5- KATL HAKKINDA ŞEHÂDET VE İKRAR; KATİLİN DAVACI VEYA CİNAYET SAHİBİNİ TASDİKİ YAHUT TEKZİBİ
Eğer, kasd olduğuna iki kişi şahitlik yaparlarsa, cani habsedilir. O şahitlerden sorulur. Eğer şahitlerden, adli olan birisi, şehâdette bulunursa; cani habsedilip günlerce bekletilir. Bir başka şahit daha gelir ve o da aynısını söylerse; hapsi devam eder; değilse yolu açılır. Yâni hapisten çıkarılır. Bu hususta kasd, hatâ, şibh-i amd müsavidir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, diğerinin, hatâ ile babasını öldürdüğünü " iddia ederek, "şehirde beyyinesinin olduğunu'* söyler; da'vah da beyyinesini ikame için bir kefil talep ederse; işte o zaman hâkim, "üç güne kadar, bir kefil getirmesini" emreder.
Eğer iddiacı: "Şahidim hazırda değildir." der ve şahitlerini getirene kadar, ondan da kefil istenirse; hâkim, ondan kefil almaya ihtiyaç görmez.
Şayet, kasden öldürdüğünü iddia eder ve kefil almayı da isterse; hâkim, ona icabet etmez. Bundan, sonra onun beyyinesi kabul edilmez. Ancak, da'vacı beyyinesini ibraz ederse; hakim, caniyi önce hapseder; sonra da âdil şahitlerin şehâdetleriyle katli gerekiyorsa; onu kısâsen katleder. Fetâvâyi Kâdih&n'da da böyledir.
Öldürülen bir şahsın iki oğlu olur ve onlardan biri huzurda bulunduğu hâlde diğeri bulunmazsa; hazırdan olanın, babasının ölümü hakkındaki beyyinesi kabul edilir; fakat, katil öldürülmez; habsedilir. Diğer kardeşi de gelirse, ona da beyyine teklif edilir.
Bu, İmâm Ebu Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, eğer ölüm hatâ ile olmuşsa, beyyine iadesine hacet yoktur.
Babalarının, başkasına borcu varsa; bi*l-icma beyyine iadesi gerekmez; katilin hapsedileceğinde icma vardır. Gaip olan oğlu gelmedikçe, kısas yapılmaz, iki kişinin ortak bulunduğu bir köle, öldürülürse; o da böyledir, ister kasden, ister hatâen öldürülsün gaip olan ortak gelene kadar, katil habsedilir. Kâfi1 de de böyledir.
Vârislerin tamamı hazır olduğu hâlde, babalarının kanını iki kişiden iddia ederler ve damalılardan birisi gaip, diğeri huzurda olur; hepsinin beyyinesi de, kasden öldürüldüğüne dair ise; hazırda olana karşı, beyyineler kabul edilir ve ona kısas cezası verilir. Gaip gelince, o da kısas edilir.
Şayet gaip, katli inkâr ederse, vârisler tekrar beyyine getirirler. Ze-hıyrc'de de böyledir.
İki şahit, bir kimse hakkında şehadette bulunar..!., gerçekten o, kılıcıyla bir adama yurdu. Adam ölene kadar yataktan kalkamadı.'' derlerse; o adama, kısas uygulanması gerekir. Bu durumda hâkimin şahitlere "ölen zat, vurduğundan dolayı mi öldü?" diye sorması, ister kasd, ister hata olsun uygun olmaz. Fakat onlar şehadette bulunurlarken: "vurması sebebiyle Öldü." derlerse; bu şehâdetleri caizdir.
Yalnız, "ölene kadar vurdu." derler ve başka ilâve yapmazlarsa, işte bu kasd olur.
Yalnız, hâkim yine de "Kasden mi öldürdü?" diye sorar. Bu da tekid içindir. Keza şahitlerin: "Mızrağım sapladı."; "Süngüsünü soktu." demeleri, tamamı kasd olur. Mebsât'ta da böyledir.
Şayet şahitler: "Hata ile kılıcıyla vurdu." derlerse şahitlikleri kabul edilir ve adama diyet hükmedilir.
Şayet: "Kasden mi öldürdü; yoksa hatâen mi öldürdü bilemiyoruz." derlerse yine şehâdetleri kabul edilir ve katilin malından diyet hükmedilir.
Bu söylediklerimiz istihsâna göre böyledir. Ve şehâdetleri mâkbûı-dür. Mıkjrt'te de böyledir.
Katilin hatâ ile kati ettiği hususunda bir kişi şehadette bulunur; diğer şâtiit de "katilin, böyle ikrar eylediğine" şahitlik yaparsa; işte bu şehâdet bâtıldır. Şeyhı'l-hUm Htter-z&de, şöyle buyurmuştur:
Diyette aslolan, şahitlerin "bir yerde" veya "iki yerde" demeleri; birinin bir taraftan, diğerinin diğer taraftan görgü şahidi olmaları caizdir.
Şayet, şahitler, zamanında veya mekanında ihtilaf ederlerse; şehâdetleri kabul edilmez. Manyt'te de böyledir.
Şahitler, yaralama yerinde ihtilâf ederlerse, yine şehâdetleri bâtıl olur. MtMt'ta da böyledir.
Şahitlerin birisi: "Kılıçla Vurdu." der; diğeri de: "Taşla vurdu" der ve böylece âlette ihtilaf ederlerse; şehâdetleri kabul edilmez.
Şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdü." der; diğeri de: "Bıçakla öldürdü." derse; veya birisi "sopa ile;" diğeri de: "Taş ile öldürdü." derse; şehâdetleri kabul edilmez.
Şayet şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdüğünü, kendisi ikrar eyledi." der; diğeri de: "Bıçakla öldürdüğünü, kendisi söyledi." der; iddia sahibi de onların söylediğini doğrularsa kısas yapılır.
İM Scafa, NevftdMa'de, İmim Mnhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdü." veya "Sopa ile öldürdü." der; diğeri de: "öldürdü; fakat ne ile öldürdüğünü bilmiyorum," derse; bu şehâdet kabul edilmez.
Istihsânda ise: "Bu, şehâdet kabul edilir; fakat, kısas değil de, diyet cezası verilir." denilmiştir. Mataiyt'te de böyledir.
İki kişi hakkında, şahitlik yapılır ve"Onlardan birisi kılıçla, diğeri sopa ile öldürdü. Fakat, sopa kimindi, bilmiyoruz." derlerse; şehâdetleri caiz olmaz.
Keza, bir adam hakkında şahitlik yaparlar ve birisi "Bir parmağmı kesti." derken; diğeri *'diğer parmağını kesti." der ve ikisi de "aynı elde olduğunu" söylerlerse; şehâdetleri caiz olmaz. Mebsât'ta da böyledir.
İki şâhid, şehâdette bulunduklarında, birisi: "Elini mafsaldan kesti.'* der; diğeri de: "Ayağını kesti." der ve her ikisi birlikte: "Yataktan kalkmadan öldü." derler; ölenin velisi de onları tasdik ederse; katile yan diyet vermesine ve onu kendi malından ödemesine hükmederim.
« Keza, bir adama karşı, iki şahit şehâdetlerinde ittifak edemezler ve biri "elini", biri: "ayağını kesti." derlerse; bir şey gerekmez. Fakat, ittifak ederlerse, Öldürene kısasla hükmedilir. Eğer velîsi, elinin ayağının kesilmesini isterse; onda hakkı olmaz. Hâvi'de de böyledir.
