2- Kendisi İle Ortaklık Sahih Olan Veya Sahih Olmayan Sözler

İmâm Muhammcd (R.A.) şöyle buyurmuştur:

İki kişi, malsız olarak: "Bu gün, her ne satın alırsak ortağız." der­lerse; bunu bir sınıfa veya bir işe tahsis etseler de, etmeseler de, bu caiz oiur.

Keza: "Bu ayda, her ne satın ahrsak|"  deseler; bu da, caizdir.

Keza; ortaklıkları için, bir zaman söylemeden, meselâ: "Satın aldıklarımıza ortağız." deseler, bu da, caizdir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, vakit tayin ederlerse,'söylenen vaktin üzerinde durulur mu? Bişr,   İmâm   Ebû   Yûsuf   (R.A.)'dan,   O   da,   İmâm-ı   A'zam (R.A.)'den, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"O, vakitlenmiştîr."

Tahâvî, bu rivayeti zayıf bulurken, diğer âlimier: "Sahihtir." demişlerdir. Sahih olan da, budur.

Bu şahıslar, "ortaklık" sözünü kullaamasalar fakat, bunlardan birisi, diğerine: "Bu gün, ne satın alırsan; işte, o, seninle benim aram-dadır." der, diğeri de, buna muvafakat ederse, bu durumda da, ortaklık olur mu?

İmâm Muhammed (R.A.), Asıl'da, bu hususta, bir şey söylememiştir.

Ebû Süleyman, İmâm Mıthammed (R.A.)'den rivayet ederek şöyle demiştir:

"O, gerçekten caizdir. Ve, bu kadar sözle de ortaklık sabit olur. Görmüyor musun ki, satışta, "ortaklık" sözü söylense de söylenmese de, caiz oluyor." demiş ve "bu ortaklık, sahihtir; caizdir." hükmünü vermiştir.

İki kişi, bir şey satın alırsa; bunlardan biri, diğerinin hissesini, onun izni olmadan satamaz. Ancak, onun müsâadesi ile satabilir. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Ne satın alırsan, seninle benim aramdadır." der, diğeri de: "Olur." karşılığım verir ve bu sözü ile, ticârette ortaklığı kasdederse; ortaklık meydana gelmiş olur.

Bu durumda, başka bir beyana (= açıklamaya) yani satın alınacak şeyin cinsini, nev'ini, kaça alınacağını söylemeye, ihtiyaç kalmaz.

Ancak, bizzat satın alınacak şeyin kendisine ortak olmak niyyeti il«, bu sözü söylemişse, bu durumda,'ticâret ortaklığı olmaz. Bilakis, satm alınan bu şey, biaynihî aralarında olur. Kendilerine, bağış yapılmış veya bu şeye beraberce vâris olmuşlar gibi...

Bu, bir vekâlet olur. Ortaklık olmaz.

Bu durumda, vekâletin şartı bulunursa, vekâlet olur; aksi takdirde, vekâlet de olmaz.

Bu şart da, satın alınacak şeyin cinsini, nev'ini ve parasının mik­tarını açıklamaktır.

Bu şartlar, husûsî vekâletin şartlarıdır.

Bu vekâlet, müvekkilin, vekâlet verdiği şahsa, işlerini havale etmesi demek değildir.

Müddetini, parasının miktarını ve satın alınacak şeyin cinsini beyân etmek, umûmî vekâlette olur. Bedâi'de de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: îki kişinin: "Her ne alırsak, aramızda yarı yarıyadır." demeleri, caizdir.

Keza, Hasan bin Ziyâd, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîle (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir kimse,ldiğerine:!"Ticâret cinsinden,  her ne satın .alırsan; işte, o seninle benim aramdadır." der, diğeri de, böylece kabul ederse; bu da caizdir.

Keza, bir kimse, diğerine: "Bu günde satm aldığım, seninle benim aramdadır; yarı yarıyayız." derse, caiz olur.

Keza, iki arkadaştan biri, vakit tayin etmeden: "Satın alacağın un, seninle benim aramdadır." derse, bu caizdir.

Bunlardan, her hangi birisi, satın aldıkları şeyden, diğerinin hisse­sini, diğerinin izni olmadan satamaz. Çünkü, bunlar, "alış ortağındırlar; "satış ortağı" değildirler. Muhıyt'te de böyledir.

