3- Değirmencinin Ölçeği Ve Bunun Mahiyeti
Üğütücünün ölçeğini sureti: Bir adam, diğer birinden, un öğütmek için, ve öğütülen undan bir ölçek vermek şartıyle, bir öküz icarlar veya öğüttüğü unun yarısını veya üçte birini yahut buna benzer bir kısmını vermek şartıyle bir insan icarlasa, bu icareler fasiddir.
Bunun caiz olmasını, isteyen şahıs buğday sahibine, taze undan, bir ölçek un vermesini şart koşar ve "bu buğdaydan" demez. Veya taze undan, bu buğdayın dörtte biri diye şart koşar. Çünkü, dekik bizzat buğdaya izafe edilmiş olmaz. Zimmet gerekir. Kendisine işaret olunanın caiz olduğu gibi, zimmet de alacak olur. Caiz olunca da, alması da caiz olur ve o buğdayın dörtte birininin ununu eğer dilerse vermek de caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerini, un öğütmesi için icarlar; icar olarak da o undan ekmek veya bir dirhem ile ondan bir ölçek vermeyi söyler yahut bir koyunu bir dirheme kesmesini ve "etinden bir rıtıl vereceğini" söylerse, bunlar fasiddir. Zira muhataralıdır; kesin değildir. Gıyâsiyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, sıkıp, yağını çıkarmak ve ondan kendisine bir miktar yağ vermek üzere, susam verir veya etinin bir kısmını vermek üzere, bir koyun kesmesini söylerse, işte bu da caiz olmaz. Hizânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Öğütülecek unun bir kısmını vermek üzere, öğütmek için değirmen icarlamak sahih değidlir. Ebî'I-Mekârim Şerhi'nde de böyledir.
Bir adamı, "taşıyacağı buğdaydan bir ölçek icar vermek üzere" kiralamak veya "bir merkebi taşıyacağından, bir ölçek kira vermek üzere icarlamak' * elbette caiz değildir.
Eğer yükletilirse, bir ölçeğin kıymetini geçmemek üzre ecr-i misil verilir.
Şu, buna muhalifdir: Taşıyacağı yükün cinsinden olmamak üzere, yarısı kadar icar vermek, fesadı gerektirmez.
Bu da şuna muhaliftir: tki kişinin ortaklaşa odunları bulunduğunda, onlardan birisi keser, diğeri toplarsa ona, ecr-i baliğ verilir.
İmâm Muhammed (R.A.), böyle buyurmuştur. Kâfî'de de böyledir.
Bunda aslolan: Her ne zaman, taşıyıcının taşıdığından ücret alması, icarı fesada veriyorsa, iş yapan ücrete müstehak olunca, taşıdığından bir şey almaya hak sahibi olmaz. Alırsa, icare batıl olur. Tebyîn'de de böyledir.
Bir adam, diğerini pamuk toplatmak için icarlayıp, ona: "Sana ücret olarak, bu pamuktan on batman veririm." derse bu caiz olmuyor.
Şayet "...bu pamuktan" demez fakat "...pamuktan, on batman veririm." derse; caiz oluyor. (Yani yaptığı işten ücret alamıyor) Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse, bir dokumacıya iplik vererek: "Bunu, yansı sana olmak üzere doku." derse, bu durumda bez, sahibinin oluyor. Belh alimleri bu icareyi caiz gördüler. Bu icare, zaruret zamanında taamüldür. Sahih olan, kitabın cevabıdır. Çünkü, ücret olarak öğütülen şeyden bir ölçek vermek caiz olmadığı gibi, bez dokuyucuya da ecr-i misil vardır. Camiu's-Sağîr Şerhı'nde de böyledir.
İzinli veya izinsiz bir köleye, kiraladığı hayvanın taşıdığı yükün yarısını vermek fasiddir. Ona da ecr-i misil verilir.
Eğer izinli ise veya efendisinden icarlandı ise böyledir.. Değilse, efendisine icar verilmez.
Eğer o kölesine eziyet ederse, ona ecir verilmez; kıymeti ödenir.
