13- HÜR, MÜDEBBER, MÜKÂTEP VEYA ÜMM-Ü VELED OIAN BİR ŞAHSIN GASBEDİLMESİ
İbnü Semâa'nın Münlckasf nda şöyle zikredilmiştir: Bir kimse, başka birinin karısını veya küçük kızını kandırıp (aldatıp), kocasının veya babasının evinden dışarı çıkarırsa, o şahıs hemen o kadını getirene veya halinden haber verene kadar hapsedilir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), şöyle buyurmuştur: Bir adam, bir sabiyi çaldığında, onun elinden de başka birisi çalar ve ölüp ölmediği de bilinmese tazminat gerekmez. Çocuğun halinden bir haber alınmaya kadar, ilk gâsıp hapsedilir. Muhıyfte de böyledir.
Bir adam, ehlinden hür bir sabîyi gasbeylediğinde, o çocuk, bu gâsıbın yanında, hasatalanarak ölse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Ona tazminat gerekmez." buyurmuştur.
Eğer hastalanmaz ve bu yüzden ölmez; fakat onu vahşî hayvan parçalar veya yılan sokar ve o yüzden ölürse; onun akîlesine cümleten diyet gerekir.
Hür alan bir kimse için küçük olsun, büyük olsun tazminat gerekmez.
Çünkü gasp tazminatı temlik iktiza eder. Hür de ise, mülkiyet olmaz.
Yalnız cinayet olursa, telef sebebiyle tazminat (diyet) gerekir.
Küçükte mekân ihtilafı yoksa, gâsıba tazminat yoktur.
Şayet mekân ihtilafı bulunur ve gasbedilen sabîyi de gâsıbın yanında birisi öldürürse, küçüğün velisinin, istediklerini takip hakkı vardır. İsterlerse gâsıbtan diyetini alırlar; isterlerse, onu öldüreni takip eder ve diyeti ondan alırlar.
Şayet gâsibtan diyet almışlarsa; o da katile müracaat eder. Eğer katilden almışlarsa, o gasbediciye müracaat edemez. Bunların tamamı, akîle üzerinedir. Çünkü bu cinayet tazminatıdır.
Şayet sabî, kendi kendini öldürürse veya kuyuya düşerse yahut üzerine duvar yıkılırsa; işte o zaman gâsıp tazminatta bulunacaktır ve onun akîlesinin üzerlerine diyet gerekir; onlar da duvar sahibine müracaat ederler.
Eğer o çocuğu, bir adam kasden öldürmüşse, çocuğun yakınları muhayyerdirler: Dilerlerse, katili öldürürler; gâsıp kurtulur; dilerlerse, gâsıba müracaat ederler; onun akîlesinden diyet alırlar.
Gâsıbm âkîlesi de, katilin malına müracaat ederler. Onların kısas isteme hakları yoktur. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, hür bir çocuğu gasbettiğinde, o çocuk suda boğulur veya yanarsa; onu tazmin eder, Vadesiyle ölüm müstesnadır. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Sabî kendi kendini öldürürse; fidyesi gâsıbın akîlesine aittir; sa-bînin akîlesine müracaat edemezler.
Keza sabî, nefsinden bir şey keserse (eli ayağı veya benzeri gibi...) diyeti gasbeden şahsın akîlesine aittir.
Sabî, bindiği hayvandan kendisini atarak ölse, yine böyledir. Bunların tamamı, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) kavlidir.
İmâm Muhammet) (R.A.) ise: "Sabinin kendi cinayeti yüzünden, gâsıba tazminat yoktur," buyurmuştur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir sabî, gasbedicinin yanında bulunan bir adamı Öldürür ve bu sabî babasına geri verilirse; öldürdüğü adamın diyetini, bu sabinin âkîlesi öder. Ve onlar, sabiyi gasbedene müracaatta bulunamazlar. Sîrâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, yanında efendisinin malı bulunan bir köleyi gasbeyle-se, malı da gasbeylemiş olur.
Hatta bu köle kaçsa, gasbedici hem malı, hem de köleyi tazmin eder.
Bir adam hür bir kimseyi gasbeder ve mağsubun üzerinde de elbisesi bulunursa; gâsıbın o elbiseyi tazmin etmesi gerekmez. Çünkü, elbise, mağsubun eli altındadır.
Fakat, bir kimse, üzerinde elbise bulunan bir köleyi gasbederse, o zaman, elbisesiyle birlikte tazminatta bulunur. Aynını tazmin eylediği gibi,.. Zira elbiseyi tazminat, aynım tezminata fâbidir. Füsûlü'l- İmâdiy-ye'de de böyledir.
Şayet mağsub müdebber olur ve o gasbedicinin yanından kaçarsa, o takdirde tazminat gerekir. Çünkü, müdebber gasb sebebiyle tazmin edilir. Fakat mülk olmaz.
Hatta, geri efendisine verilse, ondan kıymeti alınır. Gâsıp, onu, kıymeti için yanında tutamaz. Tahâvî Şerhı'nde de böyledir.
Bir adam, kıymeti bin dirhem olan bir müdebberi gasbettikten sonra, bu müdebberin kıymeti gâsıbın yanında fazlalaşıp, iki bin dirhem olur ve ondan da bir başkası gasbeder; müdebber de o ikincinin elinden kaçar veya ölürse; onun sahibi, istediğine ödetir. Öncekine, bin dirhem üzerinden ödetir.
Gâsıbdan gasbeden de iki bin dirhem öder. Eğer önceki bin dirhem öderse, ikinciye iki bin dirhem olarak müracaat eder. Ve ona, o bin dirhem helâl olur. İkinci bin dirhemi yanında tutar. Eğer müdebber, efendisine gelirse; efendisinin bin dirhemi önceki gâsıba vermesi gerekir.
Birinci gâsıbın da, iki bin dirhemi, ikinci gâsıba vermesi lâzımdır.
Önceki gâsıp, bin dirhemi tazmin ettikten sonra, müdebber ikinci gâsıbın yanına geri gelir; efendisi, onu almaya gelmeden önce de, ikinci gâsıbın yanında ölürse; artık o, ödeme yapmaz. Çünkü, gasbden efendinin birinci gâsıbdan tazmini sebebiyle beri olmuştur.
Hatta efendisi, onu istese bile, ona mâni olabilirse ve sonra da müdebber ölürse, o zaman tazminat gerekir. Çünkü sahibinden men, sahibinden tekrar gasp olur.
Veya ikinci gasıb hataen onu öldürürse artık efendisi öncekinin verdiği bin dirhemi geri verir ve ikincinin akîlesinine müracaatla iki bin dirhem diyetini, onlardan alır.
Şayet efendi, önceki gâsiba bir şey ödetmemişse, ikinci gasıb da onu öldürmüş; sonra da birinciye onun öldüğünü bildiği halde veya bilmeyerek Ödetmişse; ikinci, efendiye tazminattan beri olur. Önceki gâsıp muhayyer kalır: İsterse, ikinci gâsıba gasp tazminatı yaptırır; isterse, akilesine, diyetini tazmin ettirir. Kâbî'de de böyledir.
Bir adam, bir ümmü veledi gasbettiğinde, o, gâsıbın elinde ölürse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, onu, eğer va'desiyle Ölürse tazmin etmez.
Şayet, hür olan bir sabî sebebiyle Ölürse; gâsıp, onun o hâlde kıymetini, kendi malından öder. Çünkü o, hür olan sahibin malından, mala daha elyak ve evlâdır. Şayet müdebbereyi gasbeder ve o da, onun yanında ölürse, onun kıymetini de gasbeden öder. Sirâcii'l- Vehhâc'da da böyledir. [15]
Bir adam, ehlinden hür bir sabîyi gasbeylediğinde, o çocuk, bu gâsıbın yanında, hasatalanarak ölse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Ona tazminat gerekmez." buyurmuştur.
Eğer hastalanmaz ve bu yüzden ölmez; fakat onu vahşî hayvan parçalar veya yılan sokar ve o yüzden ölürse; onun akîlesine cümleten diyet gerekir.
Hür alan bir kimse için küçük olsun, büyük olsun tazminat gerekmez.
Çünkü gasp tazminatı temlik iktiza eder. Hür de ise, mülkiyet olmaz.
Yalnız cinayet olursa, telef sebebiyle tazminat (diyet) gerekir.
Küçükte mekân ihtilafı yoksa, gâsıba tazminat yoktur.