İki şâhid, beraberce: "Elini, mafsaldan, kasden kesti. Sonra da kasden öldürdü ve o adam bu yüzden öldü." derlerse; maktulün vârisleri, katilin önce elini keser; sonra da onu kısâsen öldürürler.
Şayet hâkim, vârislere: "öldür onu; elini kesme." derse; bu da güzel olur.
Bu, İmâm Ebft Hsnîfe (R.A.)'nin kavlidir. İmameyn ise: Hâkim, ona öldürmesini emreder; elim K^nıe hakkı yoktur." buyurmuşlardır.
İki cinayetin biri hata ile; diğeri kasden yapılsa; önceki hatâ ise, âkı leşine diyet gerekir ve öldürülür. Şayet Önceki kast, ikinci hata ise, eli kesilir; öldürdüğü için de âkılesinin diyet vermesi gerekir. Metaût Şer-hı'nde de böyledir.
îki şahit, "ölümün hata ile olduğuna" şahitlik yaparlar ve diyet hükmedilir; sonra da ölümüne şahitlik yaptıkları adam çıkıp gelirse; onun âkılesi, diyeti isterlerse, alana ödetirler; isterlerse, şahitlere ödetirler. Onlar da, sonradan velîye müracaat ederler, İn&n EM Harfe (R.A.)'ye göre velîye müracâat edemezler. tataeyı'e göre, müracaat ederler.
Bu hatâen olunca böyledir. Kftfl'de de böyledir.
Şehâdet, "katilin ikran üzerine" yapılır; sonra da o şahıs sağ olarak gelirse; bu durumda şahitlere tazminat gerekmez. Her iki hâlde develî tazminatta bulunur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, başka bir şahsın, bir yakının başım yardığını ve onun da o yüzden öldüğünü" iddia eder; iki şahit de buna şehâdette bulunurlarsa; bu şehâdetleri kabul edilir ve vurana kısas yapılır.
Keza, şahitler "ayrı şeylerle vurup, başını yardığını" söyleseler; baş yarık oldukça, hüküm farketmez.
Şayet, da'vacı "yaranın iyileştiğini" söylerse; bir şey gerekmez, li-yldat Şerfeı'nde de böyledir.
Baş yarığı çok fazla olmaz ve buna rağmen, adam ölür ve ölen adamın velîsi, iki şahit getirerek "o yüzden öldüğünü" iddia eder; şahitlerden birisi, yapılan iddia gibi şahitlik yapar; diğeri de: "o yaradan kurtulmuştu; yarası iyileşmişti." derse; caniye yine diyet cezası verilir. Ve cani, bu diyeti kendi malından öder.
Keza, Ölen adam, bir zâtın kölesi olur; onun efendisi de, "başının kasden ağır şekilde yaralandığını ve o yüzden öldüğünü" iddia ve bunu iki şahitle isbât eder; şahitlerden birisi, iddiayı aynen söyler; diğeri ise: "Yarası iyileştikten sonra öldü." derse; bu durumda hâkim, yaralama diyeti hükmeder. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam, öldürülüp geride iki oğlunu bıraktığında; onlardan birisi, "babasını, bir adamın kasden öldürdüğünü" belgeler; diğer kardeşi de "babasını, iki kişinin öldürdüğünü" isbat ederse; kısas gerekmez. Birincisi için beyyinesine karşılık olarak nısıf (= yarım) diyet lazım olur. Hizanetü'l-Mfiftra'de de böyledir.
İmim Mahtmmed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adam ölür; iki oğlu kalır ve o iki oğlundan birisi "babasını, bir adamın kasden öldürdüğünü" beyyineler; diğer kardeşi de "başka bir adamın hatâ ile öldürdüğünü" iddia ederse; hiç birine kısas lâzım olmaz. Kasden öldürüldüğünü iddia edene, üç yıl içinde, yarı diyet ödenir, hata ile öldüğünü iddia edene ise, âkılesi üzerine, üç yıla Kadar, yarı diyet ödemeleri hükmedilir. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam ölür ve geride iki oğlu ile, bir de kendisine vasiyet edilmiş bir kimseyi bırakır; oğulanndan birisi: "Filan adam, babamı kasden katleyledi." diye iddiada bulunur; bu hususta beyyinesi de olur; diğer kardeşi de başka belirli bir adamın öldürdüğünü iddia eder ve "onun» babasını hatâ ile öldürdüğünü" belgeler; kendisine vasiyet yapılan adam da "hatâ ile öldürüldü." diyeni tasdik ederse; onun hatâ ile öldüğüne hükmedilir. Kendisine vasiyet edilen şahıs, katilin âkı leşin d en, üç yıl içinde, üçte bir diyetini alır. Üçte bir diyet de "kasden öldürdü.'* diyene katilin kendi maundan hükmedilir.
Şayet kendisine vasiyet edilen zat, kasden öldürüldü diyeni tasdik ederse; "hatfien..." diyene, katilin âkılesi, üç seneye kadar, üçte bir diyet öderler. Katilin malından, üçte ikisi* diyetin yarısının kasden öldürüldüğünü iddia edene verilir.
Şayet kendisine vasiyet yapılan zat, her ikisini de yalanlarsa, kendisine bir şey verilmez.
ikisini de doğrulasa, yine böyledir.
Eğer: "Kasden mi öldürüldü; yoksa hatâen mi öldürüldü; bilmiyorum." derse; hakkı bâtıl olmaz. Hatta onlardan herhangi birisini tasdik , ederse; söylediğimi' ^ibi hakkını alır,
Şayet, kendisine vasiyet edilen şahsın yerinde, üçüncü bir oğlu olsaydı; cevâbın tamamı söylediğimiz gibi olurdu; ancak, bir durumda hüküm değişirdi. O da, üçüncü oğul, kasden öldürüldüğünü söyleyen şahsı tasdik ederse; onların İkisine, diyetin üçte ikisi hükmedilir. Kendine vasiyet olunan olsaydı; yarısı hükmedilirdi.
Bundan sonra, onlardan birisi için, katilin âkılesine karşı hükmediliyor; diğerine, katilin kendi malından hükmediliyor ise, bu gibi durumlarda, her biri diğerine isabet eden fazlaya ortak olamaz. Zİyidıt Şer-hı'nde de böyledir.
Bir adam öldürülüp, iki oğlu kaldığında; büyük oğul beyyine-siyle "babasını, küçük oğulun öldürdüğünü" iddia eder; küçük oğul da, beyyinesiyle, "babasını, bir yabancınm Öldürdüğünü" söylerse; büyük oğlan için, küçük oğlana yarı diyet hükmedilir. Yabancıya karşı da, küçük oğlan için, yan diyet hükmedilir.
gat k edilir
kasden olursa, kısas gerekir. Bu İmâm Ebû Hsnîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeya'e göre ise, eğer hatâ ile oldu ise, büyük oğlanın beyyinesi üzerine, küçük oğlana yarı diyet hükmedilir. Şayet kasden o'muşsa, kısas gerekir.
Şayet iki kardeş, babalarının ölümünü, birbirlerinin üzerine belgeliyorlar ise, her birine yarı diyet hükmedilir. Mîrası da yarı yarıya alırlar. Bu iki mesele de böyledir. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, ölenin üç oğlu olur ve Abdullah isimli oğlu, beyyinesiyle, "babasını Zeyd'in Öldürdüğünü" iddia eder; Zeyd isimli oğlu da, beyyinesiyle "Amr isimli oğlunun öldürdüğünü" söyler; Amrde beyyinesiyle, "Abdullah'ın öldürdüğünü" iddia ederse; işte burada bi'1-ittifak üçünün beyyinesi de kabul edilir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, şayet, kasden öldürmüş oldukları iddia ediliyorsa, malından, her birisi üçte bir, diyet alırlar.
