3- MALLARLA İLGİLİ ŞEHADETTEN DÖNMEK

Cami' Kitabı'itda şöyle zikredilmiştir:

Dört şahit, birinin üzerinde bulunan dört yüz dirheme şahitlik yap­salar, buna göre hüküm de verilse; bu şahitlerden birisi, yüz dirhemden dönse, diğer birisi de o yüz dirhemle birlikte, bir yüz dirhemden daha dönse; diğer birisi de, o iki yüz dirhemle, bir başka yüz dirhemden daha dönse; o dönenlerin elli dirhemin üçte birini tazmin etmeleri gerekir. Eğer dördüncü şahit de, hepsinden dönerse, her biri yüz dirhemin hari­cinde, öncekilerin elli dirhemin üçte birinin haricinde, dörtte birini tazmin ederler. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Müntekâ'da şöyie zikredilmiştir:

Ölen bir kimse, dirhem bırakır; iki kişi de onu iddia ederler ve her birisi, ölen adamda yüz dirheminin olduğuna, ikişer şahit dinletir; hakim de her birisi için yüz dirhem hükmedip, o tereke olan yüz dirhemi yarı yarıya taksim ettikten sonra, bu iki davacının birinin şahitleri, şehadet-(erinden dönerek, "yüz dirhem değil de, elli dirhemdi." derlerse; Imâmeyn: "Elli dirhemin üçte biri, diğer alacaklının olur." buyurmuştur. Bir adam Ölüp, bin dirhemi kaldığında bir adam, bu bin dirhemi iddia ve buna karşı beyyine de ibraz eder; başka birisi de, bin dirhem iddiasıyla meydana çıkıp, o da beyyine gösterir; hakim de, bu bin dirhemi ikisine hükmeder; sonra da şahitler şehadetten dönerlerse, her iki şahit beşer yüz dirhem tazminatta bulunurlar.

Şayet iki şahit, iddia sahiplerinden birisine müracaat etseler, o varislere bir tazminatta bulunmazsa; Kitabta "diğer iddiacının, şahitlere tazminat yaptırıp yaptıranı ıyacağı söylenmedi. Önceki mes'eleye kıyasla, tazminat yapmaları uygun olur.

Eğer bundan sonra, diğer iddiacının iki şahidi de şehadetlerinden dönerlerse; bununla tamamının şahitlikten dönmeleri müsavidir. Mohıyt'te de böyledir.

Bir erkek ve iki kadın bin dirhem üzerine bir .erkek, iki kadın da, yüz dinar üzerine şahitlik yapsalar; hakim de böylece hükmeylese; sonra da dirhemler üzerine şahitlik eden erkekle kadınlar, şahitliklerinden dönseler; dönenler, bir tazminatta bulunmazlar.

Şayet, hem dirhemler; hem de dinarlar üzerine şahitlik yapanların hepsi birden dönerlerse; hassaten dinarlar üzerine şahitlik yapanlar, tazminata bulunurlar.

Dirhemler üzerine şahitlik yapanlar da, bu dirhemleri tazmin ederler.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, her iki kadına, dörtte bir ve her erkeğe dörtte bir tazminat vardır.

İmameyn'e göre ise, üçte biri erkeğe, üçte birisi de kadınlara tazmin ettirilir. Mebsût'ta da böyledir.

Dört kişi, bir adama karşı şahitlik yaptıklarında onlardan ikisi, "beşyüz dirhem üzerine"; ikisi de "bin dirhem üzerine" şahitlik yap­salar; hakim de öylece hükmettikten sonra, bin dirhem üzerine şahitlik yapanlardan birisi, şehadetten dönse; o bin dirhemin dörtte birini tazmin eder.

Onunla birlikte beşyüz dirhem üzerine şahitlik yapanın biri de, şehadetinden dönse, onun da hassaten bin dirhemin dörtte birini tanzim etmesi gerekir.

Eğer, beşyüz dirhem üzerine şahitlik yapanın birisi veya ikisi birden iönse, tazminat gerekmez.

Şayet bu şahitlerin hepsi birden dönerlerse; bin dirhem üzerine şahitlik yapanlara, beş yüz dirhem; beş yüz dirhem üzerine şahitlik yapanlara ise, dörtte birin tazminatı gerekir.

Eğer, beşyüz dirhem üzerine şahitlik yapanın birisiyle, bin drihem üzerine şahitlik yapanın birisi dönerlerse; bin dirhem üzerine şahitlik yapana beşyüz dirhem; ikisi birden ise, beşyüz dirhemle bin dirhemin Üçte biri birlikte tazmin ederler.
Eğer bin dirhem üzerine şahitlik yapan, şehadetinden döner ve dahi, beşyüz dirhem üzerine şahitlik yapanın birisi de şehadetlndeft 4ö&er$çşî tazminat bin dirhem üzerine şahitlik yapana düşer; diğerine bk fey! gerekmez. Mvhiyt'te de böyledir.    

