Muhâyee Çeşitleri:
Muhâyee iki çeşittir:
1-) Zamanen Muhâyee;
2-) Mekânen Muhâyee.
Zamanen Muhâyee: İki kişi ortak bulundukları bir araziyi; bir sene biri, diğer sene de diğeri ekmek veya kiraya Vermek; yahut ortak bulundukları bir evde, bir sene biri, diğer sene de diğeri oturmak veya onu kiraya vermek üzere muhâyeede (= nöbetleşmede) bulunurlarsa; bu durumlarda Zamanen muhâyee meydana gelmiş olur.
Mekânen Muhâyee: Müşterek bir arazinin, yarısında ortaklardan biri, diğer yansında diğeri ziraat yapmak veya müşterek bir evin bir tarafında biri, diğer tarafında diğeri oturmak üzere muhâyee yaparlarsa, bu durumda da Mekânen Muhâyee meydana gelir.
Ortaklardan biri taksimi ister; diğeri ise istemezse, bu durumda asıl olan taksimdir. Zehiyre'de de böyledir.
îki ortaktan biri taksim, diğeri ise, muhâyee isterse; bu durum-de hâkim, o şeyi taksim eder. Kafî'de de böyledir.
Âlimler, nöbetleşmenin caiz olup olmadığı hususunda çeşitli kanâatler belirtmişlerdir.
Bazıları şöyle buyurmuşlardır:
Muhâyye, nöbetleşilmesi kolay olan elbise gibi, arazi gibi şeylere caiz olur.
Meselâ: Bir arazi bir sene biri, diğer sene de diğeri ekmek üzere; veya bir elbiseyi bir gün biri, giyer; diğer bir gün de diğeri giymek üzere; yahut bir köleyi; bir gün biri; diğer bir gün de, diğeri çalıştırmak üzere muhâyee yaparlarsa; bunlar caiz olur.
Ortaklardan birisi, ortak bulunduğu şeyin taksimini isterse; (as-lolan taksimdir.) diğeri, ona cebredilir.
Cinsi muhtelif olan (evler gibi, köleler gibi) şeyler de her yönden mübadele -iki tarafın da rızası olmadıkça- caiz olmaz.
Esahh olan da budur.Çünkü, ariyet bedelsiz olmaz. Zira onlardan her biri, kendi menfaatini -nöbetinde- diğerine terkediyor. Bunu, kendi nöbetinde arkadaşı onun nasibini alsın şartı ile bırakıyor. Zehiyre'de de böyledir.
Taksim edilen bir şeyde, nöbetleşmek kalmaz; bâtıl olur. İster ikisi bir olsunlar, ister biri ayrı bulunsun farketmez.
İmâm Muhammed(R.A.): "Hayvanda nöbetleşmeyi ortaklardan her hangi birisi bozabilir; ister özrü olsun, ister olmasın farketmez." buyurmuştur.
Şeyhu'l-İslâm'da: "Bu, zâhiru'r-rivâyedir." demiştir.
Bu, taksim, kendi nzalarıyla olduğu zaman böyledir.
Fakat, taksim hâkimin hükmüyle olursa; onlardan her hangi birisi onu bozamaz. Onun bozulmasına karşılık sulh da yapamaz.
Fakat, kendi rızaları ile olduğunda; ortaklardan birisi bozarsa; mislini iadeye ihtiyaç yoktur,
Nöbetleşen kimsenin, nöbeti sırasında o yere bina yapma veya bir yerini yıkma yahut oraya bir kapı açma hakkı yoktur. Zehıyre'de de böyledir.
îki kişinin ortak bulunduğu bir evde, oturma yerleri olur ve bu ortaklardan biri alt katta; diğeri üst katta oturur ve kendi nöbetlerinde orada oturmaları veya icara vermeleri caiz olur.
Meselâ: Bir senelik veya bir aylık icarını değişikli olarak (nöbetleşe) almaları da caizdir.
