KİTÂBÜ'L-LÜKATA BULUNAN MALLAR

Lükata: Yolda bulunan ve bizzat sahibi bilinmeyen maldır. Kâfî'de de böyledir.

Lükatayı almak iki nev'îdir:
1) Lükatayı almak   farzdır.   Bu,   lükatanın  zayi  olacağından korkulduğu zaman böyledir.
2) Lükatayı almak farz değildir: Bu, lükatanın zayi olma korkusu bulunmadığı zamandır.

Bu durumda da, lükatayı almak mubahtır. Alimler, tamamen bu görüştedirler. Aralarındaki ihtilaf, yerinde bırakmak mı, yoksa oradan kaldırmak mı daha efdal hususundadır.

Âlimlerimizin açık yolu, gerçekten, lükatayı yerinden alıp kaldır­manın daha efdal oluşudur. Muhıyt'te de böyledir.

Lükata, ister gümüş para, ister altın para, ister kağıt para; ister, koyun, eşek, katır, at, deve olsun müsâvîdir. Ancak bu, hayvanların, tenhâda olması ve sahrada bulunması halindedir.

Bu hal, köyde olursa; canlı hayvanı yerinden almamak, daha efdâldır.

Lükatayı alan kimse: "Ben, bir yitik buldum!" veya "Yanımda bir şey var!" yahut "Mal düşüren!" diye seslenir. Bu durumda, kendi­sini işitenlerden birisi, o malı talep ederse; ona: "Yitiğini bana ta'rif et." der. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Lükata'yı alan kimse, bir müddet, sokaklarda ve yollarda, ilânda bulunur. Böylece, sahibinin bulunmadığına, zann-ı galibi hasıl olabilir. Sahih olan budur. Mecmâu'I-Bahreyn'de de böyledir.

Lükata, HıIFde olsun, Harem'de olsun  aynıdır. Hizânetü'I-Müftîn'de de böyledir.

Lükata'yı bulan muhayyerdir: İsterse, onu, bir müddet daha muhafaza eder; isterse, tasaddukta bulunur.

Şayet, bu mal tasadduk edildikten sonra, mal sahibi gelirse; sevap, bu —mal sahibinin— olur.

Fakat, bu şahıs, malından vazgeçmez ve onu isterse; lükatayi alan veya kendisine tasadduk edilen kimse; bu mal —zayi (= helak) olmuşsa— öderler.

Lükatayı alan şahıs ödemiş olunca; lükatanin sahibi, bir de, fakire müracaat edemez.

Şayet, lükata, alan şahsın veya fakirin elinde duruyorsa; sahibi, bu malı, ondan alır. Mecmâu'l-Bahreyn'de de böyledir.

Zimmîye âit olduğu bilinen   her hangi bir lükatayı tasadduk etmek, uygun olmaz.
Fakat, bu lükatalar, beytü'1-mâle bırakılarak, müslümanların fay-i   dasina sarf edilebilir. Sfrftciyye'de de böyledir.

Lükatayı bulan kimse de, iki kısımdır.
1) Sahibinin, o lükatayı aramıyacağım bilen şahıs: Dağılmış çekirdekler ve nar taneleri gibi...

Bu gibi lükataları alıp, ondan faydalanmak vardır.

Ancak, o saçılmış şeyleri topladıktan sonra; sahibi gelirse; onları, toplayandan alabilir.

Bu gibi şeyleri toplayan kimse, ona sahip olamaz.

Bunu, Şeyhu'l-tslâm Hâher-zâde ve Şemsti'I-Eimme Serahsî söylemiştir. Kitâbü'l-Lükata Şerhl'nde de böyle zikredilmiştir. Kudûrî Şerhi'nde de böyledir.
2) Sahibinin, o lükatayı, mutlaka arayacağını bilen şahıs. Altın, gümüş ve diğer mallar gibi...

Bu durumda, lükatayı alan şahsın; onun sahibi gelip, malını alana kadar, onu muhafaza etmesi gerekir.

Şayet, çekirdek ve nar taneleri toplu halde iseler, bunlar da, ikinci çeşit mal hükmündedir.

Gasbü'n-Nevazil'de şöyle zikredilmiştir:
Bir ceviz bulan kimse, sonra bir tane daha bulsa; böyle böyle bulduğu cevizler on taneye varsa; eğer bunları aynı mahalde bulmuş ise, bunlar da, bi'1-ittifak, ikinci çeşit maldan olur.

Bunların, başka başka yerlerde bulunması hâlinde ise İhtilaf edilmiştir. Sadru'ş-Şehîd: "Muhtar olan, bunların da ikinci çeşit maldan olmasıdır demiştir.

Semerkant ehlinin fetvalarında: "Suda bulunan odunu almakta ve ondan faydalanmakta, —her ne kadar çok olsa bile— bir beis yoktur." denilmiştir.

Bir kimse, yaz günlerinde, meyveleri ağaçlarının altına düşmüş, bir yere varırsa; bu durumda, şu vecihlerin bulunması mümkündür.
1) Bu bahçe şehirde ise, o düşmüş meyvelerden alıp yemek müsâa­desi yoktur.

Ancak, bü bahçenin sahibinin, ağaçtan düşmüş meyvelerinin alınıp yenilmesini, mübâh kılmış bulunduğunun bilinmesi halinde; bir kimse, bunları alıp yiyebilir.
2) Bu bahçe duvarla çevrilmiş; meyve de, ceviz ve benzerleri gibi, duracak, bekleyecek cinsten ise; bu durumda, onu alıp yeme ruhsatı yoktur.

Ancak, sahibinin alınıp yenilmesini mübâh kıldığı bilinirse; o zaman yenilebilir.

Bazıları ise: "Onu yasakladığı, sarahaten veya delâleten bilinmedikçe, bu düşmüş meyvelerden alıp yemekte bir beis yoktur. demişlerdir.

Muhtar olan da budur.
Bu, kalabilecek meyvelerde böyledir. [1]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..