10- GASBEDİLEN ARAZİYE BİR ŞEY EKİP DİKMEK
Bir adam, başka birinin yerini gasbederek, orayı ekse, ektiği de bitse; yer sahibi yerini alabilir.
Bu durumda, ziraat yapan gâsıba: "ektiklerini, söküp kendi mülküne götürmesi" söylenir.
Şayet gâsıp, bunu yapmaktan kaçınırsa arazisi gasbedilen şahıs* bu işi kendisi yapar.
Eğer, o yerin sahibi huzurda yoksa, mahsûl de kemâle gelmişse; o mahsûl gâsıbın olur.
Ancak, bu durumda o yerin sahibi gâsıba, şayet o yüzden yeri noksanlığa uğramışsa, o noksanlık için müracaat eder.
Âlimler noksanlığın ta'rifi hususunda ihtilaf etmişlerdir:
Bazıları: Ekimden önce, ne kadara icara verilir; ekimden sonra ne kadara icâre verilir bu duruma bakılır ve arasındaki fark noksanlık olarak alınır." demişlerdir.
Şemsii'l-Eimme de: "Doğruya en yakını buiJur." buyurmuştur.
Şayet, yerin sahibi, ekilen bitmeden önce gelirse; dilerse ekilen bitene kadar terk edip, sonra sökmesini emreder; dilerse, tohumunun parasını verir. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, diğerinin yerini gasbederek, oraya buğday eker; son-xa da davalaşırlar ve bundan sonra da tohum bitmez ise, bu durumda yer sahibi muhayyerdir: Dilerse o bitene kadar öylece terk edip, sonra sahibine "Ziraatını sök." der; dilerse, tohumunun kıymetini öder.
Şayet, onu ödemek isterse, nasıl öder?
Muhtar olan kavle göre, o kadar gelen başka bir yere, ne miktar tohum ekiliyorsa o miktarın bedelini Öder. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir adam, kendi yerine tohumunu ektikten sonra, bir başkası da gelerek oraya, o da eker; önceki ekilen daha bitmemiş olur ve sonradan sulanınca, ikisi birden biterse; İmâm Ebû Hamle (R.A.)ye göre, bu durumda biten (= çıkan) mahsûl ikinci ekenin olur.
Çünkü, ona göre, bir cinsin diğer cinse karışması öncekini helak eder.
Birinci adamın, ikinciden tohum bedelini alma hakkı vardır. Fakat, kendi malında ekili olduğu için, intifa hakkını da alır.
Şayet, önceki tohumun ve yerin sahibi olan şahıs, yeniden gelip, bir defa daha oraya tohum eker ve orayı sular; tohumların tamamı biterse; onların tamamı yer sahibinin olur. Gâsıp da tohumunun mislini alabilir. Fakat, o başkasının yerine ekilmiştir.
Fetâvâyi Fadli'de şöyle denilmiştir: "Bu cevap doyurucu değildir.
Doyurucu cevap: Gerçekten gasbeden şahıs, ekilmiş olan tohumunun kıymetini tarla sahibine ödetir.
Tarla sahibi de, iki tohumunun kıymetini gâsıba ödetir.
Bunların tamamı, tohumlar bitmeden önce olursa böyledir.
Şayet ekilen tohum biter, sonra da bir adam gelerek, o yere tohumunu eker ve onu sular ve ikinci ekilen biterse cevap dediğimiz gibidir.
O biten, bir daha biterse cevap yine dediğimiz gibidir.
Şayet birinci ekilipte biten, ikinci defada bitmez ise, İşte o zaman biten ekin, gâsıbın olur ve gâsıp, tarla sahibine bitmiş hâldeki tohumun kıymetini tazmin eder. Zehıyre'de de böyledir.
Nusayr'dan soruldu:
Bir adam, tarlasına buğdayını ekse, bir başkası da gelerek, o da oraya arpa ekse ne olur?
İmam şu cevabı verdi:
Ekilmiş buğdayın kıymetini tazmin eder.
Bunu, Muhammed bin Semâa, Muhammed bin Hasan'dan rivayet etmiştir.
