9- KURBAN HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER

Bir kimse, kurbanlık için iki koyun satın aldığında, onun birisi kaybolup; diğerini kurban kestikten sonra da, kurban bayramı günle­rinde veya o günlerden sonra bulursa; yapacağı bir şey yoktur. İster kes­tiği kurban, kesmediğinden daha üstün; isterse, daha engin oisun far-ketmez. Muhıyl'te de böyledir.

Bir adam, bir başkasını, "kurbanlık almak üzene, siyah bir sığır satın almaya" vekil eder; o adam da siyahlı beyazlı bir sığır satın alırsa, o âmirin olur.

Eğer kurban etmek üzere boynuzlan görünen bir koç almaya" ve­kil eder; vekil de boynuzlan görünmeyen bir koç satın alırsa, bu koç âmirin olmaz. Zira bu boynuzlu koç, halk arasında rağbet olunan bir kurbanlıktır ve bu durumda vekil âmirine | muhalefet etmiş olmaktadır.

Şayet âmir, vekilini iki yaşını bitirmiş bir sığır satın almaya vekil ettiği hâlde, bedelini söylemez; vekil de yaşlı bir sığır satın alırsa; bura­da iki hal vardır:

Eğer iki yaşını bitirmiş sığır yaşlı sığırdan ucuza satın alınırsa, âmir ilzam olunmaz. Şayet her ikisinin de fiatı eşit olursa, âmir ilzam olu­nur, (yâni o sığır, âmirin olur.) Çünkü, birinci hâlde âmirin mehfaatına muhalefet etmiştir. ( = Uymamıştır).

Eğer, kurbanlık bir koyun almaya vekil ettiği hâlde, vekil onu sa­tın alır ve bir adam kiralayarak o koyunu bir dirheme sürdürüp, çekdi-rirse, âmir ilzam edilmez, (yâni o bir dirhemi âmir ödemez). Zâhiriyye'de de böyledir.

Bir adam; "Allah için, bir koyun bağış yapacağım." veya "kur­ban keseceğim" dediği hâlde, bir inek hediye eder veya deve bağışlar yahut sığır veya deve kurban keserse, bu caiz olur.

Bir adam, doksan dirhem değerinde bir koyunu; diğer bir adam da yetmiş dirhem değerinde bir sığırı kurban keser; bir başka adam da yüz dirhem tasadduk ederse, bu durumda, koyun kurban eden zat, sı­ğır kurban edenden üstündür. Çünkü koyunun kıymeti sığırdan çoktur. Sığır kurban eden ise, yüz dirhemi tasadduk edenden daha çok sevap alır.

Bir adam, fakir olduğu halde kurban günlerinde kurban olsun diye, bir koyun satın alıp, onu kurban kestikten sonra, ayni günlerde zengin olursa; Şeyhû'l-Fatayh Ebû Muhammed Harameynî "Başka bir kurban daha keser." buyurmuştur.

Müteahhirin ise: "lâdesi gerekmez" buyurmuşlardır.   * Biz bu görüşü kabul ederiz.

Bir adam, diğerini "kurbanlık bir koyun almaya" vekil ettiğin­de, burada şat ( = koyun) cms İsmidir; koyuna da, keçiye de ıtlak olunur.

Eğer bir kimse, diğer bir insanı, "erkek koyun almaya" vekil et­miş, o da keçi (veya bunun aksini; meselâ: "Keçi" demiş, de koyun) almışsa, âmir ilzam olunmaz. Mahıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Bir kurban kesmesini" söylediği hâlde hiç bir şey zikreylemezse, bu caizdir; koyun veya keçi kesebilir.

Keza vasî tayin etmeden, bir adama "kendisi için, bir kurban kesmesini" emrederse; bu da caizdir.

Eğer vasî tayin eder ve ona "bütün malına, bir sığır alıp, kurban etmesini" söyler oda öyle istediği hâlde, vârisler buna izin vermezse, va­siyeti malının üçte birinden caizdir. Bunda hilaf yoktur. Ve malının üç­te biri ile, bir koyun satın alıp, kurban eder.

Şayet, "yirmi dirheme bir sığır kesmesini" emreder ve emreden adam ölür; malının üçte biri de yirmi dirhemden az olursa, bizim mezhebimi­ze göre, malının üçte biri, neye kifayet ediyorsa: onu kurban keser. Ze-hıyre'de de böyledir.

Eğer, o yirmi dirhemle bir koyun almasını vasiyet eder ve vasiyet eden şaffîs ölür; dirhemlerden biri de zâyî olursa; İmim Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, kurban kesmez. Diğer iki imama göre, geride kalan dirhemlere bir kurbanlık alıp keser. Bu mes'ele nesemeye kıyasla böyledir. Neşeme ise, azâd etmek için satın alman köle demektir.

