Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
Bir şahıs, beldenin hâkimine gelerek: "Ben, senden önce burada bulunan hâkimin emmiyim. Elimde, filan oğlu filanın sadakası var. O, bunu bilinen bir topluluk nâmına vakfetmiştir." der; vakfeden şahsın vârisi bulunmadığı gibi, bu şahsın ikrarından başka da o sadakanın durumunu bilen kimse olmazsa; bu şahsın sözü kabul edilir.
Ancak bu vâkıfın, vârisleri bulunur ve bunlar: "Onlar bizim aramızda mîrasdır." derlerse, bu yer, vakıf olmaz. Ve, vârislerin sözü geçerli olup, o yer, aralarında miras olur.
Fakat, varisler: "Bu, bizim nâmımıza vakıftır. Sonra neslimize, sonra da fakirler nâmına vakıftır." derler; yer elinde bulunan şahıs ise: "Fakir ve miskinler nâmına vakfedilmiş bir sadakadır." derse; bu durumda da vârislerin sözü geçerlidir.
Vakıf yer elinde bulunan şahıs: "Bu, fakir ve miskinler nâmına yapılmış bir vakıftır." der ancak, "Filan vakfetti." demez; o topluluk ise: "Bu yer, bize ve neslimize, babamızın yaptığı bir vakıftır." derse; hâkim, "bu yerin, vakıf olduğuna" hükmeder. Vârislerin sözünü nazar-ı itibâre almaz. Bu cümle, Nâtıfî'mn Ecnâsi'ndadır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir vakfın, işi eskide kalmış, vârisler ve şahitler ölmüş ve bu vakıfla ilgili bilgiler hâkimlerin sicil defterinde kalmışsa, bu deftere göre, muamele edilir.
Bu vakıftan faydalananlar arasında niza bulunursa, sicil defterindeki yazıya göre hareket edilir.
Şayet, hâkimlerin sicil defterinde, bu vakıfla ilgili bir kayıt yoksa, vakfolunan bu yer, hak sahibi olduğunu isbât eden şahsın olur.
Bu hükümler, vakfeden şahsın, vârisinin olmaması 1 dedir.
Eğer, vâris varsa, bu topluluğun nizahları, o vârise ru- J eder.
Vârisler, bir şey ıkrâr edip haber veriyorlarsa, bu ikrarları kabul edilir.
Eğer özürleri varsa, bu durumda da kayda müracaat edilir.
Özür hâlinde, vakfolunan yer için, delil getirmek gerekir. Muzma-rât'ta da böyledir.
Aralarında anlaşma sağlarlarsa; istihsande hâkim, o yerin gelirini aralarında taksim eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Elinde bir yer bulunan şahıs, "bu yeri, filan adamın, filan yere vakfettiğini" söyler; vârisler de: "Hayır, bize, neslimize sonra da fakirlere vakfetti." derler ve vârislerin söylediği ile diğer şahsın söylediği arasında hılâf bulunursa; hâkim, sicil defterinde bir kayıt bulamaması hâlinde, vârislerin sözünü imza eder. (= Onların sözlerine göre, hüküm verir ve bu hükmü icra eder.)
Bu, vakıf yerlerin, emîn kişilerin elinde bulunmaması ve bir ikrar edicinin ikrar etmesi hâlinde böyledir.
Fakat,1 vakıf yerler, emin kimselerin elinde bulunur ve daha önce de sicil defterlerinde kaydı bulunursa, vârislerin sözü kabul edilmez. Zehıyre'de de böyledir.
Şeyhu'l-İslâm'dan soruldu:
Vakıf olduğu ile şöhret bulmuş olan bir yerin gelirinin nerelere sarfolunacağı hakkında şüphe bulunur ve kime, ne kadar verileceği bilinmezse, ne olur?
İmâm, şu cevabı verdi:
Bu vakfın hâline bakılır: Daha önce, kayyımları nasıl yapıyorlar ve kime, ne veriyorlardıysa, ona göre hareket edilir. Muhıyt'te de böyledir.
Fetâvâyi Fadlî'de şöyle zikredilmiştir:
Vâkıf sahibinin elinde bulunan vakfiyede: "Bu vakfın gelirinin fazlası, vakfın bulunduğu yerin halkının fakirlerine ve diğer fakirlere sarfedilir." denilmiş olsa; hazır bulunan mahalle fakirleri, bir sehim; diğer fakirier de bir sehim itibar edilir.
Bunlardan ölenler, senimden düşerler. Bunun sehmi, diğerleri arasında taksim edilir.
Vakfedildiği sırada mevcut bulunan fakirler, inkıraz bulur ve onlardan kimse kalmazsa, bu mahallenin hâli hazırdaki fakirlerine verilir. Bu durumda, bu mahallenin fakirleri ile diğer fakir müslümanlar müsavidir. Zehıyre'de de böyledir.
Hassâf in Vakfi'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir kimse, bir yerini vakfedip: "Ben, şu bilinen yerimi, vakfettim." dediği halde, o yer şöhretten uzak olsa ve vâkıf, buranın hududunu söylemeden: "Burası, filan cihete vakfolunmuş bir sadakadır; sonra da, fakirlerindir." dese; bu vakıf caiz olur.
Şayet, bu vâkıf, "bu yerden, ekilecek bir tarlanın, vakfa dâhil olmadığını iddia ederse; İmâm: "Eğer, bu yeri meşhur (= apaçık, belli) olur ve tarla da, bu hududun içinde bulunursa, o da, bu vakfa dâhildir." demiştir.
Veya: "Vakfedilen bu yer, oranın sâlih komşuları tarafından biliniyor ve o tarla da, o yere ait bulunuyorsa, bu durumda da, o tarla, vakfa dâhildir.
Ancak, durum söylediğimiz gibi değilse, bu durumda, vâkıfın sözü geçerli olur. Muhiyt'te de böyledir. [50]
Ancak bu vâkıfın, vârisleri bulunur ve bunlar: "Onlar bizim aramızda mîrasdır." derlerse, bu yer, vakıf olmaz. Ve, vârislerin sözü geçerli olup, o yer, aralarında miras olur.
Fakat, varisler: "Bu, bizim nâmımıza vakıftır. Sonra neslimize, sonra da fakirler nâmına vakıftır." derler; yer elinde bulunan şahıs ise: "Fakir ve miskinler nâmına vakfedilmiş bir sadakadır." derse; bu durumda da vârislerin sözü geçerlidir.
Vakıf yer elinde bulunan şahıs: "Bu, fakir ve miskinler nâmına yapılmış bir vakıftır." der ancak, "Filan vakfetti." demez; o topluluk ise: "Bu yer, bize ve neslimize, babamızın yaptığı bir vakıftır." derse; hâkim, "bu yerin, vakıf olduğuna" hükmeder. Vârislerin sözünü nazar-ı itibâre almaz. Bu cümle, Nâtıfî'mn Ecnâsi'ndadır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir vakfın, işi eskide kalmış, vârisler ve şahitler ölmüş ve bu vakıfla ilgili bilgiler hâkimlerin sicil defterinde kalmışsa, bu deftere göre, muamele edilir.
Bu vakıftan faydalananlar arasında niza bulunursa, sicil defterindeki yazıya göre hareket edilir.
Şayet, hâkimlerin sicil defterinde, bu vakıfla ilgili bir kayıt yoksa, vakfolunan bu yer, hak sahibi olduğunu isbât eden şahsın olur.
Bu hükümler, vakfeden şahsın, vârisinin olmaması 1 dedir.
Eğer, vâris varsa, bu topluluğun nizahları, o vârise ru- J eder.
Vârisler, bir şey ıkrâr edip haber veriyorlarsa, bu ikrarları kabul edilir.
Eğer özürleri varsa, bu durumda da kayda müracaat edilir.
Özür hâlinde, vakfolunan yer için, delil getirmek gerekir. Muzma-rât'ta da böyledir.
Aralarında anlaşma sağlarlarsa; istihsande hâkim, o yerin gelirini aralarında taksim eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Elinde bir yer bulunan şahıs, "bu yeri, filan adamın, filan yere vakfettiğini" söyler; vârisler de: "Hayır, bize, neslimize sonra da fakirlere vakfetti." derler ve vârislerin söylediği ile diğer şahsın söylediği arasında hılâf bulunursa; hâkim, sicil defterinde bir kayıt bulamaması hâlinde, vârislerin sözünü imza eder. (= Onların sözlerine göre, hüküm verir ve bu hükmü icra eder.)
Bu, vakıf yerlerin, emîn kişilerin elinde bulunmaması ve bir ikrar edicinin ikrar etmesi hâlinde böyledir.
Fakat,1 vakıf yerler, emin kimselerin elinde bulunur ve daha önce de sicil defterlerinde kaydı bulunursa, vârislerin sözü kabul edilmez. Zehıyre'de de böyledir.
Şeyhu'l-İslâm'dan soruldu:
Vakıf olduğu ile şöhret bulmuş olan bir yerin gelirinin nerelere sarfolunacağı hakkında şüphe bulunur ve kime, ne kadar verileceği bilinmezse, ne olur?
