Mesûk :

Mesbûk : İmâma birinci rek'atte yetişemeyen kimsedir. Mesbûk hakkında pek çok hükümler vardır. Eahrü'r-Râık'ta da böyledir.

Mesbûk, imâma, açıktan okunan rek'atte yetişirse, sena'-yi {= sübhâneke'yi) okumaz. Hulâsa'da da böyledir. Sahih olan da budur. Tecnîs'de de böyledir. Esahh olan kavil de budur. Vecî-zül-Kerderî'de de böyledir. Bu hükümde, mesbûk'un imâma yakın olması iîe uzak bulunması veya imâmın kıraatini işitmemesi mü­savidir. Hulâsa'da da bbyledir.

Ancak, bu durumda mesbûk yetişemediği rek'ati kılmaya kalktığı zaman, sübhaneke'yi okur ve kıraat için eûzü-besmele'yi çeker. Fetâvâyi Kâdîhân'da, Hulâsa'da ve Zâhiriyye'de de böyle­dir.

Mesbûk, imâma gizli okunan rekatte yetişmiş olursa, se-nâ'yı t=    sübhaneke'yi)  okur.

îmâma uyan kimse, imâm okumaya başlayınca susar, sübha­neke'yi okumaz. Sahih olan budur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

İmâma rükûda veya secdelerde yetişen kimse, taharri eder yani araştırır. Eğer, senayı okuyunca, rükû'a veya secdeye ye­tişeceğine kanâat getirirse, sübhaneke'yi ayakta okur. Bu kanâate varmazsa, senayı okumayı terk eder ve imâma tâbi olur.

Mesbûk, imâma, rükû'da veya secdede yetişemezse, bunla­rı yapmaz.

îmâma, oturuş esnasında yetişen bir kimse, sübhaneke'­yi okumaz, hemen tekbîr alır, sonra da eğilerek oturur. Bahrti'r-Râik'ta da böyledir.

Mesbûk, yetişebildiği rek'atleri imâmla birlikte kılar; son­ra da yetişemediği rek'atleri —tek başına— kaza eder. Serahsî'nin Mumyt'inde de böyledir.

«Mesbûk, önce, yetişemediği rek'atleri kaza etmeye baş­larsa namazı fasid olur.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zâhi­riyye'de de böyledir.

Camii Fetavâ'da : «Önce yetişemediği rek'atleri kaza etme­si müteahhirîn'den bazılarına göre caizdir. Fetva da bunun üzeri­nedir.» denilmiştir. Sözün açığı ise, bu halin namazı bozduğudur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Mesbûk, —bazı yerler müstesna  teşehhüdden sonra ve selamdan önce kalkmaz.

Şu hallerde mesbûk, teşehhüdden sonra ve selamdan ön­ce kalkabilir :

Meshetmiş olan mesbûk, mesh müddetinin çıkmasından korktuğu zaman,

Özür sahibi bir mesbûk, vaktin    çıkmasından korktuğu /aman,

Mesbûk, cum'ada- ikindi vaktinin girmesinden korktuğu zaman,

Bayram namazlarında, Öğîe vaktinin  girmesinden kork­tuğu zaman,

Sabah namazında, güneşin      doğmasından korktuğu za­man,

Kendisine hades sebkat edeceğinden yâni abdestinin bo­zulacağından korktuğu zaman, imâmın namazı bitirmesini ve sehiv secdesini beklemez. Fakat, vaktin çıkması iîe namaz bozulmaya-caksa, mesbûk imâma tabi olur.

Mesbûk, imâmın selam vermesini beklediği takdirde, in­sanların önünden geçmesinden korkarsa, yine teşehhüdden sonra kalkabilir. Vecîzüll-Kerderî'de de böyledir.

Saydığımız bu hallerin dışında da mesbûk, teşehhüd mik­tarı oturduktan sonra kalkmış olsa, bu durumda da namazı caiz olur ve fakat bu namaz kerâhat-ı tahrîmiyye ile mekruh olur. Fethü'î-Kadîr'de de böyledir.

Mesbûkun, teşehhüd miktarı oturmadan kalkması caiz ol­maz. Mesbûk, namazdaki noksanlarını tamamladıktan sonra, imâm henüz sedam vermemişse, mesbûk selamda imâma tabî olur. Ba­zdan': «Bu durumda, mesbûk'un namazı fasid olur.» demişlerse de; bazıları da: «...fasid olmaz.» demişlerdir. Fetva da «fasid ol­maması» üzerinedir. Hulâsa'da da böyledir.

Mesbûk, imâmı bekler; imâm iki tarafına selam verme­den, yetişemediği rek'atleri kaza etmek için kalkmaz. Bahrür-Râik'ta da böyledir.

Mesbûk, imâm devamında nafile bir namaz olan, bir na­mazı kıldırmakta ise, imâm ayağa kalkana kadar bekler. Veya bu namazın devamında nafile bir namaz yoksa, mesbûk imâm mihrab-dan dönene kadar veya yerinden ayrılana kadar veyahut da bir miktar vakit geçene kadar bekler. Ki şayet, sehiv secdesi varsa, imâmla birlikte onu yapsın. Timurtâşî'de de böyledir.

Bazı rek'atlere yetişemeyen veya imâma son teşehhüdde yetişmiş bulunan mesbûk, teşehhüdü tamamlayınca, ondan sonra­ki dualarla meşgul olmaz.

Mesbûk, bundan sonra ne yapar, ne söyler? Bu hususta, Îbnü's-Şücâ' şöyle demiştir: «Mesbûk, bu durumda, teşehhüdü tlekrar eder, yaafi, tekrar tekrar «eşhedü enlâ iiîâhe illallah» der.» demiştir. Muhtar olanda budur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bu durumda sahih olan, mesbûk'un imâm selam verin­ceye kadar, teşehhüdde teressül etmesi, yanî, yavaş yavaş, harfle­rinin mahreçlerine, medlerine riayet ederek onu ©kumaşıdır. Ve-dzü'l Kerderî'de, Fetâvâyi Kâdîhân'da, Hulâsa'da ve Fethül-Kadîr-de de boyladir.

Mesbûk, unutarak imâmla birlikte veya imâmdan önce selam vermiş olursa, sehiv secdesi yapmaz.

Fakat, eğer bu şeklîde imâmdan sonra selam verirse, sehiv secdesi yapar. Yani, ona sehiv secdesi lazım olur. Zahîriyye'de de böyledir. Muhtar olan da budur. Cevahirü'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Eğer mesbûk, imamla biriikte selam vermenin kendisine îâzım olduğu zannı ile, onunla beraber selam vermiş olursa, bu sclam kasden verilmiş bir selam olduğundan dolayı, masbûkun na­mazını ifsat eder. Zahireyye'de de böyledir.

Mesbûk olan bir kimse, unutarak, imâmla birlikte selam verir ve namazım bozuldu zannı ile —tekrar— tekbir alıp nama­zına devam ederse, o mesbûk namazdan çıkmış olur. Münferîd (=yalnız basma namaz kılan kimSe) bunun hilafınadır. Münferîd, şüpheye düştüğü zaman, tekbir alır ve niyyet eyliyerek namazına devam eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Mesbûk, kazaya kalan rek'atleri kılarken, önce kırâaatîi olan rek'atleri kaza eder.

Hatta mesbûk, akşam namazının son bir rek'atine yetişmiş olsa, yetişemediği iki rek'ati kılarken, oturmakla onların ara­larını ayırır. Bu şekilde, akşam namazındaüç defa oturmuş dur. Ve, yetişemediği için kaza ettiği her rek'atte, Fatihayı ve zamm-ı sureyi okur. Bu rek'atierden birinde, kıraati terk etmiş olsa, namazı bozulur.

Mesbûk, dört rek'atli namazlarda, son bir rek'ate yetiş­miş olsa, imâmdan sonra kıldığı ilk rek'atte FâtÜıâ ve zamm-ı sû­re kouması gerekir. Sonra .oturur ve teşehhüdü okur. Sonra kalkar ve bu rek'atte de Fâtihâ ve zammı sûre okur. Bundan sonraki rek'­atte ise muhayyerdir. Dilerse kıraatte bulunur; dilerse bulunmaz. Efdal olan ise kıraat etmesidir. Hulâsa'da da böyledir.

Mesbûk, dört rek'atli namazlarda, iki rek'ate yetişmiş olursa,  yalnız kıldığı ifei rek'ati kıraatle kılar. Şayet, bunların birinde kıraati terk ederse, namazı fasid olur.

Hatta, imâm, ilk iki rek'atin kıraatini son iki rek'atte okur­ken, mesbûk kendisine yetişmiş ve uymuş olsa, bu durumda bile, yetişemediği iki rek'ati kılmaya kalkınca, yine kıraat eder. Eğer kıraati terk edecek olursa, namazı fasid olur. Vecîzü'I-Kerderî'de de böyledir.

Mesbûk, yetişemediği rek'atleri kılarken, Münferîd gibidir.

Ancak, şu dört hususta mesbûk, münferîd ( = namazı tek başi-ruı kılan kimse' gibi değildir :
1- Bu durumda, ne mesbûk başka   bir imâma' uyabilir;  ne de mesbûk'a uyulabiJir. Bunlar caiz değildir.

Mesbûk, diğer bir mesbûk'a uymuş olduğunda, okusa da oku-znasa da uyan mesbûk'un namazı fasid olur; imâm olanın namazı­na ise, bir şey olmaz. Bahrür-RâıVla da böyledir.

Aynı halde olan iki mesbûk'tan birisi, yetişenıeyip kazaya bıraktığı miktarın kaç rek'at olduğunu unutmuş olsa da, diğer mes-bûka uymadan, onun yaptığım yapsa namazı sahih olur. Hulâsa'-da da böyledir.