Ancak, bunu kendi rızalarıyla yaparlarsa, böyledir.
Şeyhu'l-İslâra H âh er-zade, şöyle buyurmuştur:
Gelirleri müsavi olan yerlerin nöbetleşe kullanılmaları caizdir. Birinin geliri fazla olursa, o fazlalığı aralarında taksim ederler. Fetva bunun üzerinedir.
Ortak iki evi olanlar, bu evlerini, kendi rızaları ile icara verdiklerinde, icarları ayrı ayrı olsa bile caizdir.
Onlardan birisi razı olmazsa, İmim Kerhî şöyle buyurmuştur: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, kadı efendi, onu cebredemez.
Eğer ev iki olmaz da bir olursa, o takdirde cebreder.
Şemsü'l-Eimrae Senduf, şöyle buyurmuştur:
Ezhar olanı, kadı efendinin cebreylemesidir. Yalnız iki eve ortak bulunduklarında, evin birisi elinde bulunan şahıs kapısını daha çok kilitliyor da, diğeri daha az kilitliyorsa; birbirlerine hiç bir şey için müracâatta bulunmazlar. Ev, bir olur ve onlardan birisi, kendi nöbetinde fazla kitler; diğeri az kitlerse; yine de kazancına ortaktırlar.
Evler ayrı ayrı şehirde olur; sahipleri de razı bulunurlarsa; hâkim, taksim için cebreylemez.
Bu zahiru'r-rivâyede böyledir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Her iki ortakda, ellerinde bulunan yeri, icâre verdiklerinde; onlardan birisi, nöbetleşmeyi bozmak ve mülkiyetini taksim etmek isterse; buna hakkı vardır.
Bu, icâre müddeti geçtikten sonra yapılabilir. Önce olursa -diğerinin hakkını sıyanetten dolayı- buna hakkı olmaz. Tataıhaniyye'de de böyledir.
Ortaklar, bir köleyi hizmette kullanma hususunda nöbetleşirler ve "Şu ayda sen, şu ayda ben hizmet ettireceğim." derler veya iki köleyi, değişikli hizmette kullanırlarsa, bunlar caiz olur.
Bu, şu mes'eleye muhaliftir: Bir köleyi, bir ay biri icara verip, kazancını kendi yiyecek; bir ay, diğeri icara verip kazancını kendi yiyecek; bu hilafsız olarak caiz değildir. Zehıyre'de de böyledir.
İki ortağın, sahip bulundukları iki kölenin, -bir sene biri, diğer sene biri, olmak üzere- hizmetlerinde nöbetleşmeleri caizdir.
Şayet kazançları hakkında nöbetleşirlerse; bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre caiz değildir.
İ mâm ey n'e göre ise, kazançları müsavi ise, caizdir. SerahsTnin Muhıytı'nde de böyledir.
iki kişinin, ortak iki cariyeleri bulunduğunda, çocuklarını emzirmede nöbet değiştirmeleri caiz olur. Tebyîn'de de böyledir.
İki kişinin ortak bir inekleri bulunur ve aralarında, kendi rızala-nyle onbeşer gün sağmak üzere nöbetleşirlerse; işte bu bâtıldır ve birisi için olan süt fazlalığı helâl olmaz.
Eğer helallaşırlarsa,, o caiz olur. En güzeli, günlük sütünü taksim etmekdir. Fetâvayi Kadihân'da da böyledir.
Hurmalık ve diğer ağaçlara ortak bulunan şahıslar; kendi aralarında hurmaların meyvesini birisi, diğer ağaçların meyvelerim de diğeri olmak üzere mühâyee yapsalar bu caiz olmaz.
Keza iki kişinin, ortaklaşa koyunları bulunduğunda; bunlar, aralarında, bir gün biri otlatıp, o günün sütünü o; diğer gün de diğeri otlatıp, o günün sütünü de o, olmak Üzere, anlaşma (mühâyee) yaparlarsa; bu caiz olmaz.
Bu durumlara çâre: Ortağının hissesini satın alır; sonra, kendisinin nöbeti geçince, tamamını satar.
Veya, arkadaşının süt hissesini, taksim edilmeden borç olarak alırsa, bu da caiz olur. Tebyin'de de böyledir.
İki hayvana veya bir hayvana ortak bulunan iki kişinin, bunlar hakkındaki mühâyeesi, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olmaz. İster binmek, ister kazanç sağlamakta mühâyee yapmış olsunlar, bu böyledir.
İmâmeyn'e göre, iki hayvanda, binmek olsun kazanç olsun mühâyee caizdir. Hayvan bir olursa, kân caiz olmaz. Binmede mühâyee hususunda ise meşhur ŞeyhıTİ-İsIâm Hâherzâde: "Uygun olanı, hem kârı, hem de binme nöbetleşmesinin caiz olmamasıdır, "demiştir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir, iki köle hususunda, mühâyee edilirken birisi ölür veya kaçarsa; bu durumda nöbetleşme bozulur.Ancak, üçer günlük nöbetleşme ise, o müstesnadır. Ayın tamamı ise, bunun hilafınadır.
Kölenin biri kaçtı; diğeri de bir ay hizmet eyledi ise, tazminat ve ücret gerekmez
Yalnız ecr-i mislin yansını, kendisine hizmet edilen, kölesi kaçana tazmin eder.
tki köleden biri, hizmetinde kusur yaparsa; tazminat gerekmez.
Keza, onlardan biri, şartlı olarak oturduğu yerde, yıkım yaparsa; tazminat gerekmez. Ortaklardan birinin, muhayyeeten oturduğu; ev yansa tazminaat gerekmez.
Bir adamın abdest aldığı yerde, birinin ayağı kayşa da zarar görse tazminat gerekmez.
Müşterek yere bina yapan veya kuyu kazan kimse, ortağının mülkü nisbetinde, tazminatta bulunur.
Şayet ortağı, Üçte bir nisbetinde ortaksa; üçte bir nisbetinde tazminatta bulunur.
İmimeyn'e göre ise, her hâlinde, yarı tazminatta bulunur. Alimlerimizden bazıları: "Bu cevabta yanlışlık vardır". buyurmuşlardır.
Şemsü'l-Eimme Halvânî şöyle buyurmuştur: Her kim, bu cevap hak derse; müste'eir hakkında da aynı cevap gerekir. O da bir bina yaparsa azarlanır. Fakat, tazminat gerekmez. Oraya bir şey koymak gibi...
Rivâyyetlerde ihtilaf vardır. İcâre rivayetinde, müste'cire tazminat gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
Ortaklardan birisi üzerinde borç olarak ölürse; borcu için, hissesi satılır.
Ortaklardan birisi, hissesini satarsa; onu teslim etmedikçe, mühâyeesi bâtıl olmaz. Çünkü, o daha mülkünden çıkmış sayılmaz. Ancak, teslim etmesi ile mülkünden çıkmış olur.
Satıcı için muhayyerlik olduğu gibi, müşteri içinde muhayyerlik vardır. Müşterinin muhayyer olması sebebiyle de nöbetleşmek bâtıl olur. SerahsTnin Muhıyö'nde de böyledir.
îki kişi, bir cariyeye ortak bulunduklarında; bunlardan her birisi, diğeri hakkında, o cariye için korkar ve birisi, diğerine: "Bir gün senin yanında kalacak; bir gün de benim yanımda kalacak." der; diğeri de: "Hayır, onu bir âdil kişinin yanına bırakalım.'* derse; ben, onu bir gün birinin yanında, bir gün de diğerinin yanında bırakırım; âdil kişinin yanında bırakmam.
Bu durumda, önce hangisinin yanında kalacağını, haEim tâyin eder; dilerse kur'a çektirir.
Şemsü'l-Eimme Serahsi: "Evla olanı, Kalplerinin mutmain olması için aralannda kur'a çekmektir "buyurmuştur.
Şemsü'l-Eimme Halvânî'de buna meyletmiştir. Zehıyre'de de böyledir. Bir Köle ile bir cariyeye, iki kişi ortak bulunduklarında; bunlar aralarında her gün, birisi birinin yanında, kalmak üzere ve yanında kalınan şahıs onun yemeğini adalet üzre vermek şartiyle mühâyee yaparlarsa; bu ortaklıkta üç durum, her mes'elede kıyâs ve istihsân vardır:
Birinci Durum: Kölenin ve cariyenin yemekleri hususunda susması hâlinde: kıyâsda: Köle ile cariyenin yiyecekleri yarı yarıyadır. Istihsanda ise, nöbetleşmede bunun şart koşulması gerekir.
Giyimleri ise, kıyâsta; yarı yarıyadır. Istihsanda da Öyledir.
İkinci Durum: Eğer yiyeceklerinin miktarını açıklarlarsa; kıyasta bu caiz olmaz. İstihsanda ise caiz olur.
Giyim de böyledir. Belirli bir şeyi şart koşarlarsa'bu kıyâsen caiz olmaz.lstihsânen caiz olur.
Hayvan otlatmakta nöbetleşme, bize göre caizdir.Mühâyee ile adam çalıştırmak da caizdir, tster ev yapımda olsun, ister ziraat işlerinde olsun farketmez.
Keza, hamam yapımda nöbetle çalışmak caizdir. Bir köleyi, ortaklardan bir yıl birinin, bir yıl diğerinin çalıştırması, İmam Ebû Ha-nîfe (R.A.)'ye göre caiz değildir.
İmâmeyn'e göre ise, caizdir.
Taraflar, mühâyee'nin zaman ve mekânında ihtilaf ederek durumu hakime çıkarsalar; hâkim onların bir şeye karar vermelerini emreder. Dilerse, ne zaman kime nöbet düşeceğine dair, aralarında kur'a çeker. Tebyin'de de böyledir.
îki cariyenin birinin hizmeti, diğerinden iyi olursa; ortaklar bunları nöbetleşe hizmet ettirirler.
Veya, birinin bir senesinin yerine, diğerinin ikisenesi karşılık tutulursa; bu da caiz olur.
Bu iki cariyenin, ortaklardan birinin yanında, daimî kalması mü-hâyeeyi bâtıl kılar. Yeniden başlarlar. Serahtf'nın Muhıyü'nde de böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [17]
1-) Zamanen Muhâyee;
2-) Mekânen Muhâyee.
Zamanen Muhâyee: İki kişi ortak bulundukları bir araziyi; bir sene biri, diğer sene de diğeri ekmek veya kiraya Vermek; yahut ortak bulundukları bir evde, bir sene biri, diğer sene de diğeri oturmak veya onu kiraya vermek üzere muhâyeede (= nöbetleşmede) bulunurlarsa; bu durumlarda Zamanen muhâyee meydana gelmiş olur.
Mekânen Muhâyee: Müşterek bir arazinin, yarısında ortaklardan biri, diğer yansında diğeri ziraat yapmak veya müşterek bir evin bir tarafında biri, diğer tarafında diğeri oturmak üzere muhâyee yaparlarsa, bu durumda da Mekânen Muhâyee meydana gelir.
Ortaklardan biri taksimi ister; diğeri ise istemezse, bu durumda asıl olan taksimdir. Zehiyre'de de böyledir.
îki ortaktan biri taksim, diğeri ise, muhâyee isterse; bu durum-de hâkim, o şeyi taksim eder. Kafî'de de böyledir.
Âlimler, nöbetleşmenin caiz olup olmadığı hususunda çeşitli kanâatler belirtmişlerdir.