İmâm, şu cevabı verdi:
Bu vakfın hâline bakılır: Daha önce, kayyımları nasıl yapıyorlar ve kime, ne veriyorlardıysa, ona göre hareket edilir. Muhıyt'te de böyledir.
Fetâvâyi Fadlî'de şöyle zikredilmiştir:
Vâkıf sahibinin elinde bulunan vakfiyede: "Bu vakfın gelirinin fazlası, vakfın bulunduğu yerin halkının fakirlerine ve diğer fakirlere sarfedilir." denilmiş olsa; hazır bulunan mahalle fakirleri, bir sehim; diğer fakirier de bir sehim itibar edilir.
Bunlardan ölenler, senimden düşerler. Bunun sehmi, diğerleri arasında taksim edilir.
Vakfedildiği sırada mevcut bulunan fakirler, inkıraz bulur ve onlardan kimse kalmazsa, bu mahallenin hâli hazırdaki fakirlerine verilir. Bu durumda, bu mahallenin fakirleri ile diğer fakir müslümanlar müsavidir. Zehıyre'de de böyledir.
Hassâf in Vakfi'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir kimse, bir yerini vakfedip: "Ben, şu bilinen yerimi, vakfettim." dediği halde, o yer şöhretten uzak olsa ve vâkıf, buranın hududunu söylemeden: "Burası, filan cihete vakfolunmuş bir sadakadır; sonra da, fakirlerindir." dese; bu vakıf caiz olur.
Şayet, bu vâkıf, "bu yerden, ekilecek bir tarlanın, vakfa dâhil olmadığını iddia ederse; İmâm: "Eğer, bu yeri meşhur (= apaçık, belli) olur ve tarla da, bu hududun içinde bulunursa, o da, bu vakfa dâhildir." demiştir.
Veya: "Vakfedilen bu yer, oranın sâlih komşuları tarafından biliniyor ve o tarla da, o yere ait bulunuyorsa, bu durumda da, o tarla, vakfa dâhildir.
Ancak, durum söylediğimiz gibi değilse, bu durumda, vâkıfın sözü geçerli olur. Muhiyt'te de böyledir. [50]
Konular
- Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
- 4- VAKFIN BÎR ŞARTA BAĞLANMASI VÂKIFIN, VAKFI KENDİ ŞAHSINA MEŞRUT KILMASI
- Vakfedilen Yerin Değiştirilmesi
- Vakfın Satılması
- 5- VAKFIN İDARESİ KAYYIMIN VAKIF VE VAKFIN GELİRİNİN TAKSİMİ HUSUSUNDAKİ TASARRUFU VAKIF GELİRİNİ BA
- Kayyımın Görev Ve Yetkileri
- Mütevellinin Acze Düşmesi
- Mütevelliye Vekil Tâyin Edilmesi
- Vakfın Geliri Nasıl Taksim Edilir? Vakfın Gelirini, Hak Sahiplerinden Bir Kısmı Kabul Eder, Bir Kısm
- Vakıf Gelirini, Hak Sahiplerinden Bir Kısmı Kabul Eder, Bir Kısmı Kabul Etmezse Ne Olur?
- Hak Sahiplerinden Bir Kısmı Ölür Bir Kısmı Sağ Kalırsa Ne Olur?
- 6- VAKIFTA DÂVA VE ŞEHÂDET
- 1- Vakıfta Dâva
- 2- Vakıf Dâvalarında Şehâdet
- Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
- 7- VAKFİYE İLE İLGİLİ MES'ELELER
- 8- VAKFI İKRAR VAKFI HABER VERME VE VAKFI KABUL ETME
- 9- VAKFIN ASBEDİLMESİ
- 10- HASTA OLAN KİMSELERİN YAPTIKLARI VAKIFLAR
- 11- MESCID VE MESCİDLE ÎLGİ MES'ELELER
- 1- Bir Yerin, Nasıl Mescid Yapılacağına Dâir Hükümler
- Mütevelliye Teslim Edilen Mescid:
- 2- Mescid Nâmına Yapılan Vakıflar Ve Bu Vakıflarda Kayyımın Ve Diğerlerinin Tasarruf Yetkileri
- 12- Hudud Karakolları, Kabristanlar, Yollar, Sulama İşleri İle Kabristan Ve Vakıf Arazilerde Biten A
- Kabristan Ve Vakıf Arazilerde Biten Ağaçlar
- 13- FAYDALANILAMIYAN VAKIFLAR VAKIFLARIN GELİRİNİ BAŞKA YÖNE HARCAMA
- VE
- KÂFİRLERİN VAKFI
- 14- VAKIFLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER