Bir kimse; karışma : «Sen boşsun; insâallah C=Alîahu Teâlâ dilerse)» der ve Allah'ın dilemesini talâka bitişik olarak söy­lerse; talâk vâki oîmaz. Bu kimse : «İnşâaülah» demeden önce Ölü-vcrirse; yine, talâk vâki olmaz. Hidâye'de de böyledir.

Ancak, şu, bunun hilafınadır; Bir kimse karısına : «Sen boşsun.» dedikten sonra «inşâallah» demeden önce Ölür ve bu kim­se, istisnayı murad eder ve talâk vuku bulmadan önce : «Karımı boşanm ve istisna yaparım.» dediği zaman, talâk vâki olur. Kîfâ-ye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen boşsun; ancak, Allalıu Teâlânın dilemesi müstesna.» veya ; «Allah Teâlâ'nın dilediği zaman.» derse; bu da : «înşâallah.» demek gibidir, ki bu durumda, kadın boş ol­maz. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.

Keza, bir kimse, karısına : «Sen boşsun; Allah'ın dilediği olur.» veya «Sen boşsun; Allah'ın dilemesi müstesna.» dese, bir şey vâki olmaz. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.

Bir kimse, kansınaj «Sen boşsun; AUahu Teâlâ'nın dilemesin­de.» dese, eğer kelimeler bitişikse, talâk vâki olmaz. Fethu'I - Ka-dîr'de de böyledir.

Keza, bir koca : «Sen boşsun; Allah Teâlâ dilemezse.» de­se; yine talâk vâki olmaz. Ancak, sözünü vakitle kayıtlar ve meselâ : «Bugün» der ve o gün de geçerse; talâk vâki olur. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Sen boşsun; Allahu Teâlâ dileme-diyse.» dese; bir şey vâki olmaz.  (Muhtar)

Bir kimse, karısına : «Sen boşsun; Allahu Teâlâ nasıl di­lerse.» dese, Kadın o anda, boş olur. Serahsînın Muluyti'nde de böyledir.

Müntekâ'da zikrediidiğîne göre :

Bir kimse, karısına «Sen, üç talâk boşsun; Allahu Teâlâ'nm di­lemesi müstesna.» dese; kadın, bir talâk boş olur.

Şayet koca : Allah Teâlâ'nın dilemesi müstesna; sen boş­sun; Allahu Teâîâ'mn dilemesi hariç; sen boşsun.» demiş olsa; as­la talâk vâki olmaz. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Eğer Allah severse...» «...Razı olursa...» «... murad ederse...» veya «takdir ederse; sen boşsun.» dese; talâk vâki olmaz. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.

Bir kimse, karışma : «Allah'ın dilemesiyle...» veya «... ira­desiyle...» »...muhabbetiyim..» veya «...rızasiyle; sen boş ol.» dese, talâk vâki olmaz. Çünkü, bu ibtâl veya vâkıf olmadığı bir şey üzeri' ne ta'hktır; İnşâallah demesi gibi... Çünkü be harfi iîsâk içindir. Ta'likda ise şart ile cezanın ilsâkı vardır.

Eğer dileme, bir kula izafe edilirse; ona, temlik edilmiş ve bu şahıs, o mecliste yetkili olmuş olur. Bu inşâe fllânün (~ filân di­lerse) demek gibidir.

Fakat, bir kimse, karısına : «Allah'ın emriyle...» veya «...hük­müyle..,»; «...kazasıyla...»; «izniyle. .»; «...ilmiyle...» veya «...kud­retiyle, sen boş ol.» derse; o anda talâk vâki olur. O şahsın, bunla­rı. Allah'a veya bir kula izafe eylemesi müsavidir. Çünkü onunla tenciz murad olunmuştur. Örfte böyledir. Meselâ : Kadı (= hâ­kim) ııın hükmüyle, boşsun.» demek gibi. Eğer lâm harfiyle söy­lerse; bu vecihlerin hepsinde de, talâk vâki oîur. Bunda da, Allah'a veya kula izafe eylemek müsavidir.