Bazıları şöyle buyurmuşlardır:
Muhâyye, nöbetleşilmesi kolay olan elbise gibi, arazi gibi şeylere caiz olur.
Meselâ: Bir arazi bir sene biri, diğer sene de diğeri ekmek üzere; veya bir elbiseyi bir gün biri, giyer; diğer bir gün de diğeri giymek üzere; yahut bir köleyi; bir gün biri; diğer bir gün de, diğeri çalıştırmak üzere muhâyee yaparlarsa; bunlar caiz olur.
Ortaklardan birisi, ortak bulunduğu şeyin taksimini isterse; (as-lolan taksimdir.) diğeri, ona cebredilir.
Cinsi muhtelif olan (evler gibi, köleler gibi) şeyler de her yönden mübadele -iki tarafın da rızası olmadıkça- caiz olmaz.
Esahh olan da budur.Çünkü, ariyet bedelsiz olmaz. Zira onlardan her biri, kendi menfaatini -nöbetinde- diğerine terkediyor. Bunu, kendi nöbetinde arkadaşı onun nasibini alsın şartı ile bırakıyor. Zehiyre'de de böyledir.
Taksim edilen bir şeyde, nöbetleşmek kalmaz; bâtıl olur. İster ikisi bir olsunlar, ister biri ayrı bulunsun farketmez.
İmâm Muhammed(R.A.): "Hayvanda nöbetleşmeyi ortaklardan her hangi birisi bozabilir; ister özrü olsun, ister olmasın farketmez." buyurmuştur.
Şeyhu'l-İslâm'da: "Bu, zâhiru'r-rivâyedir." demiştir.
Bu, taksim, kendi nzalarıyla olduğu zaman böyledir.
Fakat, taksim hâkimin hükmüyle olursa; onlardan her hangi birisi onu bozamaz. Onun bozulmasına karşılık sulh da yapamaz.
Fakat, kendi rızaları ile olduğunda; ortaklardan birisi bozarsa; mislini iadeye ihtiyaç yoktur,
Nöbetleşen kimsenin, nöbeti sırasında o yere bina yapma veya bir yerini yıkma yahut oraya bir kapı açma hakkı yoktur. Zehıyre'de de böyledir.
îki kişinin ortak bulunduğu bir evde, oturma yerleri olur ve bu ortaklardan biri alt katta; diğeri üst katta oturur ve kendi nöbetlerinde orada oturmaları veya icara vermeleri caiz olur.
Meselâ: Bir senelik veya bir aylık icarını değişikli olarak (nöbetleşe) almaları da caizdir.
Ancak, bunu kendi rızalarıyla yaparlarsa, böyledir.
Şeyhu'l-İslâra H âh er-zade, şöyle buyurmuştur:
Gelirleri müsavi olan yerlerin nöbetleşe kullanılmaları caizdir. Birinin geliri fazla olursa, o fazlalığı aralarında taksim ederler. Fetva bunun üzerinedir.
Ortak iki evi olanlar, bu evlerini, kendi rızaları ile icara verdiklerinde, icarları ayrı ayrı olsa bile caizdir.
Onlardan birisi razı olmazsa, İmim Kerhî şöyle buyurmuştur: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, kadı efendi, onu cebredemez.
Eğer ev iki olmaz da bir olursa, o takdirde cebreder.
Şemsü'l-Eimrae Senduf, şöyle buyurmuştur:
Ezhar olanı, kadı efendinin cebreylemesidir. Yalnız iki eve ortak bulunduklarında, evin birisi elinde bulunan şahıs kapısını daha çok kilitliyor da, diğeri daha az kilitliyorsa; birbirlerine hiç bir şey için müracâatta bulunmazlar. Ev, bir olur ve onlardan birisi, kendi nöbetinde fazla kitler; diğeri az kitlerse; yine de kazancına ortaktırlar.
Evler ayrı ayrı şehirde olur; sahipleri de razı bulunurlarsa; hâkim, taksim için cebreylemez.
Bu zahiru'r-rivâyede böyledir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Her iki ortakda, ellerinde bulunan yeri, icâre verdiklerinde; onlardan birisi, nöbetleşmeyi bozmak ve mülkiyetini taksim etmek isterse; buna hakkı vardır.
Bu, icâre müddeti geçtikten sonra yapılabilir. Önce olursa -diğerinin hakkını sıyanetten dolayı- buna hakkı olmaz. Tataıhaniyye'de de böyledir.
Ortaklar, bir köleyi hizmette kullanma hususunda nöbetleşirler ve "Şu ayda sen, şu ayda ben hizmet ettireceğim." derler veya iki köleyi, değişikli hizmette kullanırlarsa, bunlar caiz olur.
Bu, şu mes'eleye muhaliftir: Bir köleyi, bir ay biri icara verip, kazancını kendi yiyecek; bir ay, diğeri icara verip kazancını kendi yiyecek; bu hilafsız olarak caiz değildir. Zehıyre'de de böyledir.
İki ortağın, sahip bulundukları iki kölenin, -bir sene biri, diğer sene biri, olmak üzere- hizmetlerinde nöbetleşmeleri caizdir.
Şayet kazançları hakkında nöbetleşirlerse; bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre caiz değildir.
İ mâm ey n'e göre ise, kazançları müsavi ise, caizdir. SerahsTnin Muhıytı'nde de böyledir.
iki kişinin, ortak iki cariyeleri bulunduğunda, çocuklarını emzirmede nöbet değiştirmeleri caiz olur. Tebyîn'de de böyledir.
İki kişinin ortak bir inekleri bulunur ve aralarında, kendi rızala-nyle onbeşer gün sağmak üzere nöbetleşirlerse; işte bu bâtıldır ve birisi için olan süt fazlalığı helâl olmaz.
Eğer helallaşırlarsa,, o caiz olur. En güzeli, günlük sütünü taksim etmekdir. Fetâvayi Kadihân'da da böyledir.
Hurmalık ve diğer ağaçlara ortak bulunan şahıslar; kendi aralarında hurmaların meyvesini birisi, diğer ağaçların meyvelerim de diğeri olmak üzere mühâyee yapsalar bu caiz olmaz.
Keza iki kişinin, ortaklaşa koyunları bulunduğunda; bunlar, aralarında, bir gün biri otlatıp, o günün sütünü o; diğer gün de diğeri otlatıp, o günün sütünü de o, olmak Üzere, anlaşma (mühâyee) yaparlarsa; bu caiz olmaz.
Bu durumlara çâre: Ortağının hissesini satın alır; sonra, kendisinin nöbeti geçince, tamamını satar.
Veya, arkadaşının süt hissesini, taksim edilmeden borç olarak alırsa, bu da caiz olur. Tebyin'de de böyledir.
İki hayvana veya bir hayvana ortak bulunan iki kişinin, bunlar hakkındaki mühâyeesi, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caiz olmaz. İster binmek, ister kazanç sağlamakta mühâyee yapmış olsunlar, bu böyledir.
İmâmeyn'e göre, iki hayvanda, binmek olsun kazanç olsun mühâyee caizdir. Hayvan bir olursa, kân caiz olmaz. Binmede mühâyee hususunda ise meşhur ŞeyhıTİ-İsIâm Hâherzâde: "Uygun olanı, hem kârı, hem de binme nöbetleşmesinin caiz olmamasıdır, "demiştir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir, iki köle hususunda, mühâyee edilirken birisi ölür veya kaçarsa; bu durumda nöbetleşme bozulur.Ancak, üçer günlük nöbetleşme ise, o müstesnadır. Ayın tamamı ise, bunun hilafınadır.