Şayet hatâ ile ise, âküesinden, üçte birer diyet alırlar ve mirası aralarında üçte birli olarak taksim ederler. İmâmeyn'e göre de aynıdır.
Eğer, Abdullah, beyyinesiyle, "Zeydin ve Amr'in öldürdüğünü iddia ediyor ve: "İkisi, babalarını kasden (veya hatâen) öldürdüler." diyor; Zeyd ile Amr de, beyyineleriyle "Abdullah Öldürdü." diyorlar ise, hatâen öldürmüşse; diyet, âkılesine âit oluyor ve mîras, aralarında üçe bölünüyor.
Fakat, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)*ye göre Abdullah'a, onun malından kasden diyorsa, yarı diyet veriliyor. Hatâen diyorsa, yarı diyeti âkılesine âit oluyor. Zeyd ve Amr'in Abdullah'a karşı yarı diyet haklan oluyor. Eğer kasden diyorlarsa, Abdullah'ın malından alıyorlar. Şayet hatâen diyorlarsa; âküesinden, yan diyet alıyorlar. Mîrasın yansı, Abdullah'ın oluyor; yarısı ise Zeyd ile Amr'ın oluyor.
Şayet Amr, Zeyd'e karşı beyyine getirerek, "babasını öldürdüğünü.'* iddia ediyor; Zeyd'de, beyyinesiyle "Amr'ın öldürdüğünü" iddia ediyor; her ikisi de Abdullah'a karşı bir beyyine gösteremiyorlarsa; işte o zaman, Abdullah'a "Sen, buna ne diyorsun" denilir. Bu durumda, burada üç yön meydana geliyor:
Ya, Abdullah, "onlardan birinin öldürdüğünü" iddia ediyor. Veya, "birinin öldürdüğünü" iddia etmiyor ve: "onlann birisi öldürmedi." diyor.
Veyahut, iddiasında: "İkisi öldürdü.'* diyor.
Şayet onlardan belirli birisinin öldürdüğünü iddia ediyor ve "Öldüren Amr'dir." diyorsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, dörtte üçü, Amr'e diyet olarak düşüyor, işte o diyet, Abdullah ile Zeyd'in arasında, yarı yarıya taksim ediliyor.
Eğer kati kasden ise, diyet, Amr'in kendi malından almıyor. Eğer hatâen ise, Amr'in âkılesinden almıyor. Amr ile Zeyd'e dörtte bir diyet düşüyor. Ve o ölümde kasd varsa, diyet Zeydin malından alınıyor. Hatâ varsa, âkılesinden almıyor.
Mirasına gelince, yarısı Abdullah'ın; yarısı ise Amr ile Zeyd'in oluyor.
Sonra da Abdullah ile Zeyd'e düşen hisseler birleşiyor ve aralarında yarı yarıya taksim ediyorlar.
İmâmeyn'in kavline göre, Abdullah için, Amr'in üzerine eğer kasden ise diyet gerekiyor. Eğer hatâen ise, âkılesinin üzerine diyet gerekiyor. Ve Zeyd ile Abdullah arasında pay ediliyor.
Mîras da araları"-Jz yarı yarıya taksim ediliyor.
Şayet Abdullah, onlardan hiç biri hakkında*'öldürdü" demiyor ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyasına göre, Amr'in', Zeyd için dörtte bîr diyet; Zeyd'in de Amr'e dörtte bir diyet ödemesi gerekiyor. Eğer kasden olmuşsa, diyet kendi mallarından; hatâ ile olmuşsa, âkılelerinden alınıyor. Abdullah'a diyet düşmüyor.
Mîras da aralarında üç hisse olarak pay ediliyor. İmâmeyn'e göre ise, burda diyet de kısas da gerekmiyor. Mîras üçe taksim ediliyor.
Şayet Abdullah, "ikisi öldürdü" diye iddia ediyor ve: "Siz öldürdünüz." diyorsa İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, Abdullah'ın diyet Ödemesi gerekmiyor. Onlardan her birine, dörtte bir diyet gerekiyor.
Mîrasa gelince, yarısını Abdullah alıyor; yarısını ise Zeyd ile Amr alıyorlar.
İmâmeyn'in kavline gelince, her birinin beyyine ibraz etmesi gerekiyor.
Abdullah beyyine ibraz edemez ise, ona diyetten bir şey hükmedilmiyor.
Mîras ise, üçte birli taksim ediliyor. Muhıyt'te de böyledir.
Ölen zat, iki oğul ile bir de kardeş bırakmış ve onlardan her birisi, diğerini iddia ediyorsa, kardeşin beyyinesi boşunadır. Onun aleyhine hakmedilir.
Eğer, ölen şahıs geride iki oğul bırakmış ve onlardan her birisi, diğerini beyyine ile iddia ediyor; kardeş de onlardan birini doğruluyor ise, onun sözüne de iltifat edilmez. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, kardeşi, oğullarına karşı beyyine ibraz ederek "onların babalarını, öldürmüş olduklarını" söyler ye bunu her kardeş, biri biri hakkında beyyine ibraz ettikten ve birbirlerini katillikle itham ettikten sonra, yaparsa, İmâmeyn'e göre, bu durumda kardeşin getirdiği beyyine geçerlidir ve mîras onun olur.
Eğer kati kasden olmuş ise, oğullar öldürülürler. Şayet hatâen olmuş ise, ikisinin de âkılelerinden diyet alınır.
Bu hususta, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavli yoktur. Uygun olanı, ona göre, kardeşinin beyyinesinin kabul edilmemesidir; Ve mirasın, iki kardeş arasında taksim edilmesi ile herbirine, yan diyetin icabetmesidir.
Şayet ölen zat, üç oğul terkeder ve onlardan ikisi, üçüncüye karşı, beyyine ibraz ederek "babalarını, onun öldürdüğünü" iddia ederler; o oğul da beyyinesiyle, "babasını, bir yabancının öldürdüğünü" söylerse; İmâmeyn'e göre, iki oğulun beyyinesi evlâdır; üçüncü oğul eğer kati kasden olmuşsa kısas edilir; hatâen olmuşsa, âkılesinin diyet vermeleri gerekir.
Aleyhine şahitlik yapılan oğul, vâris de olamaz.
Mîras, da'vacı olan iki kardeş arasında, yan yarıya taksim edilir.
Fakat, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o ikisinin beyyinesi, üçüncüye tercih edilmez. Eğer kati kasden ise, diyetin üçte ikisini, üçüncü oğulun kendi malından ödemesine hüküm verilir.
Şayet, kati, hatâen olmuşsa; mîras âkilesine aittir. Yabancıya, üçte bir diyet düşer; mîras aralarında üçe bölünür.
Bir adam, öldürülür ve geride üç oğlunu terk eder; en büyük oğul, ortanca oğlanın "babasını öldürdüğünü'* beyyînesiyle iddia eder; ortanca oğul da beyyinesiyle, "küçük oğulun, babasını öldürdüğünü" iddia eder; en küçüğü de "bir yabancının öldürdüğünü" beyyinesiyle söylerse; bu durumda, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, her beyyi-ne sahibinin, üçte bir diyet Ödemesi gerekir.
Mîras da aralarında üçe bölünür.
Fakat, İmâmeyn'e göre, büyüğe karşı ortanca oğul, yarı diyet öder; ortancaya karşı da, küçük oğul yarı diyet öder.
Küçüğe gelince, o yabancıdan diyet alamaz.
