I - Namazın  Farzı :

Namazın birinci farzı, tahrî-me (iftitâh tekbîri) dir.îftitah tekbiri, bize göre şarttır.

Hatta bir kimse, farzlar için .tekbir alsa, o tekbirle, nafile bir namazı eda edebilir. Ilidâye'de de böyledir. Fakat, böyle yapması, farz için aldığı iftitah tekbirini, selâmla tamamlamayı terk etmiş ol­duğu için, mekruh otur.

Fakat, bir farzın tekbîri üzerine, başka bir farzı bina etmek, bil - icmâ caiz olmaz.

Keza, nafile bir namazın tahrîmesi üzerine, farz bir namazı bina etmek de caiz değildir.
Bir kimse, üzerinde necaset bulunduğu halde tekbir alsa da, tekbirden sonra o pisliği atmış bulunsa; veya, tekbir aldığı zaman, açık bulunan bir yerini kapatmış ve bunları da amel-i yesîr ile yap­mış olsa; veyahut da, zevalin belli olmasından önce, tekbir almış olsa da, tekbir aldıktan sonra, zeval ortaya çıksa; veya yönü kıblede değilken tekbir almış olsa da, tekbirden sonra, yönünü kıbleye çe-^ virmiş bulunsa, bütün bunlar caizdir. Bahru'r - Râık'ta da böyledir. 0 Bir kimsenin, «Sübhanallah» diyerek veya «Lâ ilahe illailâh» diyerek başlaması sahih olur; fakat evlâ olan, namaza «Allahu Ek­ber» diyerek başlamasıdır. Tefeyîn'de de böyledir.

Tekbîr'den başka bir lafızla, namaza başlanıp, başlanama-yacağı hususunda, meşayih arasında ihtilâf vâkiî olmuştur. Bazıları; «Namaza, tekbirden başka bir lafızla başlamak mekruh olur.» de­mişlerdir. Esahh olan da budur. Zehıyre'de de, Muhıyt'te de böyle­dir.

İmâmı A'zara Ebu Hanîfe (R.A.)'ye göre : «Bir kimsenin, Allahu ilâh", subhânallah, Jâüâhe illallah gibi, Allahu Teâlâ'mn isim­lerinden birini, ta'zîm kasdı ile söyleyerek, namaza başlaması caiz olur. Tebyîn'de de böyledir.

Keza, elhamdü lillah, Iâilâhe gâyrihû, tefcârekallâh lafızları ile de, namaza başlanması caizdir. Muhıyt'te de böyledir.

Keza, İmâmeyn'e göre, bir kimsenin, Allahu ecsll veya Alla­hu a'zam veya er-Rahmanu Ekber lafızları ile de namaza başlaması caizdir. Fakat, başta eceli veya a'zam veya ekber lafızlarını söyler ve bunların hemen akabinde AHah lafzını anmazsa, bu sıfatlarla nama­za başlamak bil-icma caiz olmaz. Cevheretü'n - Neyyire'de de, Sîrâ-cül Vehhâc'da da böyledir.

Keza, bir kimse, namaza başlarken «Allahumme» demiş ol­sa, fâkihlerimize göre, namaza başlamış olur. Hulâsa'da ve Fetevâyi Kâdîhân'da da böyledir. Esahh olan da budur. Muhıyt'te de böyle­dir.

Bir kimse, sıfatı zikretmese de, sadece   «Allah», er-Ral-man, er - Rab ve   benzeri gibi, Cenab-i Hakkın   isimlerinden birini  zikretmiş olsa ve bu isimîere de hiç bir sıfat eklenmemiş bulunsa, İmâm-ı A'zam (R.AJ'a göre, bu kimse, namaza başlamış olur. Teb-yîn'de de böyledir. Sahih olan da budur.

Namaza, Allahu Teâlâ'nın sadece kendisine mahsus isimleri ile mi başlanır; yoksa, başkalarına da isim olmuş bulunmaları itiba­riyle müşterek bulunan isimleri ile de başlanabilir mi, hususunda âlimler arasında çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır.

Bu hususta, zahir ve esahh olan, Allahu Teâlâ'nin isimlerinin her biri ile namaza başlanabileceğidir. Bu kavili, el-Kerhî de zikret­miştir. İmâm Mergînânî de bununla fetva vermiştir. Zâhidî'de de böyledir.

«Allahümme ğfirlî» lafzı ile namaza başlanması sahih olmaz. Çünkü, bu lafız, sadece tazim için değildir; bu lafızda, kulun ihtiyacı şaibesi vardır. SerahsS'nin Muhıyt'inde de .böyledir.

Esteğfiruİlah, eözübillah, mnâ lillah veya lâ havle ve lâ kuv­vete illâ billâh veyahut da mâşâellan.lafızları ile de namaza başlan­mış olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, ta'zim kasdetmeden veya müezzine cevap ver­mek niyyeti ile ve şaşkınlıkla tekbir almış olsa; bu arada niyyet.de etmiş bulunsa, bu tekbirle namaza başlamak caiz olmaz. Tatarhâniy-ye'de de böyledir.