Eğer, fî harfi ile söyler ve Allah Teâla'ya iz,âfe eylerse; bu ve­cihlerin tamamında da talâk vâki olmaz. Ancak, «fil - ilmi» demek müstesnadır. Böyle denilirse, o anda talâk vâki olur. Çünkü o bili­nen için konuşmuş oluyor; o da, vâki' olur.

Eğer, koca bunları, bir kula izafe eylerse; ilk dört lafızda tem­lik, diğerlerinde ta'lık olur. Tehyîn'de de böyledir.

Koca, şayet : «Allah'ın inâyetlyle —veya yardımıyla—; sen boşsun.» dese ve bununla da istisnayı murad eylese; durum istisna edici ile Allahu Teâlâ arasındadır. Sirâcü'l - Vchhâc'da da böyledir.

Şayet koca, talâkı, dilemesine vakıf olunamayan kimsenin, dilemesine bağlar; meselâ : «Eğer Cebrail dilerse...» veya «melek­ler...» veya «...cinler...» yahut «...şeytanlar dilerse; sen boşsun.» dese; bu da talâkı Allahu Teâlâ'nın dilemesine bağlamak gibidir.

Bir koca, şayet, Allahu Teâlâ'nın, dilemesiyle; kulun dilemesini cemedip : «Eğer, Allah dilerse ve Zeyd dilerse.» der ve Zeyd de di­lerse; talâk vâki olmaz. Çünkü, o iki şarta bağlıdır ve birisinin var­lığı bilinmemektedir.

Talâk, iki şarta bağlanır; bunlardan biri, olur; biri olmazsa; şart yerine gelmiş sayılmaz. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, diğerine : «Allah dilerse ve sen dilersen; karı­mı boşa.» der; muhatab da, boşarsa; talâk vâki olmaz.

Şayet ona : «Allah'ın dilemesiyle ve senin dilemenle karımı bo­şa.» der; o da, bir mal karşılığı olarak boşarsa; bu caiz olur. Bura­da dilemek, bedel üzere dâhil olur; talâk üzerine dâhil olmaz. Bedel sözü, boş olur ve talâk emri baki kalır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, talâkı, duvarın dilemesine ta'lık ederse; talâk vâki olmaz. Nehru'l - Fâık'ta da böyledir.

Bir kimse; karısını, üç talâk boşasa ve inşâallah dese —in-şâallah demenin, ne olduğunu bilmese bile— talâk, vâki olmaz. Me-zîd'de de böyledir.

Eğer koca : «Filânm bunun gayrisini, dilemesi hariç; sen, onun dilemesiyle boşsun.» veya «muradı.»; «sevmesi.» «razı olma­sı» veya «meyli hariç» dese; diğerinin dilemesi olmaksızın, talâk vâki olur.

îbret zamirin haricinde haber içindir.

Hatta «Bundan başka, filan dilerse.» dese; her ne kadar, bun­dan başkasını, kalbiyle istemez ve dilemez ise de, bunu diliyle ha­ber vermedikçe, talâk vâki olmaz.

İllâ ile istisna edip : «Sen boşsun; yalnız, başkasını dilemem hariç veya başkasını istemem hariç.» dese, ömründe başkası olmadı­ğından talâk vâki olur. Muhabbet, rıza, heva, arzu gibi söyledikleri­mizde böyledir. Eğer. başka şeyi dilemeden Ölürse, hayatının sonun­da, kadın, boş olmuş oiur. Telhis Şerhi'nde de böyledir.

îlluallâ, İmâm Muhammed (R.A.)'m şöyle buyurduğuna nakletmiştir :

Bir kimse, karısına : «Sen boşsun-; eve girmen olmamış olsa.» veya «...mehrin olmamış olsa.» veya «şerefin olmamış olsa, sen boş ol.» dese, bunların tamamı, istisnadır. Ve, bu durumlarda, talâk vâki olmaz. Camii Kebîr Şerhi'nde de böyledir.