Eğer efendisi teslim ederse, istihsanen ecir verilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir yerini, ağaç dikmesi için, birine yeri ve ağacına ortak olmak üzere verirse, işte bu caiz olmaz; ağaçlar yer sahibinin olur; çalışana da ücreti verilir. Ona, "diktiği ağaçları sökmesi" söylenmez. Eğer o ağaçların meyvesinden yemişse, ücretine sayılır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine çalıştırsın diye bir hayvan verir, o da, onu Allah'ın kendilerine vereceği rızkı, aralarında taksim etmek üzere, icara verir ve bu amil, insanlardan ücret alırsa, bu ücretin tamamı, mal sahibinin olur. Çalıştıran şahsa ecr-i misil vardır.
Şayet hayvanı icara vermedi de kendisi çalıştırdı ise, ücreti çalıştıranın olur; hayvan sahibine ise, ecr-i misil verilir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğer bir adama, onunla su taşısın diye, bir deve verir, o da suyu satar; Allah'ın verdiği kadar rızık kazanır ve buna da ortak olurlarsa bu da fasiddir. Deveyi suda kullanırsa, satığı suyun parası kendinin olur ve deve sahibine ecr-i misil verir. Bu, balık avlamak için verilen ağ gibidir. Bu ağ, tutulacak balığa ortak olmaları şartıyle verilmişse, o zaman, balık tutanın olur. Şebeke (balık ağı) için ağ sahibine ecr-i misil verilir. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, eşyalarını taşımak üzre devesini kiraya Verir, o adam da bu deveyi, insanlara devenin kazancına ortak olmak üzere satarsa, işte bu da fasiddir. Karın tamamı, kiralayanındır. Deve sahibine ecr-i misil vardır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, içinde buğday satmak ve Allah'ın vereceği rızkı aralarında taksim etmek üzere, bir ev verir; adam da bu evi teslim alıp içinde buğday satar ve kâr ederse, kârın tamamı buğdayı satan şahsın olur. Ev sahibine, evinin ecr-i misli vardır.
Şayet ev sahibi, evi icara verir, adam da içinde kâr'ı ortak olmak üzere buğday satarsa, bu da fasiddir. Kâr ev sahibinin olur; satıcıya ecr-i misil vardır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Seni yevmiyen bir dirheme kiraladım. Avladığın şeye ortağız." derse, işte bu da fasiddir.
Bu durumda avlanan şeyler icarlayanındır; avlayana ise ecr-i misil vardır.
Şayet, bir köleyi kazancının yarısına icarlar veya çobanı, koyunların sütüne kiralar yahut bir kısmına veya yününe karşılık kiralarsa, bu caiz olmaz. Onlara ecr-i misil vardır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine bir inek verip "bak, yedir, içir; sütünün, yağının yarısı senin, yarısı benim." derse; bu icare fasiddir. İnek sahibi, ineğe bakan şahsa, yedirdiğinin parasını verir. Bakım ücreti verir. Yedirdiği şayet inek sahibinin kendi mülkünden ise, bîr şey gerekmez. Eğer süt mevcut ise, onu geri alır. Eğer telef olmuşsa, bedelini alır. Eğer adam sütü peynir yapmışsa; peynir, onu yapanın olur; o şahıs, sütün bedelini, inek sahibine öder. San'atla mal sahibinin hakkı kesilmiştir.
Bunun caiz olmasının çaresi: Adam ineğin yarısını para ile satar ve onu adama teberru eder; sonra da sütü, yoğurt, tarhana yapmasını emreder. Bu durumda, ona, yarı yarıya ortak olurlar.
Keza, bir adam, diğerine, "yumurtasına ortak olmak üzere" biı tavuk veya ipeğine ortak olmak üzere, ipek böceği verirse, bunların hiç birisi caiz olmaz. Mahsûlün tamamı mal sahibinindir; diğerine ecr-i misil vardır. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Şayet, kendisine inek ve tavuk verilen şahıs, onları bir başkasına ortağa verir; ve o sonrakinin elinde zayi olursa, önceki tazmin eder.
