Hıdâd ( = Kadının Yas Tutması)
Kocasından ayrılmış (=boşanmış veya kocası ölmüş) kadın, bâliğa, müslüman olduğu zaman iddeti içinde yas tutar. Kâfî'-de de böyledir.
Iİıdâd : Güzel koku sürünmek, yağlanmak, sürmelenmek, kına yakınmak saç boyalamak, güzel, sarı ve kırmızı elbise giymek (za'feran ile boyanmış elbise giymek yıkanmış olursa müstesna) ince keten ve ipek elbise giymek, gerdanlık, bilezik gibi takılar takınmak, süslenmek ve taranmak gibi şeylerden kaçınmaktır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Şerasü'l-Eimme : «Bu söylenen elbiselerden murad, taze ve süslü olanlarıdır. Fakat eğer eski olur da, onlarla süslenilmez ise, onları giymede bir sakınca yoktur.» demiştir. Muhıyt'te de böyledir.
Tarağın, seyrek dişli tarafı ile taranmasında bir ebis yoktur. Sık dişli tarafıyla taranmak mekruhtur. Çünkü, bu ziynet olur. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Ancak bu kaçınma, serbest haldeyken olur. Şayet zaruret halinde olursa o zaman bir beis olmaz.
Başından şikâyeti olan veya gözü ağrıyan kadının, başını yağlayıp gözüne sürme çekmesinde sakınca yoktur. Fakat bununla ziynet kasbedilmeyecektir. Kâfî'de. de böyledir.
Şayet, başım yağlanmayı âdet edinmiş ve bunu terk edince, başının ağrıyacağından korkarsa, bu durumda da yağlamasında bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
İpek elbise giyinemez. Çünkü onda ziynet vardır. Zaruret hâli müstesnadır. Aşı üe boyanmış elbise giymesi de, helâl olmaz. Siyah boya ile boyanmış elbise giymekde bir beis yoktur. Tebyîn'-de de böyledir.
Kadm fakir olur ve boyalı tek bir kat elbisesinden başka giyeceği olmazsa, zarurete binâen, onu giymesinde sakınca yoktur. Bunuda ziynet kasdiyle giymemelidir. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
Yas tutmak, küçüğe, deliye, yaşlıya, kitab ehline, fâsid nikahdan iddet bekleyene, ric'î talâkla boşanan kadına icab eylemez. Bu bize göre bönledir. Bedâi'de de böyledir.
iddet beklerken irndâd eden bir kadın, eğer tekrar müslüman olursa; iddetinin kalan günlerinde yas tutar. Cevheretü'n-Neyyire'de de *'Valedir.
Nikâhlı olan Câriye, kocası Ölür veya bâin talâkla kendisini boşarsa, yas tutar. Müdebbire, ümm-ü veled, mükâtebe, müstes'-ât'da bu durumlarda yas tutarlar.
Efendisinin ölümünde veya kendisini azâd etmesi hâlinde, ümm-ü veled yas tutmaz. Şüphe ile cima' olunmuş kadın da yas tutmaz. Fethu'l-Kâdîr'de de böyledir.
Kocası ölen veya boşanan kadm, iddet beklerken, bir yabancının açıktan açığa, onunla evlenme talebinde bulunması caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.
k MJda boşanan kadına, kapalı söz söylemek de, bü-icmâ nıemnuaur. Bize göre, bâin talâkla boşanana da memnudur. Kapah söz, yalnız kocası ölen kadına mahsusdur. Gâyetü's-Sürûcf-
de de böyledir.
(=kapah sözlün şekli: Kadına: «Ben evlenmek istiyorum.» veya «Şu şekilde olan, kadını seviyorum.» der ve ayin kadmın şeklini söyler; veya «Sen, ne iyisin; ne güzelsin.» «Sana hayranım.» «Senin gibisi yoktur.»; «Allahu Teâlâdan, seninle benim aramı birleştirmesini rica ediyorum; eğer AHah takdir eyledi ise, o olur...» gibi sözler söylemekdir. Sirâcül-Vehhâc'da da böyledir.
Kadın, sahili nilcshdan iddet bekliyen, hür, boşanmış, bâ-liğa, akıllı, müslüman hâli de serbest ise; bu kadın, gece ve gündüz dışarı çıkmaz. Talâk ister üç, ister bâin, isterse ric'î olsun müsavidir. Bedâli'de de "böyledir.