Kölenin biri kaçtı; diğeri de bir ay hizmet eyledi ise, tazminat ve ücret gerekmez
Yalnız ecr-i mislin yansını, kendisine hizmet edilen, kölesi kaçana tazmin eder.
tki köleden biri, hizmetinde kusur yaparsa; tazminat gerekmez.
Keza, onlardan biri, şartlı olarak oturduğu yerde, yıkım yaparsa; tazminat gerekmez. Ortaklardan birinin, muhayyeeten oturduğu; ev yansa tazminaat gerekmez.
Bir adamın abdest aldığı yerde, birinin ayağı kayşa da zarar görse tazminat gerekmez.
Müşterek yere bina yapan veya kuyu kazan kimse, ortağının mülkü nisbetinde, tazminatta bulunur.
Şayet ortağı, Üçte bir nisbetinde ortaksa; üçte bir nisbetinde tazminatta bulunur.
İmimeyn'e göre ise, her hâlinde, yarı tazminatta bulunur. Alimlerimizden bazıları: "Bu cevabta yanlışlık vardır". buyurmuşlardır.
Şemsü'l-Eimme Halvânî şöyle buyurmuştur: Her kim, bu cevap hak derse; müste'eir hakkında da aynı cevap gerekir. O da bir bina yaparsa azarlanır. Fakat, tazminat gerekmez. Oraya bir şey koymak gibi...
Rivâyyetlerde ihtilaf vardır. İcâre rivayetinde, müste'cire tazminat gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
Ortaklardan birisi üzerinde borç olarak ölürse; borcu için, hissesi satılır.
Ortaklardan birisi, hissesini satarsa; onu teslim etmedikçe, mühâyeesi bâtıl olmaz. Çünkü, o daha mülkünden çıkmış sayılmaz. Ancak, teslim etmesi ile mülkünden çıkmış olur.
Satıcı için muhayyerlik olduğu gibi, müşteri içinde muhayyerlik vardır. Müşterinin muhayyer olması sebebiyle de nöbetleşmek bâtıl olur. SerahsTnin Muhıyö'nde de böyledir.
îki kişi, bir cariyeye ortak bulunduklarında; bunlardan her birisi, diğeri hakkında, o cariye için korkar ve birisi, diğerine: "Bir gün senin yanında kalacak; bir gün de benim yanımda kalacak." der; diğeri de: "Hayır, onu bir âdil kişinin yanına bırakalım.'* derse; ben, onu bir gün birinin yanında, bir gün de diğerinin yanında bırakırım; âdil kişinin yanında bırakmam.
Bu durumda, önce hangisinin yanında kalacağını, haEim tâyin eder; dilerse kur'a çektirir.
Şemsü'l-Eimme Serahsi: "Evla olanı, Kalplerinin mutmain olması için aralannda kur'a çekmektir "buyurmuştur.
Şemsü'l-Eimme Halvânî'de buna meyletmiştir. Zehıyre'de de böyledir. Bir Köle ile bir cariyeye, iki kişi ortak bulunduklarında; bunlar aralarında her gün, birisi birinin yanında, kalmak üzere ve yanında kalınan şahıs onun yemeğini adalet üzre vermek şartiyle mühâyee yaparlarsa; bu ortaklıkta üç durum, her mes'elede kıyâs ve istihsân vardır:
Birinci Durum: Kölenin ve cariyenin yemekleri hususunda susması hâlinde: kıyâsda: Köle ile cariyenin yiyecekleri yarı yarıyadır. Istihsanda ise, nöbetleşmede bunun şart koşulması gerekir.
Giyimleri ise, kıyâsta; yarı yarıyadır. Istihsanda da Öyledir.
İkinci Durum: Eğer yiyeceklerinin miktarını açıklarlarsa; kıyasta bu caiz olmaz. İstihsanda ise caiz olur.
Giyim de böyledir. Belirli bir şeyi şart koşarlarsa'bu kıyâsen caiz olmaz.lstihsânen caiz olur.