Şayet bu şahıs, kendisine ortağa verilen ineği, mer'aya yollarsa, bu örf olduğu için tazminat gerekmez. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine ipeği yan yarıya ortak olmak üzere ipek böceği verir ve bu böceklerden çoğu da dışarı çıkar; ortak da: "çoğu öldü." der; böcek sahibi de: "Böceklerin kıymetini ver; ben ortaklıktan vaz geçtim." derse, bu sözü, bir kıymet ifade etmez. Böcekler sahibine verilir; diğeri masrafını alır. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Bir adam, diğerinin ipek böceğini veya yumurtasını gasbedip, onu bekletir; böcek ipek yapar; yumurtalarda civciv olurlarsa, o ipek ve civcivler kimin olur?
Şemsü'i-Eimme Halvânî'nin şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
Eğer kendiliğinden olmuşlarsa, sahibinin olur.
Burda çare: Yumurta sahibi; yumurtasının yarısını satar; tavuk sahibi de onun yarısını satar; sonra da onu teberru ederler ve civcivlerin yarısına sahib olurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adamın, diğer bir şehirde alacaklı olduğu birisi olur ve bir başkasına: "Oraya git, ondan mal al; ondan alırsan sana on dirhemi vardır." der; o adam da gidip alırsa ona ecr-i misil verilmesi gerekir. "On dirhemini al." şartı fasiddir. Çünkü, bu buğdayın unu manasınadır. Cevahirü'l-Fetâvâ'da da böyledir.
Bir kimse, "şu şekilde bir iş yap." diye bir adamı icarlar; işi de söylemez veya kan ve lâşe için icarlarsa, bu durumlarda, en yüksek ecr-i misil lazım olur.
Keza, dirhemlerin adedini söyler de, ağırlığını söylemez, o beldede de dirhemler değişik olursa, hangisi daha çok kullanılıyorsa, ondan Ödeme yapar. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Bir adam, diğerini, meşelikten odun kesmesi için icarlar; karşılık olarak da, o meşelikten beş kucak odun vereceğini söylerse, bu da caiz olmaz. Şayet: "Seni beş kucak oduna kiraladım. Şu meşelikten odun kesmene karşılık." demiş olsaydı, bu caiz olurdu. Eğer: "Bu meşelikten keseceğin odundan, sana beş kucak vereceğim." derse, bu caiz olmaz. Çünkü verilecek odunda cehalet vardır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [29]
Bunun caiz olmasını, isteyen şahıs buğday sahibine, taze undan, bir ölçek un vermesini şart koşar ve "bu buğdaydan" demez. Veya taze undan, bu buğdayın dörtte biri diye şart koşar. Çünkü, dekik bizzat buğdaya izafe edilmiş olmaz. Zimmet gerekir. Kendisine işaret olunanın caiz olduğu gibi, zimmet de alacak olur. Caiz olunca da, alması da caiz olur ve o buğdayın dörtte birininin ununu eğer dilerse vermek de caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerini, un öğütmesi için icarlar; icar olarak da o undan ekmek veya bir dirhem ile ondan bir ölçek vermeyi söyler yahut bir koyunu bir dirheme kesmesini ve "etinden bir rıtıl vereceğini" söylerse, bunlar fasiddir. Zira muhataralıdır; kesin değildir. Gıyâsiyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, sıkıp, yağını çıkarmak ve ondan kendisine bir miktar yağ vermek üzere, susam verir veya etinin bir kısmını vermek üzere, bir koyun kesmesini söylerse, işte bu da caiz olmaz. Hizânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Öğütülecek unun bir kısmını vermek üzere, öğütmek için değirmen icarlamak sahih değidlir. Ebî'I-Mekârim Şerhi'nde de böyledir.
Bir adamı, "taşıyacağı buğdaydan bir ölçek icar vermek üzere" kiralamak veya "bir merkebi taşıyacağından, bir ölçek kira vermek üzere icarlamak' * elbette caiz değildir.