Mecmüu'n - Mevâzü'de şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse, karısına : «Baban, olmamış olsa, sen boşsun.» veya «Güzelliğin olmamış olsa...» veya «iyiliğin, olmamış olsa...» veya «Ben, seni sevmemiş olsam; sen boşsun.» dese, kadın boş olmaz. Çünkü bunların tamamı istisnadır. Hulâsa'da da böyledir.

Allahu Teâlâ'nın dilemesine ta'Hk etmek; şartı yok etmek ve ibtal etmektir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)'e göre böyledir. İmâm Ebû Vûsuf (R.A.) göre ise, bu da, bir şarta bağlıdır. Yalnız, burada şart, üzerine vâkıf olunmayana bağ­lanmış olduğundan talâk vâki olmaz. Gaip olan kimsenin dilemesi­ne talik etmek de böyledir. Bunun için, şâir şartlar gibi, muttasıl olur.

İhtilâfın sebebi bazı yerlerde açığa çıkar.
1-) Şart takdim edilir; cevapta da fe harfi gelmeyebilir.

Şöyleki : «Eğer Allahu Teâlâ di'erse, sen boşsun.» dese, İmâm Ehû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, talâk vâki olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, talâk vâki olur.

Şayet, koca : «Eğer Allahu Teâlâ dilerse ve sen boşsun.» veya : «dün seni boşamıştım; eğer Allahu Teâlâ dilerse.» dese; İmâm Ebû Haraife (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) göre, talâk vâki olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre, talâk vâki olur.
2-) İki yeminin arası cem edilebilir : ŞÖyleki :

Bir koca, karısına : «Sen boşsun; eğer, eve girersen ve kölem hürdür eğer Zeyd ile konuşursan, inşâallah.» dese; Allahu Teâlânm dilemesi, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, son kelimeye âit olur.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, bu yemin, cümlenin tamamına ait olur.

Şayet koca, Allahu Teâlâ'mn dilemesini, ikisine de, idhâl eder­se; yani : «Sen boşsun ve kölem hürdür, inşallah.» dese; bil'iana» bu istisna' hepsini de şamil olur.
3-) Yemin eylediği zaman, bu talâkla yemin olmaz veya bu kimse yemininde hânîs olur. Bu, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göredir. Diğer İmamlarımıza göre ise, bu talâkta şart için olur; koca ise, ye­mininde lıanis olmaz. Tebyîn'de de. böyledir.

Şayet koca : «Eğer Allah dilerse; artık, sen boşsun.» dese; bu durumda taîâk vâki olmaz.

Şayet, koca; talâkı takdim eder ve : «Sen boşsun ve eğer Allah dilerse.» veya : «sen boşsun; artık Allah dilerse» derse; bu durum­da, istisna etmiş olmaz. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Ve eğer «sen boşsun eğer Allah dilerse, eğer eve girersen derse talâk eve girmeye talik edilmiş olmaz. Halbuki istisna aralarını ayırt dicidir. (Veciz, lil -   kerderiyyi)

Eğer koca : «Sen boşsun; eğer, Allah dilerse; sen boşsun» dese; istisna, önceki talâka döner ve bize göre, ikinci talâk vâki olur. Şayet, koca : «Sen, üç talâk boşsun inşâallah sen boşsun» de­se, o anda, bir talâk vâki olur. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, bir talâk boş ol, Allah dilerse ve sen iki talâk boş ol, eğer Allah dilemezse.» dese; âlimler : «Bu duJ rımıda bir şey vâki olmaz.» demişlerdir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.