Kocası ölmüş olan kadm, gündüzleri ve bâzan de geceleri dışarı çıkabilir. Evinden başka yerde de, geceleyebilir. Hidâ-ye'de de böyledir.
Fâsid nikâhla nikâhlı kadm, iddet beklerken kocasının yasakladığı hariç, dışarı çıkar. Bedâfde de böyledir.
iddet bekleyen kadın, câriye ise, efendisine hizmet için dışarı çıkar. İddetin, ölüm, hulû', boşama için olması da farket-mez. Talâkm, bâin veya ric'î olması da müsavidir.
Eğer, iddeti içinde azâd edilirse, geri kalan günlerini, hür kadınlar gibi bekler. Kudûrî'de:«Eğer, o cariyeyi, efendisi çıkarmak istemezse; oda çıkmaz. Efendisinin çıkarması müstesnadır. Mü-debbere, ümm-ü veled mükâtebe, dışarı çıkmada câriye gibidirler.» denilmiştir; Muhıyt'te de böyledir.
Müstes'ât, İmâm Ebû Hanîüe (R.A.)'ye göre; mükâtebe gibidir.
Ehl-i kitaba gelince, kocasının izniyle dışarı çıkması helâl olur. Başkasının izniyle çıkamaz. Talâk, ister ric'î; ister bâin; ister üç talâk olsun, müsavidir. Ölüm iddetinde de böyledir. Evinin haricinde başka bir yerde de geceleyebilir. Mebsûtta da böyledir.
Bu kadın, iddeti içinde müslüman olursa; geride kalan günlerini hür müslüman kadın gibi geçirir. Kocasının da, başkasının da izniyle dışarı çıkmaz.
Sabiyeye gelince, eğer talâk ric'î ise, kocasının izniyle dışarı çıkabilir. Başkasının izniyle çıkamaz. Talâk, bâin ise, kocasının izni olsa da olmasa da çıkabilir.
Ancak mürahaka ise, o takdirde, kocasının izni olmaksızın dışarı çıkamaz. Muhıyt'te de böyledir.
Efendisi, ümm-ü veledi azâd ederse, o dışan çıkabilir. Mecnûn ve bunak olan kadın da kitabiye gibidir. Gâyetü's-Sürûcî'-de de böyledir.
Mecûsî olan bir kadının kocası, sonradan müslüman olsa, kadm ise, İslâm'dan kaçınsa ve araları açılsa, kocası ona dahil olmuşsa iddet gerekir. Kadın dışarı çıkabilir. Yalnız, kocası isterse onu, suyunu korumak için, men edebilir. Kadından kocesı böyle bir istekde bulunursa kadm onu kabul eder.
Müslüman bir kadın, kocasının oğlunu öpse ve kocasıyla araları ayrılsa; bu cima'dan sonra olmuşsa, kadına iddet lâzım olur. Ve kadının evinden çıkmaması îcâbeder. Bedâi'de de böyledir.
Bir kadın, iddet nafakası şartı ile kocasından boşansa ve nafaka temini için dışarı çıkma ihtiyacı bulunsa; bu hususta, bazı âlimler : «Ölen k anın karısı çıkar.» dediler. Bâzıları da : «Çıkma hakkı yoktur.» dediler. Muhtar olan da budur. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.
En doğrusu da budur. Serâhsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.
İddet bekleyen kadın, Ölüm veya ayrılığın vuku bulduğu ve kendine izafe edilen evde, iddetini bekler. Kâfî'de de böyledir.
Kadın, ehli iyâlini ziyaret ediyor olsa veya evinden hariç bir evde bulunsa; boşama zamanı, kocası emrederek, zaman geçmeden evine dönmesini ister. Ölüm iddetinde de böyledir. Gâyetü'l-Beyân'-de de böyledir,
Kadın, ölüm iddetinde evinden çıkmaya mecbur kalırsa; (evin yıkılmasından veya malının zayi olmasından korkması veya evin icâr'i olup icarını Ödeme gücünün olmaması gibi...) bu takdirde, evden çıkmasında bir beis yokdur. Eğer, icar vermeye gücü yeterse, çıkmaz. Eğer, ev kocasının olur ve kocası da Ölmüş bulunursa; kadın, o evde, kendi hissesinde oturur. Eğer, kendine, otıv masına yetecek bir hisse, isabet ederse, ve mahremi olmayan vârislerinden kendisini setredecek halde olursa, öyle yapar, (aynı evde oturur). Hidâye'de de böyledir,
Eğer diğer vârisüerin haklarında ücretle oturuyor ve ücret vermeye de, gücü yetiyorsa, yine orada oturur. Başka yere nakletmez. Mecmâu'l-Bahreyn'de de böyledir.
