SULTAN 1. AHMED
Babası: Sultan III. Murad
Annesi: Safiye Sultan
Doğum Tarihi: 1566
Vefat Tarihi: 1603
Saltanat Müd.: 1595-1603
Türbesi: İstanbul'dadır.
Hicri 998, Milâdi 1590 yılında Manisa'da dünyaya gelen padişah 1. Ahmed, babası 3. Mehmed'in vefatında henüz on-dört yaşında idi. Hicri 1012, Milâdi 1603 yılında dar-ü beka alemine intikal eden merhum padişah, artık şehzadelerin vilayetlerde valilik yapmalarını ortadan kaldıran kararın sahibi olarak ne kadar isabetli hareket ettiğini ölüme mahkûrn-et-mek zorunda kaldığı veliaht şehzade Mahmut sultan vesilesiyle dünya gözüyiede şahid olmuştu. Merhum Padişah 3. Mehmed, vefat ettiğinde bu elim vak'adan ne sadrazamın, ne diğer devlet adamlarının nede ahalinin haberi vardı. Babasının ölüm haberini öğrenen genç padişah kendi elleriyle yazdığı bir tezkereyi sadaret kaymakamı Kasım Paşaya gönderdi. Kasım Paşa kendisine getirilen bu hatt-ı şerifi bir türlü sökemedi. Kasım Paşa'mn bildiği tek bir şey varsa bu da padişah 3. Mehmed'in hattı olmadığıydı.
Yoksa padişah hazretleri Kasım Paşayı deniyor muydu? Bu deneme ihtimalini aklından geçiren Kasım Paşa; daha evvelki şehzade Mahmud sultan ile şeyhini ve talihsiz şehzadenin talihsiz annesini hatırladı. Bu tahattur, Kaymakam Paşayı devlet kâtibi Hasanzâdeyi yanına çağırtıp yazıyı beraber okuma tedbirine sevk etti. Hasırîzâdenin yardımıyla hatt-ı söktükleri zaman şu metin meydana çıkmıştı: «Kaymakam paşa; babam, Cenab-i Hakk'm verdiği nefes sayısını tamamladı. Dar-u Beka'ya intikal eyledi. Ben, senin efendin oldum. İntizamı sağla, en ufak bir olayda kellen gider, böyle bilesin.»
Kasım Paşa derhal saraya koştuğunda genç padişahı taht'ta oturur gördü, eteğini öptü ve ilk emri aldı: «Tiz baba-rnın defn hazırlıklarını gör.» Bu sırada ise divan azalarına
ce|e toplantı var diye haber salındığından saraya koşan Hevletin ileri gelenleri derhal taht odasına alındılar. Taht'ın 'nünde toplantının mevzuunda tahminler yapmakta vakit geçirirlerken ve 3. Mehmed hazretlerinin gelmesini bek-levenler birde baktılar ki, kararlı ve süratli adımlarla taht'a yürüyen ondört yaşında, genç bir yiğit idi. Bu genç yiğit veli-ahd şehzade Ahmed Sultandan başkası değildi. Genç padişah taht'a oturunca toplantıya gelenler; 1. Ahmed'in sarığın-daki siyah şeritten 3. Mehmed'in vefat ettiğini anlamış oldular. Yeni padişaha taziyetlerini bildirdiler ve saltanatının din-i islâma hayırlı olmasını temenni ettiler.
Yine bir haberci ile Malkoçoğlu Yavuz Ali Paşanın sadrazam ve serdar-i ekrem sıfatıyla bulunduğu Beigrad'a haber gönderildi. Yavuz Ali Paşa, padişahın vefatından sonraki sekizinci gün deraadete gelmişti. Burada bir düşünelim ve kendi kendimize soralım: O zamanki vasıtalar at ve arabadan ibaret olduğuna göre bu sür'at nasıl temin olunuyordu?
