2- TAKSİMİN NASIL YAPILACAĞI
Bir evin, alt katma iki kişi; üst katına da başka şahıslar ortak olurlar ve alt katın birinin üstüne ortak bulunan şahıslar taksim isterlerse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ye göre, bu durumda alt katın elli arşın karesi, Üst katın yüz arşın karesine mukabil tutulur.
İmâra Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, alt katla, üst kat eşit tutulur. Ortak bulunulan iki alt kat daireden birinin üst katı var; diğerinin üst katı yoksa; (Şöyle ki: Evin birinin üst katı, bu iki ortağın değil de, başkasının olursa) ve üst katın birinin altı da oturulacak şeküde yapılmamışsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, alt katın da ev olmayan üst kat, otuz üç arşın kare hesap edilir ve o, binanın tamamının üçte biri sayılır. Çünkü, İnıftm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, üst kat, alt katın -öncekinde olduğu gibi- yansı kadardır.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) a göre ise, evin tamamı elli arşın sayılıp, yüz arşını, üstü olmayana, yüz arşınım da alt katı olmayana mukabil tutu-lur.Zirâ İmâm Ebû Yusuf (R,A.)a göre, alt katla, üst kat arasında hiç fark yoktur. İmâm Muhammed (R.A.)e gelince, tamamının bu evin tamamında, kıymetine itibar edilir.
Fetva da buna göredir. Mebsût'ta da böyledir.
Çöplüğü (tuvaleti) veya gölgeliği cadde üzerinde olan bir evin taksiminde, onların yerleri hesaba katılmaz. Çünkü onlar, ev değildir; orda karar hakkı yoktur. Zira onlar, umumun yolu Üzerindedir ve onların yıkılma ihtimali kuvvetlidir. Yıkılması muhtemel olan da, yıkılmış hükmündedir.
Şayet gölgelik kimsenin gelip geçmiyeceği yerde bulunur ve yıkılması muhtemel olmazsa; onun yeri de hesaba katılır. Serahsî'nin Mnhıy-tı'nde de böyledir.
Bir adam, geride iki arazı veya iki ev bırakarak vefat eder ve varisler de, onların taksimini her biri, kendi hissesini almak için isterlerse; bu arazi veya evin taksim edilmesi caizdir.
Şayet, bu vârislerden birisi, hâkime giderek "Benim iki evdeki hissemi birleştir." veya "Benim iki arazideki hissemi birleştir.'* der; diğer ortağı da buna razı olmaz ise, İmâm Ebü Hgnîfe (R.A.): "Hâkim, her iki yeri de ayn ayrı taksim eder; birinin hissesini birleştirmez." buyurmuştur.
İmâmeyn ise: Rey (görüş, kanaat) hâkimindir. Eğer birleştirmeyi uygun görürse, birleştirir, değilse birleştirmez." buyurmuşlardır.
Şayet bu evler, ayrı ayrı şehirlerde ise durumun ne olacakı el-A si'da zikredilmemiştir.
Âlimlerimiz: "İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)nın kavline göre, her hangi birisinin hissesi, aynı evde birleşmez, ister ayrı ayrı şehirlerde» ister aynı şehirde olsun; ister ayrı, isterse birbirine bitişik olsun farketmez." buyurmuşlardır. Hilâl, İmâm Efon Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
İki ayrı şehirde olan evler birleştirilmez. Zira cinsleri aynı, şekilleri ayrıdır.
Şayet iki adamın, ortaklaşa iki evi varsa; -ister evler bitişik olsun, isterse ayrı ayrı olsun- hisseleri bir evde cem edilir.
Şayet iki evin arasında başka bir ev bulunur ye evler birbirinden ayrı olurlarsa; bu durumda bu ortakların hisseleri de bir evde cem olmaz. Fakat, evleri ayrı ayrı taksim ederler.
Şayet, evler tek ev halinde ise, bu ortaklar hisselerini birinde toplayabilirler.
Bunların tamamı, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) görüşüdür.
İmâmeyn ise: "Rey hâkimindir. Yer ile evde müsavidir. Hâkim bildiği gibi taksimini yapar." buyurmuşlardır. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.
Ev, akar veya ev ve dükkan, ayrı ayrı taksim olunurlar. Çünkü cinsleri değişiktir. Hidâye'de de böyledir.
Eğer, terekede ev ve dükkan bulunur, vârislerin de tamamı büyük olur ve bunlar, evi ve dükkanın bütün hisselerini birisine vermeye razı olurlarsa; bu caizdir. Çünkü, İmâra Ebû Hsröfe (R.A.) ye göre, hâkimin cebriyle cem olmaz; fakat, kendi nzalarıyla olursa, cem olur. (toplanabilir.)
Bir vârisin, kendi hissesini, diğerleri râzi olmadığı hâlde, bir başkasına vermesi caiz oîmaz. Yâni, böyle yapması diğerleri hakkında geçerli olmaz.
Ancak, hepsi birden razı olursa; o zaman caiz olur. Bu durumda, onların geri isteme haklan vardır, isterlerse aralarında taksim yaparlar. Bu zahirdir, (açıktır.)
Burda müşkil olan, hissesini diğerine veren şahıs, onu geri alabilir mi?
"Hayır alamaz" denilmiştir. Mufaivfîe de böyledir.
Bir topluluk, ortak bulundukları bir evin taksimini isterler ve evin iki tarafından bir tarafı üstün olur; ortaklardan biri de, hissesinin yerine para ister veya bir başkası, hissesinin yerine bir arsa isterse; bu durumlarda bedel vermek vardır. Hissesinin yerine para alan şahıs, o parayı, mazeretsiz geri veremez. O takdirde hâkime başvurur.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) a göre herkes kıymetine göre hissesini alır.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A,) ye göre, arazi sahasına (yüz ölçümüne) göre taksim edilir. Bundan sonra, hissesine ev düşen, onu diğerine, dirhemler mukabilinde devreder. Zaruretine binâen bunu yapmakta bir sakınca yoktur.
İmâm Muhammed (R.A,) ise: "Binaya makabil, arsa verilir." Aralarında üstünlük olursa, farkını alır ve kıymetlerini eşitleştirir. Bu durumda fazla gelen dirhemleri olursa, onu geri alır. demiştir, K&fî'de de böyledir.
Ortaklar, yolun durumu hakkında ihtilaf ederlerse; bazı âlimler: "Hâkime haber verilir." demişlerdir; bazıları da: "Durum hâkime haber verilmez; bakılır: Eğer herbiri için ayrı ayrı yol yapmaya imkân varsa öyle yapılır; değilse, yol müştereken aralarında taksimsiz kalır." buyurmuşlardır.
Bazıları ise: "yol ortaklığı, ordan gelip geçmektir. Yoksa, yolu alıp götürmek değildir. O yoldan geçmiyenin yol ortaklığı yoktur," demişlerdir. Kâfi'de de böyledir,
Arsasını paylaşınca, yolun dar alıp daı almayacağında ihtilâfa düşerlerse; bazı âlimlerimiz: Kapılara göre hareket edilir. Kapısı geniş olanın, yolu da o nisbette geniş bırakılır; menfaati göz önüne alınır. En azma, bir inek geçecek kadar yol ayrılır." buyurmuşlardır. Zehiyre'de de böyledir.
Bir yola sahip olanlar mahkemeye düşer ye onlardan herbiri yolun kendisine âit olduğunu iddia eder ve daha öncesi bilinmemekte olursa bu durumda yol, aralarında eşit { müsâvî) olarak taksim edilir. Çünkü yol, evi büyük olan şahsa ne kadar lazımsa; evi küçük olana da o kadar lâzımdır.
Bu, su kanalı gibi değildir. Kanal herkesin arazisinin büyüklüğüne göre taksim edilir.
Şayet yolun aslı bilinir ve bu yol ölmüş bir adamın arsasından geçmekte olur ve bu şahsın vârisleri kalmış olursa; o yol, asıl sahibinin olur. Ve o yoldan geçmek isteyenler, bu yolu, o vârislerden satın alırlar.
Bu yolun aslının miras olduğunu bilmiyorlar ve bunu inkâr ediyorlarsa; bu yol olduğu gibi kalır, Mebsât'ta da böyledir.
Cinsi bir olan adedî şeyleri, hâkim taksim eder.
