a) Zarurî Olan Maksatlar (Zarûriyyât):
Onsuz olmayan, din ve dünya işlerinin kıvamı kendilerine bağlı bulunan hususlardır. Eğer bunlar bulunmayacak olsa, dünya işleri yolundan çıkar, fesad ve kar-grı şa doğar, hayat ortadan kalkar. Keza bunların bulunmaması durumunda âhiret işleri rayından çıkar; kurtuluşa erme ve cennet nimetlerine kavuşma imkanı ortadan kalkar, apaçık bir hüsrana maruz kalınır.
Bunların korunması iki yolla gerçekleşir:
1. Bu tür zarurî olan maksatlara varlık kazandırmak ve onların
temellerini sağlam atmak yoluyla. Bu onların varlık kazanmaları açısından göz önünde bulundurulmaları ve dikkate alınmaları demektir.
2. Zarurî olan hususlara zarar vereceği ve onları bilfiil yada beklenti halinde de olsa ortadan kaldırmaya sebebiyet vereceği bilinen şeyleri uzaklaştırmak yoluyla. Bu da onların yok olmamaları açısından gerekli tedbirlerin alınmasından ibaret olmaktadır.[1]Örnek vermek gerekirse şöyle diyebiliriz: îman,[2]kelime-i şehâdet getirme, namaz, zekat, oruç, hac ve benzeri ibâdetler, varlık [9] kazandırma açısından dinin korunmasına yöneliktir. Yemek, içmek, giyinmek, barınmak ve benzeri konularla ilgili beşerî davranışlar[3] (âdât) da, aynı şekilde varlık kazandırma açısından nefsin ve aklın korunmasına yönelik şeylerdir. Muamelât[4] ise yine varlık kazandırma açısından hem neslin ve malın hem de nefsin ve aklın korunmasına yöneliktir. Fakat bu, beşerî davranışlar (âdât) vasıtasıyla (dolaylı) olmaktadır. Cezaî hükümlere (cinâyât) gelince, bunlar da bütün bu zikredilenlerin korunmasına yöneliktir. Ancak bu koruma onların ortadan kaldırılmalarına imkan vermeme; böylece mevcudiyetlerinin sürdürülmesini sağlama açısından olmaktadır. (Buraya kadar anlatılan ve gerek vücud verme ve gerekse ortadan kaldırılmasını engelleme ve varlığını sürdürme açısından zarûriyyâtın tamamını) iyiliği emretme, kötülüğü yasaklama prensibi içerisinde toplamak mümkündür.
İbâdetlerle beşerî davranışlara (âdât) misal verilmiştir. Muamelât ise, insanın başkasıyla birlikte olan ve bir maslahatın teminine yönelik davranışlarıdır. Mülklerin bedelli ya da bedelsiz intikalini sağlayan akitler, köleler üzerine yapılan akitler, menfaatler üzerine akdedilen kira ve iş sözleşmeleri, evlilik akitleri gibi. Cezaî hükümler (cinâyât) ise, korunması istenilen şeyleri ortadan kaldırmaya yönelik fiillerdir. Bu duruma engel olacak ve söz konusu maslahatların ortadan kalkması durumunda onların telâfisine yönelik önlemler alınmış ve «erekli hükUtnlnr getirilmifttr, NpI'niıı korunmanı için getirilan ki-im ve diyet hükümleri, aklın korun ması için getirilen had cezanı, netlin korunması için malların kıymetlerinin tazmini,[5]malın korunman İçin el kesme ve tazminat hükümlerinin getirilmesi... bu kabilden ol-inaktadır.
Zarûriyyâtın tamamı beş konuda toplanır:
1. Dinin korunması.
2. Nefsin korunması.
3. Neslin korunması.
4. Malın korunması.
5. Aklın korunması.[6]
Bu beş hususun korunmasına bütün dinlerde/milletlerde dilmiştir.[7]
Bunların korunması iki yolla gerçekleşir:
1. Bu tür zarurî olan maksatlara varlık kazandırmak ve onların
temellerini sağlam atmak yoluyla. Bu onların varlık kazanmaları açısından göz önünde bulundurulmaları ve dikkate alınmaları demektir.
2. Zarurî olan hususlara zarar vereceği ve onları bilfiil yada beklenti halinde de olsa ortadan kaldırmaya sebebiyet vereceği bilinen şeyleri uzaklaştırmak yoluyla. Bu da onların yok olmamaları açısından gerekli tedbirlerin alınmasından ibaret olmaktadır.[1]Örnek vermek gerekirse şöyle diyebiliriz: îman,[2]kelime-i şehâdet getirme, namaz, zekat, oruç, hac ve benzeri ibâdetler, varlık [9] kazandırma açısından dinin korunmasına yöneliktir. Yemek, içmek, giyinmek, barınmak ve benzeri konularla ilgili beşerî davranışlar[3] (âdât) da, aynı şekilde varlık kazandırma açısından nefsin ve aklın korunmasına yönelik şeylerdir. Muamelât[4] ise yine varlık kazandırma açısından hem neslin ve malın hem de nefsin ve aklın korunmasına yöneliktir. Fakat bu, beşerî davranışlar (âdât) vasıtasıyla (dolaylı) olmaktadır. Cezaî hükümlere (cinâyât) gelince, bunlar da bütün bu zikredilenlerin korunmasına yöneliktir. Ancak bu koruma onların ortadan kaldırılmalarına imkan vermeme; böylece mevcudiyetlerinin sürdürülmesini sağlama açısından olmaktadır. (Buraya kadar anlatılan ve gerek vücud verme ve gerekse ortadan kaldırılmasını engelleme ve varlığını sürdürme açısından zarûriyyâtın tamamını) iyiliği emretme, kötülüğü yasaklama prensibi içerisinde toplamak mümkündür.
İbâdetlerle beşerî davranışlara (âdât) misal verilmiştir. Muamelât ise, insanın başkasıyla birlikte olan ve bir maslahatın teminine yönelik davranışlarıdır. Mülklerin bedelli ya da bedelsiz intikalini sağlayan akitler, köleler üzerine yapılan akitler, menfaatler üzerine akdedilen kira ve iş sözleşmeleri, evlilik akitleri gibi. Cezaî hükümler (cinâyât) ise, korunması istenilen şeyleri ortadan kaldırmaya yönelik fiillerdir. Bu duruma engel olacak ve söz konusu maslahatların ortadan kalkması durumunda onların telâfisine yönelik önlemler alınmış ve «erekli hükUtnlnr getirilmifttr, NpI'niıı korunmanı için getirilan ki-im ve diyet hükümleri, aklın korun ması için getirilen had cezanı, netlin korunması için malların kıymetlerinin tazmini,[5]malın korunman İçin el kesme ve tazminat hükümlerinin getirilmesi... bu kabilden ol-inaktadır.
Zarûriyyâtın tamamı beş konuda toplanır:
1. Dinin korunması.
2. Nefsin korunması.
3. Neslin korunması.
4. Malın korunması.
5. Aklın korunması.[6]
Bu beş hususun korunmasına bütün dinlerde/milletlerde dilmiştir.[7]
Konular
- Üçüncü Mesele
- Dördüncü Mesele
- Beşinci Mesele
- Altıncı Mesele
- Yedinci Mesele
- Sekizinci Mesele
- Dokuzuncu Mesele
- Onuncu Mesele
- On Birinci Mesele
- İKİNCİ KISIM
- KİTÂBU'L-MAKÂSID
- Makâsıd
- BİRİNCİ NEVİ ŞARİİN ŞERİATIN KONULMASINDAKİ KASDI
- Birici Mesele:
- a) Zarurî Olan Maksatlar (Zarûriyyât):
- b) Hâcî Olan Maksatlar (Hâciyyât):
- c) Tahsîniyyât:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele:
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:
- Onuncu Mesele:
- On Birinci Mesele:
- On İkinci Mesele:
- Dördüncü Mesele: