1- Sarîh Talâk

Sarîh Talâk : «Sen boşsun.»; «Boşanmışsın.»; «Seni boşadım.» gibi sözlerle yapılan talâktır.

Bu sözlerle, 'bir ric'î talâk vâki olur. Birden fazla talâka veya talâk-ı bâine niyyet edilmiş yahut hiç 'bir şeye niyyet edilmemiş olsa bile, hü­küm yine aynıdır. Kenz'de de böyledir.

Bir   kimse, bir talâka niyyet ederek, karısına : «Sen boşsun.» demiş olsa; hüküm bakımından, bu niyyeti, tasdik olunmaz. Diyanet bakımından ise; gerçek durumu, kendisi ile Allahu Teâlâ arasındadır.

Kadın, kocasından, böyle toir söz işitince, orada durması helâl ol­maz. Veya, kadının yanında bulunan, âdil 'bîr şahit, şehâdet eder.

Koca, karısına : «Sen, bağından boşsun.» demiş olsa; bu, durum­da, hüküm bakımından, hiç bîr şey vâki olmaz.

Keza, koca; «sen, yaptığın işten, boşsun.» demek niyyeti ile, ka­a : «Sen, bu bağdan boşsun.» demiş olsa; 'bu niyyeti, hüküm mından da, diyanetçe de tasdik edilme

rısına  bağdan boşsun.»  demiş

bakımından da, diyanetçe de, tasdik edilmez.

Koca, karısına : «Sen, işinden boşsun." veya «Sen, bu işinden boş­sun.» demiş olsa;-'bu sözü, diyanet bakımından terk edilir; hüküm bakımından ise, terk edilmez. Tebyîn'de de (böyledir.

Bir kimsenin, karısına: «Sen, sıkıntıdan boşsun.» veya «... Bağdan boşsun.» demesi mes'elesi, Müntekâ isimli kitabın iki ye­rinde zikredilmiştir : Bir yerde,—'bu sözlerle— : «Hüküm 'bakımından, talâk vâki olmaz.»; diğerinde İse : «... talâk vâki olur.» denilmiştir.

Hasan bin Ziyâd'ın rivayet ettiğine göre, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.): «Bir kimse, karısına : «Sen, bu 'bağdan boşsun.» veya : «Sen bu sıkıntıdan boşsun.» dese, hüküm bakımından, boş 'olmaz.» buyur­muştur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Bu İşten, üç talâk boşsun.- demiş olsa; üç talâk baş oiur. Bu, şahıs, talâka niyyet etmemişse, hüküm takı­mından sözü tasdik edilmez. Muhtar Şerhi Ihtlyar'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Ey 'boşanmış» dese, şayet 'bu kadın, daha önce, bir başkası iîe evienmemişse veya evlenmiş olduğu halde, kocası ölmüş —ondan boşanmamiş— olursa; bu talâk kadına vâkf, yani, kadın —böyle hitap eden— kocasından, boş olmuş olur.

Fakat, bu kadın, daha önce, bir başkası i!e evlenmiş ve o şahıs tarafından boşanmış olursa; yeni kocası da : «Ben, bu sözümle, önce­ki hâlini, haber vermeyi kasdettim.» derse; durum, bu şahıs ile AI-lahu Teâlâ arasındadır. Fakat, koca; bu sözü, böyle bîr haber niyyeti ile söylememişse, kadın boş olur.

Kocanın, sözünü, haber niyyetiyle söylemiş olduğunu iddia et­mesi halinde, hüküm bakımından, durum nedir?

Bu hususta, muhtelif rivayetler vardır. Sahih olan rivayet ise, bu durumda kadının, terk edilmesidir.

Adam : «Ben, bu sözümle şetmi {= sövmeyi, sövüp saymayı) kasdettim.» dese, —hüküm yönünden değiJ de— diyanet yönünden, bu, o şahısla, Aİlahu Teâlâ arasındadır.

Bir koca, karısına ; «Seni, salıverdim.» der ve bu sözün, karisini boşamak niyyeti Üe söylemiş olursa, karısı boş olur. Bu niyyetle söyle­memişse, karısı boş olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, salıverilmişsin.» veya : «Ey salı­verilmiş!» dese, bu sözleri ile, karısını boşamaya niyyet etmedikçe, o, boş olmaz. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, tâliku't - talâksın.» dese de : «Ben,
bu sözümle, bir talâk; başka bir sözümle de, bir talâk daha kasdettim.» diye iddia etse; adamın bu sözü, kabul edilir. Bu durumda, şayet kadın, cima' ettiği bir kadınsa; İki talâk-ı ric'î vakî olur. Bu kadına, cima1 et­memişse, adamın ikinci sözü .boştur. Kâfi'd e de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir kimse, karısına : «Talâk, sana mahsustur.» dese, İmâm-ı A'zam Ebû H^nîfe (R.A.)'ye göre; şayet bu sözü, talâk niyyeti ile söylemişse, talâk olur. Böyle bir niyyeti yoksa, o sözünden dolayı, bir şey lâzım gelmez.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre; bu şahıs, talâka niyyet etmişse, ta­lâk vâki ölür. Talâka nîyyet etmemişse, bu durumda da, iş kadının elindedir.

Koca, karısına, —ıboşamak niyyeti ile — : «Talâk, senin elinde­dir.» derse; talâk vâki, kadın 'boş olur.

Koca, karısına : «Benim boşamam, senin üzerine vâviptir.» demiş olsa, talâk vâki olur.

Keza, koca, karısına : «Senin üzerine, talâk vaciptir.» dese, yine talâk vâki olur. Bunu, el - Bakkalı, Fetvâları'nda zikretmiştir.

Koca, karısına : «Sen, boşsun.»; «Sen, boşsun, boşsun.»: Sen, boş olmakla boşsun.» dese de veya İki talâka niyyet etmiş veya bu hususta, bir niyyette bulunmamış olsa; bu kimsenin talâkı, bir ta-!âk-ı ric'î olur.

Fakat, bu sözler! söyleyen kimse, üç talâka niyyet etmişse; üç ta­lâk vâki olur.

Koca, karısına : «Sen boşsun.» demiş olsa; her hangi bir niyyete ihtiyaç olmadan, bu sözlerle, bir talâk vâkî olur ki, bu talâk, talâk-ı ric'îdir.

Böyle diyen kimsenin, üç talâka niyyet etmesi sahih olur; iki ta­lâka niyyet etmesi iss, sahih değildir. Hsdâye'de de böyledir,

Bu hüküm, niyyet sahibinin,, karısının, hür olması halindedir. Kadın, cârriye ise, iki talâka niyyet sahih ve bu talâk, vâkî olur.

Veya, bu adam, hür olan karısına karşı, daha önce talâk ifade eden bir söz ds'ha söylemiş ve bu son sözünde de, önceki ile birlik­te iki talâka niyyet etmişse; iki talâk vâki olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bir koca, karısına : «Talâkın, faenim üzerimdedir.» demiş olsa; bu durumda talâk vâki olmaz.

Karısına : «Senin talâkın, benim üzerime vaciptir.» veya «...lâ­zımdır.»; «...farzdır.»;  «...sabittir.» diyen kimsenin talâkı 'hakkında, Şeyhu'l-İmâm Fakıyh Ebu'l-Leys, Fetvalarında, şöyle demiştir:   Mü-teah'hirîn arasında, bu hususta ihtilâf vardır. Bunlardan bazısı: «Niy­yet etsin veya etmesin, talâk vâkî olmaz.»; bazısı ise: (...vaciptir) sözü ile niyyet olmasa da, talâk vâki olur. (... lâzımdır.) sözü ile de, niyyet etse bile, talâk vâki olmaz.» demişlerdir. Buradaki ihtilâf, örf üzeredir.

Koca, kansmo : «Sen şu işi yaparsan; senin talâkın, benim üze­rime vaciptir.» veya «... lâzımdır.» «... sabittir.» der ve kadın da, o İşi yaparsa; Sadru'ş - Şehîd, bu durumların hepsinde de, talâkın vuku 'bu­lacağını ihtiyar etmiştir. Muhıyt'te de böyl-edir. Sahih olan da budur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir,

Şeyhu'f - İmâm Zâhfru'd - Dîn    Hasan bin Alî ef - Mürgînânî

İse, bu durumların hiç 'birinde de, talâkın vuku 'bulmayacağı hususunda, fetva dermiştir. Muhıyt'te de böyledir,

Hâssıy'nin, Fetâvâyî Kübrâsı'nda : «Gerçekten, mu'htâr olan kavil, bu sözlerin tamamı ile de, talâkın vâki olacağıdır.» denilmiş­tir. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

İbn-î SemâVnın rivayet ettiğine göre, İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur;

Bir kimsenin, karısına : «Boş ol.» demesini, talâk olarak görüyo­rum.

Eğer, bu kimse, cima' etmiş bulunduğu karısına : «Sen, boşsun; boşsun.» veya : «Sen boşsun; sen boşsun.» yahut: «Gerçekten, seni boşadım. Gerçekten, seni boşadım.» veya : «Sen, boşsun. Gerçekten, seni boşadım.» dese; bu durumda iki talâk vâki olur.

Bu koca : «Ben, ikinci sözümle, birinci sözümü haber vermeyi kasdettim.» dese bile, hüküm yönünden, bu sözüne, inanılmaz. Bu niyyeti, Allahu Teâlâ ile kendisi arasındadır.

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun.» deyince; başka bir şahıs ona : «Ne dedin?» diye sorsa; koca ise : «Onu boşadım.» veya : «O, boştur; dedim.» dese; bu durumda, hüküm 'bakımından, bir talâk vâki olmuş olur. Bedâi'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen boşsun ve boşsun ve boşsun.» dese; fakat, bunu bir şarta bağlamasa; bu kadın, cima' etmiş bulunduğu karı­sı ise, üç talâk boş olur. Fakat, bu kadir cima' etmediği karisi ise, bir talâk boş olur.
Keza, koca : «Sen boşsun; işte boşsun; iste boşsun.» veya «Sen boşsun; sonra boşsun; sonra boşsun.» yahut : «Boşsun, boşsun, boş­sun.» dediği zaman, cima1 ettiği karısı, üç talâk; cima etmediği karısı ise, bir talâk fooş olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse, karısına: «Sen, boşsun;'sen, boşsun; sen, boş­sun.» dedikten sonra : «Ben, birinci ile boşamayı; ikinci ve üçüncü ile de, birincinin anlaşılmasını kasdettim.» dese; bu sözü, diyanet bakımından tasdik edilir. Hüküm bakımından işe, üç talâk vâki olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Talâk lafzı, vav harfi i!e veya 'başka bir harfle ( — «ve» bağ­lacı ile veya bir başka bağlaçla) tekrar edildiği zaman; talâk, teaddüd eder. (Yani her tekrarda, talâk vâki olur.)