Fakıyh Ebû'1-Ley s şöyle buyurmuştur:
Bu durum, buğday sahibinin, buğdayının ekilmiş şekildeki bedelini ödenmesine razı olması hâlinde böyledir.
Fakat, buna razı olmaz ise, o zaman, muhayyerdir: Dilerse, bitene kadar öylece bırakır ve tazminatta da mahsûl meydana gelene kadar vaz geçer. Mahsul meydana gelip, hasad yapılırsa, herkes hissesi nisbetinde mahsûlünü alır. Zahîriyye'de de böyledir.
Muhiyt SahibFne soruldu:
Bir adam diğerinin yerini gasbederek oraya pamuk ekse, mal sahibi de orayı sürerek başka bir şey ekse; bu durumda mal sahibi gâsıba bir tazminatta bulunur mu?
İmâm şu cevabı verdi:
Hayır. Çünkü o haksız iş yapmıştır. İş hâkime çıksa, o da aynısını yapar. Füsûlü'Mmâdiyye'de de böyledir.
Bir adam, gasben, başkasının yerine pamuk tohumu atsa; oda bitse; mal sahibi bekler. Pamuk sahibi ise, o yerin noksanlığını tazmin eder. Gınye'de de böyledir.
Vâkıâtü'l-Fetâvâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, ortak olduğu bir yeri, diğer ortağı dörtte bir hisseye sahip olmak üzere ekse; o yerde, öyle bir örf ve âdet olması hâlinde, üçte bir yer hissesi isteye bilir,mi?
Şöyle cevap verildi:
Hayır. Fakat hissesi olan yerin noksanlığının karşılığını tazminat olarak alır. Füsûlü'l- Imâdiyye'de de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A) şöyle buyurmuştur:
İki kişinin ortak oldukları bir yeri, onlardan biri diğerinden izin . almadan ektiğinde, şayet ekilen biter; ikisi de kendi aralarında anlaşırlar ve ekilen tohumun yarı bedelini ekmeyen ödeyip, mahsûlüne yarı yarıya ortak olurlarsa; bu caiz olur. Tohum çıkmadan önce, ikisi de razı olurlarsa işte o caiz olmaz.
Eğer ekilen biter, ekmeyen ise, onu sökmek isterse; o yeri yan yarıya taksim ederler; o, kendi hissesine düşen yerin ekinini sökebilir. Onun sökmesi sebebiyle yerine gelen noksanlığı da orayı eken tazmin eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
îki kişinin ortak bulunduğu bir yerin yarısını, onlardan birisi yok iken, diğeri eker ve ikinci sene de diğer yarısını ekmeyi murad ederse; bir şey gerekmez.
Fetva şunun üzerinedir: Eğer ekmek, o yere fayda verir ve bunu da bilirse, tamamını eker Gaip ortağı gelince, o müddet içinde, o da, o yerin tamamından faydalanır. Çünkü o râzi olmuştur. Bu delâleten sabittir.
Şayet ekimin zarar vereceğini o yerin değerini noksanlandıracağını bilirse; hazırda olan ortak, artık o yeri ekmez. Çünkü rıza sabit değildir. Zahîriyye'de de böyledir.
Dedem şöyle fetva vermiş:
Bir adam, diğerinin emri olmadan, onun yerini ektiğinde, mal sahibi "Niçin böyle yaptın?" deyince, ziraatçı: "Ortak olalım veya birimizin olsun diye ektim." derse; bu durumda ekilen şeyin tamamı yer sahibinin olur; ziraatçıya ecr-i misil verilir. Ffisûlö'l-İmadiyye'de de böyledir.
Şeyhû'l-İslâm Atâ bin Hamza'dan sorulmuş: -Bir adam kendi tohumunu, izni olmadan, bir başkasının tarlasına ekerse; o yerin sahibi, o şahıstan yerin hissesini isteye bilir mi?
İmâm şöyle buyurmuş:
Evet, o beldede örf ve âdet öyle ise ister. Zira birçok yerde, çıkan mahsûlün üçte birini veya dörtte birini yahut yarısını veya her hangi bir hisseyi vermek örftür.