Özründen dolayı nakleydiği zaman, nakleylediği ev, «ondan çıkması haram dan ev» menzilinde olur. Bedâi'de de böyledir.
Kadın köyde duruyor ve bir korkuyla karşılaşıyorsa; şehre gitmesine, genişlik vardır. Mebsût'ta dr: böyledir.
İddet bekleyen bir kadın, yalnız başına bir evde duruyor; hırsızdan ve komşularından korkmuyor; ancak, orada gecelemekten korkuyorsa ve korkusu fazla değilse, o yerden nakleylemez. Eğer, fazla korkuyorsa, nakletme hakkı vardır. Fetâvâyi Kârîîhan'-da da böyledeir.
İçinde iddet beklenen ev yıkılırsa; ölüm ve bâin talâk id-deti hakkında, yer seçmede tedbir lâzımdır. Bu işi, koca gaip ise, kadın yapar. Boşamalarda, koca hazırsa, koca yapar. Muhıyt'te de beyledir.
Bir kimse, karısını, üç talâk veya bâin bir talâk boşasa; tek bir odadan başka da evi olmasa; halvet vâki olmaması için, aralarına bir perde çekmeleri uygun olur.
Koca, fâsık olduğu için, kadın, ondan korkarsa, oradan çıkıp, başka yerde oturur.
Ancak, kocanın çıkıp, o evi karısına terk etmesi daha ev'â el ur.
Şayet hâkim, hür ve güvenilir bir kadım, o kadınla berber bırakırsa; bu en iyisidir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam karısını bâdiyede boşasa, kadın kccası ile bir çadırda duruyor olsa, kocası et ve su için başka yere gitmek istese, kadımda nakledebilir mi? Bakılır eğer o yerde kalmasında kadının nefsine ve malına zarar gelecekse kocası onuda nakleder değilse orda bırakır. (Zehîrei
İddet bekleyen kadın, yolculuğa çıkamaz. "Hacca gidemez. Kocasıyla da gidemez. Bize göre, böyledir.
Beraber yolculuğa çıksalar bile, kocası ric'at istemedikçe, ric'at etmiş olmaz. Fetâvâyi Kâdîbân'da da böyledir.
İddet beküyen bir kadın, evin salonuna ve balkonuna çıkar ve evin içinde istediği yerde yatar. Ancak, aynı yerde başkası da oturuyorsa; onun menziline çıkamaz.
Kankoca yolculuğa çıktıktan sonra, adam, karısını bâin talâkla veya üç talâkla boşasa; yahut, koca Ölse, kadının maksadı, az bir yolcultfksa; dilerse devam eder; dilerse, geri döner. Bu hal, ister şehirde; ister, şehrin dışında olsun değişmez. Yanında mahremi bulunsun veya bulunmasın, yalnız dönmesi evlâdır. Çünkü, iddet kocanın evinde olacaktır.
Her kişi de, yolculukda olur ve sahra da bulunurlarsa; dilerse kadın, mahremli veya mahremsiz, geri döner; dilerse, devam eder. Dönmesi evlâdır.
Eğer, şehirde iseler, kadın mahremsiz çıkmaz. İmâm Ebû Ha-nîfe (R.A.)'ye göre mahremi varsa, böyledir. İmâmeyn'e göre, çıkar.
Bu kavil, İmâm-ı A'zam'ın önceki kavildir. İkinci kavli ise daha açıktır.
Talâk, ric'î ise, kadın, kocasına tâbi olur ve ondan ayrılmaz. Kâfî'de de böyledir. [30]
Iİıdâd : Güzel koku sürünmek, yağlanmak, sürmelenmek, kına yakınmak saç boyalamak, güzel, sarı ve kırmızı elbise giymek (za'feran ile boyanmış elbise giymek yıkanmış olursa müstesna) ince keten ve ipek elbise giymek, gerdanlık, bilezik gibi takılar takınmak, süslenmek ve taranmak gibi şeylerden kaçınmaktır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Şerasü'l-Eimme : «Bu söylenen elbiselerden murad, taze ve süslü olanlarıdır. Fakat eğer eski olur da, onlarla süslenilmez ise, onları giymede bir sakınca yoktur.» demiştir. Muhıyt'te de böyledir.