İşte her şeyin kolayının bulunması iyi bir organizasyona bağlıdır. Bu organizasyon daima terakkiye de dönük olmalıdır. O zamanın şartlan içinde Osmanlı devleti bu haberleşme müessesesini bir takım menziller kurarak gerçekleştirmişti. Bu menziller ;az aralıklı olarak memaliki Osmaniyyenin bir ucundan diğerini örümcek ağı gibi kucaklamıştı. Bilindiği gibi beşbin ve onbin metrelik mesafelerde atların gösterdiği performans bu günün taksilerinin sür'atinden pek aşağı kalmazdı. Dolayısıyla on, onbeş kilometrede bir yapılan at değiştirmeleri uzun mesafeleri kısaltmış oluyordu bir bakıma. Haberciler ve haberi aldıktan sonra istenen yere gelecek olanlar bu menzil teşkilatlarının hazırladıkları atlara vakit ge-Çırmeden binerler ve devamlı yüksek sür'at ortaya koyarak Çok kısa zamanda hedeflerine varırlardı. Şimdi akla bu kadar SUr at yapmak için böyle büyük bir teşkilat ve atların çatlarcasına koşturulmalarının lüzumsuzluğunu ileri süren hayvan sevenler olacaktır bizde sorarız: Bu gün bu mesafeleri çabuk almak için uçak yolculukları, bazen de bu uçakların düsme-leri yüzünden kaybedilen hayatları göz önüne alırsak, bu menzil teşkilatlan hakkında yukarıdaki masraf ve hayvanların akibetlerini soranlara bizde yukarıda yazdığımız uçak masraflarını ve kazalarda yitirilen insan hayatlarını ileri süreriz.
Elhasıl teknolojinin terakkisi bizler insanlar içindir. İnsanların en şereflileri müslümanlar olduğu için bütün terakkiler bizim içindir. Ecdadımız daima en mükemmeli kurmuş ve kullanmıştır. İşte Yavuz Ali Paşaya giden haberci bu menzil teşkilatı vasıtasıyla çabucak ulaşmış ve sadrazam da sür'atle Dersaadete gelebilmiştir.
Yavuz Ali Paşa, huzuru hümayuna çıkmış ve Hazreti padi-şah'dan vazifesine devam etmesi hususunda sadır olan fermanla biat merasimini hazırlamaya başladı. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra biat merasimi icra olunup, askerin cûlüs bahşişi dağıtıldı. Biat merasiminden bir ay sonra sonra Ayasofya Camii şerifinde bir Cuma selâmlığından sonra Haz-reti Padişahın o güne kadar yapılmamış olan sünnet düğünü icra olundu.
Sultan Ahmed Han ve validesi Handan sultan kalbleri merhametle dolu birer insan olduklarını şehzade Mustafa sultanı öldürmeyerek göstermekle kalmamış ileride görülebileceği gibi söz konusu kardeşini kendi oğluna tercih ederek saltanata veliahd bile seçmiş, onun padişahlık ve Halifeliği ihraz etmesini sağlamıştır. Bu olay o güne kadar Osmanlı tarihinde Cengiz yasasının ilk defa rafa kaldırılması oluyordu. Yanız şunu da ilave etmek gerekirki, Mustafa sultan bir gaile çıkaramayacak kadar hasta idi. Yıldırım Beyazıd hazretlerinden beri devlet adamları bu işi devlet adına yaparlar kati kaınunu çalıştırırlardı. Fakat bu genç padişah, merhametli kararlılığı ile birleştirmiş onlara bu fırsatı tanımamıştı.
Bu sırada İran'ın doğu hududlanmıza yapmaya başladığı tazyik, Çağalazade Sinan Paşanın serdar unvanıyla mezkûr vere gönderilmesini intaç etmişti. Beri yandan Sadrazam Malkoçoğlu Yavuz Ali Paşa, Serdar-ı Ekrem unvanını da haiz olarak Macaristan üzerine gönderilmişti.