Şayet mekân ihtilafı bulunur ve gasbedilen sabîyi de gâsıbın yanında birisi öldürürse, küçüğün velisinin, istediklerini takip hakkı vardır. İsterlerse gâsıbtan diyetini alırlar; isterlerse, onu öldüreni takip eder ve diyeti ondan alırlar.
Şayet gâsibtan diyet almışlarsa; o da katile müracaat eder. Eğer katilden almışlarsa, o gasbediciye müracaat edemez. Bunların tamamı, akîle üzerinedir. Çünkü bu cinayet tazminatıdır.
Şayet sabî, kendi kendini öldürürse veya kuyuya düşerse yahut üzerine duvar yıkılırsa; işte o zaman gâsıp tazminatta bulunacaktır ve onun akîlesinin üzerlerine diyet gerekir; onlar da duvar sahibine müracaat ederler.
Eğer o çocuğu, bir adam kasden öldürmüşse, çocuğun yakınları muhayyerdirler: Dilerlerse, katili öldürürler; gâsıp kurtulur; dilerlerse, gâsıba müracaat ederler; onun akîlesinden diyet alırlar.
Gâsıbm âkîlesi de, katilin malına müracaat ederler. Onların kısas isteme hakları yoktur. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, hür bir çocuğu gasbettiğinde, o çocuk suda boğulur veya yanarsa; onu tazmin eder, Vadesiyle ölüm müstesnadır. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Sabî kendi kendini öldürürse; fidyesi gâsıbın akîlesine aittir; sa-bînin akîlesine müracaat edemezler.
Keza sabî, nefsinden bir şey keserse (eli ayağı veya benzeri gibi...) diyeti gasbeden şahsın akîlesine aittir.
Sabî, bindiği hayvandan kendisini atarak ölse, yine böyledir. Bunların tamamı, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) kavlidir.
İmâm Muhammet) (R.A.) ise: "Sabinin kendi cinayeti yüzünden, gâsıba tazminat yoktur," buyurmuştur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir sabî, gasbedicinin yanında bulunan bir adamı Öldürür ve bu sabî babasına geri verilirse; öldürdüğü adamın diyetini, bu sabinin âkîlesi öder. Ve onlar, sabiyi gasbedene müracaatta bulunamazlar. Sîrâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, yanında efendisinin malı bulunan bir köleyi gasbeyle-se, malı da gasbeylemiş olur.
Hatta bu köle kaçsa, gasbedici hem malı, hem de köleyi tazmin eder.
Bir adam hür bir kimseyi gasbeder ve mağsubun üzerinde de elbisesi bulunursa; gâsıbın o elbiseyi tazmin etmesi gerekmez. Çünkü, elbise, mağsubun eli altındadır.
Fakat, bir kimse, üzerinde elbise bulunan bir köleyi gasbederse, o zaman, elbisesiyle birlikte tazminatta bulunur. Aynını tazmin eylediği gibi,.. Zira elbiseyi tazminat, aynım tezminata fâbidir. Füsûlü'l- İmâdiy-ye'de de böyledir.
Şayet mağsub müdebber olur ve o gasbedicinin yanından kaçarsa, o takdirde tazminat gerekir. Çünkü, müdebber gasb sebebiyle tazmin edilir. Fakat mülk olmaz.
Hatta, geri efendisine verilse, ondan kıymeti alınır. Gâsıp, onu, kıymeti için yanında tutamaz. Tahâvî Şerhı'nde de böyledir.
Bir adam, kıymeti bin dirhem olan bir müdebberi gasbettikten sonra, bu müdebberin kıymeti gâsıbın yanında fazlalaşıp, iki bin dirhem olur ve ondan da bir başkası gasbeder; müdebber de o ikincinin elinden kaçar veya ölürse; onun sahibi, istediğine ödetir. Öncekine, bin dirhem üzerinden ödetir.
Gâsıbdan gasbeden de iki bin dirhem öder. Eğer önceki bin dirhem öderse, ikinciye iki bin dirhem olarak müracaat eder. Ve ona, o bin dirhem helâl olur. İkinci bin dirhemi yanında tutar. Eğer müdebber, efendisine gelirse; efendisinin bin dirhemi önceki gâsıba vermesi gerekir.
Birinci gâsıbın da, iki bin dirhemi, ikinci gâsıba vermesi lâzımdır.
