3- KISAS HAKKI KİME AİTTİR?
Öldürülen, küçük bir oğulun kısas hakkını, babası alır. Nefsin haricinde olanı da (diyeti de) baba alır.
Allah'ın ferâiz üzerine mîras hakkına sahip kıldığı kimseler, kısas hakkına da sahiptirler.
Buna, karı ve koca da dâhildirler.
Diyet de böyledir.
Bazı vârisler, kısas hakkından istifâde edemezler. Büyük yaşta oldukları hâlde, cem olsalar da, onlar için ve onlardan, biri için kısastan istifade etme ve onu yeme hakkı yoktur. Fetâvlyi KfcUhftn'da da böyledir.
Kısasa, maktul (= öldürülen) hak sahibidir.
Sonra, geride bıraktığı vârisleri hak sahibidir. HMâye'de de böyledir.
Bir adam, kasden birini öldürdüğünde; ölenin bir velisi bulunursa; işte, onun, (yani veliyy-i kısasın) hâkimin hükmü ile, kısâsen katili öldürme hakkı vardır. Hâkimin hükmü olmasa da, buna hakkı vardır. Katil, kılıçla öldürülür.
Boynunun haricinden, kıhçsız öldürmekten menedih'r. Şayet öldürmeyi kasdederse, bundan hazer eder. Şayet, Öldürürse, ta'zir olunur. Ancak, ona tazminat gerekmez. Onu öldürmekle, hakkini almış olur. Mıfayt'te de böyledir.
Bir matuh (= bunak) öldürüldüğü zaman; onun babası,kısâsen öldürme hakkına sahihtir. Bu durumda baba, sulh (= anlaşma) da yapabilir. Fakat, katili affedemez.
Bir matuhun eli, kasden kesildiği zaman da böyledir. Vasî de, bütün haklar bakımından baba makamındadır. Ancak, vâsi öldüreni, kısâsen öldüremez. Sulh (= anlaşma) yapatylir ve uzuvları hakkında kısas talebinde bulunabilir. Sabî de bunak gibidir. Hâkim de, sahih rivayete göre baba yerindedir. Hidâye'de de böyledir.
Kısas hakkında icma vardır. Eğer vârislerin hepsi küçük olurlar ve öldürülen çocuğun büyük bir kardeşi de olursa; o, velayet hakkına sahip olmaz. Mnhıyt'te de böyledir.
Kısas, küçükle büyük arasında olursa; o zaman İmâm Ebû Hanıfe (R.A.)'ye göre, büyüğün kısas isteme hakkı vardır.
İmlmeyn'e göre ise, buna hakkı yoktur. Ancak, babalan birse, o zaman kısas isteye bilir.
Bu ihtilaf: Büyük ortak bunak olduğu veya mecnun olduğu zaman; kardeş de olsa böyledir.
Keza, İm&m EbÛ Hanife (R.A.)'ye göre, hükümdarın da kısas isteme hakkı vardır.
İm im ey n, büyükleri varsa buna muhâlifdir.
Şayet hepsi de küçük iseler "hükümdar, o hakkı isteyebilir." denilmiştir.
Keza, "Onların hepsi veya birisi buluğa erişene kadar bekletir", diyenler de olmuştur. SerahsTnin Muhıyt'nde de böyledir.
Bir adam öldürülür; onun bir velisi de olmazsa; sultan kısas isteyebilir.
Hâkim de böyledir. Muhtar Şerhi İhtiyar*da da böyledir.
Bir köle, kasden öldürüldüğünde, kısas hakkı efendisinindir. Mü-bedder, müdebbere ve ümm-ü veled de köle yerindedirler. Serahrf'nin Mn-hıyt'nde de böyledir.
Bir adamın iki kölesinden birisi, diğerini kasden öldürse; bu durumda efendi, katilden kısas hakkını ister. Mohiyt'te de böyledir.
Mebsût'ta şöyle denilmiştir.
Bir küçükle, bir büyüğün, ortak köleleri öldüriilürse; büyük, küçük de buluğa erişine kadar kısas isteyemez.
Bu, bi'1-icrha böyledir. Hidâye Şerhi Aynî'de de böyledir.
tki kişi veya üç kişi, bir köleye ortak bulunduklarında; onun velayeti, birine değil, hepsine aittir. Şayet onlardan birisi, katili afeder-se; o zaman kısas, diyete dönüşür ve o kölenin kıymetine göre hür hakkında olan diyet gibi diyet alırlar. Felâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Bir kölenin eli, bir başkası tarafından kesilir; efendisi de onu azâd eder; ve bir köle o yara yüzünden ölür; başka da vârisi bulunmazsa; efendisi, onun katiline kısas uygulatır.