Tarağın, seyrek dişli tarafı ile taranmasında bir ebis yoktur. Sık dişli tarafıyla taranmak mekruhtur. Çünkü, bu ziynet olur. Fetâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.
Ancak bu kaçınma, serbest haldeyken olur. Şayet zaruret halinde olursa o zaman bir beis olmaz.
Başından şikâyeti olan veya gözü ağrıyan kadının, başını yağlayıp gözüne sürme çekmesinde sakınca yoktur. Fakat bununla ziynet kasbedilmeyecektir. Kâfî'de. de böyledir.
Şayet, başım yağlanmayı âdet edinmiş ve bunu terk edince, başının ağrıyacağından korkarsa, bu durumda da yağlamasında bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
İpek elbise giyinemez. Çünkü onda ziynet vardır. Zaruret hâli müstesnadır. Aşı üe boyanmış elbise giymesi de, helâl olmaz. Siyah boya ile boyanmış elbise giymekde bir beis yoktur. Tebyîn'-de de böyledir.
Kadm fakir olur ve boyalı tek bir kat elbisesinden başka giyeceği olmazsa, zarurete binâen, onu giymesinde sakınca yoktur. Bunuda ziynet kasdiyle giymemelidir. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
Yas tutmak, küçüğe, deliye, yaşlıya, kitab ehline, fâsid nikahdan iddet bekleyene, ric'î talâkla boşanan kadına icab eylemez. Bu bize göre bönledir. Bedâi'de de böyledir.
iddet beklerken irndâd eden bir kadın, eğer tekrar müslüman olursa; iddetinin kalan günlerinde yas tutar. Cevheretü'n-Neyyire'de de *'Valedir.
Nikâhlı olan Câriye, kocası Ölür veya bâin talâkla kendisini boşarsa, yas tutar. Müdebbire, ümm-ü veled, mükâtebe, müstes'-ât'da bu durumlarda yas tutarlar.
Efendisinin ölümünde veya kendisini azâd etmesi hâlinde, ümm-ü veled yas tutmaz. Şüphe ile cima' olunmuş kadın da yas tutmaz. Fethu'l-Kâdîr'de de böyledir.
Kocası ölen veya boşanan kadm, iddet beklerken, bir yabancının açıktan açığa, onunla evlenme talebinde bulunması caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.
k MJda boşanan kadına, kapalı söz söylemek de, bü-icmâ nıemnuaur. Bize göre, bâin talâkla boşanana da memnudur. Kapah söz, yalnız kocası ölen kadına mahsusdur. Gâyetü's-Sürûcf-
de de böyledir.
(=kapah sözlün şekli: Kadına: «Ben evlenmek istiyorum.» veya «Şu şekilde olan, kadını seviyorum.» der ve ayin kadmın şeklini söyler; veya «Sen, ne iyisin; ne güzelsin.» «Sana hayranım.» «Senin gibisi yoktur.»; «Allahu Teâlâdan, seninle benim aramı birleştirmesini rica ediyorum; eğer AHah takdir eyledi ise, o olur...» gibi sözler söylemekdir. Sirâcül-Vehhâc'da da böyledir.
Kadın, sahili nilcshdan iddet bekliyen, hür, boşanmış, bâ-liğa, akıllı, müslüman hâli de serbest ise; bu kadın, gece ve gündüz dışarı çıkmaz. Talâk ister üç, ister bâin, isterse ric'î olsun müsavidir. Bedâli'de de "böyledir.
Kocası ölmüş olan kadm, gündüzleri ve bâzan de geceleri dışarı çıkabilir. Evinden başka yerde de, geceleyebilir. Hidâ-ye'de de böyledir.
Fâsid nikâhla nikâhlı kadm, iddet beklerken kocasının yasakladığı hariç, dışarı çıkar. Bedâfde de böyledir.
iddet bekleyen kadın, câriye ise, efendisine hizmet için dışarı çıkar. İddetin, ölüm, hulû', boşama için olması da farket-mez. Talâkm, bâin veya ric'î olması da müsavidir.
