Gemide Kılınan Namaz :

Gemide namaz kılan kimse, gücü yettiği kadar namazını ayakta kılar.

Müstehap olan, güç yetmesi halinde farzları gemiden çıkıp —karada— kılmaktır. (Gemi rıhtımda olduğu zaman.) Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir

Bir kimse, gemi giderken, ayakta kılmaya gücü yettiği hal­de, namazını oturarak kilsa, bu namaz —mekruh olmakla beraber— caiz olur. Bu imâm Ebû Hanîfe Hazretleri'ne göredir. Diğer iki ima­mımıza göre ise, bu namaz caiz olmaz. Şayet, gemi gitmiyor yani demirlemişse, bu durumda oturarak namaz kılmak —bil-iem◠caiz olmaz. Tezhîb'de de böyledir.

Gemide namaz kılan kimse, şaye£ gemi nehrin kenarında bağlanmış bir şekilde iken, ayakıta durarak namazını kılmış ise, bu namazı caiz olur.

Eğer gemi durmuyor ve ondan çıkmak mümkünse, o geminin içinde namaz kılmak caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de boyler­dir.

Denizin ortalarında demirlemiş olan gemi sallanıyorsa, —esahh olan kavle göre, rüzgâr gemiyi şiddetle sallıyorsa— bu du­rumdaki gemi, yürüyen gemi gibidir. Timurtâşî'de de böyledir.

Gemi sallanırken, bir kimse ayakta namaz kusa, eğer başı dönerse, bu kimsemin oturarak namaz kılması caiz olur. Hutâsa'da da böyledir.

Bir kimse, gemide namaz kılmaya başlarken yönünü kıble­ye dönmesi lazımdır. Kâfî'de de böyledir.

Gemide namaz kılan kimse, gemi döndükçe yönünü kıbleye doğru çevirir. Bu kimse, gücü yettiği halde, yönünü kıbleye çevir­mezse, namazı caiz olmaz.

Gemide namaz kılan kimse, rükû' ve secdelere gücü yettiği hal­de, imâ ile namaz kılarsa, bu namazı caiz olmaz. Âlimlerin ammesi­nin kavli budur. Muzmarât'ta da böyledir.

Bir  kimse gemide ikâmete   niyet etmekle   mukim olmaz.

Keza, geminin sahibi ve gemide çalışan kimseler, ancak ge­mi bir şehre veya köye yakın olursa, o takdirde, aslî ikametleri se­bebi ile mukim olurlar. Muhıytte de böyledir.

Velvâliciyye'de ; «Bir kimse, denizin kenarında ikâmet ha­linde iken namaza başlamış olsa da, rüzgâr onu yürütüp götürse, bu. kimse de sefere niyyet etse, yine namazını mukim gibi kılar.» denil­miştir. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göredir. Huccet'de : «Fetva, Ebû Yûsuf (R.A.) 'un kavli üzeredir, ihtiyata uygun olan budur.» de-niümiştir.

Itâbiyye'de : «Bir misafir ( = yolcu) şehrin haricinde gemide namaza başlamış olsa da, gemi şehre girene kadar, devam etse, bu kimse namazını tamam kılar.» denilmiştir. Tatarhânİyye'de de böy­ledir.

Bir gemide bullunan cemaat, diğer bir gemide bulunan imâ­ma ikamet edemezler; Boneleri halinde namazları caiz olmaz. Fa­kat gemiler, yan yana iseler bu durumdaki -iktidalan caiz olur. Hu-lâsa'da da böyledir

Nevâzil'de : «Gemilerin birbirine yakın olmasındaki ölçü : Hiç zahmetsiz, geminin birinden inip, diğerine binilmesi halidir. Bu durumda, iki ayn gemideki cemaatin, bir imâma uyarak namaz kıl­maları caiz olur.» denilmiştir. Tatarhânîyye'de de böyledir.

Nehrin kenarında bulunan bir kimse, nehrin kenarında du­ran geminin imânıma, veya aksi olur, yani gemide bulunanlar, neh­rin kenarındaki imâma, uyarsa, bakılır : Eğer> aralarında yol varsa veya .nehirde insanlar bulunuyorsa, iktida caiz olmaz. Fakat, bunlar bulunmamakta ise, iktida caiz olur.

Bir kimse, rıhtımda durarak, gemideki imâma uyarsa, bu kimseninüctidası caiz olur. Fakat bu şâhıs imâmın ön tarafında bu­lunmakta olursa, iktidası caiz olmaz. Muhiyt'te de böyledir.
Bir kimse, namaz kılmakta iken, gemiyi —bir yere veya bir şeye— bağlarsa, namazını yeniden kılar. Çünkü, yaptığı bu iş, amel-i kesir'dir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir. [5]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..