar. Sultan Süleyman tek vâris olmasına rağmen yine de haberin gizlenmesi icab etti.
Bütün tarihlerde müttefiklerdir ki, merhum Padişah gasl olunurken edep yerini iki defa eliyle setri avret eylemiştik Hekim Kazvini, Hekim Osman ve Hekim Isa bu setri a ret olayını görünce Alahu Ekber diyerek salâvatı şerîfe getirmişlerdir.
İşte kısa ömründe ve sekiz sene süren taht! satanatında at sırtından inmeyen bu gazi padişahın cenaze namazı Fatih Camii şerifinde kılındı. Cihad'dan vakit bulamayan zatı padişah bir camii şerif inşa ettirememişti. Bugün bulunduğu yere defnedilen merhum hayırlı evlâdı Devleti Osmaniyye'nin en uzun saltanatlı Halife ve padişahı Kaanuni Sultan Süleyman Hazretlerinin babasının adına izafeten yaptırılmış Yavuz Selim camiinin bahçesinde kalan türbesinde medfun, ruh-u pâ-ki ise asumanda pervaz olarak o canipten bugün diriliş içinde bir nesil yetiştirmeye mezun zat'lan temaşa eyliyor ve Müslümanların bu davetlere koşmasını memnun ve müte-bessim seyrediyor.
Ey; Bu cihan bana dar geliyor diyen Veliyyüz Zaman Hazretleri Padişah Yavuz Sultan Selim semti senin ruhaniyyetine yakınlığı ve zahiri kabrine muhafız ve türbedar olmakla ne r öğünse azdır,.
Cenab-ı Mevla Hazreti Padişaha ve bütün Âli Osman hanedanının padişahlarına rahmet ve şefaatlerine biz kullarını da nail eylesin.
Konular
- Tahta Geçişi
- Korküd Sultan Meselesinin Halli
- Ahmed Sultan'ın İdamı
- Çaldıran'a Doğru
- Çaldıran Meydan Muharebesi Ve Neticesi
- Yavuz Sultan Selim'ın Tebriz'e Gelişi
- Hilafeti Getiren Seferi Hümayun
- Halebe Geliş
- Mısır Yolculuğu
- Ridaniye Meydan Muharebesi
- Hilâfetin Osmanlı'ya Devri
- Dönüş Yolu
- Yavuz Sultan Selimin Son Faaliyetleri
- Yavuz Sultan Selim'in Hanımları Ve Çocukları
- Yavuz Sultan Selim'in Sadrıazamları Ve Şeyhülislâmları
- Yavuz Sultan Selim'in Vefatı
- KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (MUHTEŞEM)
- Belgrad Seferi Hümayunu
- Rodos Seferi Hümayunu
- Mısır Valiliği İsyanı
- Mohaç Seferi Hümayunu
- Dördüncü Seferin Yapılmasına Sebeb Olan Vukuat
- Beşinci Seferi Hümayun
- Altıncı Seferi Hümayun Irak Seferi
- Kanüni'nin Yedinci Seferi Korku Seferi
- Kanuni'nin Sekizinci Seferi Boğdan Seferi
- Hindistan'ın İmdadına Gidiş
- Bazı Mühim Vak'alar
- Macaristan Seferi Dokuzuncu Sefer
- Avusturya Seferi Onuncu Sefer