Ona:
Bu hususta rivayet var mıdır? denildi.
İmam:
"Evet vardır. Mazına Kitabı'nın sonundadir." buyurdu.
Ebû Cafer'den sorulmuş:
Bir adam, birine üzüm çubuğu verir; o da onu dikerse biter; bilâhare çubuğu veren şahıs ehli ıyali ile, o bağa girer, üzümden .yerler bir miktarda alıp götürürler; âmil ise, oraya az girip çıkan biri olursa; o çubuğu veren şahsa tazminat gerekir mi?
İmâm şöyle buyurmuş:
Yerler ve götürürler bu da izni ile olursa tazminat gerekmez.
Şayet nafakası üzerine vacip olanlardan ise, âmilin hissesi kadarını tazmin ederler.
Şayet izinli olursa, nafakaları vacip olanlara da tazminat gerekmez. Zahîriyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dtr. [12]
Bu durumda, ziraat yapan gâsıba: "ektiklerini, söküp kendi mülküne götürmesi" söylenir.
Şayet gâsıp, bunu yapmaktan kaçınırsa arazisi gasbedilen şahıs* bu işi kendisi yapar.
Eğer, o yerin sahibi huzurda yoksa, mahsûl de kemâle gelmişse; o mahsûl gâsıbın olur.
Ancak, bu durumda o yerin sahibi gâsıba, şayet o yüzden yeri noksanlığa uğramışsa, o noksanlık için müracaat eder.
Âlimler noksanlığın ta'rifi hususunda ihtilaf etmişlerdir:
Bazıları: Ekimden önce, ne kadara icara verilir; ekimden sonra ne kadara icâre verilir bu duruma bakılır ve arasındaki fark noksanlık olarak alınır." demişlerdir.
Şemsii'l-Eimme de: "Doğruya en yakını buiJur." buyurmuştur.
Şayet, yerin sahibi, ekilen bitmeden önce gelirse; dilerse ekilen bitene kadar terk edip, sonra sökmesini emreder; dilerse, tohumunun parasını verir. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, diğerinin yerini gasbederek, oraya buğday eker; son-xa da davalaşırlar ve bundan sonra da tohum bitmez ise, bu durumda yer sahibi muhayyerdir: Dilerse o bitene kadar öylece terk edip, sonra sahibine "Ziraatını sök." der; dilerse, tohumunun kıymetini öder.
Şayet, onu ödemek isterse, nasıl öder?
Muhtar olan kavle göre, o kadar gelen başka bir yere, ne miktar tohum ekiliyorsa o miktarın bedelini Öder. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir adam, kendi yerine tohumunu ektikten sonra, bir başkası da gelerek oraya, o da eker; önceki ekilen daha bitmemiş olur ve sonradan sulanınca, ikisi birden biterse; İmâm Ebû Hamle (R.A.)ye göre, bu durumda biten (= çıkan) mahsûl ikinci ekenin olur.
Çünkü, ona göre, bir cinsin diğer cinse karışması öncekini helak eder.
Birinci adamın, ikinciden tohum bedelini alma hakkı vardır. Fakat, kendi malında ekili olduğu için, intifa hakkını da alır.
Şayet, önceki tohumun ve yerin sahibi olan şahıs, yeniden gelip, bir defa daha oraya tohum eker ve orayı sular; tohumların tamamı biterse; onların tamamı yer sahibinin olur. Gâsıp da tohumunun mislini alabilir. Fakat, o başkasının yerine ekilmiştir.
Fetâvâyi Fadli'de şöyle denilmiştir: "Bu cevap doyurucu değildir.
Doyurucu cevap: Gerçekten gasbeden şahıs, ekilmiş olan tohumunun kıymetini tarla sahibine ödetir.
Tarla sahibi de, iki tohumunun kıymetini gâsıba ödetir.
Bunların tamamı, tohumlar bitmeden önce olursa böyledir.
Şayet ekilen tohum biter, sonra da bir adam gelerek, o yere tohumunu eker ve onu sular ve ikinci ekilen biterse cevap dediğimiz gibidir.