Nevâzil'de şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse karısına : «Sen, bu gün, boşsun, bir talâk; eğer Al­lah dilerse ve eğer Allah dilemezse, iki taîâk boşsun.» der; o gün geçtiği halde, onu boşamazsa; iki talâk vâki olur. Eğer, o gün geç­meden, bir talâk boşarsa; ondan başka, talâk vâki olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse karışma : «Sen boşsun; eğer, Allah dilerse; ha­yır, belkide şu boştur.» dese; artık; istisna ikisine de geçerlidir.

Sonuncu için meşiyyet (= dilemek) gerekmez. Çünkü, koca, ondan dönüş yapmıştır. Koca, sanki: «Sen, boşsun; Allah dilerse; hayır belki do, şu boşdur; eğer Allah dilerse» demiş gibi olur. Eğer koca, şarttan rücû'a niyyet eylemişse (ki, o nıeşiyettir) niyyeti sa­hih olur. Çünkü, o, sözünü hamledicidir. Orda da, kendi üzerine (tağliz =)  ağırlık vardır. Camii Sağîr Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun; biri müstesna; dese; iki taîâk boşamış olur.

Eğer : «İkisi müstesna» dese; karısını, bir talâk boşamış olur. Hidâye'de de böyledir.

Musannif, Ziyâdâfta, şöyle demiştir : Gerçekten, istisna, bütünden bütüne —lafız aynisi olduğu zaman— sahih değildir. An­cak, o lafızdan başkası ile, istisna kılınırsa; o, sahih olur.

İstisna, manâ bakımından bütünden bütüne olursa, yine sahih olmaz.

Meselâ, bir koca : «Kanlarımın tamamı boştur; yalnız, kanla­rının tamamı müstesna.» dese; bu istisna sahih olma?,. Bu durun? da, kadınların tamamı, boş olur.

Fakat, bu koca : «Karılarımın tamamı, boştur; ancak, Zeynep ve Umre ve, Bekre ve Selmâ müstesna.» dese; onlardan hiç birisi, boş olmaz. Bu durumda, her ne kadar, istisna, bütünden bütüne, olmasına rağmen, hüküm böyledir. İnâye'de de böyledir.

Bir kimse :' «Kadınlarım boştur; ancak, şunlar müstesna­dır.» der ve bu şahsın, o, işaret eylediklerinden başka, kanlan al­mazsa, işte bu kadınlar, boş olmazlar; istisna da sahih olur. Bedâi'-de de böyledir.

Bir kimse : «Kadınlarım boş olsun; füâne ve filâne ve fi-lâne; ancak, filâne müstesnadır.» dese; bu istisnası caiz olur.

Fakat : «Filâne boştur ve filâne boştur ve filâne boştu; ancak, filâne müstesnadır.» dese; bu istisna, sahih olmaz.

Keza, koca : «Şu ve şu ve şu boştur; ancak, şu-müstesnadır." dese; bu istisna da, batıl t = geçersiz)  dir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse : «Kadınlarım boş olsun; ancak Zeynep müstes­nadır.» dese; —başka karısı olmasa bile— Zeynep boş olmaz. Gâyetü's - Sürüct'de de böyledir.

Koca, eğer : «Sen üç talâk boşsun; ancak, biri ve biri ve biri müstesnadır.»   dese; bu istisna .batıl    (= geçersiz)    olur. Ebû HanîFe (R.A.) ye göre, bu durumda, üç talâk vâki olur. İmâmeyn'e iki talak vâki olur. Tercih edilen kavil İmâm Ebû Hanîfe  (R.A.)'~ nün kavlidir. İmâm Ebû Hanîfe  (R.A.), müsteğrak   olduğu açığa çıkana kadar, birincinin sıhhatini durmakta olduğu görüşündedir. İmâmeyn ise, bu istisnanın sıhhatinin birinciye ait olduğunu kabul etmiştir. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Koca, eğer : «Sen, bir talâk boşsun ve bir talâk ve bir talâk ancak, üç müstesnadır.» dese; üç talâk vâki olur. Üç imamımızın kavline göre de, bu istisna bâtıldır. (= geçersizdir.) Bedâî'de de böyledir.

Koca, eğer : «Sen, bir talâk boşsun ve iki talâk boşsun; ancak iki talâk müstesna.» veya «iki talâk boşsun ve bir talâk boş­sun; ancak, iki talâk müstesnadır.» dese, bu durumda üç talâk vâ­ki olur.

Ke/.â, koca : «İki talâk boşsun ve bir talâk boşsun; ancak, bir talâk müstesnadır.» dese karısı, üç talâk boş olur.

Bir kimse, karısına : «Sen, bir talâk boşsun ve iki talâk beşsun; ancak, bir talâk müstesna.» dese; karısı, iki talâk boş olur.

Eğer koca : «Sen, iki talâk boşsun ve dört talâk boşsun; ancak beş talâk müstesnadır.» dese, üç talâk vâki olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, dahil olduğu karısına : «Sen, boşsun, sen, boş­sun; sen, boşsun; ancak bir talâk müstesna» dese; üç talâk vâki olur. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.

Müntekâ'da : (Bir adam) karısına «sen üç talâk boşsun ve üç talâk boşsun, ancak dört talâk müstesna» dese işte,

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun ve üç talâk boşsun; ancak, dört talâk müstesna.» dese; karısı, îmâm-i Azam Ebû Ha­nîfe (R.A.)'nin kavline göre, üç talâk boş olur. İmâm M» h amme d (R.A.)'den de, böyle bir kavil rivayet edilmiştir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise : «Gerçekten, o kadın, iki talâk, bo­şanmış olur. Bu açıktır,» demiştir, Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Sen., iki talâk   boşsun   ve iki ta'âk boşsun; ancak, iki talâk müstesna.» dese; eğer, istisnayı ikişer ta­lâktan birine niyyet etmişse; bu sahih olmaz.

Eğer, Öncekinin bir talâkına ve ikincinin de bir talâkına niyyet cylemişse; bu niyyeti sahih olur.

Eğer hiç niyyeti yoksa, yine,   istisna sahih   ve iki talâk, vâki olur. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bir koca,   karısına :    «Sen, iki talâk boşsun ve iki talâk, ancak, üç talâk müstesna.» dese; karısı, üç talâk, boş olur.

Şayet : «Sen, dört talâk boşsun; ancak, üç talâk müstesna.» de­se; bu durumda; bir talâk vâki olur.

Bir koca, karışma : «Sen, üç talâk boşsun; ancak, bir ta­lâk ve iki talâk müstesna.» dese, İmâm. Ebû Haııîfe (R.A.) ye göre, kadın, üç talâk boş olur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu   durumda, iki talâk vâki olur. İstisnanın biri, sahihtir; diğeri, bâtıldır.» buyurmuştur.

Müstesna, müstesnâi minh'den fazla olduğu zaman, istisna bâtıl olur. Meselâ : «Sen, üç talâk   boşsun; dört talâk müstesna­dır» sözünde olduğu gibi...

Bir talâkın, bir kısmında istisna yapmak da, bâtıldır (= geçer­sizdir.)

Meselâ : «Sen bir talâk boşsun yansı müstesna» demek gibi... Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimsenin karısına : «iki talâk ve yarım talâk boş ol; ancak, yarım talâk müstesnadır.» diyerek yaptığı istisna da sahih olmaz. Bu durumda, talâk, vâki olur.

Bir koca karısına : «Sen, iki talâk ve yarım talâk boşsun; an­cak, iki talâk ve yarım talâk müstesnadır.»    dese; İmâm Muham med (R.A.)'e göre, bu durumda, bir talâk vâki olur. Çünkü, istisna­dan sonra nısıf talâk, baki kalıyor.