Böyle yapan kimse, ikinci lafızla, birinciyi kasdettiğini söylese bile, hüküm bakımından, bu sözünün doğruluğu, kabul edilmez. «Ey boşan­mış! sen, boşsun.» veya «Seni boşadım; sen, boşsun.» elemesi gibi...
Fakat, bir kimse, ikinci lafzı, tefsir (= açıklama) harfi ile —ki o harf «fe» dir.[13] — söylerse; bu durumda, —talâk niyyeti ile söyle­medikçe—  ikinci  lafızla, talâk vâki olmaz.  Bir kimsenin, karısına:

«Seni boşadım; İşte, sen boşsun.» demesi gibi... Zahîrİyye'de de de böyledir.

Bir koca .karısına: «Sen, boşsun. İddetîni hesap et.» veya: «Sen, boşsun, Artık hazırlan.» der ve bunu, 'bîr talâk nîyyeti ile söyler­se; karısı, bir talâk boş olur.

Bu sözleri, iki talâk niyyetî ile söylerse; karısı, İki talâk boş olur.

Şayet, bu şekilde bir niyyeti olmadan : «Sen, boşsun. Artık hazır­lan.» demişse bir talâk vâki olur.

Fakat: «Sen, boşsun, hazırlan.» veya «Sen, boşsun ve dahi hazır­lan.» demişse; iki talâk vâki olur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir adam, karısını,'bir talâkla boşadıktan sonra, ona: «Seni, boşadım.» dese; bîr talâk daha vâki olur.

Bir koca, karısına : «Sen, bir bir boşsun.» demiş ofsa; bir talâk vâki olur.

Bir koca, karısına : «Sen boşsun; sen.» demiş olsa; iki talâk boş olur. Fetâvâ'da, bir talâk boş olur. Zahîrİyye'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, boşsun.» dedikten sonra; ona; «Ey boşanmış!» dese; bu durumda, ikinci talâk vâki olmaz.

Nevadır'de, İbn-Î Semâ'a, İmâm Ebü Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyur­duğunu nakletmiştir:

Bir adamın İki karısı olsa da, bunlardan birine cima' etmemiş bu­lunsa; bu kimse : «Kanm boştur. Karım boştur.» dedikten sonra da : «Ben, onlardan birini, murad ettim.» dese; ben, bu şahsa inanmam ve karılarının ikisini de ondan ayırırım.

Keza, bu kimse : «Karım boştur. Karım boştur» dese ve iki karı­sından birine cima' eımiş olsa; mes ele hâli üzeredir. Kocanın, bu iki talâkı, karılarından birine îkâ etme, hakkı vardır. Zehıyre'de de böyle­dir.

Bir kadın, kocasına : «Beni boşa ve beni boşa ve beni boşa» dese; kocası da : «Gerçekten, seni, boşadım.» dese; bu durumda, koca, üç talâka niyyet etse de, etmese de, kadın; gerçekten öc talâk üzere boş olur

Şayet kadın, ara da «ve» bağlacı olmadan : «Beni boşa, beni boşa, beni boşa.» demiş olsaydı ve koca da, üç talâka niyyet ederek : «Ger­çekten, seni, boşadım.» demiş bulunsaydı; kadın, yine üç talâk boş olurdu.

Bu durumda, koca; bir talâka niyyet etseydi veya bu hususta bir nîyyeti bulunmasaydı, kadın, bir talâk boş olurdu. Muhıyt'te de böyle­dir.

Ebü Kasımü'l - Saffâr: Bir kimse, karısına: «Seni tekrarsiz boşadım.» dese; bu kadın, iki talâk boş oiur.» demiştir.

Vâkrâtü'n - Nâtıfî'de : Bir kimse, karısına: Sen, şunun gibi, şu­nun gibi boşsun.» dese, üç talâk boş olur. O kimse, sanki «on bir defa boşsun.» demiş gibi olur.» denilmiştir. Taîarhâniyye'de de 'böyledir.

Bir kadın, kocasına : «Beni boşa.» dese; kocası da ona : «Ba­nim karım değilsin.» demiş o!sa; âlimler: «Bu cevapla, kadın, boş olur.» demişlerdir. Bu durumda, bir niyyete, ihtiyaç yoktur.

Bir kadın, kocasına : «Beni boşa» dese; kocası da ona : «Sen, bir­sin.» demiş olsa; kadın bir talâk boş olur.

Bir kimse, karısını, bir veya iki talâk boşadığı sırada, kadının anası, içeri girse ve kocaya : «Onu boşadın; babasının hakkını koruma­dın.» diyerek, azarlasa ve terslese; bunun üzerine koca : «Bu, ikincidir.» veya «Bu, üçüncüdür.» dese; bu durumda, diğer talâk da vâkî olmuş olur.

Şayet .kadının anası; kocayı azarlamasına rağmen «Onu boşadın.» demeseydi; koca, mezkûr cevabı verse bile, fazla talâk vâki olmazdı. Ve bu fazla talâkın vâki olması, ancak, kocanın r.iyyeti ile mümkün olurdu. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Müntekâ'da zikredildiğine göre : Bir kadın, kocasına : «Beni, boşa.» dese; kocası da : «Gerçekten öyle yaptım.» cevabını verse; bu durumda, kadın, bir talâk boş olur.

«Müteakiben, kadın: «Bana, artır.» dese; kocası ise: «İşte öyle yaptım.» cevabını verse, bu durumda kadın, bir talâk daha, boş oiur.

İbrahim'in, İmâm Muhammed (R.A.) den rivayet ettiğine göre; O, şöyle buyurmuştur: «Bir adama : «Sen, karını, üç talâk, boşadın mı?"

denilse; o da : «Evet, bir» dese; 'bu durumda kıyasa göre, kadına, üç talâk vâki olur. Fakat biz, bu durumda bîr talâk vâki olmasını, güzel görürüz.»

Bir kadın, kocasına : «Beni, üç talâk'boşa.» dese; kocası İse : «Ger­çekten, seni ayırdım.» cevabını verse; bu durumda, üç talâk vâki olur. Muhıyt'te de böyledir,

Bir kadın, kocasına : «Beni üç talâk (boşa.» deyince; kocası da : «Sen, boşsun.» veya «İşte sen, boşsun.» demiş olsa ,—sadece — bîr taiâk vâki olur. Fakat koca, cevaben : «Gerçekten, seni boşadım.» derse; 'bu durumda, üç taiâk vâki olur, Sirâcu'I - Vehhâc'da da 'böy­ledir.

Bir kadın, kocasına: «Ben, boş muyum?» dese; kocası da; «Evet.» cevabını verse; kadın boş olur.

Kadın : «Beni boşadın mı?» diye sorsa, koca da : «Evet» dese; bu durumda, koca, niyyet etmiş olsa bile; kadın 'boş olmaz.
Bir kimseye : «Karını boşadın mı?» denilince, koca : «Belâ»[14] dese, kadın boş olur. Koca, «belâ» lafzı ile «evet boşadım» demiş gibi olur. Çünkü o, soruya, isbat ile cevap vermiştir.
Fakat, koca; bu soruya, «evet» cevabını vermiş    olsaydı, karısı boş olmazdı. Çünkü, bu durumda sorunun cevabı, menfî olduğundan, koca, sanki: «Boşamadım.» demiş gibi olurdu. Hulâsa'da da 'böyledir. 0    Karı - koca arasında, talâk müzâkeresi yapılırken, erkek, öf­keli bir halde;  niyyetsîz olarak, karısına :  «Sen, tâli'sin.» dese, bir taiâk vâki olur. Görüldüğü gibi, burada «talik» kelimesinin sonundaki kaf harfi, kaldırılmıştır. Adam, bu sözü; 'bu durumunun dışında söyle-mişse; neye niyyet etmişse, netice öyledir.

Bir kimse, karısına, «tâlık» kelimesinin «lâm» mı kaldırarak: «Sen, tâk'sın.» demiş olsa; —talâka niyyet etmiş olsa bile— talâk vâki olmaz.

Bîr kimse, «talâk» kelimesinin, ISm ve ksf harflerini söylemese; meselâ : Karısını boşamak niyyeti İle, ona : «Sen tâlık'sin.» diyecek

olan kimse : -Sen tâ» deyip sussa veya böyle deyince, dili tutulsa; talâk vâki olmaz. Bahru'r - Râık'ta da 'böyedir.

Bir kimse, karısına: «Sen, teiâksm.»; «... telâğsm.*; «...ta-lâsm.»; «... talâksın.» veya ... telâksin.» şeklinde, bu beş lafızdan biri ile hitap etse; (ki son iki lafzın, son harfleri kaf değil, kefdîr.) Şey-hu'l-İmim Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: «Bu kelimelerle, talâk — bilerek ve kasden, söylenmesi halinde— vâki olur.» demiştir.

Hüküm bakımından, talâk vâki olmaz. Bu kimsenin, sözü de tas­dik edilmez.

Diyanet bakımından ise, 'bu şahsın sözü tasdik edilir.

Ancak, bu şahıs; bu hususta, önceden şahit edinmişse, talâk vâki olmaz. Meselâ: bu şahıs; hakim huzurunda: «Gerçekten karım, be­nim kendisini boşamamı istedi; Ben de, onu boşamayı uygun görme­diğim için, bu sözleri söyledim.» der ve bu sözüne şahit de getirirse, hakim, ;bu karı - kocanın ayrılmaları (= boşanmaları) için hüküm ver­mez.

Önceden, âlimler vs câhiller arasında, bu lafızlarla boşamak var­dı. Nitekim, Şemsü'l - Eîmme Halvâni de, bununla fetva vermiş fakat sonradan, oda, bizim, dediğimize dönmüştür. Fetva da, bunun üze­rinedir. Hulâsa'da da böyledir.

Şeyhu'l - İmâm Ebû Bekir: «—Ana dili arapça olmayan bir kimse— ti yerine te; ksf yerine kef ile : «Telâk sana» dese; karısı boş olur.

Böyle bir kimse, karısına: «TanaI» dese; bununla da dalak kas-detmiş olduğunu, taiâk kasdetmediğini söylese, hüküm bakımından sözü doğrulanmaz. Zehiyre'de de böyledir.

Bir kimse, başka bir kimseye : «Karını -boşadın mı?» deyin­ce, o, 'heceleyerek «ne am (—e vet) veya «be lâ (= evet)» cevabını verse ve başka bir şey söylemese; bu durumda da, bir talâk vâki olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da 'böyledir.
Bir kimse, karısına : «Entl ti elif lam kaf [yâni entl tâlık = Sen boşsun.)» dese; fakat, bu sözü, —'burada görüldüğü gibi— harf harf telaffuz etse, bir talâk vâki oiur. Huiâsa'da da böyledir.

Bir kimss : «Dünyanın bütün kadınları boşanmıştır» veya Rey Şehri'nden oian bir kimse: «Rey Şehri'nin kadınları, boşanmış­tır. » dess; karısı boş olmaz.

Ancak bunu söylerken, karısını boşamaya niyyet etmişse; karısı boş olur. Bu kavil, Hİşâm tarafından, İmâm Ebû Yûsuf £R.A.)'dan ri­vayet edilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir.
Talâk lafzının, müfred [= tekil) veya cemi' (= çoğu!) olarak söy­lenmiş olması, bir şey değiştirmez. Bir kimse : «Sokaktaki kadınlar boşanmışlardır.» veya «Evdeki kadınlar, boşanmışlardır.» yahut da: «Şu evdeki kadınlar, boşanmışlardır.» dese ve kendi karısıda, söyle­diği grupların içinde olsa; bir talâk vâki olur. Fethu'I - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse : «Bu beldenin (veya bu şehrin) kadınları, boşan­mışlardır.» dese ve kendi karısı da, bahsi geçen kadınların arasında bulunsa; bir talâkla boş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, üç ilesin.» demiş olsa; eğer bu durumda, talâka niyyet etmişse; karısı, üç talâk boş olur. Bu kimse : «Talâka niyyet etmedim.» der, fakat o srrada, talâkla ilgiii müzakere yapmakta ise; bu sözüne inanılmaz. Eğer, ortada, böyle bir müza­kere yoksa, adamın sözüne İnanılır. «Sen üç ilesin.» sözünün farsca karşılığı : «Tû be se.» sözüdür. Fetva da buna göredir.

Bir kimse, karısına : «Seni, filân kadına 'bedel olarak, boşu-yorum ve o kadın boşanmıştır.» der ve bu sözü ile de, talâkı kasde-derse; talâk vâki olur.

Bir kadın, kocasına : «Filân adam, karısını boşamış.» deyince: kocası: «Sen de, öylesin.» derse; talâka niyyet etmemiş olsa bile, karısı,   bir talâk boş olmuş  olur.  Fethu'I - Ksdîr'de  de böyledir.

Bir adam, karısına : «Sen benden üçsün.» demiş olsa; bu sözü ile, boşamaya niyyet etmişse; kadın, üç talâk boş olur.

Bu şahıs : «Ben, talâka niyyet etmedim.» derse; duruma bakılır: Şayet, bu sözü ^atfettiği sırada, talâk müzakeresi yapmamakta iseler; sözü ktbul edilir; aksi takdirde, sözü kabul edilmez.

Bir kadın," kocasına : «Beni, 'boşa.» deyince; kocası, üç parmağı ile işaret etse; bu işareti ile de karısını, üç talâk boşamayı niyyet etse; talâk lafzını, dili ile zikretmedikçe. karısı boş olmaz. Zahlriyye'ds de böyledir.

Müntekâ'da, İbn-i Semâ'a, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu riakletmiştir:

Bir kimse, karısı Zeynebi boşasa ve Zeynep, bu hususta hâkime baş vurup dava açsa; ıbunun üzerine adam : «Benim, başka bir yerde, Zeynep isimli, 'bir karım daha var. Ben onu kasdettim.» dese; fakat, bu sözünü Islbat edecek, bir beyyinesi olmasa; ve talâk da bâin bir talâk olsa; bu durumda, hakim; bu kadını, kocasından ayırır.

Şayet, bu şahıs; 'hakimin 'huzurunda, Zeynep isimli başka bir ka­dın daha getirir ve hâkim de, 'bu kadını, o adamın karısı olarak tanır­sa;, talâkı, -bu kadına îkâ eder. Önceki kadının talâkını da iptal ederek, onu kocasına döndürür.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'dan şöyle nakledilmiştir:

Bilinen bir karısı olan, bir kimse : «Benim, başka bir karım daha var.» deyip, kendi karısı olduğunu iddia ettiği bir kadın getirse; kadın da âdâmı tasdik etse;

Adam : «Benim tooşadığım kadın, işte budur.» diyerek, boşamayı ona îkâ eylese; şayet, boşamadan önce, o kadını nikahlamış bulundu­ğuna dair !beyyine getirirse; belli kadın değil, bu —ryeni— kadın bo­şanmış olur.