Mîras ise, büyükle ortanca arasında yarı yarıya taksim edilir. Küçüğe mîras yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
îki kişinin her biri, bir şahıs hakkında ikrarda bulunarak "onu filan öldürdü", derler; velisi de: "Siz öldürdünüz." Der; birinin üzerine, "o öldürdü." diyen şahitler bulunur; başka şahitler de "diğeri öldürdü." diye şahitlik ederler; velî de: "îkisi öldürdü." derse; bu durumda hepsinin şehâdeti de bâtıl olur. Hidâye'de de böyledir.
Bişr'in Nevâdıri'nde, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, diğerine: "Senin velîni, kasden ben öldürdüm." der; o da, onu doğrular; sonra da başka birisi gelerek: "Onu, kasden ben öldürdüm." derse; onu, o öldürmüş olur.
Eğer o öyle söylerken, birinci adam: "Sen, onu yalnız öldürdün.'* der ve sonra bir başkası gelerek, oda: "Hayır, ben onu, yalnız başıma kasden öldürdüm." der; ölenin velîsi de onu doğrularsa; ona diyet gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerini hatâ ile öldürdüğünü ikrar eder; ölenin velîsi de, "onu kasden öldürdüğünü" söylerse; istihsanen, onun malından diyet gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
Bundan sonra, velî onu doğrular ve katile: "Onu kasden sen öldürdün." derse; o katilin diyet Ödemesi gerekir.
Şayet katil, kasden öldürdüğünü ikrar ederken, velî: "Hatâen öldurdun." derse; ölenin vârislerine bir şey gerekmez, tstihsanen böyledir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, iki adama karşı, iddiada bulunarak "Bir yakınını, onların kasden ve demirle öldürdüğünü" söyler; onlardan birisi de, "onu, kasden kendisinin öldürdüğünü" ikrar eder; iki şahit de "diğerinin, yalnız başına kasen öldürdüğüne" şehâdette bulunurlarsa bu şehâdetleri kabul edilmez. O şahsı ikrar eden öldürmüş olur.
Eğer kati, hatâ ise, ikrar eden, yarı diyet öder. Aleyhine şahitlik yapılan şahsa bir şey gerekmez. Ziyâdât Şerhi'nde de böyledir.
Da'vâlüardan birisi, "kendisinin, yalnız başına ve kasden öldürdüğünü" ikrar eder; diğeri de katli inkar eder; da'vâcmın da bey-yinesi olmaz ise, onu ikrar eden'öldürmüş olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, iki adamı da'va ettiğinde; onlardan birisi, "hatâ ile; diğeri de "kasd ile öldürdüklerini" ikrar ederlerse; her ikisine de diyet gerekir. Hizânelü'l-Müfön'de de böyledir.
Ziyidât'ta İmâm Ebû Yüsnf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, "iki kişinin bir yakınını kasdi olarak, keskin bir demirle öldürdüklerini" iddia ederse, onlar için kısas gerekir.
Onlardan birisi: 'Doğru söyledin." der de; diğeri: "Ben, hatâ ile, sopamla vurmuştum." derse; bu durumda, ikisinin malından velîye diyet vermeleri ve bunu üç sene içinde ödemeleri gerekir.
Bu mes'ele istihsânda böylece zikredilmiştir.
Bu durumda veK, "hatâen olduğunu" söyler; onlar da, "bunun doğruluğunu" ikrar ederlerse; bir şeyle hükmedilmezler.
Bu durumda, sadece velî, "hatâ olduğuna" iddia ederse, daha önceki gibi diyet lâzım olur.
Şayet velî, ikisine karşı da "Hatâen oldu." der de, onlardan birisi "kasden olduğunu"; diğeri de "hatâen olduğunu" ikrar ederlerse; cevap, ikisinin de hatâ olduğunu iddia ettikleri zaman verilen cevap gibidir. Mnmyt'te de böyledir.
Velî, "ikisinin"de kasden Öldürdüğünü" iddia eder; onlardan birisi de: "Ben, kasden öldürdüm.'* der; diğeri ise, kasdı inkâr eder ve "asla öldürmediğini" söylerse; ikrar eden, kısâsen öldürülür.
Şayet bu durumda, da'vacı "ölümün hatâ ile olduğunu*' iddia ederse, bir şey gerekmez. Ziyâdat Şerhı'nde de böyledir.
Şayet bir adam, diğerine: "ben ve filan, senin, yakınını, kasden öldürdük." der; o filan da: "Hataen öldürdük." der; velî ise; ikrar edene: "Sen, kasden öldürdüm." derse; işte bu-takdirde, velînin, onu kısesen öldürme hakkı vardır.
Şayet velî, bu durumda da, hatâ olduğunu iddia ediyorsa; bir şey gerekmez. Mubıyt'te de böyledir.
Eğer onlardan birisi: "Ben, onun elini kasden kestim; filan da, ayağını kasden kesti." der ve "o yüzden de öldüğünü söyler; velîsi de: "Hayır, elini de, ayağını da kasden sen kestin." der; diğer adam da ortaklığı kabul etmez ise, bu durumda velî, ikrar eden şahsı kısâsen katleder.
Şayet velî: "Elini, kasden sen kestin; fakat ayağını kimkesti bilmiyorum.** derse: adam öldürmez. Ancak, şüphe giderse, o zaman kısâsen öldürülür.
Şöyle ki: "Ben düşündüm; ayağını filan kesti." derse; o zaman ikrar eden kısâsen öldürülür.
Hatta hâkim, ibhama karşı, onun hakkının butlanına karar vermiş olsa; sonra onu düşününce, hakkı geri avdet etmez. (= dönmez). Ziyâdat Şerhi'da da böyledir.
Bir adam, iki eli kesik olarak öldürüldüğünde, onun velîsi: "Onun sağ elini, kasden filân kesti; sol elini de kasden filan kesti:*' diye iddia eder ve "o yüzden öldüğünü" söyler; sol elini kesti dediği, adam da: "Ben, sol elini kasden kestim; hasseten ondan öldü.*' derse; diğeri onu inkâr etse bile; o ikrar eden şahıs Öldürülür.
Şayet velî: "Onun sol elini filan kasden kesti; fakat sağ elini kimin kestiğini bilmiyorum ." der; da'vâlı da: "Sol elini ben kasden kestim. Ve o yüzden öldü." derse; ikrar edene bir şey gerekmez.
Eğer velî: "Filan sağ elini kasden kesti; filan da sol elini kasden kesti." der; sol elini kesti diye iddia eylediği adam da: "Ben, sol elini kasden kestim; fakat, sağ elini kimin kestiğini bilmiyorum. Ancak, bildiğim; onun sağ elinin kesilmesi sebebiyle ölmesidir.*' derse; ona tam değil; yarı diyet gerekir.
Bu istihsânen böyledir. Kıyasda ise, diyet olarak bir şey lâzım olmaz. Mphıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [24]
Bir adam, diğerinin, hatâ ile babasını öldürdüğünü " iddia ederek, "şehirde beyyinesinin olduğunu'* söyler; da'vah da beyyinesini ikame için bir kefil talep ederse; işte o zaman hâkim, "üç güne kadar, bir kefil getirmesini" emreder.
Eğer iddiacı: "Şahidim hazırda değildir." der ve şahitlerini getirene kadar, ondan da kefil istenirse; hâkim, ondan kefil almaya ihtiyaç görmez.