Eğer yükletilirse, bir ölçeğin kıymetini geçmemek üzre ecr-i misil verilir.
Şu, buna muhalifdir: Taşıyacağı yükün cinsinden olmamak üzere, yarısı kadar icar vermek, fesadı gerektirmez.
Bu da şuna muhaliftir: tki kişinin ortaklaşa odunları bulunduğunda, onlardan birisi keser, diğeri toplarsa ona, ecr-i baliğ verilir.
İmâm Muhammed (R.A.), böyle buyurmuştur. Kâfî'de de böyledir.
Bunda aslolan: Her ne zaman, taşıyıcının taşıdığından ücret alması, icarı fesada veriyorsa, iş yapan ücrete müstehak olunca, taşıdığından bir şey almaya hak sahibi olmaz. Alırsa, icare batıl olur. Tebyîn'de de böyledir.
Bir adam, diğerini pamuk toplatmak için icarlayıp, ona: "Sana ücret olarak, bu pamuktan on batman veririm." derse bu caiz olmuyor.
Şayet "...bu pamuktan" demez fakat "...pamuktan, on batman veririm." derse; caiz oluyor. (Yani yaptığı işten ücret alamıyor) Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse, bir dokumacıya iplik vererek: "Bunu, yansı sana olmak üzere doku." derse, bu durumda bez, sahibinin oluyor. Belh alimleri bu icareyi caiz gördüler. Bu icare, zaruret zamanında taamüldür. Sahih olan, kitabın cevabıdır. Çünkü, ücret olarak öğütülen şeyden bir ölçek vermek caiz olmadığı gibi, bez dokuyucuya da ecr-i misil vardır. Camiu's-Sağîr Şerhı'nde de böyledir.
İzinli veya izinsiz bir köleye, kiraladığı hayvanın taşıdığı yükün yarısını vermek fasiddir. Ona da ecr-i misil verilir.
Eğer izinli ise veya efendisinden icarlandı ise böyledir.. Değilse, efendisine icar verilmez.
Eğer o kölesine eziyet ederse, ona ecir verilmez; kıymeti ödenir.
Eğer efendisi teslim ederse, istihsanen ecir verilir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir yerini, ağaç dikmesi için, birine yeri ve ağacına ortak olmak üzere verirse, işte bu caiz olmaz; ağaçlar yer sahibinin olur; çalışana da ücreti verilir. Ona, "diktiği ağaçları sökmesi" söylenmez. Eğer o ağaçların meyvesinden yemişse, ücretine sayılır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine çalıştırsın diye bir hayvan verir, o da, onu Allah'ın kendilerine vereceği rızkı, aralarında taksim etmek üzere, icara verir ve bu amil, insanlardan ücret alırsa, bu ücretin tamamı, mal sahibinin olur. Çalıştıran şahsa ecr-i misil vardır.
Şayet hayvanı icara vermedi de kendisi çalıştırdı ise, ücreti çalıştıranın olur; hayvan sahibine ise, ecr-i misil verilir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğer bir adama, onunla su taşısın diye, bir deve verir, o da suyu satar; Allah'ın verdiği kadar rızık kazanır ve buna da ortak olurlarsa bu da fasiddir. Deveyi suda kullanırsa, satığı suyun parası kendinin olur ve deve sahibine ecr-i misil verir. Bu, balık avlamak için verilen ağ gibidir. Bu ağ, tutulacak balığa ortak olmaları şartıyle verilmişse, o zaman, balık tutanın olur. Şebeke (balık ağı) için ağ sahibine ecr-i misil verilir. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, eşyalarını taşımak üzre devesini kiraya Verir, o adam da bu deveyi, insanlara devenin kazancına ortak olmak üzere satarsa, işte bu da fasiddir. Karın tamamı, kiralayanındır. Deve sahibine ecr-i misil vardır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine, içinde buğday satmak ve Allah'ın vereceği rızkı aralarında taksim etmek üzere, bir ev verir; adam da bu evi teslim alıp içinde buğday satar ve kâr ederse, kârın tamamı buğdayı satan şahsın olur. Ev sahibine, evinin ecr-i misli vardır.