Bismİilâhirrahmânirrahîm lafzı, ile de namaza başlanmış olmaz. Tebyîn'de de böyledir..

AlSahu Ekfoer lafzı, başına bir istifham (soru) elifi getirile­rek söylenmiş olsa, bu şekilde namaza başlanmış olmayacağı husu­sunda ittifak vardır. Sıyrfîyye'den naklen Tatarhâniiyye'de de böyle­dir.

Allahu Ekber lafzını, kâf-ı fârisî ile Allahu Egber şeklinde okumuş oba, namaza başlamış olur. Muhıyt'te de böyledir.

Tekbir ile namaza başlanabilmesi için de, tekbirin ayakta veya ayakta olmaya yakın bir şekildeki rükû' halinde söylenmiş ol­ması gerekir. Aksi ıalde, tekbirle bile namaza başlanılmış olmaz. Zâhidî'de de böyledir.

Hatta, oturduğu yerden tekbir alıp da, sonra ayağa kalkmış olan kişi de, namaza başlamış oîmaz.

Fakat, bir kimsenin, ayakta durmaya gücü yettiği halde, nafile namazları oturduğu yerde kılması ve tekbîrini de oturduğu yerde alması caiz olur. Serâhsi'nin Muhıyt'mde de böyledir.

İmânı-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre, muktedî'nin tek­birinin, imâmın tekbirine (bitişik gibi) yakın olması gerekir. îmâmeyne göre, muktediî, imâm tekbir aldıktan sonra, tekbir alır. Fet­va da İmâmeyn'm kavli üzeredir. Maden'de de böyledir,

«Bu iki durumun da caiz olduğunda ihtilaf yoktur. Sahih olan da budur. İhtilaf, sadece hangisinin daha efdal ve daha evla olduğu hususundadır.» denilmiştir. Tebyîn'de de böyledir.

Muktedî'nin tekbirinin, imâmın tekbirine«,yakm olması sö­zü, parmağı hareket ettirince üzerindeki yüzüğün de hareket etmesi -gibi iki tekbirin de bir anda alınması demektir.

tmâmeyn'e göre, uzaklıktan kasıt ise, muktiedînin, Allah lafzı­nın başındaki elifi, imâmın söylediği AJlahu Ekber lafzının sonunda­ki re harfine ilave edip bitiştirmesidir. Musaffa'da da böyledir.

imâma uyan kimse, imamla birlikte tekbir alır ve Allah laf­zını imâmla birlikte söylemiş olmasına rağmen, ekber lafzını Ondan önce bitirmiş olursa, Fakîh Ebû Ca'fer'e göre, o kimse, namaza baş­lamış olmaz ve esahh olan da budur.

Keza, imâma rükû'da yetişen bir kimse, Aliahu Ekber der; fa­kat Allah lafzını ayakta iken, Ekber lafzını da rükû'a varınca söyle­miş olursa, bu kimse namaza başlamış olmaz.

İmâma uyan kimsenin, henüz imâm tekbir almadan önce Allah demesi halinde, Zahİrü'r-Rivâye'de, namaza başlamış olmayacağı hususunda icma' vardır.

Bir kimse, imâmdan önce tekbir almışsa, sahih olan kavle göre, eğer o kimse, alidığı tekbirle imâma iktidaye niyyet etmiş ise, namaza başlamış olmaz.

Fakat, bu kimse, o tekbirle imâma uymaya niyyet etmemiş ise, kendisi, tekbaşına kılacağı namaza başlamış olur. Serahsf'nin Mu-hıytfSnde de böyledir.

îftitah tekbiri hususunda efdal olan, bir kimsenin, imâma yetiştiği zaman tekbir almasıdır.

Sahih olan kavle göre, imâma birinci rek'atte yetişmiş olan kimse, imâmın iftitâh tekbirinin faziletine yetişmiş olur. Hasr'da, Ebû Yûsuf babmda'da böyledir.

îmânı rükû'da iken, ona yetişen bir kimse, ayakta tekbirini İthr da,, onunla rükû' tekbirini de irâde eylerse namazı caiz olur. Bu niyyeti de gereksiz olur. Serahsî'nîn Muhıyt'inde ide böyledir.

bir   kimsenin farsca alması mekruh olur. Muhıytfte de böyledir.bibleri muşturmuştur.

Keza, bu ihtilâf, sadece arabca üe farsça arasında değildir; Türkçe, Zenciceğ,Habeşce, Nabtîce ve benzeri... arabca dışındaki bütün diller arasında geçerlidir. Kâdîhân'da da böyledir.
Mebsût-u Veb'iî'de : «Ahras ve ümmî, hiç bir şey söyüyemez iseler, niyyetleri ile namaza başlamış olurlar. Dillerini oynatmaları lazım değildir.» denilmiştir. Tebyîn'de de böyledir. [22]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..