Şayet, o kölenin, efendisinin haricinde vârisi varsı; o zaman, efendisinin kısas hakkı yoktur. Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir. Kâfi'de de böyledir.
Hisara'in Nevadirin'de İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir.
Bir adam, diğer bir adamı öldürür; bir başka adam da gelerek, "onun, kendi kölesi olduğunu" iddia edip, beyyine ve şahid getirerek, "onun, kendi kölesi olduğunu ve onu azâd eylediğini" isbat ederse; şayet onun vârisi varsa ve katil kasden öldürülmüşse kısas hakkı vârisinin olur.
Hatâen öldürülmüşse, diyeti de vârisine hükmedilir.
Şayet vârisi yoksa; kasıd da olsa, hata da olsa, efendisine dİ-yet hükmedilir. Diyeti ise, o kölenin kıymetinin karşılığıdır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir mükâtep kasden öldürülür; efendisinden başka vârise de bulunmaz ve ödenecek borç da bırakırsa; İmâr. Ebû Hıaîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'a göre, bu durumda kısas hakkı efendisine aittir.
Hem borç, hemde vârisi kalırsa, bu durumda efendiye kısas hakkı yoktur. Eğer, hem vârisi, hem de efendisi bulunur; o kölenin efendisine ödeyecek kitabet borcu da olmazsa; kısas hakkı hür olan vârise aittir. Onun kısas hakki, bi'1-icma vardır.
"Efendinin de kısas hakkı vardır." denilmiştir. Hidâye'de de böyledir.
Muntekâ'da "Bir kısmı azâd edilmiş bir köle öldüriilürse; kısas gerekmez.'* denilmiştir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Bir mükâtep, kölesini öldürse diyet gerekmez. Mükâtebin kölesi öldürülse, onun hakkında da kısas gerekmez. Kasden oğlunu öldüren bir kimseye de kısas gerekmez.
Keza, izinli bir köle,kasden öldürülür; bu kölenin de borcu bulunursa; kısas gerekmez.
Keza, onun diyetine alacaklısı ile efendisi ortak olurlar. Seraha'nin Muhıyt'nde de böyledir.
Rehin olan köle öldürülse; rehin bırakanla bırakılan bir araya gelene kadar kısas gerekmez. HMâye'de de böyledir.
tkisi birleşince, kısas hakkını rehin bırakan şahıs alır. Fetâvâyi Kâ-«tîhân'da da böyledir.
İcâre olan bir köle öldürülse; kısas hakkı icara verene aittir. CeTheretfi'n-Neyyire'de de böyledir.
Satılmış, fakat teslim edilmemişJöir köle kasden Öldürülmüş olursa; müşteri muhayyerdir: îster reddeder; isterse, (onun kısas bedelini alamaz ancak) kısas yaptırır.
Ancak müşteri, o kölenin bedelini satıcıya vermişse, o takdirde, diyetini alır. Muhıyl'te de böyledir.
Şayet müşteri, ahş-verişi bozarsa; kısas hakkı satıcının olur. Bu, İmâm Ebû Htnîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise; Eğer, müşteri satışa izin verirse bu böyledir. Şayet satışı feshederse, satıcıya kısas değil, diyet gerekir.
İmâm Mahımmed (R.A.) ise: "Her iki hâlde de diyet gerekir." demiştir. TebyıVde de böyledir.
Satılan bir köle, müşterinin yanında öldürülürse; bu durumda müşteri muhayyerdir: Eğer satıcı parasını teslim almışsa, kısas hakkı onundur; almamış olsa, yine böyledir. Eğer satıcı muhayyer olursa; katili takip eder; ister, Öldürür; isterse, kölenin kıymetini alıp satın alan şahsa verir. ŞerttaFnin Muhıyt'nde de böyledir.
Tazminattan sonra, müşterinin kısas hakkı kalmaz. Fetâvayi Kidl-hân'da da böyledir.
Gasbedilmiş bir köle, gasıbın yanında kasden öldürülünce; asıl sahibi, dilerse, katili kisâsen öldürür; dilerse gâsıba, onu tazmin ettirir. Eğer, onun kıymetini alırsa; sonra da gâsıp katile müracaat ederek, kıymetini ödetir. Katile kısas yaptıramaz.