Bir adam, bir sığır alır ve diğerine: "Ey filan, gerçekten ben bu sığırın üçte ikisine seni ortak eyledim." derse, üçte ikisi, o zatın olur.

Eğer:"Tamamına ortak eyledim."derse yarısı o adamın olur.

Eğer: "Tamamını ona verdik." derse, bu durumda ortaklık olmaz.

Eğer:"Gerçekten onun için nasip kıldım." veya"hisse yaptım."der­se, bu bâtıldır. ( = geçersizdir). Uygun olanı: "Altıda birini ona ver­dim."gibi bir şey söylemekdir.

"Sana hisse kıldım." sözü İmâm EbÛ Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu, altı­da bir hisse olarak tefsir olunur.

Vesâyâ KKıbi'nda böyle yazılmıştır.

Fakat o, altıda birden aşağıya da hamledilir; bunun için geçersizdir.

Bir adam, on dinara bir sığır satın alıp, onu teslim aldıktan son-, ra başka bir adama: "iki dinarına seni orıak kıldım, "derse, "o sığırın beşte.biri, o adamın olur." denilmiştir, Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, bir koyun satın alıp, onu kurban kestikten sonra, onu kurbanlıktan çıkarmayacak bir kusur bulursa, o noksanlık nisbetinde, satıcıya müracaat eder. O farkı, satıcıdan alınca da tasadduk eylemez. Çünki, koyun kurban olmuştur; üzerine bir şey terettüp eylemez.

Şayet satıcısı: "Ben, onu boğazlanmış hâlde alırım." derse, onu, ona verir. Satıcı boğazlanmış koyunu alıp, bedelini verirse, o zaman müş­teri, aldığı o bedeli tamamen tasadduk eder.

Ancak kusurunun karşılığı olan bedel müstesnadır.

Eğer satıcının parası helak olmuşsa, bu durumda yapılacak bir şey yoktur.

Eğer bir kısmı zayi olmuş; geri kalanı ile de kesilmiş koyunu geri almış olursa; müşteri onu tasadduk eder.

Ancak kusurunun karşılığı kadarım tasadduk etmez.

Şayet koyunun bedeli on dirhem; kusurunun karşığı da bir dirhem ise, işte o zaman, onda dokuzunu tasadduk eder. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam, boğazlanmış bir kurbanı gasbederse, bedelini sahibi­ne öder. Çünkü o, başkasının malıdır ve ondan izinsiz almıştır.

Kurban kesen şahıs, kurbanım satıp bedelini alırsa; onu tasadduk eder.

Kurban etinin bir kısmını satarsa, sattığı kadarın bedelini tasadduk eder.

Bu bedeli hîbe etmek caiz olmaz. Aldığı bedeli, gasbeden şahsa ge­ri verirse, kurban kesen şahsa birşey gerekmez. Çünkü kendi isteğiyle telef olmuş olur.

Kurban kesen şahıs, zengin olsun fakir olsun kurbanını gasbeden şahsa teberru ederse; yine bir şey gerekmez. Onu, —aslında— ona hîbe etmiş gibi olur.

Eğer gasıbla anlaşma yaparlar ve anlaşma bedeli, kurbanın kıyme­tinden noksan olursa; aldığı kadarını tasadduk eder; başkasını değil...Zi­ra, bir kısmını ödemiş; bir kısmını da teberru etmiş olur.

Eğer yenilecek bir şey veya bir eşya karşılığında sulh olmuşlarsa, o zaman kurban sahibi, o yenilecek şeyi yer ve o eşyayı kullanır. Çünkü bedel, aslın sıfatı gibidir. Serahd'nin Muhıyt'nde de böyledir.

Fakir bir adam, bir koyun satın alır ve o da kurban kesilen gün­lerde ölür; karnından da bir yavru çıkarsa; fakir şahıs, onu istihsânan çocuğuna verir. Kerderî'nin Vedzfnde de böyledir!

Bir adam, bir koyunu, sikkelenmemiş gümüş karşılığında satın alıp onu kurban kestikten, sonra, bu kurbanı satan şahıs o gümüşleri, kusuru sebebiyle geri verip kesilmiş olan koyunu alırsa; kurbanı kesen şahıs, o gümüşü tasadduk eder; kurbanı da kurban olmuş olur.
tki adarh koç karşılığında koyun = mubayaa ederek (= değişe­rek) onları kurban kestikten, sonra koçu alan, onda biri kıymetinde bir özür (= noksanl?1:) bulursa muhayyerdir: Dilerse, boğazlanmış koyu­nun onda birini alır. Onu sadaka etmez. Fakat diğeri, alınan etin kıy­meti kadar tasadduk eder. Dilerse, koyununun sağ iken olan kıymeti­nin onda birini alır ve onu da tasadduk etmez.