Önceki gâsıp, bin dirhemi tazmin ettikten sonra, müdebber ikinci gâsıbın yanına geri gelir; efendisi, onu almaya gelmeden önce de, ikinci gâsıbın yanında ölürse; artık o, ödeme yapmaz. Çünkü, gasbden efendinin birinci gâsıbdan tazmini sebebiyle beri olmuştur.
Hatta efendisi, onu istese bile, ona mâni olabilirse ve sonra da müdebber ölürse, o zaman tazminat gerekir. Çünkü sahibinden men, sahibinden tekrar gasp olur.
Veya ikinci gasıb hataen onu öldürürse artık efendisi öncekinin verdiği bin dirhemi geri verir ve ikincinin akîlesinine müracaatla iki bin dirhem diyetini, onlardan alır.
Şayet efendi, önceki gâsiba bir şey ödetmemişse, ikinci gasıb da onu öldürmüş; sonra da birinciye onun öldüğünü bildiği halde veya bilmeyerek Ödetmişse; ikinci, efendiye tazminattan beri olur. Önceki gâsıp muhayyer kalır: İsterse, ikinci gâsıba gasp tazminatı yaptırır; isterse, akilesine, diyetini tazmin ettirir. Kâbî'de de böyledir.
Bir adam, bir ümmü veledi gasbettiğinde, o, gâsıbın elinde ölürse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, onu, eğer va'desiyle Ölürse tazmin etmez.
Şayet, hür olan bir sabî sebebiyle Ölürse; gâsıp, onun o hâlde kıymetini, kendi malından öder. Çünkü o, hür olan sahibin malından, mala daha elyak ve evlâdır. Şayet müdebbereyi gasbeder ve o da, onun yanında ölürse, onun kıymetini de gasbeden öder. Sirâcii'l- Vehhâc'da da böyledir. [15]
Konular
- Gasbın Mânâsı:
- Gasbın Şartı:
- Gasbın Hükmü:
- 2- MAĞSÛBUN, GÂSIP VEYA BİR BAŞKASI TARAFINDAN TEGAYYÜR EDİLMESİ
- 3- HELAK EDİLDİĞİ HALDE, TAZMİN EDİLMESİ GEREKMEYEN ŞEYLER
- 4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
- 5- GASBEDİLEN BİR MALIN, BAŞKA BİR MALA KATILMASI VEYA KARIŞMASI
- 6- MAĞSUBÜN MİNH'IN, MAGSUBU, GASIBTAN GERİ ALMASI HÂLİNDE TAZMİNAT GEREKİP GEREKMİYECEĞİ
- 7- GASB HAKKINDA DA'VA; MAĞSÛBÜN MİNH'LE GÂSIP ARASINDAKİ İHTİLAF VE GASB HUSUSUNDA ŞEHÂDET
- 8- GÂSIBIN, MAĞSÛBTAN FAYDALANMASI
- 9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK
- 10- GASBEDİLEN ARAZİYE BİR ŞEY EKİP DİKMEK
- 11- MAGSUP BİR KÖLEDE MEYDANA GELECEK NOKSANLIĞI GÂSIBIN ÖDEMESİ
- 12- MAĞSUBU, GÂSIBTAN, BİR BAŞKASININ GASBETMESİ VE GASBEDİLEN ŞEYİ EMANET
- BIRAKMAK
- 13- HÜR, MÜDEBBER, MÜKÂTEP VEYA ÜMM-Ü VELED OIAN BİR ŞAHSIN GASBEDİLMESİ
- 14- GASB HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTABÜ'L-İCARE
- 1- İCÂRENİN MÂNASI, RÜKNÜ, LAFIZLARI, ŞARTLARI, ÇEŞİTLERİ, HÜKMÜ, İCÂRE AKDİNİN
- KEYFİYETİ VE SIFATI
- İcâre'nin Mânası
- İcâre'nin Rüknü
- Îcâre Lafızları
- İcâre'nin İnikadına, Sıhhatine, Geçerli Olmasına Ve Lüzumuna Ait Şartlar
- İcârenin İnikadına Ait Şartlar
- İcâre'nin Sıhhatinin Şartları
- İcarenin Lüzumunun Şartları
- İcârenin Çeşitleri
- İcarenin Hükmü
- İcârenin Akid Keyfiyeti