Köle hizmetinde bulunan ve kendine vasiyet edilen de böyledir. Hizmete verenle, alan bir araya gelirler Ve hizmet sahibi, kısasa razı olmazsa; kıymetini tazmin gerekir ve bir köle satın alarak, öncekinin yerine verir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir adam, kölesini bir şahsa vasiyet ettiğinde; kendisine vasiyet edilen adam, onu kabÛI edip, almadan önce, bu köle kasden öldürülür; kendisine vasiyet edilen zat da, geride vâris bırakarak ölür; o vârisler de, vasiyet edilen kölenin vasiyetten önce mi yoksa sonra mı, Öldürüldüğünü bilmeseler; bu durumda, hiç birisinin kısas isteme hakkı olmaz.
Şayet ittifak ederler ve: "Vasiyet eden, önce öldü. Sonra da köle öldü." derlerse; yine kısas hakkına sahip olamazlar. Sonra da, kendisine vasiyet edilen şahsın, onu kabul edip etmediğine bakılar. Eğer, ka-bûl etmişse, katil o kölenin kıymetini, kendisine vasiyyet edilen şâhsın vârislerine verir.
Şayet reddeylemişse, o takdirde, katil, o kölenin bedelini vârislerine verir. Fetâviyi Kadfhan'da da böyledir.
îki adam, bir adamı öldürdüklerinde, ölenin velisi, onlardan birisini affetse; ikincisini kisâsen öldürebilir.
Şayet, bir adam iki adamı öldürdüğünde; öldürülenlerin birisinin velîsi affetse; diğerinin velîsi onu kisâsen Öldürebilir. Fefâviyi Kfcdi-hln'da da böyledir.
En doğrusunu ancak Allahu Teâlâ bilir. [10]
Allah'ın ferâiz üzerine mîras hakkına sahip kıldığı kimseler, kısas hakkına da sahiptirler.
Buna, karı ve koca da dâhildirler.
Diyet de böyledir.
Bazı vârisler, kısas hakkından istifâde edemezler. Büyük yaşta oldukları hâlde, cem olsalar da, onlar için ve onlardan, biri için kısastan istifade etme ve onu yeme hakkı yoktur. Fetâvlyi KfcUhftn'da da böyledir.
Kısasa, maktul (= öldürülen) hak sahibidir.
Sonra, geride bıraktığı vârisleri hak sahibidir. HMâye'de de böyledir.
Bir adam, kasden birini öldürdüğünde; ölenin bir velisi bulunursa; işte, onun, (yani veliyy-i kısasın) hâkimin hükmü ile, kısâsen katili öldürme hakkı vardır. Hâkimin hükmü olmasa da, buna hakkı vardır. Katil, kılıçla öldürülür.
Boynunun haricinden, kıhçsız öldürmekten menedih'r. Şayet öldürmeyi kasdederse, bundan hazer eder. Şayet, Öldürürse, ta'zir olunur. Ancak, ona tazminat gerekmez. Onu öldürmekle, hakkini almış olur. Mıfayt'te de böyledir.
Bir matuh (= bunak) öldürüldüğü zaman; onun babası,kısâsen öldürme hakkına sahihtir. Bu durumda baba, sulh (= anlaşma) da yapabilir. Fakat, katili affedemez.
Bir matuhun eli, kasden kesildiği zaman da böyledir. Vasî de, bütün haklar bakımından baba makamındadır. Ancak, vâsi öldüreni, kısâsen öldüremez. Sulh (= anlaşma) yapatylir ve uzuvları hakkında kısas talebinde bulunabilir. Sabî de bunak gibidir. Hâkim de, sahih rivayete göre baba yerindedir. Hidâye'de de böyledir.
Kısas hakkında icma vardır. Eğer vârislerin hepsi küçük olurlar ve öldürülen çocuğun büyük bir kardeşi de olursa; o, velayet hakkına sahip olmaz. Mnhıyt'te de böyledir.
Kısas, küçükle büyük arasında olursa; o zaman İmâm Ebû Hanıfe (R.A.)'ye göre, büyüğün kısas isteme hakkı vardır.
İmlmeyn'e göre ise, buna hakkı yoktur. Ancak, babalan birse, o zaman kısas isteye bilir.
Bu ihtilaf: Büyük ortak bunak olduğu veya mecnun olduğu zaman; kardeş de olsa böyledir.
Keza, İm&m EbÛ Hanife (R.A.)'ye göre, hükümdarın da kısas isteme hakkı vardır.
İm im ey n, büyükleri varsa buna muhâlifdir.
Şayet hepsi de küçük iseler "hükümdar, o hakkı isteyebilir." denilmiştir.
Keza, "Onların hepsi veya birisi buluğa erişene kadar bekletir", diyenler de olmuştur. SerahsTnin Muhıyt'nde de böyledir.
Bir adam öldürülür; onun bir velisi de olmazsa; sultan kısas isteyebilir.
Hâkim de böyledir. Muhtar Şerhi İhtiyar*da da böyledir.
Bir köle, kasden öldürüldüğünde, kısas hakkı efendisinindir. Mü-bedder, müdebbere ve ümm-ü veled de köle yerindedirler. Serahrf'nin Mn-hıyt'nde de böyledir.
Bir adamın iki kölesinden birisi, diğerini kasden öldürse; bu durumda efendi, katilden kısas hakkını ister. Mohiyt'te de böyledir.
Mebsût'ta şöyle denilmiştir.
Bir küçükle, bir büyüğün, ortak köleleri öldüriilürse; büyük, küçük de buluğa erişine kadar kısas isteyemez.
Bu, bi'1-icrha böyledir. Hidâye Şerhi Aynî'de de böyledir.
tki kişi veya üç kişi, bir köleye ortak bulunduklarında; onun velayeti, birine değil, hepsine aittir. Şayet onlardan birisi, katili afeder-se; o zaman kısas, diyete dönüşür ve o kölenin kıymetine göre hür hakkında olan diyet gibi diyet alırlar. Felâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Bir kölenin eli, bir başkası tarafından kesilir; efendisi de onu azâd eder; ve bir köle o yara yüzünden ölür; başka da vârisi bulunmazsa; efendisi, onun katiline kısas uygulatır.
Şayet, o kölenin, efendisinin haricinde vârisi varsı; o zaman, efendisinin kısas hakkı yoktur. Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir. Kâfi'de de böyledir.
Hisara'in Nevadirin'de İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir.
Bir adam, diğer bir adamı öldürür; bir başka adam da gelerek, "onun, kendi kölesi olduğunu" iddia edip, beyyine ve şahid getirerek, "onun, kendi kölesi olduğunu ve onu azâd eylediğini" isbat ederse; şayet onun vârisi varsa ve katil kasden öldürülmüşse kısas hakkı vârisinin olur.
Hatâen öldürülmüşse, diyeti de vârisine hükmedilir.
Şayet vârisi yoksa; kasıd da olsa, hata da olsa, efendisine dİ-yet hükmedilir. Diyeti ise, o kölenin kıymetinin karşılığıdır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir mükâtep kasden öldürülür; efendisinden başka vârise de bulunmaz ve ödenecek borç da bırakırsa; İmâr. Ebû Hıaîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'a göre, bu durumda kısas hakkı efendisine aittir.
Hem borç, hemde vârisi kalırsa, bu durumda efendiye kısas hakkı yoktur. Eğer, hem vârisi, hem de efendisi bulunur; o kölenin efendisine ödeyecek kitabet borcu da olmazsa; kısas hakkı hür olan vârise aittir. Onun kısas hakki, bi'1-icma vardır.
"Efendinin de kısas hakkı vardır." denilmiştir. Hidâye'de de böyledir.
Muntekâ'da "Bir kısmı azâd edilmiş bir köle öldüriilürse; kısas gerekmez.'* denilmiştir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.
Bir mükâtep, kölesini öldürse diyet gerekmez. Mükâtebin kölesi öldürülse, onun hakkında da kısas gerekmez. Kasden oğlunu öldüren bir kimseye de kısas gerekmez.
Keza, izinli bir köle,kasden öldürülür; bu kölenin de borcu bulunursa; kısas gerekmez.
Keza, onun diyetine alacaklısı ile efendisi ortak olurlar. Seraha'nin Muhıyt'nde de böyledir.
Rehin olan köle öldürülse; rehin bırakanla bırakılan bir araya gelene kadar kısas gerekmez. HMâye'de de böyledir.
tkisi birleşince, kısas hakkını rehin bırakan şahıs alır. Fetâvâyi Kâ-«tîhân'da da böyledir.
İcâre olan bir köle öldürülse; kısas hakkı icara verene aittir. CeTheretfi'n-Neyyire'de de böyledir.
Satılmış, fakat teslim edilmemişJöir köle kasden Öldürülmüş olursa; müşteri muhayyerdir: îster reddeder; isterse, (onun kısas bedelini alamaz ancak) kısas yaptırır.
Ancak müşteri, o kölenin bedelini satıcıya vermişse, o takdirde, diyetini alır. Muhıyl'te de böyledir.