İki kişiden biri, diğerine: "Eğer, bir köle satın alırsan;işte o, benimle senin arandadır." dese, bu bâtıl (= geçersiz) olur.

Ancak, kölenin cinsini söylerse (meselâ: "Horasanlı bir köle..." der veya benzeri bir şey söylerse); bu durumda, bu sözü geçerli olur. Fetâ­vâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Ne satın alırsan; işte o, benimle senin aran­dadır."   derse,   İmâm   Ebû   Hanîfe   (R.A.):   "Bu,   caiz   olmaz." buyurmuştur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)*un kavli de, aynısıdır. Bedâi'de de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bişr bin Velîd, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir kimse, diğerine: "Bu gün, ne satın alırsan; işte o benimle senin arandadır." dese, caiz olur.

Keza, müddeti sene ile belirtse veya hiç müddet belirtmese, ancak satın alınacak şeye miktar tahdidi koysa; (meselâ: "Buğdaydan, şu mik­tara kadar, satın aldığına ortağız." dese; işte, bu da, caizdir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Bizzat bir köleyi, kendisi ile onun arasında, satın alması için." emir verse, diğeri de: "Evet, olur." dese ve satın alırken de şahit bulunsa; bu şahıs, o köleyi, hassaten, kendisi için satın alsa bile, ikisi, bu köleye ortak olurlar. Serahsfnin Muhıytı'nde de böyledir.

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) Mücerred isimli kitapda şöyle buyurmuştur:

"Bu kimse, satın almasını emredince, karşısındaki şahıs sussa ve . "olur" da demese, "hayır" da demese; satın alırken de: "Ben, bunu, kendim için alıyorum." dese, o şey, onun olur.

Fakat: "Şahit olunuz, ben, bunu, filan için alıyorum; bana emrettiği gibi..." der ve onu satın alırsa; işte bu şey, emreden şahsın olur. ZehıyreMe de böyledir.

Şayet, bu şahıs, satın alırken susar; sonra da: "Ben, bunu, filân âmir (==  emreden)..için aldım." derse; bu durumda, köle salim ise, emreden şahsın olur.

Ancak, bu sözü, kölenin bir aybı (= kusuru) ortaya çıktıktan veya bu köle öldükten sonra, söylerse; bu sözü, kabul edilmez. Fakat, âmir, bu şahsı tasdik ederse; o zaman sözü kabul edilir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Filanın kölesini satın al; seninle benim aramda olsun." der; o da: "Olur." der ve satın almaya giderse; bir başkası da, bu adama: "Onu, satın al; ortak olalım." der ve ona da: "Olur." derse; bu köle, emreden iki şahsın olur. Hulâsada da böyledir.

Âlimler, şöyle demişlerdir: "Bu durum, birinci âmirin olmadığı yerde, ikinci âmirin sözünü, kabul etmesi hâlinde olur.

Şayet, bu şahıs, ikincinin emrini, birincinin bulunduğu bir yerde, kabul ederse; bu durumda, o köle, ikinci âmirle, satın alan şahsın arasında, yarı yarıya olur.   Muhiyt?te de böyledir.                           .  .

Bu şahsa, üçüncü bir kimse daha ulaşarak, diğerleri gibi söyler ve üçünün de emrinden sonra, bu köleyi satın alırsa, duruma bakılır: Eğer, bu şahıs, üçüncü şahsa da, öncekiler yokken: "Olur." demişse; bu köle, birinci ve ikinci şahıslarındır. Üçüncüye ve satın alan şahsın kendisine, bir şey yoktur.

Şayet, bu şahıs, üçüncü şahsa, önceki iki şahsın yanında: "Olur." demişse; bu köleye, üçüncü şahıs ile satın alan şahıs, ortak olurlar. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmektedir: Hişâm şöyle dedi:

—  Bir kimse, başka bir kimseye, vasıflı bir elbise almasını emre­derek: "Yirmi dirheme al, ortağız ve dirhemler bana aittir." derse, durum ne olur? diye tmâm Muhammed (R.A.)'den sordum.

îmâm şöyle buyurdu:

— tşte, bu caizdir; o elbiseye ortaktırlar ve şart geçersizdir.

Keza, İbrahim, tmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir kimse, diğerine: "Filanın cariyesini, benimle senin aranda olmak üzere, satın al; onu satmak, bana aittir." dese; bu şart geçersizdir; ortaklık ise caizdir.

Keza, böyle olan her şart, bu ortaklıkta fâsiddir.

Ancak: "Satmak, sana aittir." derse, bu şart caizdir. Aralarında ortaktırlar ve onu, ticâret üzre satarlar. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Şu köleyi, hangimiz satın alırsak; diğerimiz, oha ortaktır, (veya, ...onun arkadaşı, onda ortaktır.)" demiş olsa, işte, bu caizdir.

Hangisi; onu satın alırsa, yansını kendi nefsi için, yarısını da, arkadaşı için, satın almış olur.

Bu durumda, onu, birisi alsa; ikisi almış gibi olur.

Hatta, bu köle ölse, ikisinin malı olarak ölmüş olur.

Onu, birlikte satın alırlar veya arkadaşı, yarısını önce satın alır; yarısını da diğeri sonradan alırsa; bu köle, yine aralarında olur. Hatta, bu kölenin bedelinin tamamını, bu iki kişiden birisi, nakden ödemiş olunca; bu duruma, arkadaşının bir emri olmamış olsa bile, yarısına, yine o, ortak olur. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Bu iki kişiden, her biri, arkadaşına, bu kölenin satımı hususunda izin verse ve birisi, bu kölenin yarısını satsa; bu durumda, ortağının his­sesini satmış olur. Onun parasına da ve kölesinin, kalan yarısına da ortak olurlar.

Bu, İmâm Ebû Hanîfc (R.A.)'ye göredir. İmâmeyn'e göre ise,satı-Jan hisse, hassaten, satanın hissesi olur. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Müntekâ'da Işöyle zikredilmiştir:

Hişâm: "Ben, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu işittim." demiştir:

Bir kimse, hiç bir şeyi bulunmayan bir şahsa: "Gel, benim, on bin dirhemim var; bunu al, ortak olalım." dese; işte, bu caizdir. Kâr da, zarar da aralanndadır. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, bir köle satın aldıktan sonra, bir başka şahıs da, ona ortak olmayı talep eder; satın alan şahıs da, onu ortak ederse; bu durumda, yeni ortak, öncekinin satın aldığı paranın yarısını öder. Binâenaleyh, ortaklık, eşitlik ister.

Ancak,    bunun    hilafını    beyan    etmiş    olmak    müstesnadır. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Keza, bir kimse, iki şahısla ortak olursa; aralarında, kâr-zarar üçte bir nisbeti ile olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, bir köleyi, satın aldıktan ve teslim aldıktan sonra, başka bir kimse: "Ortak olalım." der ve öyle yaparlar; sonra, bir başka şahıs gelir ve o da, —birinci şahsın, ortak olduğunun bilerek— aynı şeyi söylerse; bu şahsa, kölenin dörtte biri vardır.

Şayet,   bu  durumu  bilmiyorsa;  yarısı  onun,   yansı  da  birinci adamındır. Satın alan şahıs »aralarından çıkar .(Muhiyt'te de böyledir.

Keza, bir kimse, bir köle satın alınca, bir başka şahıs: "Beni de ortak et." der, o da onu ortak ettikten sonra, bu kölenin yarısına başka biri hak sahibi olursa; satın alan şahıs, aradan çıkmış olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kölenin yansını satın alıp, o köleyi teslim almış bulunan bir şahsa; başka birisi: "Beni de, ortak et." der ve —bu sırada, o şahsın, bu kölenin tamamını almış olduğunu zannetmekte olur— satın alan şahıs da, onu ortak ederse; aldığı yarım hisse, bu şahsın olur.

Şayet, bu şahıs, onun, kölenin yarısını satın aldığını, biliyorduysa; bu durumda, bu kölenin, yarısının yarısı, onun .olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir şey satın almış olan bir şahsa, başka bir şahıs: "Ona, beni de ortak et." der o da, ortak ederse; işte, bu alış-veriş yerindedir.

İkinci şahıs, bu sözü, o şahsa, satın aldığını teslim almadan önce söylerse, bu sahih olmaz.

Teslim aldıktan sonra, ortak olur; ancak, o şahıs ortağına teslim etmeden, o ölürse, bedeli lâzım gelmez. Çünkü, ortaklıkta kabul lâzımdır. "Seni, ortak ettim." sözü ise, alım-satımda sâdece îcâb olur kabul olmaz. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir kimse, yarısı hariç, kalan yarısını aldıktan sonra, buna, başka birisi ortak olsa; teslim alınmayan yarım hissenin[yansmı;alması sahih olur, muhayyerdir. Serahsî'nin|Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kimsenin evinde buğday olsa ve bunun yarısına, başka birini ortak etse; o şahıs teslim almadan önce de, bu buğdayın, tam yarısı yansa; ortak edilen şahıs, isterse, kalan yarıyı alır; isterse, hiç almaz, terk eder.

Alış-verişte de bu husus böyledir. Bir kimsenin, bir yiyeceğin yarı­sına sahip olması hâli de böyledir.

Ortaklıkla, alış veriş arasında ihtilâf vardır: Alış-verişte, geride kalan, yarı yarıyadır. Ortaklıkta da yarım, ar alarmdadır, fakat ortak muhayyerdir. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
tki kişi, bir köle satın alsalar da bir başkası da, ona1 ortak olsa; duruma bakılır: Eğer, öncekiler alır almaz, sonraki de ortak olmuşsa; bu kölenin yarısı,  sonraki bu şahsın;  yarısı da,  önceki iki  kişinindir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bu köleye, üçü birlikte ortak olurlarsa (meselâ: "Bu kölenin tamamına  ortağız derlerse;  bu  durumda,  sonradan  ortak  olan, kölenin üçte birine sahip olabilir. Bu, istihsânen böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Bu üçüncü şahsı, önceki iki kişiden birisi, kendi hissesine ortak eder; sonra da, arkadaşının izni ile, bu şahsı, onun hissesine de ortak ederse; bu durumda, yarısı, sonraki şahsın olur; diğer yarısına da, önceki iki şahıs ortak olurlar. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Şayet, arkadaşı, kendi hissesine ortak olması için izin vermezse; bu durumda, sonraki adamın hissesi, dörtte bir olur. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, ortağının da izni ile, sonraki şahsı ortak etmişse; bu durumda, her birinin hissesi, üçte bir'dir. Mebsût'ta da böyledir.

Eğer, üçüncü şahıs: "Beni de, beraber ortak et; hem sana, hem de ortağına..." der, o da, öyle yaparsa; bu durumda da, arkadaşı izin vermişse; üçüncü şahsın hissesi, üçte bir; izin vermemişse, hissesi, altjda jbir'dir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

İbn-i Seitıâ'a, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Eğer, o ortaktan birisi: "Seni, bu kölenin yansı ile ortak ediyorum." demiş olsa; o adam, bu kölenin tamamına sahip olur. Onun sözü, "Seni, bunun yansıyle ortak ettim." demektir. Görmüyor musun ki, satın alan bir olsa ve: "Seni, bunun yarısında ortak ettim." dese, köle cnun olur.

"Benim hisseme ortak ettim." demesi, bunun hilâfınadır. Bu sözle, o şahsın, kölenin yarısına sahip olması mümkün değildir. Çünkü, fî harfi, ba harfinin yerine konulmuştur.

Şayet: "Seni, nasibim ile ortak eyliyorum." demiş olsa, bu söz geçersizdir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse, bin dirheme, bir köle satın alıp, onu teslim aldıktan sonra, başka bir şahsa: "Gerçekten seni, bu köleye ortak ettim." der, o şahıs da, hiç bir şey söylemez; başka birine daha: "Seni, bu köleye ortak ettim."  dedikten sonra, ikisi birden:  "Kabul ettik. derlerse;  köle ar al ajandadır; her biri,|onun yarısına sahiptir. Satın alan şahıs aradan çıkmıştır. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, bir kimse, bu köleyi satın alan adama: "Beni, ona, ortak et." der, o da, ortak eder; ancak, bu şahıs: "Kabul ettim." demez ve bu defa da, köleyi satın alan şahıs, başka birine: "Seni, buna ortak ettim." dedikten sonra, bu şahısların ikisi birden "Kabul ettik." derlerse; önceki şahsa, bir şey yok; ikinci şahsa ise, yarısı vardır.

Keza, birisine: "Seni, buna ortak ettim." der, o ise: "Kabul ettim." demez; bir başkasına daha: "Buna, seni ortak ettim." der ve bunu, üçüncü bir şahsa da söyler ve bunlardan hiç birisi, kabul etmezse; bu köle kendisinin; şayet, birisi kabul ederse; kabul edenle, kendisinin olur.

Şayet, bu şahıs: "Hepinizi ortak ettim." dese de, bunlardan birisi kabul eylese; ona, dörtte bir hisse, vardır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

"Benim, on dinarım var; bana, altın ver; hepsine, ortak olarak, eşya satın alalım." deyip, vereceği altının miktarını söylemeyen bir kim­seye; muhatabı, beş altın verse ve ilk şahıs,onbeş altına kumaş satın alsa; beş altının sahibi üçte bire ortak olur.

Sanki o şahıs: "Onbeş altına, ortak olarak, kumaş al." demiş gibi olur. Böyle deyince de, kumaşın, üçte biri onun olur.

Bu ortaklık kavli, emlâk ortaklığına da hamledilir. Karşıdan istek yapan kimse, alacağı eşyanın cinsini belirttiği zaman (buğday, arpa v.s. gibi...), bu böyle olur.

Fakat, alacağı şeyin cinsini belirtmezse; aldığı her şey, satın lalanındır. Diğerine ise, beş altını geri verilir. Çünkü, —alınacak şeyi jbilmediği için— vekâlet sıhhatli değildir. Kunye'de de böyledir.

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R. A.) şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, diğerine: "Şu köleyi satın al; beni de, ona ortak eyle." der; o da: "Olur." dedikten sonra, onu satın alırsa; o köleye ortaktırlar. tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli de böyledir. Istihsân da budur.

Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimse, on dinara, bir inek satın alır ve bunu da teslim aldıktan sonra, başka birine: "Seni, iki dinar mukabili ortak ediyorum." der; o da,  bunu  kabul  ederse;  ineğin  beşte biri,  onun  olur.   Serahsî'nin 1 Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kimse, başka bir kimseye, elli dinara beyaz bakır sattıktan sonra; bu şahıs, satın alan şahsa: "Bunda, sana ortağım." der, o da:

"Olur." karşılığını verir ve her ikisi de böylece susarlar ve bilâhare, satan şahıs, kavun-karpuz getirir; bakırı satın alan şahıs da, bunları sokaktasatıp bitirirse; ona, ortak olamaz. Kunye'de de böyledir.

Bir kimse, buğday satın aldıktan sonra, onun, ekmek yapılmasına ve pişirilmesine, birer dirhem masraf ettikten sonra bu ekmeğe, bir başka şahıs ortak olsa; bu kimse, buğdayın da, ekmek yapmak için yapı­lan masrafın da, yarısını verir.

Keza, pamuk alıp, onu eğirttikten sonra... ortak olan kimse de, hem ;bunların alış bedellerinin hem de, yapılan masrafların yarısını öder. Ancak, satın aldıktan sonra yaptırılan bu işlemelere ücret veril­emezse, mes'ele hâli üzeredir. Sonradan ortak olan şahıs, alman şeyin jbedelinin yarısını verir; o şahsın yaptığı işleme karşılık, bir şey vermez.

Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, diğerine: "Bu gün, ne satın alırsan, benimle senin arandadır. " deyip, o da: "Olur." dedikten sonra, başka bir şahıs daha gelerek: "Şu köleyi satın ah ona, ortağız." der; bu şahıs, ona da: "Olur." cevabını verdikten sonra, bir köle satın alırsa; bu kölenin yarısı sonraki adamın; diğer yarısı ise, önceki şahısla satın alan şahsın olur.
Şayet, önceki şahıs: "Şu köleyi, benim için al; yarısı senin, yarısı benim." demiş olsa da; diğer şahıs da: "Satın aldığına ortağız." demiş ve bu şahıs da, o köleyi satın rtmış olsaydı; bu durumda, yarısı, önceki şahsın olur; diğer yarısına da, sonraki şahısla, satın alan şahıs ortak olurlardı. Serahsî'nin Muhıyö'nde de böyledir. [11]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..