Şayet, bu durumu belgeleyemezse; hâkim, maruf {= bilinen) ka­dının, boş olduğuna, hüküm verir.

Bu hükümden, sonra; adam, o meçhul kadını, talâkdan önce, nikah­lamış bulunduğunu, deülleri ile ortaya korsa; hâkim de, ma Yuf kadının, boşanmış olduğuna dair, bir hüküm vermemişse ve koca : «Ben, ta­lâkla, Jbunu kasdetmiştim.» diye İsrar ederse; hakim, bilinen kadının boşanma hükmünü İptal eder ve kadını kocasına geri verir. Boşanma işini de, meçhul kadına îkâ eder. Bilinen kadın, başka 'bir kocaya git­miş olsa bile, hüküm aynıdır.

Bir kimse; birini sahih, diğerini de fâsid nikâhla olmak üzere; aynı İsmi taşıyan iki kadın nikahlamış olsa; bu koca : «Ben, filân kadını boşadım.» dedikten sonra; «nikâhı fâsid olan kadını, kasdettiğinî.- id­dia etse; hüküm yönünden, bu sözüne inanılmaz.

Bu kimse : «Karımın birini boşadım.» dedikten sonra : «Ben, nikâ­hı fâsid olanı kasdettim.» dese; yine, hüküm bakımından sözüne inanıl­maz. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse: «Filân boştur.» deyip, karısının adını nlsbet et­mese veya babasına, anasına, bacısına, çocuğuna nisbet etse; karısı ise bu ismi ve bu nisbetî ile bilinmekte olduğu halde, koca: «Ben, — karımı değil — başka birini, bir yabancıyı kasdettim.» dese; hüküm bakımından, bu sözü doğru olarak kabul edilmez.

Bu şahts : «Ben, işte bu karımı, kasdettim.» der ve karısı da, onu tasdik ederse; talâk — o kadına — vâkî olur.

Bu kimsenin, 'bilinen karısından, bu talâkın iptali doğru olmaz. An­cak, talâktan önce, bu adamın, başka bir kadını nikahlamış olduğuna veya bu hususu kan - kocanın ikrar etmiş bulunduklarına şahitler, şa­hitlik ederlerse veya bu konuda, bilinen kadın, kocasını tasdik ederse; bu durumlar müstesnadır ve bu hallerde, bilinen kadının, talâkı iptal edilebilir. Fethu'I-Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse : «Ben, bir karı boşadım.» veya «Bir kadın, boştur.»

dedikten sonra : «Ben kendi karımı, kasdetmedim.» demiş olsa; sözüne inanılır.

Karısının adı Umre olan ve: «Umre, boştur.» diyen bir kimse; sonra da : «Ben, onu kasdetmedim.» dese, hüküm bakımından, sözüne inanılmaz. Muhıyt'tede böyledir.

İki karısı olan ve bu durum herkesçe bilinen bir kimse : «Ka­rım, boş olsun.» dese; talâkı, hangisi isterse ,ona îkâ eder. Fetfivâyl Kâdîhân'da da böyledir.

Câmîu'I - Kebîr'de, şöyle denilmiştir :

Bir kimse : «Ben, bir kadın boşadım.» veya : «Nikahladığım kadı­nı, boşadım.» yahut: «Benim bir karım vardı; onu boşadım.» dediğin­de, bu şahsın, bilinen karısı da; «boşanan kadının, kendisi olduğunu» iddia etse; bu durumda koca : «Benim, bilinen bu karımdan başka, bîr karım daha yar. Ben, onu boşadım.» demiş olsa; kocanın sözüne ina- . nilır. Çünkü, koca, bu durumda, talâkı, bilinen karısına îkâ etmemekte­dir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse : «Benim, bir karım var. Şâhld olunuz, onu boşuyo-rum.» dese; bilinen karısı da, «'boşanan kadının, kendisi olduğunu id­dia» etse; bu kadının sözüne inanılır.

Çünkü, adam : «şahit olunuz.» sözü ile, içinde bulunduğu âna, şa­hit tutmakta ve «o, boştur.» sözü ile de. bu anda, talâk vuku bulmuş olmaktadır

Şayet, koca : «Karımı boşadım.» veya «Benim, bir karım var. Onu, boşadım.» yahut: «Karılarımdan birini boşadım.» demiş olsaydî bile; hüküm bakımından talâk, bilinen kadına İkâ olunurdu. Çünkü bu sözler, talâkın, içinde bulunulan zamanda vâki olmasıyla ilgilidir. Muhıyt'te de böyledir.

Zeynep ve Umre isimli, iki karısı bulunan bir kimse, Umre'ye ; Sen, Zeynep misin?» dese; kadın da: «Evet» cevabını verse; bunun üzerine koca : «Öyle ise, sen boşsun.» demiş olsa; kadın boş olmaz.

Asıl isimli eserde, şöyle zikredilmiştir:

Zeynep ve Umre isimli, iki karısı olan, bir şahıs: <=.Ey Zeynep.» diye hitap etse; cevaben de, Umre : «Buyur.» demiş olsa; bunun üze­rine, adam : «Sen üç talâk boşsun.» dese, cevap veren kadın, üç talâk boş olur.