Şöyle ki: cinsi sabit, isimleri belli kcy nlar, inekler, ölçülen şeyler, tartılan şeyler ve elbiseler ortaklar arasında haklan nisbetinde taksim edilir. Cinsleri muhtelif olur ve sayı ile taksime elverişli olmazsa, bu durumda uygun olanı» kıymetlerinin hesap edilerek, ona göre taksim edilmeleridir, Mafeıyt'te de böyledir,
îki kişinin, ortaklaşa buğdayları veya evleri yahut bir cinsten kumaşları (elbiseleri bulunduğunda, bu ortaklardan birinin hissesini aysr-ması caiz olur.
Uygun olanı taksim eden şahsın muhafazası kolay olsun diye bu taksimi bir kâğıt üzerine yazması ve bu taksimi, eşit bir şekilde yapmasıdır. Kumaşları, miktarım bilinmesi için arşınla ölçmek gerekir.
Binanın taksiminde, yolu ve suyu eşit şeküde yazılmalı ve sonra-daisimlerini yazıp kurra çekmelidir, önce ismi çıkan, hissesini alır. Kâfi'de de böyledir.
Bir adam öldüğünde; üç oğul ve onbeş adet küpü kalır ve bu küplerin beşi, sirke ile dolu; beşi ise yarı dolu; beside boş olur ve hepsi de aynı ayarda bulunur; bu oğlanlar da bunları eşit şekilde ve hiç birini yerinden kaldırmadan taksim etmek isterlerse; bunu nasıl yaparlar?
Âlimler şöyle buyurmuşlardır:
Bu oğullardan birine, iki sirke dolu küp; bir de yansına kadar dolu 'küp ile iki boş küp verilir.
İkinciye de Öyle verilir.
Geride, birisi dolu, birisi boş, Üçüde yarı dolu olan beş küp kalır. Onlar da üçüncü oğula verilince, tam adilâne bir taksim yapılmış olur.
İki kişinin, birisinin iki, diğerinin üç, ekmeği, (ikisinin birlikte beş ekmekleri) olduğunda, Üçüncü bir adamı davet edip oturup o beş ekmeği eşit yiyorlar; sonra da davet eyledikleri adam, bunlara beş dirhem vererek: "Aranızda her birinizin ekmeğinden yediğim nisbette taksim ediniz." diyor; bu durum hakkında: Fakıyh Ebû'el- Leys: "Bana göre, o beş dirhemin iki dirhemi, iki ekmek sahibinin; üç dirhemi de üç ekmek sahibinin olur. Çünkü onlardan her birisi bir ekmekle, bir de bîr ekmeğin üçte ikisini yemiş oldular. Böyle olunca da onlardan her birisi, iki ekmek sahibininden iki hisse yemiş; Üç ekmek sahibinin hissesinden de üç hisse yemiş olurlar. Böylece beş sehim olur ve her sehme bir dirhem isabet eder. Demiştir.
Fakıyfa Ebfi Bekir ise: "İki ekmek sahibine bedel olarak, bir dirhem verilir. Çünkü, o, kendi ekmeğinin birisi ile, diğerinin üçte ikisini yemiştir; bir ekmeğinin, Üçte birini yememiştir. Ve ekmek sahibinin her biri, bir ekmekle, bir de ekmeğin üçte ikisini yemişlerdir. Üçüncü şahıs ise, üç ekmek sahibinin bir ekmeği ile; diğerinin, bir ekmeğinin üçte birini yemiş olur. Böyle olunca da, üç ekmek sahibine (beş dirhemin) dört dirhemi verilir. Fciâvâyi KldUrin'da da böyledir.
Bu mes'ele şöyle düşünülebilir: Beş ekmek, onbeş parça olumuş-tur. Bunlardan beş parçasını, iki ekmek sahibi yemiş; beş parçasını üç ekmek sahibi yemiş; beş parçasını da misafir yemiş oldu. Böyle olunca, misafir, iki ekmeği olandan bir parçasını; Üç ekmeği olandan ise, dört parçasını yemiş olur. Ve beş dirhemin, bir dirhemi, iki ekmeği olanın hakkıdır. Dört dirhemi ise, Üç ekmeği olanın hakkıdır.
İki kişi, ortak bulundukları şamam, bir iple taksim etseler; bu caizdir. Çünkü, bunda değişiklik çok az olur. Zabiriyye'dc de böyledir.
Ebo Cafer'den soruldu:
Bir hükümdar, bir köy halkını borçlandırmak ve o borcu da onlara taksim etmek isterse; âlimlerden bir kısmı: "Emlâklan nisbetinde borçlandırır.'* dediler; bir kısımda: Adam başına sayıya göre alır." buyurdular.
Şayet onların borçlandınhnalırı, mülklerini iyileştirmek, verimli hâle getirmek içinse, o takdirde herkesi mülkü nisbetinde borçlandırır. Çünkü onun faydası, herkesin mülküne aittir.
Şayet, bu borçlandırma, köy halkının bedenlerini, vücutlarını ıslah içinse; o takdirde onları adam başı (sayılarına göre) borçlandırır. Çünkü, bu durumda fayda, vücutlaradır. Kadınlara çocuklara bir şey yoktur, (onlar borçlanmaz.) Çünkü onlara taarruz yoktur. Mufeıyt'te de böyledir.
Yaş üzümün, ortaklar arasındaki taksimi, tartı iledir. Bu, kantarla veya terazi ile tartılır, ölçekle taksim edilse, o da sahih olur. Zafcî-riyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen AHahu Teâlâ dır. [6]
İmâra Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, alt katla, üst kat eşit tutulur. Ortak bulunulan iki alt kat daireden birinin üst katı var; diğerinin üst katı yoksa; (Şöyle ki: Evin birinin üst katı, bu iki ortağın değil de, başkasının olursa) ve üst katın birinin altı da oturulacak şeküde yapılmamışsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, alt katın da ev olmayan üst kat, otuz üç arşın kare hesap edilir ve o, binanın tamamının üçte biri sayılır. Çünkü, İnıftm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, üst kat, alt katın -öncekinde olduğu gibi- yansı kadardır.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) a göre ise, evin tamamı elli arşın sayılıp, yüz arşını, üstü olmayana, yüz arşınım da alt katı olmayana mukabil tutu-lur.Zirâ İmâm Ebû Yusuf (R,A.)a göre, alt katla, üst kat arasında hiç fark yoktur. İmâm Muhammed (R.A.)e gelince, tamamının bu evin tamamında, kıymetine itibar edilir.
Fetva da buna göredir. Mebsût'ta da böyledir.
Çöplüğü (tuvaleti) veya gölgeliği cadde üzerinde olan bir evin taksiminde, onların yerleri hesaba katılmaz. Çünkü onlar, ev değildir; orda karar hakkı yoktur. Zira onlar, umumun yolu Üzerindedir ve onların yıkılma ihtimali kuvvetlidir. Yıkılması muhtemel olan da, yıkılmış hükmündedir.
Şayet gölgelik kimsenin gelip geçmiyeceği yerde bulunur ve yıkılması muhtemel olmazsa; onun yeri de hesaba katılır. Serahsî'nin Mnhıy-tı'nde de böyledir.
Bir adam, geride iki arazı veya iki ev bırakarak vefat eder ve varisler de, onların taksimini her biri, kendi hissesini almak için isterlerse; bu arazi veya evin taksim edilmesi caizdir.
Şayet, bu vârislerden birisi, hâkime giderek "Benim iki evdeki hissemi birleştir." veya "Benim iki arazideki hissemi birleştir.'* der; diğer ortağı da buna razı olmaz ise, İmâm Ebü Hgnîfe (R.A.): "Hâkim, her iki yeri de ayn ayrı taksim eder; birinin hissesini birleştirmez." buyurmuştur.
İmâmeyn ise: Rey (görüş, kanaat) hâkimindir. Eğer birleştirmeyi uygun görürse, birleştirir, değilse birleştirmez." buyurmuşlardır.
Şayet bu evler, ayrı ayrı şehirlerde ise durumun ne olacakı el-A si'da zikredilmemiştir.
Âlimlerimiz: "İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)nın kavline göre, her hangi birisinin hissesi, aynı evde birleşmez, ister ayrı ayrı şehirlerde» ister aynı şehirde olsun; ister ayrı, isterse birbirine bitişik olsun farketmez." buyurmuşlardır. Hilâl, İmâm Efon Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
İki ayrı şehirde olan evler birleştirilmez. Zira cinsleri aynı, şekilleri ayrıdır.
Şayet iki adamın, ortaklaşa iki evi varsa; -ister evler bitişik olsun, isterse ayrı ayrı olsun- hisseleri bir evde cem edilir.