Şayet, kasden öldürdüğünü iddia eder ve kefil almayı da isterse; hâkim, ona icabet etmez. Bundan, sonra onun beyyinesi kabul edilmez. Ancak, da'vacı beyyinesini ibraz ederse; hakim, caniyi önce hapseder; sonra da âdil şahitlerin şehâdetleriyle katli gerekiyorsa; onu kısâsen katleder. Fetâvâyi Kâdih&n'da da böyledir.
Öldürülen bir şahsın iki oğlu olur ve onlardan biri huzurda bulunduğu hâlde diğeri bulunmazsa; hazırdan olanın, babasının ölümü hakkındaki beyyinesi kabul edilir; fakat, katil öldürülmez; habsedilir. Diğer kardeşi de gelirse, ona da beyyine teklif edilir.
Bu, İmâm Ebu Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, eğer ölüm hatâ ile olmuşsa, beyyine iadesine hacet yoktur.
Babalarının, başkasına borcu varsa; bi*l-icma beyyine iadesi gerekmez; katilin hapsedileceğinde icma vardır. Gaip olan oğlu gelmedikçe, kısas yapılmaz, iki kişinin ortak bulunduğu bir köle, öldürülürse; o da böyledir, ister kasden, ister hatâen öldürülsün gaip olan ortak gelene kadar, katil habsedilir. Kâfi1 de de böyledir.
Vârislerin tamamı hazır olduğu hâlde, babalarının kanını iki kişiden iddia ederler ve damalılardan birisi gaip, diğeri huzurda olur; hepsinin beyyinesi de, kasden öldürüldüğüne dair ise; hazırda olana karşı, beyyineler kabul edilir ve ona kısas cezası verilir. Gaip gelince, o da kısas edilir.
Şayet gaip, katli inkâr ederse, vârisler tekrar beyyine getirirler. Ze-hıyrc'de de böyledir.
İki şahit, bir kimse hakkında şehadette bulunar..!., gerçekten o, kılıcıyla bir adama yurdu. Adam ölene kadar yataktan kalkamadı.'' derlerse; o adama, kısas uygulanması gerekir. Bu durumda hâkimin şahitlere "ölen zat, vurduğundan dolayı mi öldü?" diye sorması, ister kasd, ister hata olsun uygun olmaz. Fakat onlar şehadette bulunurlarken: "vurması sebebiyle Öldü." derlerse; bu şehâdetleri caizdir.
Yalnız, "ölene kadar vurdu." derler ve başka ilâve yapmazlarsa, işte bu kasd olur.
Yalnız, hâkim yine de "Kasden mi öldürdü?" diye sorar. Bu da tekid içindir. Keza şahitlerin: "Mızrağım sapladı."; "Süngüsünü soktu." demeleri, tamamı kasd olur. Mebsât'ta da böyledir.
Şayet şahitler: "Hata ile kılıcıyla vurdu." derlerse şahitlikleri kabul edilir ve adama diyet hükmedilir.
Şayet: "Kasden mi öldürdü; yoksa hatâen mi öldürdü bilemiyoruz." derlerse yine şehâdetleri kabul edilir ve katilin malından diyet hükmedilir.
Bu söylediklerimiz istihsâna göre böyledir. Ve şehâdetleri mâkbûı-dür. Mıkjrt'te de böyledir.
Katilin hatâ ile kati ettiği hususunda bir kişi şehadette bulunur; diğer şâtiit de "katilin, böyle ikrar eylediğine" şahitlik yaparsa; işte bu şehâdet bâtıldır. Şeyhı'l-hUm Htter-z&de, şöyle buyurmuştur:
Diyette aslolan, şahitlerin "bir yerde" veya "iki yerde" demeleri; birinin bir taraftan, diğerinin diğer taraftan görgü şahidi olmaları caizdir.
Şayet, şahitler, zamanında veya mekanında ihtilaf ederlerse; şehâdetleri kabul edilmez. Manyt'te de böyledir.
Şahitler, yaralama yerinde ihtilâf ederlerse, yine şehâdetleri bâtıl olur. MtMt'ta da böyledir.
Şahitlerin birisi: "Kılıçla Vurdu." der; diğeri de: "Taşla vurdu" der ve böylece âlette ihtilaf ederlerse; şehâdetleri kabul edilmez.
Şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdü." der; diğeri de: "Bıçakla öldürdü." derse; veya birisi "sopa ile;" diğeri de: "Taş ile öldürdü." derse; şehâdetleri kabul edilmez.
Şayet şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdüğünü, kendisi ikrar eyledi." der; diğeri de: "Bıçakla öldürdüğünü, kendisi söyledi." der; iddia sahibi de onların söylediğini doğrularsa kısas yapılır.
İM Scafa, NevftdMa'de, İmim Mnhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Şahitlerden birisi: "Kılıçla öldürdü." veya "Sopa ile öldürdü." der; diğeri de: "öldürdü; fakat ne ile öldürdüğünü bilmiyorum," derse; bu şehâdet kabul edilmez.
Istihsânda ise: "Bu, şehâdet kabul edilir; fakat, kısas değil de, diyet cezası verilir." denilmiştir. Mataiyt'te de böyledir.
İki kişi hakkında, şahitlik yapılır ve"Onlardan birisi kılıçla, diğeri sopa ile öldürdü. Fakat, sopa kimindi, bilmiyoruz." derlerse; şehâdetleri caiz olmaz.
Keza, bir adam hakkında şahitlik yaparlar ve birisi "Bir parmağmı kesti." derken; diğeri *'diğer parmağını kesti." der ve ikisi de "aynı elde olduğunu" söylerlerse; şehâdetleri caiz olmaz. Mebsât'ta da böyledir.
İki şâhid, şehâdette bulunduklarında, birisi: "Elini mafsaldan kesti.'* der; diğeri de: "Ayağını kesti." der ve her ikisi birlikte: "Yataktan kalkmadan öldü." derler; ölenin velisi de onları tasdik ederse; katile yan diyet vermesine ve onu kendi malından ödemesine hükmederim.
« Keza, bir adama karşı, iki şahit şehâdetlerinde ittifak edemezler ve biri "elini", biri: "ayağını kesti." derlerse; bir şey gerekmez. Fakat, ittifak ederlerse, Öldürene kısasla hükmedilir. Eğer velîsi, elinin ayağının kesilmesini isterse; onda hakkı olmaz. Hâvi'de de böyledir.
İki şâhid, beraberce: "Elini, mafsaldan, kasden kesti. Sonra da kasden öldürdü ve o adam bu yüzden öldü." derlerse; maktulün vârisleri, katilin önce elini keser; sonra da onu kısâsen öldürürler.
Şayet hâkim, vârislere: "öldür onu; elini kesme." derse; bu da güzel olur.
Bu, İmâm Ebft Hsnîfe (R.A.)'nin kavlidir. İmameyn ise: Hâkim, ona öldürmesini emreder; elim K^nıe hakkı yoktur." buyurmuşlardır.
İki cinayetin biri hata ile; diğeri kasden yapılsa; önceki hatâ ise, âkı leşine diyet gerekir ve öldürülür. Şayet Önceki kast, ikinci hata ise, eli kesilir; öldürdüğü için de âkılesinin diyet vermesi gerekir. Metaût Şer-hı'nde de böyledir.
îki şahit, "ölümün hata ile olduğuna" şahitlik yaparlar ve diyet hükmedilir; sonra da ölümüne şahitlik yaptıkları adam çıkıp gelirse; onun âkılesi, diyeti isterlerse, alana ödetirler; isterlerse, şahitlere ödetirler. Onlar da, sonradan velîye müracaat ederler, İn&n EM Harfe (R.A.)'ye göre velîye müracâat edemezler. tataeyı'e göre, müracaat ederler.