Eğer, iddeti içinde azâd edilirse, geri kalan günlerini, hür kadınlar gibi bekler. Kudûrî'de:«Eğer, o cariyeyi, efendisi çıkarmak istemezse; oda çıkmaz. Efendisinin çıkarması müstesnadır. Mü-debbere, ümm-ü veled mükâtebe, dışarı çıkmada câriye gibidirler.» denilmiştir; Muhıyt'te de böyledir.
Müstes'ât, İmâm Ebû Hanîüe (R.A.)'ye göre; mükâtebe gibidir.
Ehl-i kitaba gelince, kocasının izniyle dışarı çıkması helâl olur. Başkasının izniyle çıkamaz. Talâk, ister ric'î; ister bâin; ister üç talâk olsun, müsavidir. Ölüm iddetinde de böyledir. Evinin haricinde başka bir yerde de geceleyebilir. Mebsûtta da böyledir.
Bu kadın, iddeti içinde müslüman olursa; geride kalan günlerini hür müslüman kadın gibi geçirir. Kocasının da, başkasının da izniyle dışarı çıkmaz.
Sabiyeye gelince, eğer talâk ric'î ise, kocasının izniyle dışarı çıkabilir. Başkasının izniyle çıkamaz. Talâk, bâin ise, kocasının izni olsa da olmasa da çıkabilir.
Ancak mürahaka ise, o takdirde, kocasının izni olmaksızın dışarı çıkamaz. Muhıyt'te de böyledir.
Efendisi, ümm-ü veledi azâd ederse, o dışan çıkabilir. Mecnûn ve bunak olan kadın da kitabiye gibidir. Gâyetü's-Sürûcî'-de de böyledir.
Mecûsî olan bir kadının kocası, sonradan müslüman olsa, kadm ise, İslâm'dan kaçınsa ve araları açılsa, kocası ona dahil olmuşsa iddet gerekir. Kadın dışarı çıkabilir. Yalnız, kocası isterse onu, suyunu korumak için, men edebilir. Kadından kocesı böyle bir istekde bulunursa kadm onu kabul eder.
Müslüman bir kadın, kocasının oğlunu öpse ve kocasıyla araları ayrılsa; bu cima'dan sonra olmuşsa, kadına iddet lâzım olur. Ve kadının evinden çıkmaması îcâbeder. Bedâi'de de böyledir.
Bir kadın, iddet nafakası şartı ile kocasından boşansa ve nafaka temini için dışarı çıkma ihtiyacı bulunsa; bu hususta, bazı âlimler : «Ölen k anın karısı çıkar.» dediler. Bâzıları da : «Çıkma hakkı yoktur.» dediler. Muhtar olan da budur. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.
En doğrusu da budur. Serâhsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.
İddet bekleyen kadın, Ölüm veya ayrılığın vuku bulduğu ve kendine izafe edilen evde, iddetini bekler. Kâfî'de de böyledir.
Kadın, ehli iyâlini ziyaret ediyor olsa veya evinden hariç bir evde bulunsa; boşama zamanı, kocası emrederek, zaman geçmeden evine dönmesini ister. Ölüm iddetinde de böyledir. Gâyetü'l-Beyân'-de de böyledir,
Kadın, ölüm iddetinde evinden çıkmaya mecbur kalırsa; (evin yıkılmasından veya malının zayi olmasından korkması veya evin icâr'i olup icarını Ödeme gücünün olmaması gibi...) bu takdirde, evden çıkmasında bir beis yokdur. Eğer, icar vermeye gücü yeterse, çıkmaz. Eğer, ev kocasının olur ve kocası da Ölmüş bulunursa; kadın, o evde, kendi hissesinde oturur. Eğer, kendine, otıv masına yetecek bir hisse, isabet ederse, ve mahremi olmayan vârislerinden kendisini setredecek halde olursa, öyle yapar, (aynı evde oturur). Hidâye'de de böyledir,
Eğer diğer vârisüerin haklarında ücretle oturuyor ve ücret vermeye de, gücü yetiyorsa, yine orada oturur. Başka yere nakletmez. Mecmâu'l-Bahreyn'de de böyledir.
Özründen dolayı nakleydiği zaman, nakleylediği ev, «ondan çıkması haram dan ev» menzilinde olur. Bedâi'de de böyledir.
Kadın köyde duruyor ve bir korkuyla karşılaşıyorsa; şehre gitmesine, genişlik vardır. Mebsût'ta dr: böyledir.
İddet bekleyen bir kadın, yalnız başına bir evde duruyor; hırsızdan ve komşularından korkmuyor; ancak, orada gecelemekten korkuyorsa ve korkusu fazla değilse, o yerden nakleylemez. Eğer, fazla korkuyorsa, nakletme hakkı vardır. Fetâvâyi Kârîîhan'-da da böyledeir.
İçinde iddet beklenen ev yıkılırsa; ölüm ve bâin talâk id-deti hakkında, yer seçmede tedbir lâzımdır. Bu işi, koca gaip ise, kadın yapar. Boşamalarda, koca hazırsa, koca yapar. Muhıyt'te de beyledir.
Bir kimse, karısını, üç talâk veya bâin bir talâk boşasa; tek bir odadan başka da evi olmasa; halvet vâki olmaması için, aralarına bir perde çekmeleri uygun olur.
Koca, fâsık olduğu için, kadın, ondan korkarsa, oradan çıkıp, başka yerde oturur.
Ancak, kocanın çıkıp, o evi karısına terk etmesi daha ev'â el ur.
Şayet hâkim, hür ve güvenilir bir kadım, o kadınla berber bırakırsa; bu en iyisidir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam karısını bâdiyede boşasa, kadın kccası ile bir çadırda duruyor olsa, kocası et ve su için başka yere gitmek istese, kadımda nakledebilir mi? Bakılır eğer o yerde kalmasında kadının nefsine ve malına zarar gelecekse kocası onuda nakleder değilse orda bırakır. (Zehîrei
İddet bekleyen kadın, yolculuğa çıkamaz. "Hacca gidemez. Kocasıyla da gidemez. Bize göre, böyledir.
Beraber yolculuğa çıksalar bile, kocası ric'at istemedikçe, ric'at etmiş olmaz. Fetâvâyi Kâdîbân'da da böyledir.
İddet beküyen bir kadın, evin salonuna ve balkonuna çıkar ve evin içinde istediği yerde yatar. Ancak, aynı yerde başkası da oturuyorsa; onun menziline çıkamaz.
Kankoca yolculuğa çıktıktan sonra, adam, karısını bâin talâkla veya üç talâkla boşasa; yahut, koca Ölse, kadının maksadı, az bir yolcultfksa; dilerse devam eder; dilerse, geri döner. Bu hal, ister şehirde; ister, şehrin dışında olsun değişmez. Yanında mahremi bulunsun veya bulunmasın, yalnız dönmesi evlâdır. Çünkü, iddet kocanın evinde olacaktır.
Her kişi de, yolculukda olur ve sahra da bulunurlarsa; dilerse kadın, mahremli veya mahremsiz, geri döner; dilerse, devam eder. Dönmesi evlâdır.
Eğer, şehirde iseler, kadın mahremsiz çıkmaz. İmâm Ebû Ha-nîfe (R.A.)'ye göre mahremi varsa, böyledir. İmâmeyn'e göre, çıkar.
Bu kavil, İmâm-ı A'zam'ın önceki kavildir. İkinci kavli ise daha açıktır.
Talâk, ric'î ise, kadın, kocasına tâbi olur ve ondan ayrılmaz. Kâfî'de de böyledir. [30]
Konular
- Zıhâr'ın Hükmü :
- Zıhârın Şartı
- 10- KEFFÂRET-İ ZIHÂR
- 11- LİÂN
- Liân
- Liânın Sebebi :
- Liânın Şartı :
- Liânın Ehli
- Liânın Hükmü :
- Liân Nasıl Yapılır :
- 12- INNET
- Innet [27]
- 13- IDDET
- Iddet
- 14- HIDÂD (=KADININ YAS TUTMASI)
- Hıdâd ( = Kadının Yas Tutması)
- 15- NESEBİN SUBÛTU
- Nesebin Sübûtu
- 16- HIDÂNE ( = ÇOCUĞA BAKMA VE TERBİYE ETME HAKKI)
- 17- NAFAKALAR
- 1- Zevcenin (= Kadının) Nafakası
- 3- İddet Bekliyen Kadının Nafakası
- 4- Çocukların Nafakası
- 5- Zevil-Erhâmın Nafakası
- 6- Kölelerin Nafakası
- 7- Hayvanların Nafakası
- KİTÂBÜ'L-VAKF
- VAKIFLAR
- 1- VAKİİN TARİFİ, RÜKNÜ, SEBEBİ, HÜKMÜ, ŞARTLARI Ve VAKIFLA İLGİLİ SÖZLER VAKFIN TARİFİ