3- İCÂRE AKDİNİN VAKİ OLDUĞU VAKİTLER

Belirli müddet üzerine yapılan akid ( = sözleşme) sahihdir. İster, o müddet bir gün gibi kısa olsun; isterse bir yıl gibi uzun olsun farketmez. Muzmerât'ta da böyledir.

Müddetin ne zaman başladığı hususunda, bir vakit belirlenmişse, ona itibar edilir.

Eğer, böyle bir vakit belirlenmemişse bu durumda, başlangıç o şeyin icarlandığı zamandan ibarettir. Kâfi'de de böyledir.

Bir adam, evini, bir aylığına muharrem ayında icara verdikten sonra, başka birine, safer ayına icara verirse, akid muharrem ayı hakkında geçerli olur. Çünkü o, Önce, bu evi muharrem ayında kiraya tutana vermiştir. O ay çıkıncada, evi safer ayı için icarlayana teslim eder. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, evini bir ay veya belirli birkaç aylığına icara verir, sözleşme de ayn evvelinde yapılırsa, ihtilafsız, icar, ayın hilal vaktinden itibaren başlar. Hatta ay, bir gün noksan olsa, icar tam alınır. Ayın bazı günleri geçmiş olsa, bi'Mcma otuz gün, bir ay sayılır.

Ayların icarına gelince, işte onda iki rivayet vardır: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den gelen rivayete göre, bütün ayların günlerine itibar edilir. Diğer bir rivayette ise, içinde bulunduğu ayın tekmiliyle, kalan aylarda hilala itibar edilir. Bedâi'Me de böyledir.

Şayet icare, her ay üzerine, —ayın ortasında vaki olmuşsa, o ayın son gününe itibar edilir; ondan sonra da —hilafsız— aylar devam eder. Muhiytte de böyledir.

Eğer, başlı başına, bir senelik icare ayın başında yapılmışsa, bu durumda on iki kamerî aya itibar edilir.

Eğer ay başı değilse, sene üçyüz altmış gün olarak kabul edilir.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir.

Bu, aynı zamanda İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un da kavlidir.

îmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise: "O ayın günlerine, kalan onbir ayında hilallerine itibar edilir.

Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan da rivayet olunmuştur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, evmi aylığı bir dirheme icara verirse, bu akid bir ay için geçerli olur. Diğer aylarda fasiddir. Birinci ay tamam olunca, taraflar­dan herhangi birisi icareyi bozabilir. Zira sahih akid tamam olmuştur.

Şayet bütün ayların adını söylerse, bu caizdir. Zahirü'r-rivaye'ye göre, taraflardan herbiri, giren ayın gece ve gündüzünde muhayyer­dirler; Fetva da zahirü'r-rivayeye göredir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Şayet, taraflardan birisi, bu icareyi ayın içinde feshederse, bu fesh geçerli olmaz.

"Geçerli olur." diyenlerde olmuştur.

Ebû Nasr Muhammed: "Şayet, ayın içinde feshedilirse, bu fesh, ayın başında geçerli olur; hilâl görülünce şüphe kalmaz." demiştir.

Eğer iki veya üç aylığını Önceden verirse, ücreti verilen aylar çıkana kadar, her iki taraf da icareyi feshedemezler. Tebyîn'de de böyledir.
Mucir (= icara veren) ve müste'cir ( = icarlayan)'dan her hangi birisi, diğeri olmadan icarı feshederse, bi'1-icma, bu fesh sahih olmaz. SerahsTnin Muhıytı'nde de böyledir.  
Bir adam, diğerine: "Şu evi, her aylığı bir dirheme bir seneliğine sana icara verdim." derse, bu bi'1-icma caiz olur. Zira, müddet ve ücret belirlidir. Özürsüz olarak, sene tamam olmadan bu icareyi taraflardan hiç biri feshedemez. (bozamaz) Bedâi"de de böyledir.

Bir adam, bir evi, bir seneliği on dirheme icarlasa, bu sahih olur. Çünkü, her ne kadar, aylığını belirtmedi ise de, müddetin ücreti bellidir. Kâfî'de de böyledir.

Bir adam, diğer bir adamı, şu işi yaptırmak üzere, bir günlüğüne icarladığında   alimler:   Şayet   örf,   güneşin   doğumundan   batımına kadarsa, işte o, o zamana kadar çalışır. Eğer örf güneşin doğumundan ikindiye kadar çalışmaksa, işte o, o kadar çalışır. Her ikisi de örfse, o günkü sözlerine itibar olunur. Onlar ya, "akşama kadar." derler veya "ikindiye kadar" diye anlaşırlar.)" demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Evde ücretle çalışacak şahıs, şafakta kalkıp, ışığı yakar. Şayet oruç tutulacaksa, sahur yemeğini getirir. Abdest suyunu hazırlar. Kış ise, sabah ve akşam ocağı yakar. Efendi uyuyana kadar ayaklarını ve bedenini  ovarlar ve bu gibi işleri yapar.  Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir adam, birgün binmek için, bir hayvan icarladığında, ona fecrin doğuşundan, güneşin batışına kadar biner.
Geceliğine kiralarsa, güneşin batımından, fecrin tulûuna kadar biner; fecrin tulûunda geri verir. Hızânetü-1-Müftm'de de böyledir.

Bir kimse, "gündüz bineceğim." diye kiraladığı hayvana ne kadar binebilir?

Bu mes'ele kitap'da (el-Asl'da) zikredilmemiştir. Bazı alimler: "Ona, güneşin doğmasından, batmasına kadar biner." buyurmuşlardır. Çünkü nehar, beyazın (aydınlığın) ismidir.

Bazıları da: "Bu bir lügattir. Gece ilegündüzün arasını ayırır. Fakat, avam-ı nas bunu ayıramaz; cevap gün gibidir." demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

"...Yarın..." diye hayvan kiralayan kimse için müddet sabahtan başlar. Bu şahıs, o hayvanı öğleden sonra geri verir.

Alimler: "Buörfdür." dediler.

Bizim örfürnüz ise, sabandan akşama kadardır. Zira ışânın ismi, bizim örfümüzde güneşin batmasından sonradır.

Yine böyle, bir adam: "Bu eşeği, geceye kadar bir dirheme aldım." derse bizim örfümüzde müddet güneş batana kadardır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, bir marangozu on günlüğüne icarladığmda müddet, bir sonraki günden itibaren başlar.

Şayet "...yazın on günde..:" derse, bu sahih olmaz. Çünkü o meçhuldür. "Ayın başından itibaren on gün..." demedikçe, sahih olmaz. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Ebû Bekir'den soruldu:

— Bir adam, diğerine, çalışması için iki dirhem verdiğinde, o adam bir gün çalışıp ikinci gün çalışmazsa durum ne olur?

İmâm şu cevabı yerdi:

— Eğer işin günlerini söyledi ise, bu caiz olur ve o işi yapması için zorlanır. Şayet iki gün yapmaz ise, artık ondan iş istenmez.

Eğer, "günlerden iki gün denilmişse" bu icare fasiddir. Çalıştığı gün için, ecr-i misil verilir. Hâvî'de de böyledir.

Fadlî'niri Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, belirli bir işi yapmak üzere, başka bir adamı, bir günlüğüne icarlarsa —farz namazlar hariç— o şahsın gün tamam olana kadar çalışması gerekir. Bu şahıs başka bir işle meşgul olmaz.

Semerkant Fetvâları'nda ise: Bazı alimler: "O adam, sünnet namazları da kılar; nafile kılmamasında ittifak vardır." demişlerdir. Fetva da buna göredir. Zehıyre'de de böyledir.

Garib bir rivayette, Ebû AH ed-Dekkak şöyle buyurmuştur: Müste'cir, şehirde icarladığı bir adamı, cum'a namazından men edemez. Ve cuma ile meşguliyeti kadar zamanın ücretini cami uzaksa, düşürür. Şayet cami yakınsa, ücretten düşüremez.

Eğer cami uzak olur ve çalışan şahıs günün dörtte biri kadarını cuma ile meşgul olarak geçirmiş bulunursa, ücretinden dörtte birini düşürür.

Şayet çalışan zat: "Namazla meşguliyetim sebebiyle, yevmiyemin dörtte birini kes." demiş olsa bile, müste'cirin buna hakkı yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, bir iş için, bir adamı, bir ay icarladığı zaman, örf olarak, cum'a günü, buna dahil olmaz ve icarlanan şahıs, ise sabah namazından sonra başlar. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir adam, bir marangozu, "bir gün, geceye kadar" icarlar; başka birisi de, ona, "bir dirheme, bir pergel yapmasını" söyler; o da onu yaparsa; o adamın onun, icarlanmiş olduğunu bilmesi halinde, bu helal olmaz; değilse helâl olur. Marangoz da müste'cirinden, o bir dirhemi düşer veya helalleşir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Ücretle çalışan bir şahıs, önceki çalıştığı yerden yemek yemesi ve benzeri yönlerden daha hayırlı bir yer bulur veya önceki yerde yevmiyesi bir dirhem iken, ikinci yerde iki dirhem olursa, onun başka yerde çalışması —şayet ona daha önce yüz dirhem verilmişse— caiz olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ'dır. [13]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..