Şayet ev sahibi, evi icara verir, adam da içinde kâr'ı ortak olmak üzere buğday satarsa, bu da fasiddir. Kâr ev sahibinin olur; satıcıya ecr-i misil vardır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Seni yevmiyen bir dirheme kiraladım. Avladığın şeye ortağız." derse, işte bu da fasiddir.
Bu durumda avlanan şeyler icarlayanındır; avlayana ise ecr-i misil vardır.
Şayet, bir köleyi kazancının yarısına icarlar veya çobanı, koyunların sütüne kiralar yahut bir kısmına veya yününe karşılık kiralarsa, bu caiz olmaz. Onlara ecr-i misil vardır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine bir inek verip "bak, yedir, içir; sütünün, yağının yarısı senin, yarısı benim." derse; bu icare fasiddir. İnek sahibi, ineğe bakan şahsa, yedirdiğinin parasını verir. Bakım ücreti verir. Yedirdiği şayet inek sahibinin kendi mülkünden ise, bîr şey gerekmez. Eğer süt mevcut ise, onu geri alır. Eğer telef olmuşsa, bedelini alır. Eğer adam sütü peynir yapmışsa; peynir, onu yapanın olur; o şahıs, sütün bedelini, inek sahibine öder. San'atla mal sahibinin hakkı kesilmiştir.
Bunun caiz olmasının çaresi: Adam ineğin yarısını para ile satar ve onu adama teberru eder; sonra da sütü, yoğurt, tarhana yapmasını emreder. Bu durumda, ona, yarı yarıya ortak olurlar.
Keza, bir adam, diğerine, "yumurtasına ortak olmak üzere" biı tavuk veya ipeğine ortak olmak üzere, ipek böceği verirse, bunların hiç birisi caiz olmaz. Mahsûlün tamamı mal sahibinindir; diğerine ecr-i misil vardır. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Şayet, kendisine inek ve tavuk verilen şahıs, onları bir başkasına ortağa verir; ve o sonrakinin elinde zayi olursa, önceki tazmin eder.
Şayet bu şahıs, kendisine ortağa verilen ineği, mer'aya yollarsa, bu örf olduğu için tazminat gerekmez. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine ipeği yan yarıya ortak olmak üzere ipek böceği verir ve bu böceklerden çoğu da dışarı çıkar; ortak da: "çoğu öldü." der; böcek sahibi de: "Böceklerin kıymetini ver; ben ortaklıktan vaz geçtim." derse, bu sözü, bir kıymet ifade etmez. Böcekler sahibine verilir; diğeri masrafını alır. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Bir adam, diğerinin ipek böceğini veya yumurtasını gasbedip, onu bekletir; böcek ipek yapar; yumurtalarda civciv olurlarsa, o ipek ve civcivler kimin olur?
Şemsü'i-Eimme Halvânî'nin şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
Eğer kendiliğinden olmuşlarsa, sahibinin olur.
Burda çare: Yumurta sahibi; yumurtasının yarısını satar; tavuk sahibi de onun yarısını satar; sonra da onu teberru ederler ve civcivlerin yarısına sahib olurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adamın, diğer bir şehirde alacaklı olduğu birisi olur ve bir başkasına: "Oraya git, ondan mal al; ondan alırsan sana on dirhemi vardır." der; o adam da gidip alırsa ona ecr-i misil verilmesi gerekir. "On dirhemini al." şartı fasiddir. Çünkü, bu buğdayın unu manasınadır. Cevahirü'l-Fetâvâ'da da böyledir.
Bir kimse, "şu şekilde bir iş yap." diye bir adamı icarlar; işi de söylemez veya kan ve lâşe için icarlarsa, bu durumlarda, en yüksek ecr-i misil lazım olur.
Keza, dirhemlerin adedini söyler de, ağırlığını söylemez, o beldede de dirhemler değişik olursa, hangisi daha çok kullanılıyorsa, ondan Ödeme yapar. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.
Bir adam, diğerini, meşelikten odun kesmesi için icarlar; karşılık olarak da, o meşelikten beş kucak odun vereceğini söylerse, bu da caiz olmaz. Şayet: "Seni beş kucak oduna kiraladım. Şu meşelikten odun kesmene karşılık." demiş olsaydı, bu caiz olurdu. Eğer: "Bu meşelikten keseceğin odundan, sana beş kucak vereceğim." derse, bu caiz olmaz. Çünkü verilecek odunda cehalet vardır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [29]
Konular
- 3- İCÂRE AKDİNİN VAKİ OLDUĞU VAKİTLER
- 4- ECÎRİN, ÜCRETTEKİ TASARRUFU
- 6- İKİ ŞARTTAN BİRİ İLE VEYA İKİ YAHUT DAHA ÇOK ŞARTLA YAPILAN İCÂRE
- İcâre Akdinde Vakit İle Yapılan İşin Bir Araya Gelmesi
- 7- MÜSTE'CİRİN İCÂRESİ
- 8- LAFIZSIZ İCÂRE AKDİ YAPMAK VE İCÂREYE MÜNÂFÎ BİR ŞEYİN BULUNMAMASINA RAĞMEN İCÂRE AKDİNİN YAPILMA
- 9- ECÎRİN İŞİ BIRAKMASI HALİNDE TESLİM EDİP ETMİYECEĞİ ŞEYLER
- 10- ÇOCUK BAKICISININ ÜCRETİ
- 11- HİZMET İÇİN İSTİCAR (= ÜCRETLE ADAM TUTMAK)
- 12- İCÂRENİN TAKSİM EDİLME ŞEKLİ
- 13- MÜSTE'CİRİN, KİRAYA TUTTUĞU ŞEYİ, SAHİBİNE VERMESİNE TEALLUK EDEN MES'ELELER
- 14- SAHİH BİR İCÂRE YAPTIKTAN SONRA, BU İCÂREYT YENİLEMEK VE İCÂREDE ARTIŞ YAPMAK
- 15- İCÂREDE CAİZ OLAN VE OLMAYAN ŞEYLER
- 1- İcâre Akdini Bozan Şeyler
- 2- Mekân Şartı Bulunmasından Dolayı Fasid Olan Akidler
- 3- Değirmencinin Ölçeği Ve Bunun Mahiyeti
- 4- İcarlanan Şeyin, Bir Başkası Tarafından Meşgul Bulunması Halinde İcârenin Fesadı
- 16- ÎCÂREDE ŞÜYÛVMES'ELELERİ VE TA'AT, MEÂSÎ VE MUBAH FULLER İÇİN İSTİ'CAR
- Taat Ve İbadet İçin Adam Kiralanır Mı? Bunlar İçin Ücret Verilir Mi?
- İcâresi (= Kiralanması) Caiz Olmayan Şeyler
- İcâre Hususunda Değişik Mes'eleler
- 17- MÜSTE'CİR VE ÂCİRİN YAPMALARI ÎCABEDEN ŞEYLER
- İcâre İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
- 18- İKİ ORTAK ARASINDA CEREYAN EDEN İCÂRE VE İKİ ECÎRİN İSTİ'CARI
- 19- ÖZÜR SEBEBİYLE İCÂRENİN FESHİ; İCÂREDE ÖZRÜN SALİH OLUP OLMAYACAĞI VE İCÂRENİN FESHİNE TEALLUK E
- 20- ELBİSE, EMTİA, ZÎNET EŞYASI, GÖÇEBE ÇADIRI VE BENZERLERİNİ İCARLAMA
- 21- MÜSTE'CİRE TESLİM EDİLMESİ GEREKMİYEN İCARE
- 22- MÜSTE'CİRÎN MEN EDİLDİĞİ VE ÂCİRİN MEN EDİLMEDİĞİ TASARRUFLAR
- 23- HAMAM VE DEĞİRMEN İCARLAMAK
- 24- ACİR VE MA'KÛDÜN ALEYHE KEFALET