Doğu hududumuzda Erivan kalesini muhasara eden İran Sahi Abbas, altı ay bu muhasaraya inatla mukavemet eden Şerif Paşayla bir anlaşma yapmış, salimen muhafızların kaleden çıkıp gitmeleri hususunda anlaşmışlardı. Şah Abbas daha evvel ele geçirmiş olduğu ehlisünnet alimlerini hunharca idam etmişti. Tabii bu idamlar Şahın Şia mezhebinden olmasından kaynaklanıyordu. Şah Abbas daha da ileri gitmiş v« Şirvan ve havalisini de zapt etmiş ve ahalisini katliama tabi tutmaktan çekinmemişti. Buradan elini Akçakaleye uzatmak isteyen Şah Abbas bu sefer karşısında cesur ve kurnaz bir müdafi buldu bu zat Karakaş Paşa idi. O sırada acem askerleri havalide yaşayan Ermeni kadınlarının ırzlarını payimal etmekte olduklarından Karakaş Paşa ani bir saldırıyla bunları gafil avlanarak hak ettikleri şekilde kılıçtan geçirdi. Haziran ayında ordu ile beraber İstanbul'dan hareket eden Çağalaza-de ancak Kasım ayı sonlarına Tebriz önlerine gelmişse de, Şah Abbas geri çekildiğinden karşısında insan bulamadığı gibi kış'ta bastırmış olduğundan Van şehrine çekilip kaleye kapanmak mecburiyetinde kalmıştı. Şah Abbas, Çağalaza-de'nin Van kalesine çekildiğini istihbar edince kar, kış demeyip yüklenmişti. Bunun üzerine kış ortasında serdar Çağala-zade, askeri Van gölü üzerinden Adilcevaz tarafına geçirmiş oradan da Erzurum'a nakletmişti. Bu işleri o kadar sessiz halletmiştİki Şah Abbas, Van Kalesi önünde kırk gün beyhude beklemişti.
Annesi: Safiye Sultan
Doğum Tarihi: 1566
Vefat Tarihi: 1603
Saltanat Müd.: 1595-1603
Türbesi: İstanbul'dadır.
Hicri 998, Milâdi 1590 yılında Manisa'da dünyaya gelen padişah 1. Ahmed, babası 3. Mehmed'in vefatında henüz on-dört yaşında idi. Hicri 1012, Milâdi 1603 yılında dar-ü beka alemine intikal eden merhum padişah, artık şehzadelerin vilayetlerde valilik yapmalarını ortadan kaldıran kararın sahibi olarak ne kadar isabetli hareket ettiğini ölüme mahkûrn-et-mek zorunda kaldığı veliaht şehzade Mahmut sultan vesilesiyle dünya gözüyiede şahid olmuştu. Merhum Padişah 3. Mehmed, vefat ettiğinde bu elim vak'adan ne sadrazamın, ne diğer devlet adamlarının nede ahalinin haberi vardı. Babasının ölüm haberini öğrenen genç padişah kendi elleriyle yazdığı bir tezkereyi sadaret kaymakamı Kasım Paşaya gönderdi. Kasım Paşa kendisine getirilen bu hatt-ı şerifi bir türlü sökemedi. Kasım Paşa'mn bildiği tek bir şey varsa bu da padişah 3. Mehmed'in hattı olmadığıydı.
Yoksa padişah hazretleri Kasım Paşayı deniyor muydu? Bu deneme ihtimalini aklından geçiren Kasım Paşa; daha evvelki şehzade Mahmud sultan ile şeyhini ve talihsiz şehzadenin talihsiz annesini hatırladı. Bu tahattur, Kaymakam Paşayı devlet kâtibi Hasanzâdeyi yanına çağırtıp yazıyı beraber okuma tedbirine sevk etti. Hasırîzâdenin yardımıyla hatt-ı söktükleri zaman şu metin meydana çıkmıştı: «Kaymakam paşa; babam, Cenab-i Hakk'm verdiği nefes sayısını tamamladı. Dar-u Beka'ya intikal eyledi. Ben, senin efendin oldum. İntizamı sağla, en ufak bir olayda kellen gider, böyle bilesin.»
Kasım Paşa derhal saraya koştuğunda genç padişahı taht'ta oturur gördü, eteğini öptü ve ilk emri aldı: «Tiz baba-rnın defn hazırlıklarını gör.» Bu sırada ise divan azalarına
ce|e toplantı var diye haber salındığından saraya koşan Hevletin ileri gelenleri derhal taht odasına alındılar. Taht'ın 'nünde toplantının mevzuunda tahminler yapmakta vakit geçirirlerken ve 3. Mehmed hazretlerinin gelmesini bek-levenler birde baktılar ki, kararlı ve süratli adımlarla taht'a yürüyen ondört yaşında, genç bir yiğit idi. Bu genç yiğit veli-ahd şehzade Ahmed Sultandan başkası değildi. Genç padişah taht'a oturunca toplantıya gelenler; 1. Ahmed'in sarığın-daki siyah şeritten 3. Mehmed'in vefat ettiğini anlamış oldular. Yeni padişaha taziyetlerini bildirdiler ve saltanatının din-i islâma hayırlı olmasını temenni ettiler.
Yine bir haberci ile Malkoçoğlu Yavuz Ali Paşanın sadrazam ve serdar-i ekrem sıfatıyla bulunduğu Beigrad'a haber gönderildi. Yavuz Ali Paşa, padişahın vefatından sonraki sekizinci gün deraadete gelmişti. Burada bir düşünelim ve kendi kendimize soralım: O zamanki vasıtalar at ve arabadan ibaret olduğuna göre bu sür'at nasıl temin olunuyordu?
İşte her şeyin kolayının bulunması iyi bir organizasyona bağlıdır. Bu organizasyon daima terakkiye de dönük olmalıdır. O zamanın şartlan içinde Osmanlı devleti bu haberleşme müessesesini bir takım menziller kurarak gerçekleştirmişti. Bu menziller ;az aralıklı olarak memaliki Osmaniyyenin bir ucundan diğerini örümcek ağı gibi kucaklamıştı. Bilindiği gibi beşbin ve onbin metrelik mesafelerde atların gösterdiği performans bu günün taksilerinin sür'atinden pek aşağı kalmazdı. Dolayısıyla on, onbeş kilometrede bir yapılan at değiştirmeleri uzun mesafeleri kısaltmış oluyordu bir bakıma. Haberciler ve haberi aldıktan sonra istenen yere gelecek olanlar bu menzil teşkilatlarının hazırladıkları atlara vakit ge-Çırmeden binerler ve devamlı yüksek sür'at ortaya koyarak Çok kısa zamanda hedeflerine varırlardı. Şimdi akla bu kadar SUr at yapmak için böyle büyük bir teşkilat ve atların çatlarcasına koşturulmalarının lüzumsuzluğunu ileri süren hayvan sevenler olacaktır bizde sorarız: Bu gün bu mesafeleri çabuk almak için uçak yolculukları, bazen de bu uçakların düsme-leri yüzünden kaybedilen hayatları göz önüne alırsak, bu menzil teşkilatlan hakkında yukarıdaki masraf ve hayvanların akibetlerini soranlara bizde yukarıda yazdığımız uçak masraflarını ve kazalarda yitirilen insan hayatlarını ileri süreriz.
Elhasıl teknolojinin terakkisi bizler insanlar içindir. İnsanların en şereflileri müslümanlar olduğu için bütün terakkiler bizim içindir. Ecdadımız daima en mükemmeli kurmuş ve kullanmıştır. İşte Yavuz Ali Paşaya giden haberci bu menzil teşkilatı vasıtasıyla çabucak ulaşmış ve sadrazam da sür'atle Dersaadete gelebilmiştir.
Yavuz Ali Paşa, huzuru hümayuna çıkmış ve Hazreti padi-şah'dan vazifesine devam etmesi hususunda sadır olan fermanla biat merasimini hazırlamaya başladı. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra biat merasimi icra olunup, askerin cûlüs bahşişi dağıtıldı. Biat merasiminden bir ay sonra sonra Ayasofya Camii şerifinde bir Cuma selâmlığından sonra Haz-reti Padişahın o güne kadar yapılmamış olan sünnet düğünü icra olundu.
Sultan Ahmed Han ve validesi Handan sultan kalbleri merhametle dolu birer insan olduklarını şehzade Mustafa sultanı öldürmeyerek göstermekle kalmamış ileride görülebileceği gibi söz konusu kardeşini kendi oğluna tercih ederek saltanata veliahd bile seçmiş, onun padişahlık ve Halifeliği ihraz etmesini sağlamıştır. Bu olay o güne kadar Osmanlı tarihinde Cengiz yasasının ilk defa rafa kaldırılması oluyordu. Yanız şunu da ilave etmek gerekirki, Mustafa sultan bir gaile çıkaramayacak kadar hasta idi. Yıldırım Beyazıd hazretlerinden beri devlet adamları bu işi devlet adına yaparlar kati kaınunu çalıştırırlardı. Fakat bu genç padişah, merhametli kararlılığı ile birleştirmiş onlara bu fırsatı tanımamıştı.