Bu hatâen olunca böyledir. Kftfl'de de böyledir.
Şehâdet, "katilin ikran üzerine" yapılır; sonra da o şahıs sağ olarak gelirse; bu durumda şahitlere tazminat gerekmez. Her iki hâlde develî tazminatta bulunur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, başka bir şahsın, bir yakının başım yardığını ve onun da o yüzden öldüğünü" iddia eder; iki şahit de buna şehâdette bulunurlarsa; bu şehâdetleri kabul edilir ve vurana kısas yapılır.
Keza, şahitler "ayrı şeylerle vurup, başını yardığını" söyleseler; baş yarık oldukça, hüküm farketmez.
Şayet, da'vacı "yaranın iyileştiğini" söylerse; bir şey gerekmez, li-yldat Şerfeı'nde de böyledir.
Baş yarığı çok fazla olmaz ve buna rağmen, adam ölür ve ölen adamın velîsi, iki şahit getirerek "o yüzden öldüğünü" iddia eder; şahitlerden birisi, yapılan iddia gibi şahitlik yapar; diğeri de: "o yaradan kurtulmuştu; yarası iyileşmişti." derse; caniye yine diyet cezası verilir. Ve cani, bu diyeti kendi malından öder.
Keza, Ölen adam, bir zâtın kölesi olur; onun efendisi de, "başının kasden ağır şekilde yaralandığını ve o yüzden öldüğünü" iddia ve bunu iki şahitle isbât eder; şahitlerden birisi, iddiayı aynen söyler; diğeri ise: "Yarası iyileştikten sonra öldü." derse; bu durumda hâkim, yaralama diyeti hükmeder. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam, öldürülüp geride iki oğlunu bıraktığında; onlardan birisi, "babasını, bir adamın kasden öldürdüğünü" belgeler; diğer kardeşi de "babasını, iki kişinin öldürdüğünü" isbat ederse; kısas gerekmez. Birincisi için beyyinesine karşılık olarak nısıf (= yarım) diyet lazım olur. Hizanetü'l-Mfiftra'de de böyledir.
İmim Mahtmmed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adam ölür; iki oğlu kalır ve o iki oğlundan birisi "babasını, bir adamın kasden öldürdüğünü" beyyineler; diğer kardeşi de "başka bir adamın hatâ ile öldürdüğünü" iddia ederse; hiç birine kısas lâzım olmaz. Kasden öldürüldüğünü iddia edene, üç yıl içinde, yarı diyet ödenir, hata ile öldüğünü iddia edene ise, âkılesi üzerine, üç yıla Kadar, yarı diyet ödemeleri hükmedilir. Mahıyt'te de böyledir.
Bir adam ölür ve geride iki oğlu ile, bir de kendisine vasiyet edilmiş bir kimseyi bırakır; oğulanndan birisi: "Filan adam, babamı kasden katleyledi." diye iddiada bulunur; bu hususta beyyinesi de olur; diğer kardeşi de başka belirli bir adamın öldürdüğünü iddia eder ve "onun» babasını hatâ ile öldürdüğünü" belgeler; kendisine vasiyet yapılan adam da "hatâ ile öldürüldü." diyeni tasdik ederse; onun hatâ ile öldüğüne hükmedilir. Kendisine vasiyet edilen şahıs, katilin âkı leşin d en, üç yıl içinde, üçte bir diyetini alır. Üçte bir diyet de "kasden öldürdü.'* diyene katilin kendi maundan hükmedilir.
Şayet kendisine vasiyet edilen zat, kasden öldürüldü diyeni tasdik ederse; "hatfien..." diyene, katilin âkılesi, üç seneye kadar, üçte bir diyet öderler. Katilin malından, üçte ikisi* diyetin yarısının kasden öldürüldüğünü iddia edene verilir.
Şayet kendisine vasiyet yapılan zat, her ikisini de yalanlarsa, kendisine bir şey verilmez.
ikisini de doğrulasa, yine böyledir.
Eğer: "Kasden mi öldürüldü; yoksa hatâen mi öldürüldü; bilmiyorum." derse; hakkı bâtıl olmaz. Hatta onlardan herhangi birisini tasdik , ederse; söylediğimi' ^ibi hakkını alır,
Şayet, kendisine vasiyet edilen şahsın yerinde, üçüncü bir oğlu olsaydı; cevâbın tamamı söylediğimiz gibi olurdu; ancak, bir durumda hüküm değişirdi. O da, üçüncü oğul, kasden öldürüldüğünü söyleyen şahsı tasdik ederse; onların İkisine, diyetin üçte ikisi hükmedilir. Kendine vasiyet olunan olsaydı; yarısı hükmedilirdi.
Bundan sonra, onlardan birisi için, katilin âkılesine karşı hükmediliyor; diğerine, katilin kendi malından hükmediliyor ise, bu gibi durumlarda, her biri diğerine isabet eden fazlaya ortak olamaz. Zİyidıt Şer-hı'nde de böyledir.
Bir adam öldürülüp, iki oğlu kaldığında; büyük oğul beyyine-siyle "babasını, küçük oğulun öldürdüğünü" iddia eder; küçük oğul da, beyyinesiyle, "babasını, bir yabancınm Öldürdüğünü" söylerse; büyük oğlan için, küçük oğlana yarı diyet hükmedilir. Yabancıya karşı da, küçük oğlan için, yan diyet hükmedilir.
gat k edilir
kasden olursa, kısas gerekir. Bu İmâm Ebû Hsnîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeya'e göre ise, eğer hatâ ile oldu ise, büyük oğlanın beyyinesi üzerine, küçük oğlana yarı diyet hükmedilir. Şayet kasden o'muşsa, kısas gerekir.
Şayet iki kardeş, babalarının ölümünü, birbirlerinin üzerine belgeliyorlar ise, her birine yarı diyet hükmedilir. Mîrası da yarı yarıya alırlar. Bu iki mesele de böyledir. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, ölenin üç oğlu olur ve Abdullah isimli oğlu, beyyinesiyle, "babasını Zeyd'in Öldürdüğünü" iddia eder; Zeyd isimli oğlu da, beyyinesiyle "Amr isimli oğlunun öldürdüğünü" söyler; Amrde beyyinesiyle, "Abdullah'ın öldürdüğünü" iddia ederse; işte burada bi'1-ittifak üçünün beyyinesi de kabul edilir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, şayet, kasden öldürmüş oldukları iddia ediliyorsa, malından, her birisi üçte bir, diyet alırlar.
Şayet hatâ ile ise, âküesinden, üçte birer diyet alırlar ve mirası aralarında üçte birli olarak taksim ederler. İmâmeyn'e göre de aynıdır.
Eğer, Abdullah, beyyinesiyle, "Zeydin ve Amr'in öldürdüğünü iddia ediyor ve: "İkisi, babalarını kasden (veya hatâen) öldürdüler." diyor; Zeyd ile Amr de, beyyineleriyle "Abdullah Öldürdü." diyorlar ise, hatâen öldürmüşse; diyet, âkılesine âit oluyor ve mîras, aralarında üçe bölünüyor.
Fakat, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)*ye göre Abdullah'a, onun malından kasden diyorsa, yarı diyet veriliyor. Hatâen diyorsa, yarı diyeti âkılesine âit oluyor. Zeyd ve Amr'in Abdullah'a karşı yarı diyet haklan oluyor. Eğer kasden diyorlarsa, Abdullah'ın malından alıyorlar. Şayet hatâen diyorlarsa; âküesinden, yan diyet alıyorlar. Mîrasın yansı, Abdullah'ın oluyor; yarısı ise Zeyd ile Amr'ın oluyor.
