logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Gazı Ahmed Muhtar Paşa'nın Ikazı


Yukarıda adı geçen Başımıza Gelenler adlı eserin yazarı Mehmed Arif Bey merhum diyorlarki: "Gazi Ahmed Muhtar Paşa ile bir gün bu harbin sebeb olduğu idarî malt ve askeri zararlarımızdan söz ederken Paşa: <Dersaadet'teki konferans toplandığı sırada ben Hersek taraflarında Karadağlılarla mu­harebe etmekteydim. Konferansın tekliflerini deuletin kabul etmediğini ue konferansın dağılacağını işittim. Devletin poli­tikasına müdehâle etmek vazifem haricin [eyken, fakat dev­letin hayrını isteyen bir bendesi olduğurn için herşeyi göze atarak, o sırada serasker olan Redif Paşa'ya gayet mühim bir telgraf yazdım. Devletin, Rusya ile muharebeye girmekten çekinmesini bildirdim. Bu telgrafım hususî meclisde oku­nunca Muhtar Paşa seferberlikten ürkmüş ve korkmuş olma­lı diyerek beni Girid Valiliğine, Süleyman Paşayı da müşir­likle benim yerime Karadağ kumandanlığına tâyin ettiler. Arası yirmi gün geçmeksizin Anadolu Harp Ordusu kuman-danlığı vazifesiyle Erzurum'ma gönderildim.> Demişti" Di­yor. Biz burda Gazi Ahmed Muhtar Paşanın savaşa girilme­mesi esbab-ı mûcibesini ifadeye lüzum görmüyoruz. Ancak buda öncelikle hatırlatmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, ,. savasa girmeyin diyen zât sonunda haklı çıkmakla bera-h karşı olduğu savaşın en kahraman kumandanları arasın­da tanınmış, ona göre azim ile vazifeyi de ifa etmiştir.
Simdi; biz Mehmed Arif Bey merhumun adı geçen eserinin 1   cildinin 96. sh.den Muharebeye gidiş sebebim başlıklı ya-zısından bir alıntı yapalım: "..Fakir; Erzurum vilâyeti Divân-t Temyiz Mahkemesi başkâtibi olarak bulunuyordum. Bazı dostlarım ve bilhassa mahkeme reisi bulunan merhum Nafiz Paşa'nın teşvikiyle yerli halktan iki tabur gönüllü asker teş­kil eyledik. Taburların birisi <MMîye> ve diğeri medreselerde­ki tâlebei ulûmdan müteşekkil olduğundan <İlmiye><di." diyen Mehmed Arif Bey, bu iki taburu ahaliden topladıkları yardımlar sayesinde tek tip elbiseyle giydirip, muntazam tâ­limlerin sonunda bir kaç ay zarfında her türlü vazifeyi yerine getirebilecek iki taburu meydana çıkarma şansı bulduklannı kaydeden Mehmed Arif Bey kendisininde Millîye taburu sağ-kolağası rütbesini hâmil olduğunu beyan ediyor. Bu arada da, Rumeli cihetinde Osmanlı ordularında savaş hazırlıkları sürerken,bilhassa Tuna Nehri civarında sıcak savaş inkişaf kaydederken,Erzuru m'un ve Kars'ın zahiresini külliyetli miktarda satın alan Rusların ticari hayata hareketlilik getirir­ken onlarla savaş halinde olduğumuz vali olan Samih Pa-sann aklına hiç düşmemişti.Daha sonraları ilâç gibi arayaca­ğımız zahirenin Ruslara satıldığını haber alan Dersaadet,yol­ladığı emir ile bilhassa Rusya'ya zahire satışını yasaklamış idi.Tabii bu hususda teemmül etmeyen ve haylice zahirenin Ruslara satılmış olması,Samih Paşa'nın Erzurum Valiliğinin sonunu getirdiği görülüyor.Daha sonra Samih Paşa Girid'e vali olarak gönderilmiştir.Şeklinde bizleri bilgilendiren Meh­med Arif Bey,merhumun güzel kaleminden Gazi Ahmed Muhtar Paşa hazretlerinin Erzurum'a gelmesini şöyle nakle­diyor:
"Muhtar Paşa l/Nisan günü Erzurum'a geldi.Karşıtamak için hep beraber şehrin dışına çıkıldı ğında bizim Millîye ta­burunu da götürmüştük.Askerce karşılama merasimi ue se­lâm ifâ olunduk dan sonra şehre dönüldü. (.)fakir de taburu­muzun zabitlerini huzuruna götürmüş idim.Memnun oldu.Öğüt verici bir konuşma yaparak zabitlere askerlik vazife­sinin ne olduğunu anlattı.Bütün zabitlerle birlikte odadan çı­karken beni arkamdan çağırttı. Çünkü iki sene evvel vali ue yine or- du müşiri olarak Erzurum'da bulunduğu sırada faki­ri tanımış tardı. Buy urdular ki:<Pekâla!Bu askerliğinize diye­cek yok.Ama şu kılcı bıraksanız ve yine kalemi elinize alsa-nızda birlikte sahici bir harbin icraasında bulunsak, fiilen bir askerî vazife ifa eylesek daha iyi olmazmı? Teşkil ettiğiniz as­ker oyuncak gibi süslü ve sevimli şeylerdir, ama aslında bir gösterişten ibarettir. Harp sırasında bunlar hiç bir işe yara­maz. Allah muvazzaf ve muntazam askerlermizin eksikliğini göstermesin. Siz yine arkadaşlarınıza bir şey söylemeyiniz, onlar işlerine devam ededursunlaı: Siz hemen kıyafetinizi de­ğiştiriniz, buraya geliniz. Zira yazılacak pek çok şeyimiz var.> Diyen Mehmed Arif Bey, bu istek üzerine taburu 4.ordu jurnal kalem başkâtibi adaşına bırakır ve ayrıca vali durumu içinde olan Kurt İsmail Paşaya vaziyeti bildirdikten sonra Ah-med Muhtar Paşa'nın yanına katılır. Mesai başlar ve Paşa, Ik iş olarak hudut arazisini de içine alan en büyük haritayı tet­kik etmek istediğinden yanma ister. Erkân-ı harplerin cevabı ise; meşhur Alman Kibert'in coğrafyasından kopya edilerek büyütülmüş bir kaç tane olup maksadı temin edermi bileme­yiz olur. Evet senelerdir imârına gayretle çalışılan bölgenin doğru dürüst bir haritası olmaması ne büyük eksikliktir diye hayıflanan Mehmed Arif Bey, çok mühim ve bilinmesi gere-bir bilgiyi adı geçen eserinin 100. sahifesinde şu ifadeyle . uiaştırıyor: ".Erzurum, Kars, Ardahan istihkamları yapı­lırken yâni muharebeden beş-on sene evvel bile oralarda birçok erkân-ı harp ümera ve zabıtanı bulunuyordu. Bunla-nn içinden Kütahyalı Akif Bey gibi bazı gayretli zatlar <boş kaldığımız vakitlerde Rus hududunu gezelim ue mufassal bir haritasını çıkaralım> teklifini o zaman istihkâm komisyonu reisi bulunan Fosfor Mustafa Paşa'ya arzetüler ue izin istedi­ler. Lâkin Fosfor hazretleri <arnan aman Allah aşkına böyle şeyleri karıştırmayınız. Nenize lâzım sız işinize bakınız> ceua-bıyla bu adamların teklifini redetti."

Şeklinde vaziyeti bizlere aktardıktan sonrada, şu mütala­ayı yapıyor ki bir örnektir, aynı bu günde olu yor, böyle gi­derse yarın da devam edecektir: "İşte efendim; çok derin dü­şünenlerimiz böyledir. Pek derinine gitmeyenlerde yukarıda zahire meselesinde hâli gösterilen Sâmih Paşa gibidir. İkisi ortasını bulmak pek güç uesselâm."