Müddeâ Bih'in Borç Olması

Bir kimse, binbeşyüz dirhem iddiada bulunur; şahitler de beşyüz dirhem olarak şahitlik yaparlarsa, hakim beşyüz dirhem olarak hük­meder.

Keza, iddiacı, bin dirhem dediği halde, şahitler, "beşyüz dirhem" diye şehadette bulunurlarsa, hakim, beşyüz dirhem olarak hükmeder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, diğer birinde, "beşyüz dirhemi olduğunu" iddia ettiği halde, şahitler, "bin   dirhem   olarak"   şehadette   bulunurlarsa;   bu durumda, şahitlikleri kabul edilmez.

Ancak, iddiacı: "Benim, onda bin dirhemim vardı. O beşyüz dirhemini bana ödedi." veya "...vazgeçtim. Şahitler bunu bilmiyorlar." derse; o zaman hakim, beşyüz dirhem olarak hükmeder. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, "beşyüz dirhem" iddiasında bulunduğu halde, şahitler de "bin dirhem" diye şehadette bulunurlar; alacaklı da "Benim, onda bin   dirhemim  vardı.   Ondan   beşyüz  dirhemini   aldım."  derse,  bu durumda da hakim, şahitlerin şehadetlerini kabûleder.

Şayet müddeî: "Benim alacağım, ancak beşyüz dirhemdi." derse şahitlerin şehadeti bâtıl (= geçersiz) olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Borçlu: "Mal sahibi vazgeçti." veya "Bana, alacağım helâl eyledi." iddiasında bulunur ve mal sahibinin kararı üzerine, şahitler de getirir; onlar da, şehadet ederek, borcun ödendiğini söylerlerse; bu durumda hakim, borçludan, beraat veya helalleşmekten sorar.. Eğer borcun sakıt olması veya ödenmesi söz konusu ise ve borçlu: "ödedim." derse; şeha-detler kabul edilir. Eğer: "Borç sakıt oldu." derse; bu kabul edilmez;.

Eğer susarsa; İmâm Muhammed (R.A.), el-Asl'da: "Borçlunun açıklaması zaruri değildir. Fakat şehadetleri, —sözler muvafakat etmedikçe— kabûledilmez." buyurmuştur. Zehıyre'de de böyledir.

Borçlu borcunu ödediğini iddia ettiği halde iki şahit "alacaklf vazgeçti." derlerse; hakim, hiç sormadan borcun berâatine hükmeder.

Hakimin hükmü beraat sebebiyle sabit olur.

Hatta borçlu kefil olsa; kendisini kefil edenin emriyle de, bir başkasını kefil eylese; o da borcu ödediğini iddia ettiği halde; şahitler ibra edildiğine, şahitlik etseler; mal sahibi alacağı için, asîl borçluya müracaat eder. Kefil ise, kendisini kefil edene dönemez. Ve bir şey isteyemez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir   kisme,   borcunu   ödediğini   iddia   ettiği   halde   iki   şahit "bağışlandığına'' veya "tasadduk edildiğine" veya "helâlleştiklerine şehâdet ederler veya tam bunun aksi olursa; sözlerde muvafakat ( = uyumluluk) olmadığından, hakim şahitleri kabul etmez. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

İki şahit, "sunun şunda bin dirhemi vardır." diye şahitlik yaparlar ve "yüz dirheminin ödendiğini" söylerler; alacaklı da: "Hayır, bir şey ödenmedi." derse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.): "Bin dirhem öder. Yüz dirhemini geri ister." demişlerdir. Serahsî'nin Mumytı'nde de böyledir.

Uyun'da şöyle zikredilmiştir:
İki şahit, bir iadama karşı, bin dirhem üzerine şahitlik yapsalar ve: "Beşyüz dirhemini ödedi." derler; alacaklı da: "Benim onda, bin dirhemim var. O t| an a, bir şey ödemedi." derse; şahitlerin söylediği bin dirhem üzerinden (mkmedilir. Şayet şehadetlerinde: "Bin dirhem haktır; ödeme batıldır ve 3 karşı tarafı fıskla suçlamışlardır. Muhıyt'te de böyledir.
İki şahit, dirhemi vardır. Fe iddia sahibi de: adam da:  "Onuri etmedi."  derse; olmasaydı; hakim] böyledir.

alandır." deseler, şehadetleri kabul edilmez. Çünkü, hadette bulunarak: "İşte şu adamın şu adamda bin kat o, dirhemlerinden vazgeçti; teberru etti." derler; 'Evet, teberru ettim." der; üzerine şahitlik yapılan bende bir şeyi de yok; bana bir şey de teberru $u durumda şayet beraat üzerine şehadet yapılmış , bin dirhemi hükmederdi. Fetâvâyi Kâdîhân'da da

Bir adama karşı, iki kişi, "bin dirheme" şahitlik yaparlar; iddia eden de aynen iddia ettiği halde; iddia olunan, iki şahit dinleterek, "iddia edende, yüz dinarının olduğunu" söyler; iddia eden de, onu inkar ederse; bu durumda iki tarafın şahitleri de kabul edilir. Zehiyre'de de böyledir.

