Elin Diyeti

El, kolun yansından kesildiği zaman elin diyeti ve avuç içiyle kol arasında kalan yer için hükümeti adi gerekir.

Şayet dirseğe kadar kesilmişse bu böyledir. Zira, kol hakkında, elin haricinde, hükümeti adi daha fazla olacakdır. Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir.

imâm Mubammed (R.A.), Cami isimli kitabında şöyle buyurmuştur: Bir kişi, iki adamın sağ elini keser; eli kesilen şahıslardan biri de, onun baş parmağını keser; yabancı bir şahıs da, geride kalan parmakla­rını keser; sonra da, eli kesilen diğer adam, o parmakla* Kesilen avcu-nu —parmaksız olarak— keser ve bu şahıslar, daha sonra kadı efendi­nin yanına varıp toplanırlarsa; bu durumda kadı efendi, iki el kesen şahsa, bir diyet; (= beşbin dirhem) hükmeder. Bu diyet ellerini kestiği iki kişi­ye, verilir.

Elleri kesenin, dört parmağını kesen şahıs, ona dört bin dirhem borçlanır.

Şayet ile kesilen, iki kişi, avcu kesenle bir araya gelerek el diyetini alırlar ve aralarında diyet paralarını taksim ederlerse; beşte üç sehmini, baş parmağı kesilmeyen şahıs olur. Beşte ikisini de, baş parmağı kesilen şahıs ahr.

Eğer yabancı, önce, parmaklarından birini kesti; sonra da; eli ke­silenin birisi, iki el kesenin parmaklarından birini kesti; sonra da o ya­bancı dönüp, elleri kesen şahsın, parmaklarını kesti; daha sonra da, eli kesilen diğer şahıs, elini kesenin avcunu kesti ise; bu durumda kadı efendi iki el kesen şahsın bir diyet ödemesine hükmeder. Onun dörtte biri, avcunu kesene; dörtte üçü de parmağını kesene âit olur. Şayet iki kısas sahibi (yani elleri kesilenler) avcunu iki parmağı ile kesenle bir araya gelrlerse; alınan diyet, aralarında sekizde üçü parmak kesene; sekizde beşi de diğerine verilerek taksim edilir. Mnhıyt'te de böyledir.

Parmak uçları hakkında, hükümeti adi vardır. Eğer, kesilen ucun üzerinde tırnak biterse, birşey gerekmez. Şayet, tırnak çıkmazsa, hükü­meti adi vardır.

Eğer tırnak ayıplı çıkarsa; yine hükümeti adi vardır. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.

Ayaklar hakkında kısas, hatâ olursa, tam diyettir. Bir ayak için, yarı diyet gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Ayağının küçük parmağı için hükümetin adi vardır. Yürüyemediği, oturamadığı ve onları hareket ettiremediği zaman, ikisi için tam diyet vardır. Sırâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Aksak bir ayak kesildiği zaman hükümeti adi gerekir. Fetâvâyi Kâ-dihân'da da böyledir.

Bir kimse, hatâ ile, bir kimsenin ayağını bacaktan keserse; ayak için diyet; kalan yer için, hükümeti adi gerekir. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin uyluk kemiğini kırar; o da tekrar tutup eski halini gelirse; bir şey gerekmez.

Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir.

İmâmeyn ise, *'Hükümeti adi gerekir." buyurmuşlardır.

İmâm Süleyman, İmam Mubammed (R.A.)'in şöyle buyııruduğımu Hac kitabında rivayet etmiştir.

İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre bir kimse; bir adamın el, ayak ve başka yerinden bir kemik kırar; o da kavuşup eski haline dönerse; diyet gerekmez.

Eğer, sargı sonunda bir noksanlık meydana gelirse; o noksanlık he­saba alınır. Muhıyt*te de böyledir.

Kaburga kemiği hakkında, erş (= diyet) hükümeti adl'dir. Ze­hiyre'de de böyledir.

Erkek memesi ve meme başı için, hükümeti adi gerekir. Zahıriy-ye'de de böyledir.

Erkeğin bir memesi, yarı erştir; hükümeti adi gerekir. Mnhıyt'te de böyledir.

Kadının memesi hakkında diyet gerekir. Memenin başı için de, memenin diyetinin yarısı vardır. Tek meme için de yan diyet vardır.

Zâhiru'r  rivlyede,   kadının  memesi  için  kısas  olup  olmadığı bulunamamıştır.

Kadının memesi ister küçük olsun, isterse büyük olsun farketmez. Zahîriyye'de de böyledir.

Hünsânm mememsi, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, kadın me­mesi gibidir.

İmâmeyn'e göre ise, kadınla erkek memesinin toplamının yansı ka­dardır. Sirâcü'I-Vehhâe'da da böyledir.

Bir adam, diğerinin sırtına vurduğunda, o şahıs cima yapamaz veya kambur olursa; tam diyet gerekir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Cimadan geri Jcalmayıp, kambur da olmadığı hâlde sırtındajd yara devamlı olarak kalsa, hükümeti adi gereekir. Mohıyfte de böyledir.

Darb (= vurma) eseri kalmazsa; bir şey gerekmez. İmâmeyn: "Doktor ücretini o verir." buyurmuşlardır. Hızânetü'l-Mnftîn'de de böyledir.

Kadının göğüs kemiği kırılsa ve sütü kesilse, o zaman diyet gere­kir. Zehıyre'de de böyledir.

Husyenin ve zekerin tam diyeti; hükümeti adl'dir. Cima için ha­reketi olsun veya olmasın, bize göre müsavidir.

Bunun hükmü, cimadan aciz bir mîn'in hükmü gibidir. Yaşlı bir adamın zekerinde de, cimaya gücü yetmiyorsa, cevap ini­nin cevabı gibidir. Zehıyre'de de böyledir.

Zekerin haşefesi kesilirse, tam diyet gerekir.

Geride kalan kısmında böyle bir başmeydana gelir ve onu da ke­serse; yine diyet gerekir.

tik kesişte, yarası iyileşmeden ve böyle bir baş maydana gelmeden tekrar keserse; tek diyetle hükümeti adi gerekir. Zahîriyye'de de böyledir.

Husyelerin diyeti de tam diyettir. Muhıyt'te de böyledir.

Sağlam bir adamın zekeri ve husyeleri hatâen kesildiğinde, eğer önce zeker kesilmişse; iki diyet gerekir.

Şayet, önce husyeler kesilmiş; sonra da zeker kesilmişse; husyeler için, tam diyet; zeker için, hükümeti adlı gerekir.

Eğer uyluk tarafından ikisi birden kesilmişse, kesene iki diyet gere­kir. Zehıyre'de de böyledir.

Husyelerden birisi kesilince, suyu kesilirse diyet gerekir. Hizânetü'l-MiifuVde de böyledir.

Kaba etler, sağ ve sol butlar hatâen kesilirse; ikisine tam diyet; birisine yarı diyet gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin karnına süngü saplar ve içerde yemek dur­maz hâle gelirse; diyet gerekir. Hiîlâsa'da da böyledir.

Bir adam, süngü veya başka bir şeyi, diğerinin dübüründen dür­ter ve içerde yemek durmaz hâle gelirse; diyet gerekir.

Keza bir adam, diğerine vurduğunda; onu idrannı tutamaz hâle getirse; diyet gerekir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kadının ferci kesilir de, idrarını tutamaz hâle gelirse; diyet gerekir. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kadının ferci kesilip cima yapamaz hâle gelirse; diyet gere­kir. Hızanetü'I-MüfuVde de böyledir.

Bir kadına vurulduğunda, o kadından devamlı kan gelse; bir se­ne beklenir; iyileşirse, bir şey gerekmez. Aksi takdirde diyet gerekir.

Bevlini (idrarını) tutamayan da böyledir; bir sene beklenir. Kanna vurmak bunun hilâfınadır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kadının, dübürü ile ferci arasındak zan parçalayıp, bu kadı­nın bevlini tutamamasına sebep olmak diyeti gerektirir.

Şayet bevlini tutar da, o kadın câife olursa, üçte bir diyet gerekir. Feiâvâyi KâdihâıTda da böyledir.

Bir adam, benzeri cima edilmeyen bir kız çocuğuna cima eder ve o ölürse; şayet o yabancı ise, onun âkılesine tam diyet verilir. Şayet kendi nikâhlısı ise, mehri kocasına; diyeti ölenin âkılesine aittir. Hulâ-sâ'da da böyledir.

İbnii   Rüsletn,   İmâm   Mu ha m m e d   (R.A.)   şöyle   buyurduğunu nakletmiştir:

Bir adam, benzerine cima edilen kendi karısına cima ettiğinde, bu kadın ölürse; kocasına bir şey gerekmez.

İmim Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur.

Bir adam, karısına cima ettiğinde, o kadının bir gözü görmez olur veya iki menfezi arasındaki zarı parçalanır ve kadın ölürse; işte o adam, diyetini tazmin cJ^. imâm Mnhammed (R.A.)'de bunların hepsinde taz­minatta bulunurdu; ancak, zar parçalama hâlinde, tazminatta bulun­mazdı. Ve, bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir." buyururdu.

Bu hususta, Hişâm, İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli gibi, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan da bir kavil rivayet etmiştir. Zehıyre'de de böyledir.

Fakıyh Ebu Nâsr ed-Debbûsî şöyle buyurmuştur:

Yabancı bir kadın itilip düşürülür ve onun bikri giderse; onu iten şahsa mehr-i misil ve tazir vardır.

Ebû Hafs'da şöyle buyurmuştur: Bu şahsın, o kadına kendi malın­dan mehir vermesi gerekir. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir adam, daha cima eylemediği karısını itince onun bikri bozul-sa; sonra da onu boşasa, yarım mehir gerekir.
Şayet başka bir kadını iter ve onun bikri bozulur; sonra da o kadı­nı nikâhının altına alır ve ona cima yaparsa, o adamın iki mehir verme­si gerekir. Mubiyt'te de böyledir. [29]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..