Şayet, koca : «Bir talâk ve yarım talâk, boşsun; ancak, bir ta­lâk müstesna.» dese; bir talâk vâki olur. Itâbiyye'de de böyledir.
Bir kimse, karısına : «Sen üç talâk boşsun; ancak, bir ta­lâk ve yarım talâk müstesnadır.1) dese; kadın iki talâk boş olur. Bedâî'de de böyledir.
Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun; onun yarısı müstesna.» dese; kadın, iki talâk boş ölür. Şayet «Nısıfları 1= ya­nları) müstesnadır.» derse; üç talâk, vâki olur. Fetâvâîyi Kâdîhân'-da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen üç talâk, boşsun; ancak, bir ta-?âkin yansı, müstesnadır.» dese, üç talâk vâki olur. Bu, İmâm Mu-hammed (R.A.) 'in kavlidir. Muhtar olan da, budur.

Bu kimse, karısına : «Sen, bâinsin; bâin oînıak müstesna» dese; eğer, birinci «bâin» i)e üç talâka; ikinci «bâin» ile de bir talâ­ka niyyct ederse; İstisna, sahih ve iki talâk vâki olur.

Keza, koca : «Sen, bir talâk boşsun, elbette, ancak, bir talâk müstesnadır.» dese; eğer «elbette» üe, talâka niyyet etmişse; kadın, iki talâk boş olur.

Bir kimse, karısına : «Sen, bâinsin» der, üç talâka niyyet eder ve : «Ancak, bir talâk müstesnadır.» derse; kadın, iki bâin ta­lâk, boş olur.

Keza, koca : «Sen, üç bâin talâk boşsun; ancak, bir talâk müs­tesnadır.» dese; kadın, iki bâin talâk boş olur.

Bir kimse, karısına : «Sen üç talâk bâinen boşsun; ancak, bir talâk müstesnadır.» veya : «Üç deffa talâk boşsun, bir talâk müstesna.» dese; kadın, ruc'î iki talâk, boş olur.

Keza, koca : «Sen, üç talâk boşsun; ancak, bir talâk bâin müs­tesnadır.') veya «bir bette müstesna.» dese; kadın, iki ric'î talâk, boş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, iki bâin talâk boşsun; birisi müstes­na.» dese; bu durumda, bir bâin talâk vâki olur. Kâft'de de böyle­dir.

Bir kimse, karısına : «Bâin bir talâk, müstesna; sen, üç talâk boşsun.» veya «kesilmiş bir talâk, müstesna.» dese; kadın, iki ric'î talâk boş olur.

İmâm Muhammed (R.A.)  Ziyâdât'ta şöyle buyurmuştur :

Bir kimse, karısına : «Sen, iki kesilmiş talâk boşsun; bir talâk müstesna.» dese; karısı bir bâin talâk boş olur.

Keza, koca : «Sen, iki talâk boşsun; ancak kesilmiş bir talâk müstesna.» dese; karısı, bir bâin talâk boş olur.

Bu koca : «...bâin bir talâk müstesnadır.» dese; karısı, bir ric'î talâk boş olur. Yalnız iki sıfatla bâin talâk niyet eylemişse, o takdirde bâin bir talâk boş olur. Çünkü, o lafzın ihtimaline göre, niyyet eylemiştir. Mımıyt'te de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, bâin bir talâk boşsun ve sen bâin olmayan bir talâk boşsun; ancak, bu bâin müstesnadır.» dese; bu istisna sahih olmaz. Zahîrîyye'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen üç talâk boşsun; ancak, bir veya iki talâk müstesna.» dese; bu şahsın açıklaması istenilir. Eğer, açık­lamadan önce, ölürse; karısı, bir talâk boş olur. İbn-i Semâa, bu kavli İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan rivayet etmiştir. İmâm Muham­med (R.A.)'in kavli de budur. Sahih olan da, budur, Fethul - Ka-dîr'de de böyledir.