Bir kimse, başkasını iddia ederek, "evini r icarlayıp, icarı , verdiğini" söyler ve adam da ölürse, icar akdi bozulur, kara veren malını ister; şahitler de, "ev sahibinin, icar aldığını'' ikrar ederlerse; : şahitlikleri kabul edilir, İcar sözleşmesinden bahsetmesi er bile böyledir.

Hulâsada da böyledir.

İki şahit, "câriye bedeli olarak", bir adama karşj, "bin dirheme" şahitlik yaptıkları halde, aleyhine şahitlik yapılan kişi Gerçekten, benim ona, eşya bedeli borcum vardır." derse; alimler, bu mes'elenin te'vilinde: "Şahitler, iddia olunanın ikrarı üzerine, câriye bedelidir." diye şahitlik ederlerse; mes'ele iddia olunduğu üzre, bin dirhem olarak muhafaza edilir. Eğer gasbetmiş olduğu bir cariye bedelidir. O cariye de ölmüştür." derlerse, şehadetleri kabul edilmez." demişlerdir. Muhıyt, Hulâsa ve Zehiyre'de de böyledir.

Şayet o, ikisi hakkında: "şehadette bulunmadılar." derse, onların şahitlikleri kabul edilmez, Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse, başka birinde, "yüz ölçek buğdayındı olduğunu "-iddia ederse; "veresiye sebebiyle, iki şahidin, bu husustaki şehadeti kabul edilmez." denilmiştir.

"Edilir." diyenler de vardır. İddia olunanın şahitleri, "yalnız, iddia edenin ederlerse şehadetleri kabul edilmez.          

"Doğru olanı da budur." denilmiştir.
Bir 1 ımse, diğerinde, "alacağının olduğunu" iddia eder; bu müddeînin şahitleri de, "oü dirhem verdiğini" söyledikleri halde onu, iddia olunanın aldığını söylemezler; iddia olunanın da aldığı sabit .olursa; dinde bulunanın sözü geçerlidir. "Emanet olajrak aldım." derse; ikrarına" şahitlik öyle  kabul  edilir.   "Borç  olarak  aldım."  derse,  onun  borç  olarak alındığına beyyine gerekir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir kimse, "bir dinarının, başka birinde olduğunu" söylediğinde; şahitler de, müddeînin dinarının, müddea alevlide olduğunu söylerlerse, bu şahitlerin şehadeti, kabul edilmez. Füsûlü'l-Imâdiyye'de de böyledir.

Bir kimse,  alacağının  olduğunu söyler;  şahitler de  "malının olduğuna ikrar ettiğine" şehadette bulunurlarsa, sebebini açıklamadan, sözleri kabul edilir.

Şayet, "on dirheminin olduğunu" söyler ve bunun da alacak olduğunu bildirirse; şahitler de aynı sözle söyleseler bile, borç sabit olmaz. Fakat, "borç sebebiyle" derlerse, şehadetleri kabul edilir. Hızâ­netü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir adam, diğer bir adamda bir dinarının olduğunu iddia eder fakat,, ne sebeble verdiğini söylemez; şahitler ise, sebebiyle şehadette bulunurlarsa; şehadetleri caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

iMuhıyt'ın Şehadet Bölümünde şöyle zikredilmiştir:

Bfir adam, borç sebebiyle verdiğini iddia eder veya buna benzer bir şey sjöyler; şahitler de "mutlaka borç sebebiyledir." derlerse; Şemsu?l-Einime Evzecendî: "Bu şehadet, kabul edilmez." Buyurmuştun Fetâvâyi Kâdîhân'da ise: "Kabul olunur." denilmiştir. Sahih olan da budur.

Muhıyt'ın şehadât Böliinıirnde:

Blir adam, bin dirhem iddjia eder ve: "Beşyüz dirhemi, köle bedeli; onu sattım ve teslim aldı. Beşyüz dirhemi de, eşya bedeli; onu da satın aldı ve teslim aldı." der; şahitler de beşyüz dirheminin mutlak olduğunu" bahsederlerse; bjeşyüz dirhem olarak, şehadetleri kabul edilir. Sebebini söylemeleri şart değildir.
İmâm: Bu mes'ele hakîkında, şahitlerin mutlaka sebebini söyleme­leri gerjekmez; bu şart değildir. Yeterki, alacağının olduğuna şahitlik etsinler 1." buyurmuştur:

Zâhîrü'd-dîn de buna g,öre fetva vermiştir.
En! doğrusunu bilen H2:. Allah'dır.
Füjsûlü'l-Imâdiyye'de de böyledir. [24]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..