Abdülaziz'lilere Çete'ce Yapılanlar!
Sultan Abdülaziz'in hâl'inden sonra onun takımı denen mensuplarının zulme mâruz kalışları başlamış oldu. Bu hâl işini gerçekleştirenler, insaniyetten yoksun cibilliyetlerini ortaya koymaktan içtinab etmediler. Geçmiş târihi vak'alardan da ders almadılar işin kötü tarafı bunlar ve âletleri daha sonraları da tahta çıkan Hamid Efendi'nin, açmış olduğu Yıldız~
Muhakemesi sayesinde, bu alçakların maskesi biraz aralanmış ve geçmişte vur- dukları tokatların acısının bir bölümünü kendileri de tatmış oldular. Tabii ki, cezây-ı kat 'i olan Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in, baskınla Serasker Hüseyin Avni Pa-şa'y] ortadan kaldırması, yanındaki zevatın kiminin mevtine, kiminin yaralanmasına sebeb olayı, icrasının peşinden gelen bu tahkikat ve karar, hakk'ın tesciline yüreği yanmışlann müteselli olmalarına vesile olmuştur.
Evlâdının naşı üzerine kapanmış bir anneyi, ciğerparesi evlâdı için gözyaşı döküp, dövünerek ağıtlar yakan Vâlide-sultanı, sarıldığı biruh nâş'dan kabaca ayıran Nazif isimli bir zabit, bu işlemi yaparken Vâlidesultan'ın kulaklarından küpelerini, parmağından da yüzüğünü gasp etmekten içtinab etmemiştir. Saklı olduğunu ileri sürdükleri servetinin yerini söylemesi için bu hayırhah valideye yapmadıkları eziyet, etmedikleri hakaret kalma mıştır. Daha sonra da kendisi söyleyip, yazısı güzel olan birisine yazdırdığı "Sergüzeştnâme" adlı risalede şunları yazdırmaktan kendini alamamıştır: <Yaş-maksız, feracesiz, ayaklan çıplak olduğu halde Karakolhane Meydanına götürülüp, oradan oraya çekilip, bütün vekillere seyrettildiğini, şehzade ve sultanhanımların, büyük validemizi nereye götürüyorsunuz?> diye ağlaşmakta olduklarını belirtmiştir. Bu zülûmu bir halifenin annesine, padişah validesine, yine aynı günlerde halife ve padişahlığı ihraz etmiş bulunan 5. Murad' in babasının diğer bir hanımı olan üvey anne de diyebileceğimiz bir insana yapılabiliyor idi. Bu hanımefendi Aksaray'daki Pertevniyal Valide Sultan Câmiinin bâniyesiydi. Heyhat!
Efendim, büyük bir biyografi üstadı olan İbnül Emin Mah-rnud Kemâl İnal merhum Atıf Beyden şunu nakleder: "O aralık Aoni, mal derdine düşüp, askerlere cariyelerin şalvarına varıncaya kadar taharri (aratıldığını) ettirildiğini ue Valide-saltan, oğlunun üstüne kapanarak bîhuş olduğu sırada ağzında mücevhere müteaallik (benzer) bir şey olmak me'mu-lilyle (umarak) birinin parmağını sokarak eğreti dişlerini söktüğünü tâziyet için validemi kendilerine gönderdiğimde ağlıyarak hikaye buyurmuşlardır.. Başda Au.nl olduğu halde alçak sadrıazam ve mahalle imâmı tabiatlı birden! (alçak) olan müfit (Hasan Hayrullah) ve sair küâb, haremde Efendimizin ve Vâlidesultan'ın yatak odalarına giderek, uel-li nimetlerinin oturdukları mahalleri (yerleri) her biri vücûd-ı levs-âlüdlarıyla telvis eylediklerini Kızlarağası Cevher Ağa 'görünce dayanamıyarak dili döndüğü mertebe <bu âna kadar nice hâl'ler vukubulmuş, fakat hiç bir vakitte vükelânın harem dâiresine girdikleri ve hizmetkâr güruhu tarafından veli-inlmetleri hakkında bu derece hetk-i hürmete cüretleri işidil-memiştir. Maksad mal ise, pâdişâhın malı ceyb-i hümayun defterlerinde yazılıdır. > demişse de, havene-i erbaada (Rüş-dü, Avnî, Midhat, Hayrullah) utanacak yüz olmadığından, Koca Mütercim , <Lala, 25 milyon lira vardır diyorlar, biz onu arıyoruz!> demiş ve Ağa <padişahın validesinin yattıkları odalarda bu miktar para dur ur mu? Eğer maksud akçeyse, mabeyin de serkurena ve başkâtipten ve şâirinden sorarsınız. İktizasına göre önünüze düşüp hazineyi gösteririm. Maksud hâsıl olmazını? cevabını ver mistir > Sonrada Hâkan-ı merhuma müteallik kâffe-i cevari âzad olunup, bâzıları şehirde bildikleri mahalle re gönderilmişse de, ekserisinin yeri yurdu olmadığından, yatakları hamallar ve kendileri yer bilmez bir takım bîçâre ve aceze şurada burada kapılan çalıp, kabullerini istirham ettikleri vâkidir"
Yine İbnül Emin Bey merhum tarafından bizlere duyurulan şu hâzin, hâzin olduğu kadarıyla da doğru olan ve Sultan 2. Abdülhamid Hân tarafından verilmiş bir hatıradan hareketle şunları kaydetmektedir meâlen veriyoruz: "Fer'iye dâiresinde erkekler ve bayanlar dahil, bütün hanedan üyelerinin üzerinde tatbik olunan mezâlimin tarifi gayrikabildir ve dâire halkının üstleri başlan ile mahrem yerlerine varıncaya kadar harem ağalan ve zâbitan tarafından aranmak suretiyle senelerce padişahlarına hizmetleri esnasında nail oldukları beş-on paralık akçe ve mücevherlerine vede bir kaç lirayı geçmeyen değerde ki saatlerine varıncaya kadar zabt ve müsadere yapıldığı gibi, merhum padişahın da eşyası tevkif olundu. Fe-ri'ye sarayından nakledilen 4. kadınefendi olan Neşerek hanımefendi, ateşli bir hastalığa mâruzken, rahatsızlığı göz önüne alınmayıp, kayığa bindirilmiş ve de kayıkta üzerine örtmüş bulunduğu şalı, Necip isimli bir zâbit-i hâin şalı çektiği gibi mallan müsadereye memur edilmiş kişiye vermiştir. Padişah hanımı bu bayan şer'i örtünme durumunun dışına düşürülmüş, ahali ve kayıkçılar ile askerlerin içinde namusun fanusu olan örtüsünden mahrum halde pek muzdarip olmuştur, seyredenlerin ise gözyaşlarını tutamadıkları da ilâve olunabilir ve ağlayanların arasında daha sonra taht'a çıkacak olan 2. Abdülhamid hân'da bulunmaktaydı. Nitekim Neşerek hanım, bu mecburi deniz seyahatinde rahatsızlığı menfi yönde inkişaf etmiş ve Sultan Aziz'in vefatının haftasında ecel şerbetini içmiştirki, bu hanım Çerkeş Burahay kabilesi reisi olup, Kafkasya' dan gelip Silivri'ye yerleşmiş olan Gazi İsmet Bey'in kızı idi. Bu kadınefendi'nin kardeşi Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in bilhassa bu bed muameleden kardeşinin muta-zarrr olmasının cesurâne baskınının esas sebebi saysak yeridir, yüzbaşı daha o sırada 26 ya- şında olup, genç yaşda canını fedaya hazır bir mücahid olarak yâd olunur.
Muhakemesi sayesinde, bu alçakların maskesi biraz aralanmış ve geçmişte vur- dukları tokatların acısının bir bölümünü kendileri de tatmış oldular. Tabii ki, cezây-ı kat 'i olan Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in, baskınla Serasker Hüseyin Avni Pa-şa'y] ortadan kaldırması, yanındaki zevatın kiminin mevtine, kiminin yaralanmasına sebeb olayı, icrasının peşinden gelen bu tahkikat ve karar, hakk'ın tesciline yüreği yanmışlann müteselli olmalarına vesile olmuştur.
Evlâdının naşı üzerine kapanmış bir anneyi, ciğerparesi evlâdı için gözyaşı döküp, dövünerek ağıtlar yakan Vâlide-sultanı, sarıldığı biruh nâş'dan kabaca ayıran Nazif isimli bir zabit, bu işlemi yaparken Vâlidesultan'ın kulaklarından küpelerini, parmağından da yüzüğünü gasp etmekten içtinab etmemiştir. Saklı olduğunu ileri sürdükleri servetinin yerini söylemesi için bu hayırhah valideye yapmadıkları eziyet, etmedikleri hakaret kalma mıştır. Daha sonra da kendisi söyleyip, yazısı güzel olan birisine yazdırdığı "Sergüzeştnâme" adlı risalede şunları yazdırmaktan kendini alamamıştır: <Yaş-maksız, feracesiz, ayaklan çıplak olduğu halde Karakolhane Meydanına götürülüp, oradan oraya çekilip, bütün vekillere seyrettildiğini, şehzade ve sultanhanımların, büyük validemizi nereye götürüyorsunuz?> diye ağlaşmakta olduklarını belirtmiştir. Bu zülûmu bir halifenin annesine, padişah validesine, yine aynı günlerde halife ve padişahlığı ihraz etmiş bulunan 5. Murad' in babasının diğer bir hanımı olan üvey anne de diyebileceğimiz bir insana yapılabiliyor idi. Bu hanımefendi Aksaray'daki Pertevniyal Valide Sultan Câmiinin bâniyesiydi. Heyhat!
Efendim, büyük bir biyografi üstadı olan İbnül Emin Mah-rnud Kemâl İnal merhum Atıf Beyden şunu nakleder: "O aralık Aoni, mal derdine düşüp, askerlere cariyelerin şalvarına varıncaya kadar taharri (aratıldığını) ettirildiğini ue Valide-saltan, oğlunun üstüne kapanarak bîhuş olduğu sırada ağzında mücevhere müteaallik (benzer) bir şey olmak me'mu-lilyle (umarak) birinin parmağını sokarak eğreti dişlerini söktüğünü tâziyet için validemi kendilerine gönderdiğimde ağlıyarak hikaye buyurmuşlardır.. Başda Au.nl olduğu halde alçak sadrıazam ve mahalle imâmı tabiatlı birden! (alçak) olan müfit (Hasan Hayrullah) ve sair küâb, haremde Efendimizin ve Vâlidesultan'ın yatak odalarına giderek, uel-li nimetlerinin oturdukları mahalleri (yerleri) her biri vücûd-ı levs-âlüdlarıyla telvis eylediklerini Kızlarağası Cevher Ağa 'görünce dayanamıyarak dili döndüğü mertebe <bu âna kadar nice hâl'ler vukubulmuş, fakat hiç bir vakitte vükelânın harem dâiresine girdikleri ve hizmetkâr güruhu tarafından veli-inlmetleri hakkında bu derece hetk-i hürmete cüretleri işidil-memiştir. Maksad mal ise, pâdişâhın malı ceyb-i hümayun defterlerinde yazılıdır. > demişse de, havene-i erbaada (Rüş-dü, Avnî, Midhat, Hayrullah) utanacak yüz olmadığından, Koca Mütercim , <Lala, 25 milyon lira vardır diyorlar, biz onu arıyoruz!> demiş ve Ağa <padişahın validesinin yattıkları odalarda bu miktar para dur ur mu? Eğer maksud akçeyse, mabeyin de serkurena ve başkâtipten ve şâirinden sorarsınız. İktizasına göre önünüze düşüp hazineyi gösteririm. Maksud hâsıl olmazını? cevabını ver mistir > Sonrada Hâkan-ı merhuma müteallik kâffe-i cevari âzad olunup, bâzıları şehirde bildikleri mahalle re gönderilmişse de, ekserisinin yeri yurdu olmadığından, yatakları hamallar ve kendileri yer bilmez bir takım bîçâre ve aceze şurada burada kapılan çalıp, kabullerini istirham ettikleri vâkidir"