Eğer, koca : «Üç talâk, ancak, bir şey müstesna.» dese; iki talâk vâki olur. Keza, koca : «...ancak, bir kısmı müstesna.» derse; karısı iki talâk, boş okır. Eğer, koca; «İki talâk, yalnız, bir talâkın yarısı müstesna.» veya «...bir şey müstesna.» dese; İmâm Muham­med (R.A.)'e göre, kadın, iki ta'âk, boş olur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, yarımın istisnası, birin istis­nası, birin fstisnasıdır. îtâbiyye'de de böyledir.

Müntekâ'da şöyle denilmiştir :

Bir kimse, karısına : «Sen, bir talâk müstesna; üç talâk boş­sun.» veya «... bir şey değil.» dese; bu şahıs; hiç bir şeyi istisna et­memiş ve bu durumda, bir talâk vâki olmuş olur. Muhıyt'te de böy­ledir,

Şu dört halde, istisna bâül ( = geçersiz) olur :
1-) İstisnâ muttasıl olmadığı zaman.
2-) Müstesna, müstesnayı mihden fazla olduğu zaman.
3-) Müstesna, müstesnayı minhe müsavi  olduğu zaman.
4-) Bir talâkın, bir bölümü istisna edildiği zaman.

Bir kimse karısına : «Sen, dört talâk boşsun; biri müstes­na» dese; İmâm I m Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed CR.A.) : «Bu durumda üç talâk vâki olur.» buyurmuşlardır. Hâvî'de de böy­ledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, dört talâk boşun; ancak, üçü müstesna.» dese; bir talâk müstesna olur; yâni karısı, bir talâk boş olur. Ancak, koca : «Beş talâk boşsun; biri müstesna.» dese; üç talâk v§ıki olur. Rethul - Kadîr'de ,de böyledir.

Bir koca, karısına ; «İki müstesna, dört talâk boş ol» de­se; iki talâk vâki olur. Itâlbiyye'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «On talâk boşsun; dokuzu müstesna.» de­se; kadın, bir talâk boş olur. «Sekizi müstesna.» dese; iki talâk; «yedisi müstesna» dese; üç talâk, boş olur. Keza, şayet, «altı, beş, dört, üç , iki, bir talâk müstesna» dese; hepsinde de, kadın, üç talâk boş olur. Bedâî'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun; ikisi müstes­na; birisi müstesna.» dese; kadın, iki ıtalâk boş olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun, üç talâk müs­tesna; bir talâk müstesna.» bir talâk vâki olur. Çünkü, o bir birini takip edenleri istisna kılmıştır. Üçten, ikiyi istisna etse; bir kalır. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, on talâk boşsun; ancak, doku­zu müstesr.i; ancak, sekizi müstesna.» dese; bu durumda, sekiz, dokuzdan istisna edilmiş bir kalmış; o da, on'dan istisna edilmiş ve sanki : «Sen, dokuz talâk boş ol» demiş gibi olmuş ve karısı üç talâk boş olmuştur.

Bu koca, karısına : «Sen on taiâk boşsun; dokuzu müstes­na; birisi müstesna» dese; dokuzdan bir talâk istisna edilmiş olur ve sekiz kalır. Sekiz de, on'dan istisna edilince, iki talâk baki kalır. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.

İbn-i Senıâ'a, şöyle demiştir :

Bir kimse, karısına : «Sen dört talâk boşsun, üçü müstesna; ikisi müstesna,» dese; kadın, üç talâk boş olur. Bu durumda, koca, sanki : «Sen, dört. talâk boşsun; birisi müstesna.» demiş gibi olur. Hâvî'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, üç talâk boşsun; birisi müstes­na, birisi müstesna.» dese; iki talâk vâki olur. İkinci istisna bâtıl ( — geçersiz) dir. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bir kimse karısına' : «Sen üç talâk boşsun; üç ta'âk müs­tesna; iki talâk müstesna; bir talâk müstesna.» dese; bir talâk vâki olur.