Bu sırada İran'ın doğu hududlanmıza yapmaya başladığı tazyik, Çağalazade Sinan Paşanın serdar unvanıyla mezkûr vere gönderilmesini intaç etmişti. Beri yandan Sadrazam Malkoçoğlu Yavuz Ali Paşa, Serdar-ı Ekrem unvanını da haiz olarak Macaristan üzerine gönderilmişti.
Doğu hududumuzda Erivan kalesini muhasara eden İran Sahi Abbas, altı ay bu muhasaraya inatla mukavemet eden Şerif Paşayla bir anlaşma yapmış, salimen muhafızların kaleden çıkıp gitmeleri hususunda anlaşmışlardı. Şah Abbas daha evvel ele geçirmiş olduğu ehlisünnet alimlerini hunharca idam etmişti. Tabii bu idamlar Şahın Şia mezhebinden olmasından kaynaklanıyordu. Şah Abbas daha da ileri gitmiş v« Şirvan ve havalisini de zapt etmiş ve ahalisini katliama tabi tutmaktan çekinmemişti. Buradan elini Akçakaleye uzatmak isteyen Şah Abbas bu sefer karşısında cesur ve kurnaz bir müdafi buldu bu zat Karakaş Paşa idi. O sırada acem askerleri havalide yaşayan Ermeni kadınlarının ırzlarını payimal etmekte olduklarından Karakaş Paşa ani bir saldırıyla bunları gafil avlanarak hak ettikleri şekilde kılıçtan geçirdi. Haziran ayında ordu ile beraber İstanbul'dan hareket eden Çağalaza-de ancak Kasım ayı sonlarına Tebriz önlerine gelmişse de, Şah Abbas geri çekildiğinden karşısında insan bulamadığı gibi kış'ta bastırmış olduğundan Van şehrine çekilip kaleye kapanmak mecburiyetinde kalmıştı. Şah Abbas, Çağalaza-de'nin Van kalesine çekildiğini istihbar edince kar, kış demeyip yüklenmişti. Bunun üzerine kış ortasında serdar Çağala-zade, askeri Van gölü üzerinden Adilcevaz tarafına geçirmiş oradan da Erzurum'a nakletmişti. Bu işleri o kadar sessiz halletmiştİki Şah Abbas, Van Kalesi önünde kırk gün beyhude beklemişti.
Konular
- Birinci Bölüm Dördüncü Kısım Sebat Anı
- Birinci Bölüm Beşinci Kısım
- İkinci Bölüm
- Padişahın Karşılanışı
- Sulh Müzakereleri
- Yanık Kalenin Elden Gitmesi
- Kanijenin Fethi
- Kanije Savunması
- Hasan Paşa'nın İki Kölesinin Kaçışı
- Son Mektup
- Sadrıazamın İstanbul'a Dönüşü
- Şehzade Mahmüd'ün Ölümü
- 3. Mehmed'in Vefatı
- Sultan 3. Mehmed'in Hanımları Ve Çocukları
- 3. Mehmed'in Sadrîazam Ve Şeyhülislâmları
- SULTAN 1. AHMED
- Yavuz Ali Paşa'nın Vefatı
- Batı Cephesinde Sulh Çalışmaları
- İran Cephesinden Haberler
- Yine Batı Cephesi
- Celali Tenkiline Padişahı Davet
- Derviş Paşa'nın Sadareti
- Ferhad Paşa'nın Serdarlığı
- Derviş Paşa'nın İdamı
- Zitvatorok Antlaşması
- Kuyucu Mürad Paşa'nın Sadareti Ve Celâli İsyanlarının Tenkili
- Kuyucu Mürad Paşa'nın İran Seferi Ve Vefatı
- Damad Nasuh Paşa'nın Sadareti Ve İdamı
- Damad Mehmed Paşanın Sadareti
- Damad Halil Paşa'nın Sadareti