Yine İbnül Emin Bey merhum tarafından bizlere duyurulan şu hâzin, hâzin olduğu kadarıyla da doğru olan ve Sultan 2. Abdülhamid Hân tarafından verilmiş bir hatıradan hareketle şunları kaydetmektedir meâlen veriyoruz: "Fer'iye dâiresinde erkekler ve bayanlar dahil, bütün hanedan üyelerinin üzerinde tatbik olunan mezâlimin tarifi gayrikabildir ve dâire halkının üstleri başlan ile mahrem yerlerine varıncaya kadar harem ağalan ve zâbitan tarafından aranmak suretiyle senelerce padişahlarına hizmetleri esnasında nail oldukları beş-on paralık akçe ve mücevherlerine vede bir kaç lirayı geçmeyen değerde ki saatlerine varıncaya kadar zabt ve müsadere yapıldığı gibi, merhum padişahın da eşyası tevkif olundu. Fe-ri'ye sarayından nakledilen 4. kadınefendi olan Neşerek hanımefendi, ateşli bir hastalığa mâruzken, rahatsızlığı göz önüne alınmayıp, kayığa bindirilmiş ve de kayıkta üzerine örtmüş bulunduğu şalı, Necip isimli bir zâbit-i hâin şalı çektiği gibi mallan müsadereye memur edilmiş kişiye vermiştir. Padişah hanımı bu bayan şer'i örtünme durumunun dışına düşürülmüş, ahali ve kayıkçılar ile askerlerin içinde namusun fanusu olan örtüsünden mahrum halde pek muzdarip olmuştur, seyredenlerin ise gözyaşlarını tutamadıkları da ilâve olunabilir ve ağlayanların arasında daha sonra taht'a çıkacak olan 2. Abdülhamid hân'da bulunmaktaydı. Nitekim Neşerek hanım, bu mecburi deniz seyahatinde rahatsızlığı menfi yönde inkişaf etmiş ve Sultan Aziz'in vefatının haftasında ecel şerbetini içmiştirki, bu hanım Çerkeş Burahay kabilesi reisi olup, Kafkasya' dan gelip Silivri'ye yerleşmiş olan Gazi İsmet Bey'in kızı idi. Bu kadınefendi'nin kardeşi Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in bilhassa bu bed muameleden kardeşinin muta-zarrr olmasının cesurâne baskınının esas sebebi saysak yeridir, yüzbaşı daha o sırada 26 ya- şında olup, genç yaşda canını fedaya hazır bir mücahid olarak yâd olunur.
Konular
- Kutay'ın Kaleminden Hâl Ve Katl
- Sultan Abdülaziz'in Hanımları Ve Çocukları
- Abdülaziz Hân'ın Sadrıazamları
- Abdülaziz Hân'ın Şeyhülislâmları
- Abdüllaziz Hân'ın Muasırları
- Hâin İhanetle Geberir
- Büyük Devletlerin Deniz Staratejileri
- Henry Feliks Wood
- Abd Deniz Stratejisi
- Alman Deniz Stratejisi
- Fransız Deniz Stratejisi
- SULTAN V. MURAD HAN
- Sultan Azizin Mektubu
- Feriye Sarayına Nakli
- Kardeş Yüreği
- Abdülaziz'lilere Çete'ce Yapılanlar!
- Abdülaziz Hân'ın Cenazesinde
- Sultan 5. Mürad Hastalanıyor
- Çerkeş Hasan Vak'ası
- Yüzbaşı Çerkeş Hasan Bey'in Seng-İ Kitabesi
- Meşrutiyetçiler Rahatlıyor
- Sırbistan Ve Karadağ Savaşı
- 5. Mehmed Murad'ın Hanımları Ve Çocukları
- 5. Murad'ın Sadrıazam Ve Şeyhülislâmları
- SULTAN 2.ABDÜLHAMİD HÂN
- Tahta Çıkış Ve İcraat
- Konferans Ve Meşrûtiyet İlânı
- Meşrûtiyet İlân Merasimi
- Meclis Müzakerelerinde Savaş