Şayet iki evin arasında başka bir ev bulunur ye evler birbirinden ayrı olurlarsa; bu durumda bu ortakların hisseleri de bir evde cem olmaz. Fakat, evleri ayrı ayrı taksim ederler.
Şayet, evler tek ev halinde ise, bu ortaklar hisselerini birinde toplayabilirler.
Bunların tamamı, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) görüşüdür.
İmâmeyn ise: "Rey hâkimindir. Yer ile evde müsavidir. Hâkim bildiği gibi taksimini yapar." buyurmuşlardır. Fetâvâyı Kâdîhân'da da böyledir.
Ev, akar veya ev ve dükkan, ayrı ayrı taksim olunurlar. Çünkü cinsleri değişiktir. Hidâye'de de böyledir.
Eğer, terekede ev ve dükkan bulunur, vârislerin de tamamı büyük olur ve bunlar, evi ve dükkanın bütün hisselerini birisine vermeye razı olurlarsa; bu caizdir. Çünkü, İmâra Ebû Hsröfe (R.A.) ye göre, hâkimin cebriyle cem olmaz; fakat, kendi nzalarıyla olursa, cem olur. (toplanabilir.)
Bir vârisin, kendi hissesini, diğerleri râzi olmadığı hâlde, bir başkasına vermesi caiz oîmaz. Yâni, böyle yapması diğerleri hakkında geçerli olmaz.
Ancak, hepsi birden razı olursa; o zaman caiz olur. Bu durumda, onların geri isteme haklan vardır, isterlerse aralarında taksim yaparlar. Bu zahirdir, (açıktır.)
Burda müşkil olan, hissesini diğerine veren şahıs, onu geri alabilir mi?
"Hayır alamaz" denilmiştir. Mufaivfîe de böyledir.
Bir topluluk, ortak bulundukları bir evin taksimini isterler ve evin iki tarafından bir tarafı üstün olur; ortaklardan biri de, hissesinin yerine para ister veya bir başkası, hissesinin yerine bir arsa isterse; bu durumlarda bedel vermek vardır. Hissesinin yerine para alan şahıs, o parayı, mazeretsiz geri veremez. O takdirde hâkime başvurur.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) a göre herkes kıymetine göre hissesini alır.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A,) ye göre, arazi sahasına (yüz ölçümüne) göre taksim edilir. Bundan sonra, hissesine ev düşen, onu diğerine, dirhemler mukabilinde devreder. Zaruretine binâen bunu yapmakta bir sakınca yoktur.
İmâm Muhammed (R.A,) ise: "Binaya makabil, arsa verilir." Aralarında üstünlük olursa, farkını alır ve kıymetlerini eşitleştirir. Bu durumda fazla gelen dirhemleri olursa, onu geri alır. demiştir, K&fî'de de böyledir.
Ortaklar, yolun durumu hakkında ihtilaf ederlerse; bazı âlimler: "Hâkime haber verilir." demişlerdir; bazıları da: "Durum hâkime haber verilmez; bakılır: Eğer herbiri için ayrı ayrı yol yapmaya imkân varsa öyle yapılır; değilse, yol müştereken aralarında taksimsiz kalır." buyurmuşlardır.
Bazıları ise: "yol ortaklığı, ordan gelip geçmektir. Yoksa, yolu alıp götürmek değildir. O yoldan geçmiyenin yol ortaklığı yoktur," demişlerdir. Kâfi'de de böyledir,
Arsasını paylaşınca, yolun dar alıp daı almayacağında ihtilâfa düşerlerse; bazı âlimlerimiz: Kapılara göre hareket edilir. Kapısı geniş olanın, yolu da o nisbette geniş bırakılır; menfaati göz önüne alınır. En azma, bir inek geçecek kadar yol ayrılır." buyurmuşlardır. Zehiyre'de de böyledir.
Bir yola sahip olanlar mahkemeye düşer ye onlardan herbiri yolun kendisine âit olduğunu iddia eder ve daha öncesi bilinmemekte olursa bu durumda yol, aralarında eşit { müsâvî) olarak taksim edilir. Çünkü yol, evi büyük olan şahsa ne kadar lazımsa; evi küçük olana da o kadar lâzımdır.
Bu, su kanalı gibi değildir. Kanal herkesin arazisinin büyüklüğüne göre taksim edilir.
Şayet yolun aslı bilinir ve bu yol ölmüş bir adamın arsasından geçmekte olur ve bu şahsın vârisleri kalmış olursa; o yol, asıl sahibinin olur. Ve o yoldan geçmek isteyenler, bu yolu, o vârislerden satın alırlar.
Bu yolun aslının miras olduğunu bilmiyorlar ve bunu inkâr ediyorlarsa; bu yol olduğu gibi kalır, Mebsât'ta da böyledir.
Cinsi bir olan adedî şeyleri, hâkim taksim eder.
Şöyle ki: cinsi sabit, isimleri belli kcy nlar, inekler, ölçülen şeyler, tartılan şeyler ve elbiseler ortaklar arasında haklan nisbetinde taksim edilir. Cinsleri muhtelif olur ve sayı ile taksime elverişli olmazsa, bu durumda uygun olanı» kıymetlerinin hesap edilerek, ona göre taksim edilmeleridir, Mafeıyt'te de böyledir,
îki kişinin, ortaklaşa buğdayları veya evleri yahut bir cinsten kumaşları (elbiseleri bulunduğunda, bu ortaklardan birinin hissesini aysr-ması caiz olur.
Uygun olanı taksim eden şahsın muhafazası kolay olsun diye bu taksimi bir kâğıt üzerine yazması ve bu taksimi, eşit bir şekilde yapmasıdır. Kumaşları, miktarım bilinmesi için arşınla ölçmek gerekir.
Binanın taksiminde, yolu ve suyu eşit şeküde yazılmalı ve sonra-daisimlerini yazıp kurra çekmelidir, önce ismi çıkan, hissesini alır. Kâfi'de de böyledir.
Bir adam öldüğünde; üç oğul ve onbeş adet küpü kalır ve bu küplerin beşi, sirke ile dolu; beşi ise yarı dolu; beside boş olur ve hepsi de aynı ayarda bulunur; bu oğlanlar da bunları eşit şekilde ve hiç birini yerinden kaldırmadan taksim etmek isterlerse; bunu nasıl yaparlar?
Âlimler şöyle buyurmuşlardır:
Bu oğullardan birine, iki sirke dolu küp; bir de yansına kadar dolu 'küp ile iki boş küp verilir.
İkinciye de Öyle verilir.
Geride, birisi dolu, birisi boş, Üçüde yarı dolu olan beş küp kalır. Onlar da üçüncü oğula verilince, tam adilâne bir taksim yapılmış olur.
İki kişinin, birisinin iki, diğerinin üç, ekmeği, (ikisinin birlikte beş ekmekleri) olduğunda, Üçüncü bir adamı davet edip oturup o beş ekmeği eşit yiyorlar; sonra da davet eyledikleri adam, bunlara beş dirhem vererek: "Aranızda her birinizin ekmeğinden yediğim nisbette taksim ediniz." diyor; bu durum hakkında: Fakıyh Ebû'el- Leys: "Bana göre, o beş dirhemin iki dirhemi, iki ekmek sahibinin; üç dirhemi de üç ekmek sahibinin olur. Çünkü onlardan her birisi bir ekmekle, bir de bîr ekmeğin üçte ikisini yemiş oldular. Böyle olunca da onlardan her birisi, iki ekmek sahibininden iki hisse yemiş; Üç ekmek sahibinin hissesinden de üç hisse yemiş olurlar. Böylece beş sehim olur ve her sehme bir dirhem isabet eder. Demiştir.
Fakıyfa Ebfi Bekir ise: "İki ekmek sahibine bedel olarak, bir dirhem verilir. Çünkü, o, kendi ekmeğinin birisi ile, diğerinin üçte ikisini yemiştir; bir ekmeğinin, Üçte birini yememiştir. Ve ekmek sahibinin her biri, bir ekmekle, bir de ekmeğin üçte ikisini yemişlerdir. Üçüncü şahıs ise, üç ekmek sahibinin bir ekmeği ile; diğerinin, bir ekmeğinin üçte birini yemiş olur. Böyle olunca da, üç ekmek sahibine (beş dirhemin) dört dirhemi verilir. Fciâvâyi KldUrin'da da böyledir.
Bu mes'ele şöyle düşünülebilir: Beş ekmek, onbeş parça olumuş-tur. Bunlardan beş parçasını, iki ekmek sahibi yemiş; beş parçasını üç ekmek sahibi yemiş; beş parçasını da misafir yemiş oldu. Böyle olunca, misafir, iki ekmeği olandan bir parçasını; Üç ekmeği olandan ise, dört parçasını yemiş olur. Ve beş dirhemin, bir dirhemi, iki ekmeği olanın hakkıdır. Dört dirhemi ise, Üç ekmeği olanın hakkıdır.
İki kişi, ortak bulundukları şamam, bir iple taksim etseler; bu caizdir. Çünkü, bunda değişiklik çok az olur. Zabiriyye'dc de böyledir.
Ebo Cafer'den soruldu:
Bir hükümdar, bir köy halkını borçlandırmak ve o borcu da onlara taksim etmek isterse; âlimlerden bir kısmı: "Emlâklan nisbetinde borçlandırır.'* dediler; bir kısımda: Adam başına sayıya göre alır." buyurdular.
Şayet onların borçlandınhnalırı, mülklerini iyileştirmek, verimli hâle getirmek içinse, o takdirde herkesi mülkü nisbetinde borçlandırır. Çünkü onun faydası, herkesin mülküne aittir.
Şayet, bu borçlandırma, köy halkının bedenlerini, vücutlarını ıslah içinse; o takdirde onları adam başı (sayılarına göre) borçlandırır. Çünkü, bu durumda fayda, vücutlaradır. Kadınlara çocuklara bir şey yoktur, (onlar borçlanmaz.) Çünkü onlara taarruz yoktur. Mufeıyt'te de böyledir.
Yaş üzümün, ortaklar arasındaki taksimi, tartı iledir. Bu, kantarla veya terazi ile tartılır, ölçekle taksim edilse, o da sahih olur. Zafcî-riyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen AHahu Teâlâ dır. [6]
Konular
- 4- BİR ŞEYE İKİ KİŞİNİN KEFİL OLMASI
- 5- KÖLE VE ZİMMÎ'NİN KEFALETİ
- Köle'nin Kefaleti
- Zimmîlerin Kefaleti
- Mürtedin Kefaleti
- Kefalet Konusu İle İlgili Çeşitli Mes'eleler
- Kefâlet-i Bi'd-Derek
- KİTÂBÜ'L-KISMET
- (TAKSİM)
- 1- TAKSİMİN MÂNÂSI, SEBEBİ RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKÜMLERİ
- Taksimin Mânâsı:
- Taksimin Sebebi:
- Taksimin Rüknü:
- Taksimin Şartı
- Taksimin Hükmü:
- 2- TAKSİMİN NASIL YAPILACAĞI
- 3- TAKSİM EDİLEBİLEN VEYATAKSİM EDİLEMEYEN ŞEYLER VETAKSİM EDİLMESİ CAİZ OLAN VEYACAİZ OLMAYAN ŞEYLE
- 4- ZİKREDİLMEDİĞİ HÂLDE, TAKSİME DÂHİL OLAN VEYA DÂHİL OLMAYAN ŞEVLER
- 5- TAKSİMDEN RÜCÛ ETMEK VE KURA ÇEKMEK
- 6- TAKSİMDE MUHAYYERLİK
- 7- TAKSİM EDİLMESİ, BAŞKASINA KARŞİ GEÇERLİ OLAN VE GEÇERLİ OLMAYAN ŞEYLER
- 8- TEREKENİN TAKSİM EDİLMESİ; BU TAKSİMDEN SONRA; ÖLENİN VEYA KENDİSİNE VASİYYET EDİLEN ŞAHSIN BORÇL
- 9- TAKSİMDE ALDATMA
- 10- İÇİNDE BAŞKASININ HAKKI BULUNAN BİRŞEYİN TAKSİMİ
- 11- TAKSİMDE YAPILAN YANLIŞLIK DA'VÂSI
- 12- MÜHÂYEE (= MENFAATİN TAKSİM EDİLMESİ= SIRA TUTMA = NÖBETLEŞME) MUHÂYEE NEDİR?
- Muhâyee Çeşitleri:
- 13- TAKSİM HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTÂBÜ'L-İBÂK (SAHİBİNDEN KAÇAN KÖLELER)
- Sahibinden Kaçan Köle