Mesbûk, secde eden imâma, sehiv secdesi yapıyor zannı ile, o secdede tâbi olsa, sonradan da onun sehiv secdesi olmadığı­nı anlasa, bu husustaki iki rivayetten meşhur olanı, bu mesbûkun rmnsmniT% bozulmuş olduğudur. Çünkü, münferid yerinde iken, iktidâ etmiş olmaktadır. Fakîh Ebûll-Leys ise : «Bu zamanda, bu halden dolayı namaz bozulmaz.» demiştir.

Fakat, mesbûk bu durumda, o secdenin sehiv secdesi oldu­ğunu anlamazsa, namazı fesada gitmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Muhtar olan da budur ve fetva da buna göre verilir. Ka­bul edilmiş o'an da budur. Guyasiyye'de de böyledir.

İmâm beşinci rek'ate kalkmış, mesbûk da bu halde imâ­ma uymuş olsa, eğer imâm dördüncü rek'atin başmda oturmuş ise, mesbûkun namazı fesada gitmiştir; eğer imânı oturmamışsa, imâm beşinci rek'ati secde ile kayıtlamadıkça, mesbûkun namazı fesada gitmez. Bu durumda imâm, besinci rek'ati secde ile kayıtlayınca, hepsinin namazı da fesada gider. .Fetevâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.
2- Mesbûk, kılmakta olduğu namazı kesmek niyyeti ile yeni­den tekbir alsa, katiyyetle —önceki namazı bozmuş ve yeni bir namaza başlamış olur. Münferîd ise böyle değildir.
3- Mesbûk, kılmadığı rek'atleri kılmak için ayağa kalkmış olsa, imâmın da üzerinde o namaza başlamadan önce sehiv secdesi bulunsa da, ondan dolayı secde etse; mesbûk, kıldığı rek'ati secde ile kayıtlamadan önce, döner ve ijnâmla birîikte o secdeleri yapar. Eğer dönmez ise, namazının sonunda, o sehiv secdelerini yapması lâzım gelir. Münferîd   ise, bunun hilafına,    başkasının sehvinden dolayı secde etmez.
4- Mesbûkun, teşrik tekbirlerini getireceği hususunda itti­fak vardır. İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ 'ye göre, münferîd bu tekbir­leri getirmez. Fethü'I-Kadîr'de de böyledir.

Mesbûk, sehiv secdelerinde, imâma tabi olur; selam da tabi olmaz. Teşrik tekbffcrüerinde ve telbiyede de tabi olmaz.

Mesbûk, selamda ve telbiyede imâma tabi olursa, yani bu hal­lerde ona uyarsa, namazı bozulur. Eğer tekbirde, mesbûk oldu­ğunu bildiği bir imâma tabi olursa namazı bozulmaz. Şemsül-Eim-nre Serâhsî bu görüşe meyletmiştir. Burada tekbirden murat, teş­rik tekbirleridir. Bahrü'r-Râik'ta da böyledir.

İmâm, tilavet secdesini hatırlar ve onu kaza etmek için dönerse, eğer mesbûk rekatinü secde ile kayıtlamamişsa, öylece bırakır ve imâma tabolarak, tilavet secdesini yapar.

Mesbûk, sonra kazasına devam etmek için kalkar. Eğer dönüp imâmla birlikte o secdeyi yapmazsa, mesbûkun namazı fesada gi­der.

Ve eğer mesbûk, rek'atini secde ile kayıtladıktan sonra, imâ­ma tabi olursa, bir rivayete göre namazı fasid olur; diğer bir riva­yete göre ise, imâma tabi olmazsa, namazı fasid olur. Asi isimli ki-tabda ise : «Namazı fasid olur.» rivayeti vardır. Bu husus, Fethül-Kadîr'de, Bedâi'de, Tatarhânivye'de, Tahâvî'de, Muzmarât'ta, Se-rahsî'nih Mebsût Şerhi'nde, Sirâcü'l-Vehhâc'da ve Hıüâsa'da da böyledir.

İmâm, tilavet secdesini iade etmemiş olsa, mesbûkun na­mazı sahihtir. Bu durumda mesbûk için lâzım olan namazının, ka­zaya kalan kısmını tamamlamaktır. Tatarhânivye'de de böyledir.

İmâm, secdemi sulbiyeyi (=namazın unutmuş bulun­duğu secdesini) hatırlasa ve onu yapmak için dönse, mesbûk. da ona tabi olur. Mesbûk, bu durumda imâma tabi olmazsa, namazı bozulur.

Eğer mesbûk, rek'atini secde ile kayıtlamış olursa, bütün ri-vâyetlsrde namazı bozulur; dönsün veya dönmesin fark etmez.
Bu hususta asîolan : Mesbûk, infirâd ( = tek başına olma) ye­rimle imâma uymuş veya iktfdâ ( = imâma uyma) yerinde infîrad eylemişse namazı bozulur. [41]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..