İmamete Kimin Daha Çok Hak Sahibi Olduğu
Namazla ilgili hükümleri en iyi bilen kimsenin, imamete geçmesi evladır. Muzmarât'ta da böyledir. Zahir rivayet de budur. Bahrü'r - Râik'ta da böyledir. Bu hüküm, namazla ilgiii hükümlerin en iyi bilen kimsenin, sünnet yerini bulacak kadar Kur'ân okumayı bilmesi halindedir. Teby'n'de de böyledir. Ve bu kimse, dinden (amelindeki noksanlıktan dolayı) ta'n olunmaz, (ayıplanmaz) Kifâye'de ve Nitoâye'de de böyledir.
İmâm olan kimse, başkaları haramdan daha fazla sakınmakta ise zahiri kötülüklerden kaçmahdir. Muhiyt'te ve Zâbidî'de de böyledir.
Bir kimse, namazla ilgili bilgilerde mütebahhir olur, fakat başka bilgilerden nasibsiz bulunursa; bu kimse, başka sahada daha çok bilgi sahibi olan kimselere göre imamlığa daha evlâdır; daha layıktır. Hulâsa'da da böyledir.
İlimde müsavi olan kimseler arasında, imamlığa daha ehil o'an, kıraat Kur'an okuma) ilmini daha iyi bilen ve daha güzel Kur'an okuyan kimsedir. Bu kimse, Kur'an okuma esnasında durulacak yerde durur, geçiüecek yerde geçer; kelimelerin şeddesini, tahfifini ve kıraatle, ilgili diğer hususları bilir. K'fâye'de de böyledir.
İmâm olacak kimseler, kıraat hususunda da müsavi olurlarsa, aralarında, haramdan en çok kaçınan kimse imâm o!ur. Bunda eşit iseler, en yaşlı olanları olur. Hidâye'de de böyledir.
İmâm olacak kimseler, bu hususlarda da müsavi iseler, ahlâkı en iyi olan, hangisi ise, o imâm olur. Bunda da eşit iseler, soyu sopu iyi olan imâm olur. Bu durumda da eşitlik varsa, yüzü güzel olan imâm olur. Fethü'l : Kadir'de de.böyledir. İmâm olacak kimseler, bütün bu hususlarda müsavi iseler, daha çok gece namazı krlmiş olanlar imâm olmaya hak kazanmış olur. Kâfi'de de böyledir. Bu hususta da eşitlik varsa, neseb yönünden şerefli olan imâm olur. Fethü'l - Kadir'de de böyledir.
En mükemmel imâm, en faziletli kimsedir. Çünkü, maksud olan, cemaatin çok olması ve imâm olan kimseye insanların çoğunun rağbet etmesidir. Tebylh'de de böyledir.
Yukarıda saydığımız vasıfların hepsi de iki kişide eşit-olarak bulunursa, hangisinin imamlık yapacağı Kur'a ile tesbit edilir; veva imâm cemaat tarafından seçilir. Hulâsa'da da böyledir.
Ziyafet verilen bir evdeki cemaate ev sahibinin imamlık yapması daha uygundur. Ancak, burada sultan veya kâdi (=hâ-kim1 bulunmakta ise, onlar imânı olurlar.
Hükümdar varsa onun veya ev sahibinin, misafirlerinden herhangi birini imamlık için öne geçirmiş olmaları halinde, bu kimsenin tekbir alıp namaza başlaması efdâldir. Misafirlerden birinin, kendi başına ileri geçip namaz kıldırması da caizdir.
Bir evde, o evde oturan kiracı, o evin sahibi ve misafir olan kişiler bulunmakta olsa; imamlık için izin vermeye ve kendisinden izin istenilmeye hak sahibi olan, o evde oturan kiracıdır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Keza, öndüç alman imameti, ödünç verene göre, daha evladır. Siracü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Mahallenin imamından daha ehil bir kimse, o mahallenin mescidine girmiş olsa, mahallenin imamının namaz kıldırması diğer kimsenin kıldırmasından daha evladır. Kunye'de de böyledir.
= Ahras ( = dilsiz) bir kimse, diğer dilsiz kimselere imamlık yapmış olsa, hepsinin de namazları caiz olur. -
Âlimlerimiz: «Bazı yerlerde, ümmî'nin imamlığı caiz değildir» demişledir.
Şeyhü'l- İslâm, Kitâbü's-Salât Şerhinde : «Ahras (= dit siz) iîe ümmî (sokuma yazma bilmeyen, cahil) bir arada bulundukları sırada, namaz kılmak isteseler, ümmî'nin imamlık yapması daha uygundur. Bu durumda, ikisinin de namazlarının caiz olduğu hususunda ihtilaf yoktur.» demiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Menyetü'I - Musallî'de : «Cünüplükten teyemmüm etmiş olan kimsenin imamlığı, hadesten ( = abdestsizlikten) teyem müm etmiş olan kimsenin imamlığından daha evladır » denilmiştir Nehrül - Fâık'ta da da böyledir.
Mescidin dışında bir topluluk, içinde de bir topluluk oturmakta iken, müezzin kamet getirse ve bunun üzerine dışardaki cemaaten biri kalkıp imâm oiur; aynı şekilde, içerdeki topluluktan da biri kalkıp imâm olur ve namaz kıldırmaya başlarsa, namaza önce baş-hyaîıa uyup, namaz kılmakta kerahat yoktur. Hulâsa'da da böv ledir.
Fıkhi bilgi ve sâlih olma bakımından müsavi fakat Kur'an okuma bakımından biri diğerinden daha üstün olan iki kişiden, iyi okuyamıyam, cemaatin imamlığa geçirmesi doğru değildir, şüphesiz ki, böyle yapan cemaat, bir kötülük yapmış olur.
Cemaatin bir kısmı iyi okuyanı, bir kısmı da diğerini seçerse, bu durumda, seçenlerin sayısının çok olduğu tarafa itibâr edilir! Siracü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Bir mahallede imamlık yapmaya elverişli sadece bir kişi bulunsa, illâ da onun imâm olması gerekmez. O kimse, bu mahallenin imamlığını terketmekle de günahkar olmaz. Gunve'de de böv-ledir. [36]
İmâm olan kimse, başkaları haramdan daha fazla sakınmakta ise zahiri kötülüklerden kaçmahdir. Muhiyt'te ve Zâbidî'de de böyledir.
Bir kimse, namazla ilgili bilgilerde mütebahhir olur, fakat başka bilgilerden nasibsiz bulunursa; bu kimse, başka sahada daha çok bilgi sahibi olan kimselere göre imamlığa daha evlâdır; daha layıktır. Hulâsa'da da böyledir.
İlimde müsavi olan kimseler arasında, imamlığa daha ehil o'an, kıraat Kur'an okuma) ilmini daha iyi bilen ve daha güzel Kur'an okuyan kimsedir. Bu kimse, Kur'an okuma esnasında durulacak yerde durur, geçiüecek yerde geçer; kelimelerin şeddesini, tahfifini ve kıraatle, ilgili diğer hususları bilir. K'fâye'de de böyledir.
İmâm olacak kimseler, kıraat hususunda da müsavi olurlarsa, aralarında, haramdan en çok kaçınan kimse imâm o!ur. Bunda eşit iseler, en yaşlı olanları olur. Hidâye'de de böyledir.
İmâm olacak kimseler, bu hususlarda da müsavi iseler, ahlâkı en iyi olan, hangisi ise, o imâm olur. Bunda da eşit iseler, soyu sopu iyi olan imâm olur. Bu durumda da eşitlik varsa, yüzü güzel olan imâm olur. Fethü'l : Kadir'de de.böyledir. İmâm olacak kimseler, bütün bu hususlarda müsavi iseler, daha çok gece namazı krlmiş olanlar imâm olmaya hak kazanmış olur. Kâfi'de de böyledir. Bu hususta da eşitlik varsa, neseb yönünden şerefli olan imâm olur. Fethü'l - Kadir'de de böyledir.
En mükemmel imâm, en faziletli kimsedir. Çünkü, maksud olan, cemaatin çok olması ve imâm olan kimseye insanların çoğunun rağbet etmesidir. Tebylh'de de böyledir.
Yukarıda saydığımız vasıfların hepsi de iki kişide eşit-olarak bulunursa, hangisinin imamlık yapacağı Kur'a ile tesbit edilir; veva imâm cemaat tarafından seçilir. Hulâsa'da da böyledir.
Ziyafet verilen bir evdeki cemaate ev sahibinin imamlık yapması daha uygundur. Ancak, burada sultan veya kâdi (=hâ-kim1 bulunmakta ise, onlar imânı olurlar.
Hükümdar varsa onun veya ev sahibinin, misafirlerinden herhangi birini imamlık için öne geçirmiş olmaları halinde, bu kimsenin tekbir alıp namaza başlaması efdâldir. Misafirlerden birinin, kendi başına ileri geçip namaz kıldırması da caizdir.
Bir evde, o evde oturan kiracı, o evin sahibi ve misafir olan kişiler bulunmakta olsa; imamlık için izin vermeye ve kendisinden izin istenilmeye hak sahibi olan, o evde oturan kiracıdır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Keza, öndüç alman imameti, ödünç verene göre, daha evladır. Siracü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Mahallenin imamından daha ehil bir kimse, o mahallenin mescidine girmiş olsa, mahallenin imamının namaz kıldırması diğer kimsenin kıldırmasından daha evladır. Kunye'de de böyledir.
= Ahras ( = dilsiz) bir kimse, diğer dilsiz kimselere imamlık yapmış olsa, hepsinin de namazları caiz olur. -
Âlimlerimiz: «Bazı yerlerde, ümmî'nin imamlığı caiz değildir» demişledir.
Şeyhü'l- İslâm, Kitâbü's-Salât Şerhinde : «Ahras (= dit siz) iîe ümmî (sokuma yazma bilmeyen, cahil) bir arada bulundukları sırada, namaz kılmak isteseler, ümmî'nin imamlık yapması daha uygundur. Bu durumda, ikisinin de namazlarının caiz olduğu hususunda ihtilaf yoktur.» demiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Menyetü'I - Musallî'de : «Cünüplükten teyemmüm etmiş olan kimsenin imamlığı, hadesten ( = abdestsizlikten) teyem müm etmiş olan kimsenin imamlığından daha evladır » denilmiştir Nehrül - Fâık'ta da da böyledir.
Mescidin dışında bir topluluk, içinde de bir topluluk oturmakta iken, müezzin kamet getirse ve bunun üzerine dışardaki cemaaten biri kalkıp imâm oiur; aynı şekilde, içerdeki topluluktan da biri kalkıp imâm olur ve namaz kıldırmaya başlarsa, namaza önce baş-hyaîıa uyup, namaz kılmakta kerahat yoktur. Hulâsa'da da böv ledir.
Fıkhi bilgi ve sâlih olma bakımından müsavi fakat Kur'an okuma bakımından biri diğerinden daha üstün olan iki kişiden, iyi okuyamıyam, cemaatin imamlığa geçirmesi doğru değildir, şüphesiz ki, böyle yapan cemaat, bir kötülük yapmış olur.
Cemaatin bir kısmı iyi okuyanı, bir kısmı da diğerini seçerse, bu durumda, seçenlerin sayısının çok olduğu tarafa itibâr edilir! Siracü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Bir mahallede imamlık yapmaya elverişli sadece bir kişi bulunsa, illâ da onun imâm olması gerekmez. O kimse, bu mahallenin imamlığını terketmekle de günahkar olmaz. Gunve'de de böv-ledir. [36]
Konular
- Namazın Farzları
- I - Namazın Farzı :
- Kıyam
- Kıraat
- Rükû
- Secdeler.
- Ka'deî Ahîre (Son Oturuş) :
- Namazın Vacibleri
- Namazın Sünnetleri:
- Namazın Edebleri:
- Namazın Keyfiyyetî (=Nâmaz Nasıl Kılınır?)
- Kıraat
- Zelletü'l Kârî (Namazda Kur'ân Okuyan Kimsenin Hata Etmesi)
- 5- İMAMET
- Cemâat
- İmamete Kimin Daha Çok Hak Sahibi Olduğu
- Başkasına İmâm Olması Caiz Olan Ve Olmayan Kimseler
- İktidânın Sıhhatine Manî Olan Ve Olmayan Hâller
- İmâmın Ve İmâma Uyan Kimselerin Yerleri
- İmâma Tabi Olunacak Ve Olunmayacak Yerler
- Mesûk :
- Lâhık :
- İmamet Ve Cemaat Konusu İle İlgili Bazı Meseleler
- 6- NAMAZDA İKEN HADES VÂKİ OLMASI (=ABDESTİN BOZULMASI)
- Binanın ( = Namazın Kalan Kısmım Tamamlamanın) Şartları
- İstihlâf
- Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler :
- Namazı Bozan Bazı Haller :
- 7- NAMAZI BOZAN ŞEYLER VE NAMAZIN MEKRUHLARI :
- Namazı Bozan Sözler :