Eğer koçu satan şahıs, onu boğazlanmış olarak almaya razı olur­sa; diğeri isterse koyununun kıymetini alıp, onu tasadduk eder. Ancak, koçun kusuru kadarının karşılığım tas ad d uk etmez. Yok eğer, dilerse, boğazlanmış koyunu alır. tstihsanen birşey îasadduk eylemez.

Keza kesilmiş koçu almaya razı olan şahıs da o yüzden bir şey ta­sadduk eylemez. Tstar&İaiyye'de de böyledir.

Bir kadının, kıymeti nisaba mâlik olan ve kocası ile beraber otur-, duğu bir evi bulunursa, bu kadına hem kurban kesmek, hem de fitre vermek vacip olur. Ancak, bunun için kocasının orda oturuyor olması gerekir.

Bazı âlimler "O kadına, kocası ister, zengin isterse fakir olsun, kur­ban da fitra da vacip olmaz", demişlerdir.

Âlimlerin bu hususta ihtilafları vardır: Bazıları: "Eğer kadın, için­de oturmuyor ise, o takdirde kurban ve fitra vacip olur."demişlerdir. Gunye'de de böyledir.

Ahmed bin AlTye şöyle sorulmuş:

"Borcunu ikrar eden, fakat iflas etmiş bulunan bir kimsede alaca­ğı olan şahsın zekat vermesi gerekir mi? İmâm

"—Hayır".

Kurban kesmesi gerekir mi? denilincede

"—Hayır, o alacağım almadıkça gerekmez." buyurmuştur. Tatftr-hâniyye'de de böyledir.

Bir adamın, başka birinde, şimdi veya ilerde alacağı bir alacağı bulunur; borçlu da bunu kabul eder; ancak alacaklı bu şahsın bir kur­banlık satın alacak kadar parası olmazsa, bu durumda borç edilip de, kurban kesmesi gerekmez; yani alacağım, almadan bir şey gerekmez. Alacağını alınca da vakti geçmiş bulunan kurbanın bedelini tasadduk eylemez. Yalnız, alacağında, bir kurban parası kadar olabileceğine, zann-ı galibi varsa, o zaman, bir kurban parası ister,

Bir adamın, ortağında veya müdâribinde çok malı olduğu hâl­de, onlar hazırda bulunmazlar fakat bir kurban alacak kadar, ev eşyası fazlası bulunursa; o şahsın kurban kesmesi lâzımdır.

Mecmnu'a-Nerftıfl'de şöyle zikredilmiştir: Dört kişiden her biri ren ve parası aynı olan "birer koyun satın alıp, bir eve korlar ve sabah ol­duğunda, bu koyunlardan birinin ölmüş olduğunu görürler; ancak onun kime ait olduğunuda bilemezlerse; artık onlar, kalan koyunların tama­mını satarlar ve bunların parasıyla dört adet koyun satın alırlar. Böyle­ce her biri, bir koyunu kurban olarak keserler; sonra da herbiri diğeri­nin kurbanının etinden bir miktar yer ve herbiri diğeri ile helâlleşirler. Böylece, hepsinin de kurbanları caiz olur. Muhıyfte de böyledir.

Bir kadın, kocasına:"Benim sende olan şu kadar mehrime be­del, benim için her sene kurban kes." der ve kocası da öyle yaparsa; bunda ihtilaf vardır: İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu kadı­nın, vakti geçtikten sonra, bu kurbanlığın kıymetini, —zengin olsun, fakir olsun— kocasına tasadduk etmesi caiz olmaz. Fakir olan anasına da tasadduk edemez. Ancak fakirlere tasadduk eder. Zekât da böyledir.
2âhirü'r-rivâyede:"Bir adam, beldesinde ve köylerinde kurbanlık bulamazsa; onun da, halkın koyun satın almak için gittiği yere gitmesi lâzımdır. Gunye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen AUahu Teâlâ'dır. [20]
[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/461-463.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/464-468.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/468.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/469.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/469.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/470-473.
[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/474.
[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/474.
[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/475-478.
[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/479-481.
[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/482.
[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/482-483.
[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/483.
[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/483-491.
[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/491-492.
[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/492.
[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/493-496.
[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/497-503.
[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/504-509.
[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 11/510-515.

Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..