Hayvan otlatmakta nöbetleşme, bize göre caizdir.Mühâyee ile adam çalıştırmak da caizdir, tster ev yapımda olsun, ister ziraat işlerinde olsun farketmez.
Keza, hamam yapımda nöbetle çalışmak caizdir. Bir köleyi, ortaklardan bir yıl birinin, bir yıl diğerinin çalıştırması, İmam Ebû Ha-nîfe (R.A.)'ye göre caiz değildir.
İmâmeyn'e göre ise, caizdir.
Taraflar, mühâyee'nin zaman ve mekânında ihtilaf ederek durumu hakime çıkarsalar; hâkim onların bir şeye karar vermelerini emreder. Dilerse, ne zaman kime nöbet düşeceğine dair, aralarında kur'a çeker. Tebyin'de de böyledir.
îki cariyenin birinin hizmeti, diğerinden iyi olursa; ortaklar bunları nöbetleşe hizmet ettirirler.
Veya, birinin bir senesinin yerine, diğerinin ikisenesi karşılık tutulursa; bu da caiz olur.
Bu iki cariyenin, ortaklardan birinin yanında, daimî kalması mü-hâyeeyi bâtıl kılar. Yeniden başlarlar. Serahtf'nın Muhıyü'nde de böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [17]
Konular
- Taksimin Sebebi:
- Taksimin Rüknü:
- Taksimin Şartı
- Taksimin Hükmü:
- 2- TAKSİMİN NASIL YAPILACAĞI
- 3- TAKSİM EDİLEBİLEN VEYATAKSİM EDİLEMEYEN ŞEYLER VETAKSİM EDİLMESİ CAİZ OLAN VEYACAİZ OLMAYAN ŞEYLE
- 4- ZİKREDİLMEDİĞİ HÂLDE, TAKSİME DÂHİL OLAN VEYA DÂHİL OLMAYAN ŞEVLER
- 5- TAKSİMDEN RÜCÛ ETMEK VE KURA ÇEKMEK
- 6- TAKSİMDE MUHAYYERLİK
- 7- TAKSİM EDİLMESİ, BAŞKASINA KARŞİ GEÇERLİ OLAN VE GEÇERLİ OLMAYAN ŞEYLER
- 8- TEREKENİN TAKSİM EDİLMESİ; BU TAKSİMDEN SONRA; ÖLENİN VEYA KENDİSİNE VASİYYET EDİLEN ŞAHSIN BORÇL
- 9- TAKSİMDE ALDATMA
- 10- İÇİNDE BAŞKASININ HAKKI BULUNAN BİRŞEYİN TAKSİMİ
- 11- TAKSİMDE YAPILAN YANLIŞLIK DA'VÂSI
- 12- MÜHÂYEE (= MENFAATİN TAKSİM EDİLMESİ= SIRA TUTMA = NÖBETLEŞME) MUHÂYEE NEDİR?
- Muhâyee Çeşitleri:
- 13- TAKSİM HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTÂBÜ'L-İBÂK (SAHİBİNDEN KAÇAN KÖLELER)
- Sahibinden Kaçan Köle
- Kölenin Sahibi Ortaya Çıkarsa
- KİTÂBÜ'L-EDHIYYE
- (KURBANLAR)
- 1- KURBANIN MANÂSI, RÜKNÜ, SIFATI, ŞARTLARI, HÜKMÜ VE KURBANIN KİME VACİP OLUP, KİME VACİP OLMADIĞI
- Zengin Kimdir
- Kurban Kime, Ne Zaman Ve Nasıl Vacip Olur?
- Niyâbeten Kurban Kesmek
- Vaktinde Kesilmeyen Kurban
- 2- ADAK VE ADAK MAHİYETİNDEKİ KURBANLARIN VACİP OLMASI
- 3- KURBAN KESMENİN VAKTİ
- Kurban Ve Teşrıyk Günleri