Şayet : «On talâk boşsun; dokuzu müstesna; sekizi müstesna, yedisi müstesna.» dese, iki talâk baki kalır. Ihtiyâr'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun, üç talâkın gay­ri iki talâkın gayri.» dese; İmâm Muhamraed (R.A).'e göre, bu du­rumda, iki talâk vâki olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Hâniye'de şöyie zikredilmiştir :

Bir kimse, karışma : «Bu günün dışında, sen, ebediyyen boş­sun.» dese; kadın o anda, boş olur. Bu durumda, koca, sanki : «Sen, boş olmakla, boşsun; bu gün, sana vâki olmaz.» demiş gibi oluyor. Tatarhaniyye'de de böyledir.

Eğer, koca ; «Sen, üç talâk boşsun; bir taîakdan başkası müstesna.» dese, müstesna kalan, iki talâk    olur. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karışma: «Sen boşsun; eğer, filân üe konuşur­san; filânın gelmesi müstesna.» dese; adamın gelmesinden Önce, ko­nuşmakla talâk vâki olur. O filân gelsin veya gelmesin. Mezkûr şahsın gelmesinden sonra, konuşmasiyle, talâk vâki olmaz.

Bir kinişe, karısına : «b^ı, boşsun, filan atlamııı gelmesi müstesna.» dese; adam gelmediği müddetçe talâk vâki olmaz. Şa­yet, ölene kadar gelmezse; hayatının son anlarında, talâka vâki olur. Eğer, adam gelirse;    talâk vâki olmaz.   Telhıys Şerhi'nde de

böyledir.

Bir kimse, karışma : «Sen, üç talâk boşsun; yalnız, yarın, bir talâk müstesna.» ^ya «...eğer filânla konuşursan müstesna.» dese; yarın o'madan, -ya yarın o adamla konuşmadan bir şey vâki olmaz. Yarın olunca, iki talâk vâki ölür.

Bir "kimse, unutmak müstesna, hiç bir kimseyle konuşma­maya, karısının talâkına yemin ettikten sonra unatarak konuşsa; sonra ,da, hatırlayarak konuşsa; yemini bozulur.

Bir kimse, karısına : «Filân ile konuşursan; sen, boşsun; ancak, unutarak konuşmak müstesna,» dedikten sonra, unutarak konuşsa; sonra da, hatırında olduğu halde konuşsa; yemini bozul­maz. Çünkü, bir gaye için konuşmuş olur.

Bir kimse, başkasına : «Ölmem müstesna, on güne kadar sana gelmezsem...» dese ve kalbinden «eğer ebediyyen ölmezsem...» diye niyyet eylese; eğer yemini AÜah adıyla ise, bozulmaz. Fakat, talâk veya ıtak ile yemin etmişse; hükümde sözüne itibar olunmaz.

Bir kimse, karısına : «Eve girdiğin zaman, üç talâk boş ol; sana, talâk    vâki olmaz;    ancak filân adamla   konuştuktan sonra cmr.» dedikten sonra, kadın eve girse; üç talâk boş olur. O şahısla konuşması batıldır,   (geçersizdir.)   Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.                                                 

Bir kimse, karısına : «Sen, üç talâk boşsun; ancak, hayız clursan veya  temiz olursan o müstesna.» veya «eve girersen müs­tesna.» dese; şart,    müstt'snayi minhe   çevrilir. Bu   şahıs, sanki : «sen, üç talâk boşsun; eğer, şu işi yaparsan, bir talâk müstesna.» demiş gibi olur. Şart iki seve, şuna ve şuna taallûk eder. Ziyâdât'ta da böyledir.

Velvâlidyje'de şöyle zikredilmiştir :
Bir kimse karısına : «Sen üç talâk boşsun; ancak sünnet olan bir talâk müstesna,» dese; imanlarımızın hepsine göre, sünnet ola­rak, iki talâk vâki olur. Bahru'r - Râık'ta da böyledir. [35]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..