Adam : «Ben Zeynebin boş olmasını, niyyet etmiştim.» derse; bu işaretinden dolayı, karılarından ikisi de boş olurlar. Hulâsa'da da böy­ledir.

Bu koca: «Ey Zeynep, sen boşsun!» dese de, kanlarından hiç biri, cevap vermese; Zeynep, boş olur.

Koca, karısına bakıp, ona işaret ederek : «Ey Zeynep! Sen boş­sun.» dese; fakat işaret ettiği kadın Umre olsa, bu durumda, Umre boş olur. İşarete itibar edilir. İsim geçersizdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bu kimse: «Ey Zeynep, sen boşsun.» derken, Zeynep zannı İle, bir başka kimseye işaret etmiş olsa; işaret edilen Zeynep değil­se; Zeyn-ep, hüküm bakımından boş olur. Diyanet bakımından ise, boş olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Sablyh Kszı Umre'yi boşadım.* deso, karısının ismi ise, Hsfs Kızı Umre olsa; bu durumda, boşama niyyeti olmadıkça, talâk vâki olmaz.

Bu adamın, karısının annesinin — sonraki — kocasının adı Sa-biyh olsa; karısı da, bu adama nis'bet edilse ve koca; karısına, bu sözü evinde söylemiş bulunsa: nesebi bilinsin veya bilinmesin, adamın bu karısı, bir talâk, boş olur.

İsmi, doğru söylemediği hallerde, koca; kendi karısını boşamaya nîyyet etmişse, karısı boş olur. Niyyeti, Aliahu Teâlâ ile kendisi ara­sındadır. Hızânetü'I- Müftîn'de de böyledir.

Bir kimse : «Habeşli olan, karımı boşadım.» dese; fakat, ka nsı, Habeşli olmasa veya adam karısını boşamak nîyyetinde bulun­masa, bu durumda, talâk vâki olmaz.

Keza, karısını, başka bîr isimle isimlendirse ve onu boşamak niyyetinde olmasa; yine talâk vâki olmaz.

Fakat adam; bu durumlarda, karısını boşamak niyyetlnde olursa; talâk vâkf olur. Zehıyre'de de böyledir.

Karısının gözleri gördüğü halde, adam : «Şu, kör kadın, boş­tur.» dese ve bu sırada, gören karısına işaret etse; kadın boş olur. Çünkü, işaretle birlikte zikredilen, isme ve vasfa itibar edilmez. Hızâ-netü'l - Mfiftin'de de böyledir.

Bir kimse: Hernedân'h Fatma, boştur.» veya «Kör karım, boştur." dese; fakat, Fatma, Hemadân'Iı olmasa veya bu adamın, kör karısı bulunmasa; bu durumda, talâk vâki olmaz.

Ancak, koca; kârısının nesebini söylemiş olsaydı; karısı boş olur­du.

Koca, karısını; onda bulunmayan bir sıfatla, tavsif ederse, talâk vâki olmaz.

Ancak, gâib oîan, ismi ve nesebi ile tanındığından, kadın, ismi ve nesebi zikredilerek, boşanmış olursa; talâk vâki olur, Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına işaret ederek : «Ey Hicaz'h, sen boşsun!» dese, kadın, —Hicaziı oimasa bile— boş olur. Serahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir.

Bir kimse, karısının ve onun babasının ismini veya anasının bir vasfını zikrederek; meselâ : «Karım, Sabîyh'ın kızı Umre...» veya : «Yüzünde ben ölen ananın kızı, barım...»; «boştur.» dese; karısı boş olur.

Bu durumda, karısının anasının yüzünde ben olup olmaması da müsavidir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse:  «Karım,   .Sabîyh'ın Kızı...» veya  «Yüzünde ben olan karım, filanın kızı...»; «boştur.» demiş olsa; —yüzünde, 'ben ol­masa bile— karısı, boş olur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse; karısını boşama niyyeti olmadan : «Şu, oturan; çocuğumun annesi Umre, boştur.» dediğinde; oturan kadın, kendi ka­rısı değil de bir başka kadın olursa; bu durumda, karısı boş olmaz. Bahru'r- Râık'ta da böyledir.

Bir kimse, «İsmim; filân kızı,, filandır.» diyen bfr kadını, ni­kahladıktan sonra: «Filan kızı, filan kızı, filan müstesna olmak üzere, 'benim bütün karılarım, boştur.» dese; hüküm bakımından, o kadından başkaları, boş olurlar. Diyanetçe ise, durum, kendisi ile Aliahu Teâlâ arasındadır. Zahîriyye'de û'e böyledir.

Bir kimsenin, karısına : «Talâkını borçlandım.» demesi ile, ta­lâk vâki olmaz.

Âlimler, «talâkını rehin bıraktım.» denilmiş olması hâlinde ise, ihtilâf etmişlerdir. Sahih olan kavil ise, bu durumda da, talâkın vâki olmayacağıdır.

Bir kimse, karışıma : «Talâkını al!« dese; o da; «Aldım» ceva­bını verse; talâk vâki olur.

