6- İKİ ŞARTTAN BİRİ İLE VEYA İKİ YAHUT DAHA ÇOK ŞARTLA YAPILAN İCÂRE
İcarede aslolan, şudur: Eğer icare, iki şeyden birisi karşılığında yapılmışsa, her birinin adını ve ücretim söylemek gerekir.
Meselâ: "Şu evi, sana beş dirheme (veya şu diğer evi, on dirheme, İcara verdim." demek gibi... Bu söz, iki dükkan veya iki köle yahut iki mesafe ve benzeri şeylerde böyledir.
Alimlerimize göre bunların tamamı caizdir.
Keza, üç şey arasında muhayyer bırakıldığında dört şey söylerse, bu caiz olmaz.
Bu, boyama çeşitlerinde ve elbise dikiminde böyledir.
Üç şey söylenirse caiz olur; ondan fazla söylenirse caiz olmaz. Bu alım-satım delaletiyle böyledir.
Ancak icare, muhayyerlik şartı olmadan da sahih olur; alım-satım ise sahih olmaz. Ona muhayyerlik şartı koşulabilir. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, bir terziye bir kumaş vererek, ona: "İranlıların giydiği gibi dikersen, sana bir dirhem; türklerin giydiği gibi dikersen sana iki dirhem ücret var.'' veya boyacıya "Bu elbiseyi sarı renge boyarsan, sana bir dirhem; za'ferana boyarsan iki dirhem ücret vardır." derse bu caiz olur.
Şayet: "Sen dikersen, ücretin bir dirhem; çırağın (taleben) dikerse, ücretin yarım dirhem..." derse, bu dikiş, ister farisi, ister rûmî olsun müsavidir. Bedâi"de de böyledir.
Keza, kaçan bir köle için: "Filan yerde bana verirsen, sana şu kadar ücret; filan yerde verirsen, şu kadar ücret veririm." derse, bu caiz olur.
Keza, bir terziye: "Şu elbiseyi dikersen, sana bir dirhem; şunu dikersen, yarım dirhem ücret vardır." derse, bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Eğer: "Şu evde, Attar (= koku satan şahıs) oturursa, icarı bir dirhem; demirci oturursa iki dirhem..." veya "...terzi oturursa bir dirhem; demirci oturursa iki dirhem..." derse, bu icare, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olur.
İmâmeyn'e göre ise fasid olur.
Bir adam, "Hîre'ye kadar yarım dirheme...'' icarlar ve "Kadisiye'ye kadar gidersem, iki dirhem..." derse, bu da caiz olur.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bu mes'elede hilaf yoktur. Ancak, açıklama yapılmamışsa, bütün alimlere göre caiz olmaz. Şayet Hîre'ye kadar üzerine bir kür arpa yükletmek üzere, yarım dirheme icarlar ve üzerine bir kür buğday yükleyip bir dirhem ücret verirse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, caiz olur; İmâmeyn'e göre ise caiz değildir. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, belirli bir yere kadar, yük taşımak üzere on dirhem ücretle; kendi binmesi halinde ise, beş dirhem ücretle bir hayvan kiralayıp, taraflar böylece akid yaparlarsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu caizdir. İmâmeyn buna muhaliftir. Alimler, "Ebu Hanîfe (R.A.)" ibaresinde ihtilaf eylediler.
Ev ve hayvan mes'elesinde, teslim eder ve icarcı içinde oturmazssa veya hayvanı teslim eder de icarcı binmez ve yük de yükletmezse, bazı alimler: "Söylediklerinin en azım ücret olarak verir." dediler. Sahih olan da budur. Tebyîn'de de böyledir.
Kerhî şöyle buyurmuştur:
Bir adam, Bağdat'tan Kasr'a gitmek üzere beş dirheme; Kûfe'ye kadar gitmek üzere ise, on dirheme bir hayvan kiralarsa, Kasr*ın mesafesinin Küfenin mesafesinin yarısı kadar olması halinde, bu akid caiz olur.
Eğer bu mesafe yarıdan az veya çok olursa, bu durumda akid fasid olur.
Bu, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre asıldır. îmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu akid her iki halde de caizdir.
Hakimü'ş-Şehîd, Müntekâ'da şöyle buyurmuştur:
Bir adam, diğerinden, üzerine binip Kûfe'ye gitmek üzere, on dirhem ücretle, bir hayvan kiraladığı halde, onunla Kasr'a kadar gider,
bu mesafe de Kûfe'nin yarısı kadar olursa, bu durumda beş dirhem ücret vermesi caizdir.
Şayet: "Kasr'a kadar gitsem bile, ücreti on dirhemdir." demişse, bu durumda beş dirhem vermesi caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Bir adam, diğerini icarlayıp ona: "Bir hayvan yükü herevî, bir hayvan yükü zatî vardır; hangisini istersen, onu bizim eve götür. Eğer zatîyi götürürsen sana bir dirhem; şayet herevîyi götürrüsen iki dirhem ücret veririm." der; adam da ikisini birlikte götürürse, bu icare caizdir. Hangisini önce yüklerse, o icare malı olur. Diğerini yükler, hayvanda o yükden dolayı zayi olursa, bi'1-icma onu tazmin eder. Aynı yükü ikisine taksim ederse, her birine yarı ücret öder. Ve onlardan her birinin yarısını tazmin eder.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre eğer zayi olurlarsa, her ikisinin de tam bedelini öder.
Hişam'm Nevadiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in v şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, diğerine: "Eğer şu hayvana, şu yere kadar götürmek üzere odun yüklersem, sana bir dirhem; eğer şu hayvana şu yere kadar götürmek üzere yüklersem, sana iki dirhem..." der ve o odunu ikisine birden yüklerse, ücretin çoğu olan iki dirhemi verir. Bu iki yükte, İbnü Semâa rivayetinde muhalefet vardır. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, terziye: "Eğer bugün dikersen bir dirhem ücretin var; yarına bırakırsan, yarım dirhem veririm." derse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Önceki şart geçerli olur. ikinci şart sahih olmaz." buyurmuştur.
İmâmeyn ise: "Her iki şart da sahih olur. Eğer, birinci gün dikerse, söylediği bir dirhemi vermesi gerekir. Şayet yarma bırakırsa, ecr-i misil gerekir ve bu yarım dirhemden aşağı düşmez." buyurmuşlardır.
Nevadir'de ise: "Bu ecr-i misil, yarım dirhemden fazla olamaz." denilmiştir.
Kudurî'de de "Sahih rivayet, Nevâdiri'in rivayetidir." denilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Şayet bu terzi, üçüncü gün dikerse, bi'1-icma kendisine ecr-i misil verilir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den gelen "bir dirhemden fazla olmaz; yarım dirhemden de az olmaz." rivayetinde ihtilaf vardır. Bu, el-Asl ve Cami Kitabı'nm sahih rivayetidir ve bi'1-icma'dır. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.
Bu "bu gün" ile "yarın" sözünün birlikte söylendiği zaman böyledir.
Fakat akid, o gün için yapılmış olursa (şöyleki: "Bu gün dikersen, sana bir dirhem ücret vardır." dediği halde, o, birgün sonra dikerse) aynı dirheme müstehak olur mu?
tmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den: "Ona ücret yoktur." ve "Ona ücret vardır." diye iki rivayet gelmiştir. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.
Şayet yansım bugün, yarısını da yarın dikerse, ecr-i misil ödenir. Ve bu dörtte bir dirhemden az olmaz. İmâmeyn'e göre, dörtte üç dirhem olur. Timurtaşî'de de böyledir.
Eğer yarın başlar ve o gün dikerse, tmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre sahih olan, önceki şarta uymasıdır. Fetâvâyi Gıyasiyye'de de böyledir.
Keza: "Eğer bugün dikeren, bir dirhem veririm. Şayet yarın dikersen sana ücret yoktur." der; o da, o gün dikerse, bir dirhem ücret alır. Eğer yarın dikerse, ecr-i misil vardır. Bu, bi'1-icma bir dirhemden de fazla olamaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
"Şayet, bu gün dikmezsen, hesabı bir dirhemdir; yarın dikmezsen hesabı nısıf (= yarım) dirhemdir." derse, bu akid fasiddir. Çünkü, meçhuldür.
Keza: "Rûmî kumaştan dikmezsen, ücreti şu; farisi kumaştan dikmezsen ücreti şudur." derse; bu da yapacağı işin belirsizliğinden dolayı fasiddir.
Eğer: "Seni yarın kiraladım; bana bir dirheme dikeceksin." der; terzi de o gün dikerse, ona ücret yoktur. Çünkü bu izafet sahihdir. Gıyasiyye'de de böyledir.
Eğer, terzinin bir günlüğünü, bir dirheme icarlar; o da başlayıp, her gün bir dirheme dikerse, bu icare kıyasen fasiddir. İstihsânen ise caizdir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir. [16]
Meselâ: "Şu evi, sana beş dirheme (veya şu diğer evi, on dirheme, İcara verdim." demek gibi... Bu söz, iki dükkan veya iki köle yahut iki mesafe ve benzeri şeylerde böyledir.
Alimlerimize göre bunların tamamı caizdir.
Keza, üç şey arasında muhayyer bırakıldığında dört şey söylerse, bu caiz olmaz.
Bu, boyama çeşitlerinde ve elbise dikiminde böyledir.
Üç şey söylenirse caiz olur; ondan fazla söylenirse caiz olmaz. Bu alım-satım delaletiyle böyledir.
Ancak icare, muhayyerlik şartı olmadan da sahih olur; alım-satım ise sahih olmaz. Ona muhayyerlik şartı koşulabilir. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, bir terziye bir kumaş vererek, ona: "İranlıların giydiği gibi dikersen, sana bir dirhem; türklerin giydiği gibi dikersen sana iki dirhem ücret var.'' veya boyacıya "Bu elbiseyi sarı renge boyarsan, sana bir dirhem; za'ferana boyarsan iki dirhem ücret vardır." derse bu caiz olur.
Şayet: "Sen dikersen, ücretin bir dirhem; çırağın (taleben) dikerse, ücretin yarım dirhem..." derse, bu dikiş, ister farisi, ister rûmî olsun müsavidir. Bedâi"de de böyledir.
Keza, kaçan bir köle için: "Filan yerde bana verirsen, sana şu kadar ücret; filan yerde verirsen, şu kadar ücret veririm." derse, bu caiz olur.
Keza, bir terziye: "Şu elbiseyi dikersen, sana bir dirhem; şunu dikersen, yarım dirhem ücret vardır." derse, bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Eğer: "Şu evde, Attar (= koku satan şahıs) oturursa, icarı bir dirhem; demirci oturursa iki dirhem..." veya "...terzi oturursa bir dirhem; demirci oturursa iki dirhem..." derse, bu icare, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olur.
İmâmeyn'e göre ise fasid olur.
Bir adam, "Hîre'ye kadar yarım dirheme...'' icarlar ve "Kadisiye'ye kadar gidersem, iki dirhem..." derse, bu da caiz olur.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bu mes'elede hilaf yoktur. Ancak, açıklama yapılmamışsa, bütün alimlere göre caiz olmaz. Şayet Hîre'ye kadar üzerine bir kür arpa yükletmek üzere, yarım dirheme icarlar ve üzerine bir kür buğday yükleyip bir dirhem ücret verirse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, caiz olur; İmâmeyn'e göre ise caiz değildir. Kâfî'de de böyledir.
Bir adam, belirli bir yere kadar, yük taşımak üzere on dirhem ücretle; kendi binmesi halinde ise, beş dirhem ücretle bir hayvan kiralayıp, taraflar böylece akid yaparlarsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu caizdir. İmâmeyn buna muhaliftir. Alimler, "Ebu Hanîfe (R.A.)" ibaresinde ihtilaf eylediler.
Ev ve hayvan mes'elesinde, teslim eder ve icarcı içinde oturmazssa veya hayvanı teslim eder de icarcı binmez ve yük de yükletmezse, bazı alimler: "Söylediklerinin en azım ücret olarak verir." dediler. Sahih olan da budur. Tebyîn'de de böyledir.
Kerhî şöyle buyurmuştur:
Bir adam, Bağdat'tan Kasr'a gitmek üzere beş dirheme; Kûfe'ye kadar gitmek üzere ise, on dirheme bir hayvan kiralarsa, Kasr*ın mesafesinin Küfenin mesafesinin yarısı kadar olması halinde, bu akid caiz olur.
Eğer bu mesafe yarıdan az veya çok olursa, bu durumda akid fasid olur.
Bu, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre asıldır. îmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu akid her iki halde de caizdir.
Hakimü'ş-Şehîd, Müntekâ'da şöyle buyurmuştur:
Bir adam, diğerinden, üzerine binip Kûfe'ye gitmek üzere, on dirhem ücretle, bir hayvan kiraladığı halde, onunla Kasr'a kadar gider,
bu mesafe de Kûfe'nin yarısı kadar olursa, bu durumda beş dirhem ücret vermesi caizdir.
Şayet: "Kasr'a kadar gitsem bile, ücreti on dirhemdir." demişse, bu durumda beş dirhem vermesi caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
Bir adam, diğerini icarlayıp ona: "Bir hayvan yükü herevî, bir hayvan yükü zatî vardır; hangisini istersen, onu bizim eve götür. Eğer zatîyi götürürsen sana bir dirhem; şayet herevîyi götürrüsen iki dirhem ücret veririm." der; adam da ikisini birlikte götürürse, bu icare caizdir. Hangisini önce yüklerse, o icare malı olur. Diğerini yükler, hayvanda o yükden dolayı zayi olursa, bi'1-icma onu tazmin eder. Aynı yükü ikisine taksim ederse, her birine yarı ücret öder. Ve onlardan her birinin yarısını tazmin eder.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre eğer zayi olurlarsa, her ikisinin de tam bedelini öder.
Hişam'm Nevadiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in v şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam, diğerine: "Eğer şu hayvana, şu yere kadar götürmek üzere odun yüklersem, sana bir dirhem; eğer şu hayvana şu yere kadar götürmek üzere yüklersem, sana iki dirhem..." der ve o odunu ikisine birden yüklerse, ücretin çoğu olan iki dirhemi verir. Bu iki yükte, İbnü Semâa rivayetinde muhalefet vardır. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, terziye: "Eğer bugün dikersen bir dirhem ücretin var; yarına bırakırsan, yarım dirhem veririm." derse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Önceki şart geçerli olur. ikinci şart sahih olmaz." buyurmuştur.
İmâmeyn ise: "Her iki şart da sahih olur. Eğer, birinci gün dikerse, söylediği bir dirhemi vermesi gerekir. Şayet yarma bırakırsa, ecr-i misil gerekir ve bu yarım dirhemden aşağı düşmez." buyurmuşlardır.
Nevadir'de ise: "Bu ecr-i misil, yarım dirhemden fazla olamaz." denilmiştir.
Kudurî'de de "Sahih rivayet, Nevâdiri'in rivayetidir." denilmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Şayet bu terzi, üçüncü gün dikerse, bi'1-icma kendisine ecr-i misil verilir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den gelen "bir dirhemden fazla olmaz; yarım dirhemden de az olmaz." rivayetinde ihtilaf vardır. Bu, el-Asl ve Cami Kitabı'nm sahih rivayetidir ve bi'1-icma'dır. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.
Bu "bu gün" ile "yarın" sözünün birlikte söylendiği zaman böyledir.
Fakat akid, o gün için yapılmış olursa (şöyleki: "Bu gün dikersen, sana bir dirhem ücret vardır." dediği halde, o, birgün sonra dikerse) aynı dirheme müstehak olur mu?
tmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den: "Ona ücret yoktur." ve "Ona ücret vardır." diye iki rivayet gelmiştir. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.
Şayet yansım bugün, yarısını da yarın dikerse, ecr-i misil ödenir. Ve bu dörtte bir dirhemden az olmaz. İmâmeyn'e göre, dörtte üç dirhem olur. Timurtaşî'de de böyledir.
Eğer yarın başlar ve o gün dikerse, tmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre sahih olan, önceki şarta uymasıdır. Fetâvâyi Gıyasiyye'de de böyledir.
Keza: "Eğer bugün dikeren, bir dirhem veririm. Şayet yarın dikersen sana ücret yoktur." der; o da, o gün dikerse, bir dirhem ücret alır. Eğer yarın dikerse, ecr-i misil vardır. Bu, bi'1-icma bir dirhemden de fazla olamaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
"Şayet, bu gün dikmezsen, hesabı bir dirhemdir; yarın dikmezsen hesabı nısıf (= yarım) dirhemdir." derse, bu akid fasiddir. Çünkü, meçhuldür.
Keza: "Rûmî kumaştan dikmezsen, ücreti şu; farisi kumaştan dikmezsen ücreti şudur." derse; bu da yapacağı işin belirsizliğinden dolayı fasiddir.
Eğer: "Seni yarın kiraladım; bana bir dirheme dikeceksin." der; terzi de o gün dikerse, ona ücret yoktur. Çünkü bu izafet sahihdir. Gıyasiyye'de de böyledir.
Eğer, terzinin bir günlüğünü, bir dirheme icarlar; o da başlayıp, her gün bir dirheme dikerse, bu icare kıyasen fasiddir. İstihsânen ise caizdir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir. [16]
Konular
- KEYFİYETİ VE SIFATI
- İcâre'nin Mânası
- İcâre'nin Rüknü
- Îcâre Lafızları
- İcâre'nin İnikadına, Sıhhatine, Geçerli Olmasına Ve Lüzumuna Ait Şartlar
- İcârenin İnikadına Ait Şartlar
- İcâre'nin Sıhhatinin Şartları
- İcarenin Lüzumunun Şartları
- İcârenin Çeşitleri
- İcarenin Hükmü
- İcârenin Akid Keyfiyeti
- İcârenin Sıfatı
- 2- ÜCRETİN NE ZAMAN LÂZIM OLACAĞI VE MÜLK VE BAŞKA ŞEYDEN BUNA TEALLUK EDENŞEYLERİN BEYANI
- 3- İCÂRE AKDİNİN VAKİ OLDUĞU VAKİTLER
- 4- ECÎRİN, ÜCRETTEKİ TASARRUFU
- 6- İKİ ŞARTTAN BİRİ İLE VEYA İKİ YAHUT DAHA ÇOK ŞARTLA YAPILAN İCÂRE
- İcâre Akdinde Vakit İle Yapılan İşin Bir Araya Gelmesi
- 7- MÜSTE'CİRİN İCÂRESİ
- 8- LAFIZSIZ İCÂRE AKDİ YAPMAK VE İCÂREYE MÜNÂFÎ BİR ŞEYİN BULUNMAMASINA RAĞMEN İCÂRE AKDİNİN YAPILMA
- 9- ECÎRİN İŞİ BIRAKMASI HALİNDE TESLİM EDİP ETMİYECEĞİ ŞEYLER
- 10- ÇOCUK BAKICISININ ÜCRETİ
- 11- HİZMET İÇİN İSTİCAR (= ÜCRETLE ADAM TUTMAK)
- 12- İCÂRENİN TAKSİM EDİLME ŞEKLİ
- 13- MÜSTE'CİRİN, KİRAYA TUTTUĞU ŞEYİ, SAHİBİNE VERMESİNE TEALLUK EDEN MES'ELELER
- 14- SAHİH BİR İCÂRE YAPTIKTAN SONRA, BU İCÂREYT YENİLEMEK VE İCÂREDE ARTIŞ YAPMAK
- 15- İCÂREDE CAİZ OLAN VE OLMAYAN ŞEYLER
- 1- İcâre Akdini Bozan Şeyler
- 2- Mekân Şartı Bulunmasından Dolayı Fasid Olan Akidler
- 3- Değirmencinin Ölçeği Ve Bunun Mahiyeti
- 4- İcarlanan Şeyin, Bir Başkası Tarafından Meşgul Bulunması Halinde İcârenin Fesadı