Onuncu Mesele:
Zarûriyyât, hâciyyât ve tahsîniyyât, maslahatların temini için konulmuştur. Bununla birlikte, bunların çerçevesine giren bazı cüzî meselelerin bunların hükümlerini almaması, ya da hükümlerini aldığı halde onlardan gözetilen maslahatı gerçekleştirmeme si, bu esasların küllî ve genel oluş özelliklerini ortadan kaldırmaz.
Şimdi buna örnekler [87]verelim: Zarûriyyâttan olan meselâ cezalar, suçların, önlenmesi içindir. Bununla birlikte biz, kendisine ceza verildiği halde, hâlâ suç işlemeye devam eden kimseler görmekteyiz. Bunun gibi daha başka örnekler vardır. Hâciyyât konusunda, mesela yolculuk sırasında namazın kısaltılması, yol sıkıntı ve meşakkatlerini hafifletmek içindir. Konfor içinde yolculuk yapan bir hükümdarın ise, karşı karşıya kaldığı bir sıkıntı ve meşakkati yoktur. Bununla birlikte, onun için de namazını kısaltması ve yolculuk ruhsatlarından faydalanması meşrudur. Karz (ödünç), İhtiyaç sahiplerine gösterilmesi istenen merhamet ve kolaylık için meşru kılınmıştır. Bununla birlikte, ihtiyaç olmaksızın da karz talebinde bulunmak caizdir, Tahsîniyyât konusunda mesela, taharet hükümleri genel anlamda temizliğin sağlanması için konulmuştur. Bununla birlikte teyemmüm gibi bazı hükümler vardır ki, bu amacın aksine netice vermektedir.
Bütün bunlar, asıl meşruiyet ilkesini zedelememektedir. Çünkü küllî bir durum, genel özellikte sabit olduktan sonra, onun çerçevesi altına giren bazı cüzlerinin, o küllî esasın Özelliklerini yansıtmaması, o esâsı küllî olmaktan çıkarmaz. Çünkü ağır basan ve büyük çoğunluğa sahip şeyler, şerîatte kesin ve genel muamelesine tâbi tutulmaktadır.[88]Hem sonra, genel esasların hükmüne tâbi olmayan cüzîlerden, sabit bulunan küllî esâslara karşı koyabilecek, yine küllî Özellikte esaslar çıkarmak da mümkün değildir.
Bu durum, istikra neticesinde ortaya çıkarılan küllî esaslar için geçerlidir. Bunlar, Arap diliyle ilgili küllî esaslara da kıyas edilebilir.[89]Çünkü onlar, burada konu edindiğimiz esaslara çok yakındırlar; zira her iki kısım da, vaz'î esaslar olup, aklî prensipler değillerdir. Bu itibarla aynı türden sayılırlar. Çerçeve içerisine girdiği halde, genel prensibin özelliklerini yansıtmaması, prensibin ihlâli anlamına ancak aklî prensiplerde gelir. Nitekim: "Bir şey için sabit olan, o şeyin benzen için de aklen sabit olur" dediğimizde, burada bu genel prensibin çerçevesi içerisinde, prensiple ters düşecek, onun Özelliklerini yansıtmayacak bir cüz'ün bulunması asla mümkün değildir. Zira, bu prensibin gereklerini yansıtmayacak bir birimin bulunması durumunda, "Bir şey için sabit olan, o şeyin benzeri için de aklen sabit olur" şeklinde bir prensipten söz etme imkanı ortadan kalkar.
Bu durumda, istikra yoluyla elde edilen esaslarda küîlîlik sahihtir; bazı cüzler o esasın özelliklerini yansıtmasa bile, onun küîlîlik özelliği ortadan kalkmaz.
Hem sonra bu tür cüzîlerin, bağlı oldukları küllî esasların Özelliklerini yansıtmaması, küllîesasın gereği dışında başka sebeblerden dolayı da olabilir ve bu durumda o birim, aslında küllî esasın çerçevesi içerisinde dâhil olmaz; veya dâhil olsa da hükmün amacı bizim için açık bulunmaz veya (aslında hâriç olmakla birlikte) bizce dâhil sanılır fakat, bize gizli kalan ve o cüzîye daha uygun olan başka bir hikmetten 154] dolayı küllîesasın hükmünden başka bir hüküm almış olabilir. Mesela konfor içerisinde yolculuk yapan hükümdara da, meşakkat dokunabilir; ancak bu meşakkat bize gizli kaldığı için, biz ona göre hükmeder ve bu cüzî meselenin aslın hükmü nü yansıtmadığını sanarız. Sahiplerini suç işlemekten alıkoymayan cezalar hakkında da şöyle demek mümkündür; Cezalardan gözetilen amaç, sadece suçların önünü almak değildir; aksine onlarda dikkate aîınan başka bir amaç daha vardır ki, o da cezaların işlenen suçlara keffâret olmasıdır. Çünkü tatbik edilen had cezaları, suçların önünü alma amacı yanında sahipleri için de birer keffâret olmaktadır. Küîlî esaslara hadim (yardımcı) olduğu sanılan diğer hususlarda da durum aynı olmaktadır.
Sonuç olarak diyoruz ki, küllî esaslar maslahat ve mefsedetlerin temini için konulmuştur ve bu esasların çerçevesine giren bazı cüzlerin (cüziyyât), genel esasların Özelliklerini yansıtmaması, onların küllî oluşlarında dikkate alınmamaktadır. [90]
Şimdi buna örnekler [87]verelim: Zarûriyyâttan olan meselâ cezalar, suçların, önlenmesi içindir. Bununla birlikte biz, kendisine ceza verildiği halde, hâlâ suç işlemeye devam eden kimseler görmekteyiz. Bunun gibi daha başka örnekler vardır. Hâciyyât konusunda, mesela yolculuk sırasında namazın kısaltılması, yol sıkıntı ve meşakkatlerini hafifletmek içindir. Konfor içinde yolculuk yapan bir hükümdarın ise, karşı karşıya kaldığı bir sıkıntı ve meşakkati yoktur. Bununla birlikte, onun için de namazını kısaltması ve yolculuk ruhsatlarından faydalanması meşrudur. Karz (ödünç), İhtiyaç sahiplerine gösterilmesi istenen merhamet ve kolaylık için meşru kılınmıştır. Bununla birlikte, ihtiyaç olmaksızın da karz talebinde bulunmak caizdir, Tahsîniyyât konusunda mesela, taharet hükümleri genel anlamda temizliğin sağlanması için konulmuştur. Bununla birlikte teyemmüm gibi bazı hükümler vardır ki, bu amacın aksine netice vermektedir.
Bütün bunlar, asıl meşruiyet ilkesini zedelememektedir. Çünkü küllî bir durum, genel özellikte sabit olduktan sonra, onun çerçevesi altına giren bazı cüzlerinin, o küllî esasın Özelliklerini yansıtmaması, o esâsı küllî olmaktan çıkarmaz. Çünkü ağır basan ve büyük çoğunluğa sahip şeyler, şerîatte kesin ve genel muamelesine tâbi tutulmaktadır.[88]Hem sonra, genel esasların hükmüne tâbi olmayan cüzîlerden, sabit bulunan küllî esâslara karşı koyabilecek, yine küllî Özellikte esaslar çıkarmak da mümkün değildir.
Bu durum, istikra neticesinde ortaya çıkarılan küllî esaslar için geçerlidir. Bunlar, Arap diliyle ilgili küllî esaslara da kıyas edilebilir.[89]Çünkü onlar, burada konu edindiğimiz esaslara çok yakındırlar; zira her iki kısım da, vaz'î esaslar olup, aklî prensipler değillerdir. Bu itibarla aynı türden sayılırlar. Çerçeve içerisine girdiği halde, genel prensibin özelliklerini yansıtmaması, prensibin ihlâli anlamına ancak aklî prensiplerde gelir. Nitekim: "Bir şey için sabit olan, o şeyin benzen için de aklen sabit olur" dediğimizde, burada bu genel prensibin çerçevesi içerisinde, prensiple ters düşecek, onun Özelliklerini yansıtmayacak bir cüz'ün bulunması asla mümkün değildir. Zira, bu prensibin gereklerini yansıtmayacak bir birimin bulunması durumunda, "Bir şey için sabit olan, o şeyin benzeri için de aklen sabit olur" şeklinde bir prensipten söz etme imkanı ortadan kalkar.
Bu durumda, istikra yoluyla elde edilen esaslarda küîlîlik sahihtir; bazı cüzler o esasın özelliklerini yansıtmasa bile, onun küîlîlik özelliği ortadan kalkmaz.
Hem sonra bu tür cüzîlerin, bağlı oldukları küllî esasların Özelliklerini yansıtmaması, küllîesasın gereği dışında başka sebeblerden dolayı da olabilir ve bu durumda o birim, aslında küllî esasın çerçevesi içerisinde dâhil olmaz; veya dâhil olsa da hükmün amacı bizim için açık bulunmaz veya (aslında hâriç olmakla birlikte) bizce dâhil sanılır fakat, bize gizli kalan ve o cüzîye daha uygun olan başka bir hikmetten 154] dolayı küllîesasın hükmünden başka bir hüküm almış olabilir. Mesela konfor içerisinde yolculuk yapan hükümdara da, meşakkat dokunabilir; ancak bu meşakkat bize gizli kaldığı için, biz ona göre hükmeder ve bu cüzî meselenin aslın hükmü nü yansıtmadığını sanarız. Sahiplerini suç işlemekten alıkoymayan cezalar hakkında da şöyle demek mümkündür; Cezalardan gözetilen amaç, sadece suçların önünü almak değildir; aksine onlarda dikkate aîınan başka bir amaç daha vardır ki, o da cezaların işlenen suçlara keffâret olmasıdır. Çünkü tatbik edilen had cezaları, suçların önünü alma amacı yanında sahipleri için de birer keffâret olmaktadır. Küîlî esaslara hadim (yardımcı) olduğu sanılan diğer hususlarda da durum aynı olmaktadır.
Sonuç olarak diyoruz ki, küllî esaslar maslahat ve mefsedetlerin temini için konulmuştur ve bu esasların çerçevesine giren bazı cüzlerin (cüziyyât), genel esasların Özelliklerini yansıtmaması, onların küllî oluşlarında dikkate alınmamaktadır. [90]
Konular
- Makâsıd
- BİRİNCİ NEVİ ŞARİİN ŞERİATIN KONULMASINDAKİ KASDI
- Birici Mesele:
- a) Zarurî Olan Maksatlar (Zarûriyyât):
- b) Hâcî Olan Maksatlar (Hâciyyât):
- c) Tahsîniyyât:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele:
- Sekizinci Mesele:
- Dokuzuncu Mesele:
- Onuncu Mesele:
- On Birinci Mesele:
- On İkinci Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- ÜÇÜNCÜ NEVİ
- ŞERÎAT, GEREĞİYLE YÜKÜMLÜ TUTULMAK ÎÇÎN KONULMUŞTUR
- Birinci Mesele:
- İkinci Mesele:
- Üçüncü Mesele:
- Dördüncü Mesele:
- Beşinci Mesele:
- Altıncı Mesele:
- Yedinci Mesele: