Zengin Kimdir

Zengin:Zahirü-r-rivâyede, ikiyüz dirhem gümüşe veya yirmi di­nara yahut bu kıymette başka mala sahip olan kimse denmektetir.

Ev, ev eşyası, binek, hizmetçi, zaruri olan şeyler, bunun dışında­dır. Bunlardan başka olan otlak hayvanları, köle ve cariyeler ticâret eş­yaları ve daha başka şeyler, sahibini zengin saydırır.

Müteahhirîn ulemâsı, kendi adına akarı bulunan şahsın durumu hak­kında ihtilaf eylediler;

Za'ferânî ve Fakıyh Aliyyü'r-Râzi, bu akarın kıymetine itibar eylediler.

Ebû AKjül-Dekkak ve başkaları ise, bu akarın gelirine itibar eylediler. Ebû AHyyü'l-Dekkak:"Bir kimsenin sahip olduğu akarın geliri, bir senelik nafakıyı getiriyorsa, ona kurban düşer."dedi.

Bazıları da: O, bir aylık nafakayı getiriyorsa, ve ikyüz dirhemi de varsa, bu şahsa kurban düşer, "dediler.

Şayet akar, o adama vakf edilmiş ise, o zaman duruma bakılır: Eğer kurban günlerinde, (iki yüz dirhemi veya daha fazla dirhemi varsa, o adama da kurban kesmek vacip olur; değilse olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir adamın borcu olduğunda onu ödeyince, geride nisaba malik bir şeyi kalmaz ise, ona kurban vacip olmaz.

Keza, malı bulunur fakat gaip olur ve kurban günlerinde eline geç­mezse bu şahsa da kurban vacip olmaz. Yani, o kimse bu hallerde zen­gin sayılmaz.

Bir adam, kurban kesilecek günlerin başlangıcında, fakir olsa da sonlarında zenginleşse onun kurban kesmesi vacip olur.

Şayet, bir adamın hâli hazırda iyiyüz dirhemi bulunur ve onun beş dirhemini zekât olarak verir; sonra da kurban günleri geliverirse, bu adamın elinde bulunan yüz doksan beş dirhem hakkında bir rivayet yoktur.

Yalnız Za'ferftnî:'*Ona, kurban düşer. :çünkü, o sarfîyeti hakka ya­kınlık için yapmıştır. Bu ise, takdiren duruyor gibi olur. Şayet nafaka olarak harcasaydı, ona kurban düşmezdi, "demiştir.

Zengin bir adam, kurbanlık için bir koyun satın aldığında, o za­yi olur ve onun zayi olmasıyla nisabdan düşüp ve fakir olur ve o halde iken de kurban kesme günleri gelirse, bu şahsın ikinci bir koyun alması gerekmez.

Bu şahıs, fakir halde iken, o kaybolan koyunu bulursa onu kesme­si de gerekmez.

Şayet aldığı koyun kaybolur; sonra —fakir olduğu hâlde— bir da­ha satın alırsa onu kurban keser. Sonra da,önceki kaybolan koyununu bulursa, —kendisinin fakir düşmüş olması halinde— bir şey gerekmez. Yani, onu da kurban olarak kesmez. Bedfti'de de böyledir.

Bir kadın, mehrinden dolayı —bu mehir kocasında duruyorsa— zengin sayılır.

Bu, İmâmeyn'e göre böyledir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, bu durumda, kadın zengin sayılmaz.

"Bu ihtilaf, muaccel olan mehir hakkındadır. Müeccel mehre ge­lince (va'deli olan mehir), bil-icma, kadın zengin sayılmaz."denilmiştir.

Ecnâs kitabında şöyle zikredilmiştir:

Bir fırıncının yanında ikiyüz dirhem kıymetinde buğdayı veya bir tuzcunun yanında, ikiyüz dirhem kıymetinde tuzu veya bir çamaşırcı­nın yanmda.iki yüz dirhem kıymetinde sabunu varsa, bunlara da kur­ban kesmek vacip olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın yanında, maddi değeri ikiyüz dirhem eden, bir mus-hafı (Kur'an-ı kerîm'i) bulunduğunda, bu şahıs onu okuyorsa, ona kur­ban kesmek gerekmez. Eğer onu okumayı bilmiyorsa, ona kurban kes­mek gerekir.

Şayet küçük çocuğu var da, ona vermek için bekletiyorsa; o çocu­ğu hocaya gönderene kadar, ona kurban keser.

Hadis, fıkıh ve diğer ilim kitapları da boylerdir, bu hükümdedir. Zahîriyye'de de böyledir.

Snğra kitabında şöyle denilmiştir.

Bir kimse kitablar sebebiyle zengin sayılmaz.

Ancak, her nevi'den iki takım olursa, o zaman zengin sayılır. Ebû Hafs ve Ebû Süleyman'ın, İmim Muhamed (R.A.)'den rivayet ettiklerine göre, tefsir ve hadis kitaplarından iki takımdan fazla olmadıkça, kur­ban düşmez. Tıp, nucûm (yıldızlar), edeb ve emsali kitapların kıymeti nisaba mâlik olursa sahibi zengin sayılır. Kerdaî'nin Vedzi'nde de böyledir.