Uyun isimli eserde : «Bu durumda, niyyet şarttır.» denilmlşse de; esahh olan, niyyetin şart olmadığıdır.

Bir kimse, karısına: «Aliahu Teâlâ, seni boşadı.» dese; niy­yeti olmasa bile, karısı, boş olur. Hulâsa'da da böyledir.

Esahh olan budur. Muhıyt'te de böyledir.

Mültekâ'da şöyle denilmiştir:

Bir kimse, karısına : «Gerçekten, Aliahu Teâlâ, senin boşanmanı diledi.» veya; «...Allah takdir eyledi.» yahut: «Boşanmayı diledim.» dese; talâk vâki olmaz.

Ancak, bunları söylerken, talâka niyyet etmişse; talâk vâki olur.

Fakat, bu şahıs : «Talâkını (= boşanmanı) diliyorum fveya ... İsti­yorum; ...seviyorum; ...arzu ediyorum.)» dese; bu durumda, niyyet etmiş olsa bile, talâk vâki olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kocanın, karısına : «Talâkından uzağım.» demesi husu­sunda; âlimlerimiz ihtilâf etmişerdir. Sahih olan —kavi!— ise, bu durumda, talâkın vâki olmayacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'ds da böyledir.

Koca, karısına : «Talâkından uzağım.» veya : «Talâkından, sana berî oldum.» dese; sahih olan kavle göre, bu durumda, niyyet etmiş olsa bile, talâk vâki olmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir,

Kocanın, karısına : «Talâkından, ,beri oldum.» elemesi husu­sunda, âlimlerimiz ihtilâf etmişler ve : «Bu durumda niyyet etmemiş­se, talâk vakî olmaz. Niyyet etmişse talâk vâki olur.» demişlerdir. Esahh olan kavil ise bu sözle, talâkın vâki olacağıdır. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Talâkını, sana bağışladım.» dese; bu bir ısmarlamadır. Eğer kadın, aynı mecliste, nefsini boşarss; talâk vâki olur. Aksi takdirde, talâk vâki olmaz.

Bir kimse, karısına : -Sen, boşsun! Ben de, üç gün muhayye­rim.'» dese; talâk vâki; muhayyerlik geçersiz olur.

Bir kimse, karısını, mutallaka (= 'boşanmış) diye isimlen-dirse ve ona : «Ben, seni, mutallaka diye isimlendirdim.» dese; kadına talâk vâki olmaz. Durum, kendisi ile Allahu Teâlâ arasındadır. Bu hal­de, hüküm bakımından da, talâk vâki olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da da böyledir.

Bir kimsenin, karısına : «Talâkını, sana bağışladım.» demesi, açık bir sözdür. Bu durumda, talâka, niyyet etmemiş olsa bile hüküm bakımından, talâk vâki olur,

«Talâkın, senin elinde olmasına, niyyet ettim.» diyen kocanın, bu sözü, hem hüküm hem de diyanet bakımından tasdik edilir.

Bir şahıs, karısını boşamayı ister; kadın da : «Talâkımı trana ba­ğışla.» yani «Ondan vaz geç.» der ve bunun üzerine, koca : «Talâkını, sana bağışladım.» derse; bu sözü, hüküm bakımından kabul edilir.

Bu şıahışP talâkı niyyet ettiği haîde, karısına : «Talâkından kaçın­dım.» dese; yine kadın, boş olmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Bir koca, boşamayı düşünerek, karısına : «Talâkını, terk ettim.» dese; karısı, boş olur.

Bu kimse: «Ben, bununla .taiâki kasdetmedim.» derse; hüküm bakımından, sözü kabul edilir. Hulâsa'da da böyledir.

Bir koca, karısını boşama niyyeti ile : «Talâkının yolunu, boş, bıraktım.» dese; talâk vâki olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun.» deyip, sustuktan son­ra bir de, «üç» dese; eğer, nefesinin kesilmesinden dolayı susmuşsa; öç talâk vâki olur. Şayet, susması, nefesinin kesilmesinden dolayı değilse; kadın, üç talâk boş olmaz.    .

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun.» deyip sustuktan sonra; ona : «Kaç?» denilince; «Üç» cevabını verse; bu durumda, üç talâk vâki olur. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimseye : «Karını, kaç talâk boşadın?» diye sorulsa da; o: «Üç» cevabını verdikten sonra: «Yalan söyledim.» dese; hüküm İtibariyle,  bu  sözü  kabul  edilmez. Tatarhâniyye'de   de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun.» demiş ve «üç» diye ilâ­ve etmeyi murat etmiş olsa; fakat «üç» demeden, birisi onun ağzını tutsa veya adam «üç» diyemeden, o anda ölse, bir taiâk vâki olur. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bu durumda, adamın ağzını tutan el, kalkar kalkmaz, hiç bek­lemeden «üç işte üç» dese; bu sözü, önceki sözünün üzerine ham­ledilir. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir kadın, kocasına : «Beni, üç talâk boşa.» deyince; adam, boşamak istese; bir, başka şahısda onun ağzını eliyle tutsa; o elini kaldırınca da, koca : «Verdim.» dese, karısı, üç talâk boş olur. Ze~ hıyre'de de böyledir. [15]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..