Bir   adamın,   diğerine   karşı  borcunun-olduğuna,   ve  ©mı; bağışladığına veya onu tasadduk eylediğine yahut teberru yaptığuıa dair, İki kişi şahitlik yaptıktan ve hükümden sonra, bu şehadetlerinden dönseler, onu tazmin ederler. Hnlâs&'da da böyledir.

Keza, iki kişi, "onu Ödedi." diye, şahitlik yaparlar ve bu hü­kümden sonra, bu şehadetlerinden dönerlerse, onu tazmin ederler. SerahsTnin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam, diğerini iddia ederek, "onda, bin dirhem alacağının olduğunu" söyler, iki de şahit dinletir; üzerine şahitlik yapılan (borçlu) da, iki şahit dinletir onlar da "onu teberru ettiğim" söylerler veya: "Çok yahut az hepsini teberru etti." derler ve bunların hepsi hakimin huzu­runda toplanırlarsa, hakimin, üzerine şahitlik yapılanı dinlememesi uygun olur.                                                                                       

Hakim, şayet şahitlerin beraat şehadeti üzerine hükmeder; şantaj da, o şahitler şehadetten dönerlerse, hakini, ikinci def a alacaklıdan beyyine teklifinde bulunur; daha önceki hale iltifat etmez.

Eğer hakim, beraat şahitlerine tazminat cezası, verirse; onlar, beraat sebebiyle tazminat için, neşhûdün lehe müracaat edemez.

Hakim, iddia sahibine, "beraat sahihlerine tazminatlarını ödemeyi" emreder. Müddei şahitlerin şehadeti sebebiyle, maun onlara vücubundan önce, hakim onları cezalandırmaz. Çünkü onlar, sanki o malı, o saat gasbetmiş gibi olurlar. Hakim onu hükmeder; onlar da geri dönmüş olurlar. Mebsût'ta da b Öyledir.

îki şahit, "müddetin bir sene olduğunu" söyledikten sonra ve hükümden önce veya sonra bu sabitler, şehadetlerinden dönmek sure­tiyle tazminat cezasına çarpsalar; alacak müddeti gelince, borçluya başvurarak, tazminatlarını ondan alırlar, Hulasâ'da da böyledir.

Keza, müddetten sonra mür,acaat etseler bile, alacaklarım alırlar. Çünkü, o tazminat, onların rücûu; sebebiyle onlara^verîlmiştir. Ecel (=,muayyen vakit) -ta gelip geçmiştir. Bu telef de olmamıştır. Onun için, onların rücu haklan vardır.

Alacaklıya gelince, o muhayyerdir: Dilerse, alacağını şahitlerden, dilerse borçludan alır. Mebsût'ta da böyledir.

Şahitlerin, borçlu öldükten sonra, alacaklıya müracaat hakları olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Borçludan müddet sakıt olursa, (borcu dilediği zaman ödeye-cckse) şahitler, tazminat almazlar. Bahru'r-Râık'ta da böyledir.

Eğer şehadetten dönüş, şahitlerin hastalığı zamanında olmuş ve hakim   de   onlara   tazminat   cezası   vermişse;   işte   bu,   hastalıkları zamanındaki ikrarları gibidir. Hatta, ikisi de o hastalık sebebiyle ölürler e üzerlerinde de sağlık zamanlarının borcu olursa, önce sıhhatli zaman­larının  borcundan  başlanır;  evvela onlar ödenir.  Sonra da hastalık vakitlerinde yaptıkları borçlan ödenir. Zehıyre'de de böyledir.

İki şahit, "bir şahsın elinde bulunan bir kölenin, başkasına ait olduğuna" şahitlik yaparlar; ona göre de hükmedilir; bu kölenin gözüne de boz inmiş olur, sonra da gözünün beyazı gider ve iyi tarafı çoğalır veya hakimin hüküm verdiği şahsın yanında ölür sonra da, şahitler şehadetlerinden geri dönerlerse, hüküm verildiği günü değeri üzerinden, tazminat yaparlar.  Bundari sonraki fazlalığa veya noksanlığa iltifat edilmez. Bu kölenin değeri hususunda şahitlerin sözü geçerlidir. Havî'de de böyledir.
En doğrusunu bilen, Allahu Tealadır. [6]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..