Şayet Amr, Zeyd'e karşı beyyine getirerek, "babasını öldürdüğünü.'* iddia ediyor; Zeyd'de, beyyinesiyle "Amr'ın öldürdüğünü" iddia ediyor; her ikisi de Abdullah'a karşı bir beyyine gösteremiyorlarsa; işte o zaman, Abdullah'a "Sen, buna ne diyorsun" denilir. Bu durumda, burada üç yön meydana geliyor:
Ya, Abdullah, "onlardan birinin öldürdüğünü" iddia ediyor. Veya, "birinin öldürdüğünü" iddia etmiyor ve: "onlann birisi öldürmedi." diyor.
Veyahut, iddiasında: "İkisi öldürdü.'* diyor.
Şayet onlardan belirli birisinin öldürdüğünü iddia ediyor ve "Öldüren Amr'dir." diyorsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, dörtte üçü, Amr'e diyet olarak düşüyor, işte o diyet, Abdullah ile Zeyd'in arasında, yarı yarıya taksim ediliyor.
Eğer kati kasden ise, diyet, Amr'in kendi malından almıyor. Eğer hatâen ise, Amr'in âkılesinden almıyor. Amr ile Zeyd'e dörtte bir diyet düşüyor. Ve o ölümde kasd varsa, diyet Zeydin malından alınıyor. Hatâ varsa, âkılesinden almıyor.
Mirasına gelince, yarısı Abdullah'ın; yarısı ise Amr ile Zeyd'in oluyor.
Sonra da Abdullah ile Zeyd'e düşen hisseler birleşiyor ve aralarında yarı yarıya taksim ediyorlar.
İmâmeyn'in kavline göre, Abdullah için, Amr'in üzerine eğer kasden ise diyet gerekiyor. Eğer hatâen ise, âkılesinin üzerine diyet gerekiyor. Ve Zeyd ile Abdullah arasında pay ediliyor.
Mîras da araları"-Jz yarı yarıya taksim ediliyor.
Şayet Abdullah, onlardan hiç biri hakkında*'öldürdü" demiyor ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyasına göre, Amr'in', Zeyd için dörtte bîr diyet; Zeyd'in de Amr'e dörtte bir diyet ödemesi gerekiyor. Eğer kasden olmuşsa, diyet kendi mallarından; hatâ ile olmuşsa, âkılelerinden alınıyor. Abdullah'a diyet düşmüyor.
Mîras da aralarında üç hisse olarak pay ediliyor. İmâmeyn'e göre ise, burda diyet de kısas da gerekmiyor. Mîras üçe taksim ediliyor.
Şayet Abdullah, "ikisi öldürdü" diye iddia ediyor ve: "Siz öldürdünüz." diyorsa İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, Abdullah'ın diyet Ödemesi gerekmiyor. Onlardan her birine, dörtte bir diyet gerekiyor.
Mîrasa gelince, yarısını Abdullah alıyor; yarısını ise Zeyd ile Amr alıyorlar.
İmâmeyn'in kavline gelince, her birinin beyyine ibraz etmesi gerekiyor.
Abdullah beyyine ibraz edemez ise, ona diyetten bir şey hükmedilmiyor.
Mîras ise, üçte birli taksim ediliyor. Muhıyt'te de böyledir.
Ölen zat, iki oğul ile bir de kardeş bırakmış ve onlardan her birisi, diğerini iddia ediyorsa, kardeşin beyyinesi boşunadır. Onun aleyhine hakmedilir.
Eğer, ölen şahıs geride iki oğul bırakmış ve onlardan her birisi, diğerini beyyine ile iddia ediyor; kardeş de onlardan birini doğruluyor ise, onun sözüne de iltifat edilmez. Kâfî'de de böyledir.
Şayet, kardeşi, oğullarına karşı beyyine ibraz ederek "onların babalarını, öldürmüş olduklarını" söyler ye bunu her kardeş, biri biri hakkında beyyine ibraz ettikten ve birbirlerini katillikle itham ettikten sonra, yaparsa, İmâmeyn'e göre, bu durumda kardeşin getirdiği beyyine geçerlidir ve mîras onun olur.
Eğer kati kasden olmuş ise, oğullar öldürülürler. Şayet hatâen olmuş ise, ikisinin de âkılelerinden diyet alınır.
Bu hususta, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavli yoktur. Uygun olanı, ona göre, kardeşinin beyyinesinin kabul edilmemesidir; Ve mirasın, iki kardeş arasında taksim edilmesi ile herbirine, yan diyetin icabetmesidir.
Şayet ölen zat, üç oğul terkeder ve onlardan ikisi, üçüncüye karşı, beyyine ibraz ederek "babalarını, onun öldürdüğünü" iddia ederler; o oğul da beyyinesiyle, "babasını, bir yabancının öldürdüğünü" söylerse; İmâmeyn'e göre, iki oğulun beyyinesi evlâdır; üçüncü oğul eğer kati kasden olmuşsa kısas edilir; hatâen olmuşsa, âkılesinin diyet vermeleri gerekir.
Aleyhine şahitlik yapılan oğul, vâris de olamaz.
Mîras, da'vacı olan iki kardeş arasında, yan yarıya taksim edilir.
Fakat, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o ikisinin beyyinesi, üçüncüye tercih edilmez. Eğer kati kasden ise, diyetin üçte ikisini, üçüncü oğulun kendi malından ödemesine hüküm verilir.
Şayet, kati, hatâen olmuşsa; mîras âkilesine aittir. Yabancıya, üçte bir diyet düşer; mîras aralarında üçe bölünür.
Bir adam, öldürülür ve geride üç oğlunu terk eder; en büyük oğul, ortanca oğlanın "babasını öldürdüğünü'* beyyînesiyle iddia eder; ortanca oğul da beyyinesiyle, "küçük oğulun, babasını öldürdüğünü" iddia eder; en küçüğü de "bir yabancının öldürdüğünü" beyyinesiyle söylerse; bu durumda, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsına göre, her beyyi-ne sahibinin, üçte bir diyet Ödemesi gerekir.
Mîras da aralarında üçe bölünür.
Fakat, İmâmeyn'e göre, büyüğe karşı ortanca oğul, yarı diyet öder; ortancaya karşı da, küçük oğul yarı diyet öder.
Küçüğe gelince, o yabancıdan diyet alamaz.
Mîras ise, büyükle ortanca arasında yarı yarıya taksim edilir. Küçüğe mîras yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
îki kişinin her biri, bir şahıs hakkında ikrarda bulunarak "onu filan öldürdü", derler; velisi de: "Siz öldürdünüz." Der; birinin üzerine, "o öldürdü." diyen şahitler bulunur; başka şahitler de "diğeri öldürdü." diye şahitlik ederler; velî de: "îkisi öldürdü." derse; bu durumda hepsinin şehâdeti de bâtıl olur. Hidâye'de de böyledir.
Bişr'in Nevâdıri'nde, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, diğerine: "Senin velîni, kasden ben öldürdüm." der; o da, onu doğrular; sonra da başka birisi gelerek: "Onu, kasden ben öldürdüm." derse; onu, o öldürmüş olur.
Eğer o öyle söylerken, birinci adam: "Sen, onu yalnız öldürdün.'* der ve sonra bir başkası gelerek, oda: "Hayır, ben onu, yalnız başıma kasden öldürdüm." der; ölenin velîsi de onu doğrularsa; ona diyet gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerini hatâ ile öldürdüğünü ikrar eder; ölenin velîsi de, "onu kasden öldürdüğünü" söylerse; istihsanen, onun malından diyet gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
Bundan sonra, velî onu doğrular ve katile: "Onu kasden sen öldürdün." derse; o katilin diyet Ödemesi gerekir.