Ecnâs kitabında, şöyle zikredilmiştir.

Bir adam, kıymeti ikiyüz dirhem olan bir eşeği binmek ve ihtiyacı­nı görmek için satın olduğunda, ona kurban düşmez.

Keza, bir adamın, biri kışlık biri de yazlık olmak üzere iki evi ve ona görede ev eşyası olursa, o şahıs bu yüzden zengin sayılmaz.

Eğer, üçüncü bir evi bulunur ve onun da kıymeti ikiyüz dirhem olur­sa, bu şahsa kurban vacip olur.

Üçüncü evin, eşyası da böyledir.

Bir gazinin iki atı olmakla, o zengin sayılmaz. Üçüncü atı olursa, zengin sayılır.

Gazinin her cinsten iki adet harp âleti olur ve ikinci silahların kıy­meti ikiyüz dirhem olursa, zengin sayılır.

Fetva kitaplarında şöyle zikredilmiştir:

Şehir emirinin, bir atı ve bir eşeği bulunursa, o zengin sayılmaz. Eğer bunlar, ikişer tane olur ve bunların kıymeti de iki yüz dirhemi bu­lursa, zengin sayılır.

Bir ziraatçı, iki öküz ve gerekli ziraat aletiyle zengin sayılmaz; bir de ineği olursa, zengin sayılır.

Eğer, üç Öküzü bulunur ve onlardan her birisinin kıymeti de iki yüz dirhem olursa, zengin sayılır.

Bir kimse, üç kat elbisesi olmakla zengin sayılmaz. Bunlardan biri­si günlük, diğeri haftalık üçüncüsü de bayramlık elbisesidir. Ancak, dör­düncü elbisesiyle —nisaba mâlik ise— zengin sayılır.

Bir kimsenin sahibi olduğu bağın değeri iki yüz dirheme müsâvî ise, o adam zengindir. Hulûsa'da da böyledir.

Bir adam, buluğa erişmiş oğlu ve karısının kurbanlarını, onların izni olmadan kesemez.

Küçük çocuğa gelince, zâhirü'r-rivâyede İafta İM BmMt (R.A.)’den bu hususta iki rivayet vardır. Kurban sadakayı fıtır gibi değildir. Ve bu durumda kurban kesmesi de vacip değildir; keserse müstehap olur. Ha­san bin Ziyâd'in İmim Haaİfe (R.A.) den rivayetine göre, "küçük çocu­ğu için, babasının kurban kesmesi, vacip olur. Bir dede de babası olma­yan torunu için, böylece kurban keser. Fetva ise zâhirü'r-rivâyeye göredir.

Şayet küçüğün nisaba malik malı varsa, bazı âlimler: Onun baba­sının bu çocuk adına kurban kesmesi gerekir." demişlerdir. Fetâvâyi Kâdihan'da da böyledir.

Esahh olan da budur. Hidâye'de de böyledir.

Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre sadakayı fıtra kıyasla, vasinin sabinin malından kurban kesmesi lâzımdır.

Fakat, onu dağıtmaz ve onu o sabî yer bekletilmesi zarar verecek olursa, o kurbanın etinide satabilir. Fetâvâyi Kâdihan'da da böyledir.

Esahh olanı, küçüğün malından kurban kesmenin vacip olma­ması ve onun malından sarfiyat yapılmamasıdır. Muhıyt'te de böyledir.

"Küçüğün malından, baba ve vasî'nin kurban kesmenin gerek-mediği"rivâyetine nazaran, şayet baba kurban kesecek olursa İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre tazminat gerekmez.

Fetvada bunun üzerinedir.

Şayet vâsi böyle yaparsa, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre tazmin et­mesi gerekir.

Âlimler İmâm Ebû Hanife (R.A.)'nin kavlinde ihtilaf eylediler: Bazı-ları:"Babaya tazminat gerekmediği gibi, vasiye de tazminat gerek­mez, "buyurmuşlar; bazıları ise; "Eğer kesilen kurbanın etini sabî yer­se, tazminat gerekmez; değilse gerekir."demişlerdir.

Bunak ve mecnun sabi hükmündedir.

Fakat tecennün edip, sonra iyleşen kimse sahih (= sağlam) adam gibidir. Fetâvâyi Kâdihan'da da böyledir.

Bir adama, kölesi ve ümmü veledi için kurban kesmek vacib ol­maz. Mühekıt'ta da böyledir.

Bir kimsenin, köleleri için kurban kesmesi müstehâbtır. Ta tarh â-niyye'de de böyledir.

Sabi olan bir kimse, kurban günlerinde buluğa eriştir ve kendisi de zengin bulunursa bil-icma-kurban kesmesi vâcib olur. Bedâi'de de böyledir.
Misafir ve ihramh olan hacılara-Mekkeli değillerse kurban kes­mek vâcib olmaz. Tahâvî Şerhı'nde de böyledir. [2]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Üye girişi


Fetvalar.COM

Guncel

Günün Sözü

"Günün Sözü."

- fetvalar.com

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..