6- Müfâveda Ortaklarından Birinin, Diğerinin Sözleşmesi Hakkındaki Tasarrufu

Müfâveda ortaklarından birisi, başka birine yapılan satışta, ikâle yapsa ( = iki tarafın isteği ile, alış-veriş mukavelesini bozsa); bu iki taraf için de geçerli ve caiz olur.

Keza, bu ortaklardan her biri, diğerinin alış-verişini ikâle edeblir. Muhıyt'te de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi, ticaret mallarından bir cariyeyi, veresi olarak satarsa; onun bedeli alınmadan, değerinden noksana satıla­maz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi, veresiye bir şey sattıktan sonra ölür; satın alan şahıs da, aldığı malın bedelinin yansını vermiş olursa; sağ olan ortak, onu mahkemeye veremez. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi, bir şey sattıktan sonra, onun bedelini satın alan şahsa bağışlar veya ibra ederse, İmânı Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, —arkadaşının hissesini, ona ödemesi şartiyle— bu caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bu durumda, ortaklardan birisi, kendi hissesini —müşteriye ( = satın alan şahsa)— bağışlasa, bu caiz olur. Ancak, arkadaşının hissesini bağışlaması, bi'1-icma* caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi,  alacağını te'hir etse;  her iki ortağın hissesinin de te'hiri caiz olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bu durumda, borcun te'hirli olmasının konuşulmuş olması veya ortaklardan   birinin   yahut   ikisinin   anlaşma   yapması   müsavidir. Zehiyre'de de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birince, te'hir edilmiş olan alacak müd­deti, diğer ortağın ibtal etmesi ile, ibtal edilmiş olur. Bu durumda, —aldıkları— mal, her ikisine de helâl olur.

Şayet, bu ortaklardan birisi ölürse, ölenin hissesi helâl olur; diğerim hissesi helâl olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Müfâveda ortaklarından birinin, bir adamda bulunan —alacak— maldaki hissesini, ona ibra etmesi hâlinde, malın tamamı ibra edilmiş olur. Muhiyt'te de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisinin sözleşmesi, ikisinin sözleşmesi (gibi) dir.

Meselâ: Bu ortaklardan birisi, bir şey satsa; diğer ortak, müşteriden, o şeyin parasını talep edebilir. Ve bu, satan ortağın talep etmesi gibidir.

Satışı yapmayan ortak, satılan şeyin bedelini, müşteriden isteyince, müşteri, bunu, ona vermeye cebredilir; satan şahsa vermeye cebredildiği gibi... Tatarhâniyye'de de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi, bir şey satın alınca,' bu malın sahibi,   onun   parasını,   —satın   alandan   alabileceği   gibi—   diğer ortağından da alabilir. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Müfâveda ortaklığında, ortağının satın aldığı bir malı kusurlu bulan diğer ortak, onu satan şahsa iade edebilir. Nitekim, satın alan ortağın iade edebileceği gibi... Bedâî'de de böyledir.

Müfâveda ortaklarının birinden, bir şey satın alan kimse, o malda, bir kusur bulursa; onu dilediği ortağa geri verebilir. Zahîriyye'de de böyledir.

Müfâveda ortaklığında, bir ortağın ikrarı, hem kendisi için hem de, ortağı için geçerlidir. Zahîriyye'de de böyledir.

Müfâveda ortaklığında, ortaklardan birinin, müşterek bir malın yarısını satmasından sonra, bu malda kusur bulunursa; bu ortaklardan her birinin, kusurun, bu malın satılan kısmında mı, yoksa, satılmayan kısmında mı olduğu hususunda yemin ederler. Bu, İmâm Muhammed (R.A.)'in kavlidir.

tmâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre ise, bu ortaklardan her biri, satıl­mayan kısım hakkında yemin ederler. Bu durumda ise, her ikisinden de, yemin sakıt olur.  Bedâî'de de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi, ortak maldan bir şey sattıktan sonra, ortaklıktan ayrılsalar; müşteri, bu durumu bilmiyorsa, o malın bedelini, dilediği ortağa verir. Muhıyt'te de böyledir.

Ancak,  müşteri  onların  ortaklıktan  ayrıldığını  biliyorsa,  bu durumda, aldığı şeyin parasını, ancak, malı aldığı ortağa verebilir.

Böyle yapmayıp, onun ortağına vermesi hâlinde, satın aldığı şahsa düşen, borç hissesinden kurtulmuş olmaz.

Keza, bu müşteri, satın aldığı malda, bir kusur bulursa; ancak, kendisine satan ortağa müracaat edebilir ve ancak, onu dava edebilir. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Şayet, müşteri, aldığı malı, bir aybı sebebi ile, onlar ortaklıktan ayrılmadan önce, satın aldığı ortağar iade eder ve onun bedeli veya bede­linden   noksan   bir   miktarla   hükmolunduktan   sonra,   bu   şahıslar ortaklıktan ayrılırlarsa; müşteri, —hükmolunan bedeli— hangi ortaktan isterse, ondan alır. Muhıyt'te de böyledir.

Müfâveda ortaklarının satmış ve ortaklıktan ayrılmadan önce bedelini almış bulundukları bir köleye hak sahibi olan bir şahıs çıkarsa; bu  köleyi  satın  alan  kimse,  —ayrılmış bulunan  bu  ortaklardan— dilediğine müracaat ederek, ödediği bedeli geri alır. Zahîriyye'de de böyledir.

Müfâveda ortakları, ortaklıklarından ayrılınca, bu ortaklıktan alacağı olan kimseler, alacaklarını, istedikleri ortaktan alırlar.

Bu ortaklardan biri, yansından fazlasını ödemedikçe, diğerine mü-râcaai edemez. Ancak, yarısından fazlasını ödemiş olursa; bu fazlalık için, ortağına müracaat eder. Câmiu's-Sağîr'de de böyledir.

Müfâveda ortaklarından birisi,  belli bir bedelle,  bilinen bir cariyeyi satın almak üzere, bir şahsı vekil tayin ettikten sonra; bu vekili, diğer ortak nehyetse (= o işi yapmasını) yasaklasa), bu nehyi, geçerlidir.

Vekil, bu yasaklamadan sonra, bu cariyeyi satın alırsa; onu, yalnız kendisi için satın almış olur.

Şayet, bu ortak nehyetmez ve vekil, o cariyeyi satın alırsa; bu durumda, o cariyeyi ortaklardan her ikisi için satın almış olur.
Keza, bu vekil, o cariyenin bedelini, istediği ortaktan alabilir. Muhıyt'te de böyledir. [24]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..