Şayet katil, kasden öldürdüğünü ikrar ederken, velî: "Hatâen öldurdun." derse; ölenin vârislerine bir şey gerekmez, tstihsanen böyledir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, iki adama karşı, iddiada bulunarak "Bir yakınını, onların kasden ve demirle öldürdüğünü" söyler; onlardan birisi de, "onu, kasden kendisinin öldürdüğünü" ikrar eder; iki şahit de "diğerinin, yalnız başına kasen öldürdüğüne" şehâdette bulunurlarsa bu şehâdetleri kabul edilmez. O şahsı ikrar eden öldürmüş olur.
Eğer kati, hatâ ise, ikrar eden, yarı diyet öder. Aleyhine şahitlik yapılan şahsa bir şey gerekmez. Ziyâdât Şerhi'nde de böyledir.
Da'vâlüardan birisi, "kendisinin, yalnız başına ve kasden öldürdüğünü" ikrar eder; diğeri de katli inkar eder; da'vâcmın da bey-yinesi olmaz ise, onu ikrar eden'öldürmüş olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, iki adamı da'va ettiğinde; onlardan birisi, "hatâ ile; diğeri de "kasd ile öldürdüklerini" ikrar ederlerse; her ikisine de diyet gerekir. Hizânelü'l-Müfön'de de böyledir.
Ziyidât'ta İmâm Ebû Yüsnf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, "iki kişinin bir yakınını kasdi olarak, keskin bir demirle öldürdüklerini" iddia ederse, onlar için kısas gerekir.
Onlardan birisi: 'Doğru söyledin." der de; diğeri: "Ben, hatâ ile, sopamla vurmuştum." derse; bu durumda, ikisinin malından velîye diyet vermeleri ve bunu üç sene içinde ödemeleri gerekir.
Bu mes'ele istihsânda böylece zikredilmiştir.
Bu durumda veK, "hatâen olduğunu" söyler; onlar da, "bunun doğruluğunu" ikrar ederlerse; bir şeyle hükmedilmezler.
Bu durumda, sadece velî, "hatâ olduğuna" iddia ederse, daha önceki gibi diyet lâzım olur.
Şayet velî, ikisine karşı da "Hatâen oldu." der de, onlardan birisi "kasden olduğunu"; diğeri de "hatâen olduğunu" ikrar ederlerse; cevap, ikisinin de hatâ olduğunu iddia ettikleri zaman verilen cevap gibidir. Mnmyt'te de böyledir.
Velî, "ikisinin"de kasden Öldürdüğünü" iddia eder; onlardan birisi de: "Ben, kasden öldürdüm.'* der; diğeri ise, kasdı inkâr eder ve "asla öldürmediğini" söylerse; ikrar eden, kısâsen öldürülür.
Şayet bu durumda, da'vacı "ölümün hatâ ile olduğunu*' iddia ederse, bir şey gerekmez. Ziyâdat Şerhı'nde de böyledir.
Şayet bir adam, diğerine: "ben ve filan, senin, yakınını, kasden öldürdük." der; o filan da: "Hataen öldürdük." der; velî ise; ikrar edene: "Sen, kasden öldürdüm." derse; işte bu-takdirde, velînin, onu kısesen öldürme hakkı vardır.
Şayet velî, bu durumda da, hatâ olduğunu iddia ediyorsa; bir şey gerekmez. Mubıyt'te de böyledir.
Eğer onlardan birisi: "Ben, onun elini kasden kestim; filan da, ayağını kasden kesti." der ve "o yüzden de öldüğünü söyler; velîsi de: "Hayır, elini de, ayağını da kasden sen kestin." der; diğer adam da ortaklığı kabul etmez ise, bu durumda velî, ikrar eden şahsı kısâsen katleder.
Şayet velî: "Elini, kasden sen kestin; fakat ayağını kimkesti bilmiyorum.** derse: adam öldürmez. Ancak, şüphe giderse, o zaman kısâsen öldürülür.
Şöyle ki: "Ben düşündüm; ayağını filan kesti." derse; o zaman ikrar eden kısâsen öldürülür.
Hatta hâkim, ibhama karşı, onun hakkının butlanına karar vermiş olsa; sonra onu düşününce, hakkı geri avdet etmez. (= dönmez). Ziyâdat Şerhi'da da böyledir.
Bir adam, iki eli kesik olarak öldürüldüğünde, onun velîsi: "Onun sağ elini, kasden filân kesti; sol elini de kasden filan kesti:*' diye iddia eder ve "o yüzden öldüğünü" söyler; sol elini kesti dediği, adam da: "Ben, sol elini kasden kestim; hasseten ondan öldü.*' derse; diğeri onu inkâr etse bile; o ikrar eden şahıs Öldürülür.
Şayet velî: "Onun sol elini filan kasden kesti; fakat sağ elini kimin kestiğini bilmiyorum ." der; da'vâlı da: "Sol elini ben kasden kestim. Ve o yüzden öldü." derse; ikrar edene bir şey gerekmez.
Eğer velî: "Filan sağ elini kasden kesti; filan da sol elini kasden kesti." der; sol elini kesti diye iddia eylediği adam da: "Ben, sol elini kasden kestim; fakat, sağ elini kimin kestiğini bilmiyorum. Ancak, bildiğim; onun sağ elinin kesilmesi sebebiyle ölmesidir.*' derse; ona tam değil; yarı diyet gerekir.
Bu istihsânen böyledir. Kıyasda ise, diyet olarak bir şey lâzım olmaz. Mphıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [24]
Konular
- 2- KİSÂSEN ÖLDÜRÜLECEK VE ÖLDÜRMEYECEK OLAN KİMSELER
- 3- KISAS HAKKI KİME AİTTİR?
- 4- KISAS FÎ'L-ETRÂF (= NEFSİN HARİCİNDE, UZUVLARDA KISAS)
- El Kesmek
- Deri Vekil
- Tokat Vurmak
- Gözde Kısas
- Kulak Kesmek
- Burun Kesmek
- Dudak Kesmek
- Dil Kesmek
- Dişte Kısas
- Elde Kısas
- Parmaklarda Kısas
- Ayaklarda Kısas
- 5- KATL HAKKINDA ŞEHÂDET VE İKRAR; KATİLİN DAVACI VEYA CİNAYET SAHİBİNİ TASDİKİ YAHUT TEKZİBİ
- 6- KATİLDEN DOLAYI SULH VE AF VE BU HUSUSLARDA ŞEHÂDET
- 7- ÖLÜM HÂLİNDE NEYE İTİBAR EDİLECEĞİ
- 8- DİYETLER
- Dilin Diyeti
- Elin Diyeti
- Baş Yarma
- 9- CİNAYETİ EMRETMEK VE SABİLERLE İLGİLİ MES'ELELER
- 10- CENÎN (= ANA KARNINDAKİ BEBEK)
- 11- YOL ÜZERİNE DUVAR, HELA VE BENZERİ ŞEYLER YAPILMASINDAN DOLAYI MEYDANA GELEN CİNAYETLER
- 12- HAYVANLARIN İŞLEDİĞİ VEYA HAYVANLARA KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER
- 13- KÖLELERİN CİNAYETLERİ
- 1- Kölenin Cinayeti Ve Efendisinin Onun Fidyesini Verip Vermemekte Muhayyer Olması
- 14- KÖLELERE KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER
- 15- KASÂME (= YEMİNLEŞME)