Şayet müşteri, ahş-verişi bozarsa; kısas hakkı satıcının olur. Bu, İmâm Ebû Htnîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise; Eğer, müşteri satışa izin verirse bu böyledir. Şayet satışı feshederse, satıcıya kısas değil, diyet gerekir.
İmâm Mahımmed (R.A.) ise: "Her iki hâlde de diyet gerekir." demiştir. TebyıVde de böyledir.
Satılan bir köle, müşterinin yanında öldürülürse; bu durumda müşteri muhayyerdir: Eğer satıcı parasını teslim almışsa, kısas hakkı onundur; almamış olsa, yine böyledir. Eğer satıcı muhayyer olursa; katili takip eder; ister, Öldürür; isterse, kölenin kıymetini alıp satın alan şahsa verir. ŞerttaFnin Muhıyt'nde de böyledir.
Tazminattan sonra, müşterinin kısas hakkı kalmaz. Fetâvayi Kidl-hân'da da böyledir.
Gasbedilmiş bir köle, gasıbın yanında kasden öldürülünce; asıl sahibi, dilerse, katili kisâsen öldürür; dilerse gâsıba, onu tazmin ettirir. Eğer, onun kıymetini alırsa; sonra da gâsıp katile müracaat ederek, kıymetini ödetir. Katile kısas yaptıramaz.
Köle hizmetinde bulunan ve kendine vasiyet edilen de böyledir. Hizmete verenle, alan bir araya gelirler Ve hizmet sahibi, kısasa razı olmazsa; kıymetini tazmin gerekir ve bir köle satın alarak, öncekinin yerine verir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir adam, kölesini bir şahsa vasiyet ettiğinde; kendisine vasiyet edilen adam, onu kabÛI edip, almadan önce, bu köle kasden öldürülür; kendisine vasiyet edilen zat da, geride vâris bırakarak ölür; o vârisler de, vasiyet edilen kölenin vasiyetten önce mi yoksa sonra mı, Öldürüldüğünü bilmeseler; bu durumda, hiç birisinin kısas isteme hakkı olmaz.
Şayet ittifak ederler ve: "Vasiyet eden, önce öldü. Sonra da köle öldü." derlerse; yine kısas hakkına sahip olamazlar. Sonra da, kendisine vasiyet edilen şahsın, onu kabul edip etmediğine bakılar. Eğer, ka-bûl etmişse, katil o kölenin kıymetini, kendisine vasiyyet edilen şâhsın vârislerine verir.
Şayet reddeylemişse, o takdirde, katil, o kölenin bedelini vârislerine verir. Fetâviyi Kadfhan'da da böyledir.
îki adam, bir adamı öldürdüklerinde, ölenin velisi, onlardan birisini affetse; ikincisini kisâsen öldürebilir.
Şayet, bir adam iki adamı öldürdüğünde; öldürülenlerin birisinin velîsi affetse; diğerinin velîsi onu kisâsen Öldürebilir. Fefâviyi Kfcdi-hln'da da böyledir.
En doğrusunu ancak Allahu Teâlâ bilir. [10]
Konular
- Küfrü Telkin Etmek:
- Kâfirlere Benzemek
- 10- BAĞÎLER [152]
- KİTÂBÜ'L-CİNÂYÂT
- (CİNAYETLER VE SUÇLAR)
- 1- CİNAYETİN TA'RİFİ, ÇEŞİTLERİ ?VE HÜKÜMLERİ
- Cinayet Ne Demektir?
- Haksız Yere Adam Öldürmenin (= Katlin) Nevileri:
- 1-) Amden Katl
- Âlât-ı Câriha:
- 2-) Şibh-i Amd:
- 3- Hatâen Katl:
- 4-) Hatâ Mecrasına Câri Kati:
- 5-) Tesebbüben Katl (= Ölüme Sebep Olmak)
- 2- KİSÂSEN ÖLDÜRÜLECEK VE ÖLDÜRMEYECEK OLAN KİMSELER
- 3- KISAS HAKKI KİME AİTTİR?
- 4- KISAS FÎ'L-ETRÂF (= NEFSİN HARİCİNDE, UZUVLARDA KISAS)
- El Kesmek
- Deri Vekil
- Tokat Vurmak
- Gözde Kısas
- Kulak Kesmek
- Burun Kesmek
- Dudak Kesmek
- Dil Kesmek
- Dişte Kısas
- Elde Kısas
- Parmaklarda Kısas
- Ayaklarda Kısas
- 5- KATL HAKKINDA ŞEHÂDET VE İKRAR; KATİLİN DAVACI VEYA CİNAYET SAHİBİNİ TASDİKİ YAHUT TEKZİBİ