O biten, bir daha biterse cevap yine dediğimiz gibidir.
Şayet birinci ekilipte biten, ikinci defada bitmez ise, İşte o zaman biten ekin, gâsıbın olur ve gâsıp, tarla sahibine bitmiş hâldeki tohumun kıymetini tazmin eder. Zehıyre'de de böyledir.
Nusayr'dan soruldu:
Bir adam, tarlasına buğdayını ekse, bir başkası da gelerek, o da oraya arpa ekse ne olur?
İmam şu cevabı verdi:
Ekilmiş buğdayın kıymetini tazmin eder.
Bunu, Muhammed bin Semâa, Muhammed bin Hasan'dan rivayet etmiştir.
Fakıyh Ebû'1-Ley s şöyle buyurmuştur:
Bu durum, buğday sahibinin, buğdayının ekilmiş şekildeki bedelini ödenmesine razı olması hâlinde böyledir.
Fakat, buna razı olmaz ise, o zaman, muhayyerdir: Dilerse, bitene kadar öylece bırakır ve tazminatta da mahsûl meydana gelene kadar vaz geçer. Mahsul meydana gelip, hasad yapılırsa, herkes hissesi nisbetinde mahsûlünü alır. Zahîriyye'de de böyledir.
Muhiyt SahibFne soruldu:
Bir adam diğerinin yerini gasbederek oraya pamuk ekse, mal sahibi de orayı sürerek başka bir şey ekse; bu durumda mal sahibi gâsıba bir tazminatta bulunur mu?
İmâm şu cevabı verdi:
Hayır. Çünkü o haksız iş yapmıştır. İş hâkime çıksa, o da aynısını yapar. Füsûlü'Mmâdiyye'de de böyledir.
Bir adam, gasben, başkasının yerine pamuk tohumu atsa; oda bitse; mal sahibi bekler. Pamuk sahibi ise, o yerin noksanlığını tazmin eder. Gınye'de de böyledir.
Vâkıâtü'l-Fetâvâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, ortak olduğu bir yeri, diğer ortağı dörtte bir hisseye sahip olmak üzere ekse; o yerde, öyle bir örf ve âdet olması hâlinde, üçte bir yer hissesi isteye bilir,mi?
Şöyle cevap verildi:
Hayır. Fakat hissesi olan yerin noksanlığının karşılığını tazminat olarak alır. Füsûlü'l- Imâdiyye'de de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A) şöyle buyurmuştur:
İki kişinin ortak oldukları bir yeri, onlardan biri diğerinden izin . almadan ektiğinde, şayet ekilen biter; ikisi de kendi aralarında anlaşırlar ve ekilen tohumun yarı bedelini ekmeyen ödeyip, mahsûlüne yarı yarıya ortak olurlarsa; bu caiz olur. Tohum çıkmadan önce, ikisi de razı olurlarsa işte o caiz olmaz.
Eğer ekilen biter, ekmeyen ise, onu sökmek isterse; o yeri yan yarıya taksim ederler; o, kendi hissesine düşen yerin ekinini sökebilir. Onun sökmesi sebebiyle yerine gelen noksanlığı da orayı eken tazmin eder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
îki kişinin ortak bulunduğu bir yerin yarısını, onlardan birisi yok iken, diğeri eker ve ikinci sene de diğer yarısını ekmeyi murad ederse; bir şey gerekmez.
Fetva şunun üzerinedir: Eğer ekmek, o yere fayda verir ve bunu da bilirse, tamamını eker Gaip ortağı gelince, o müddet içinde, o da, o yerin tamamından faydalanır. Çünkü o râzi olmuştur. Bu delâleten sabittir.
Şayet ekimin zarar vereceğini o yerin değerini noksanlandıracağını bilirse; hazırda olan ortak, artık o yeri ekmez. Çünkü rıza sabit değildir. Zahîriyye'de de böyledir.
Dedem şöyle fetva vermiş:
Bir adam, diğerinin emri olmadan, onun yerini ektiğinde, mal sahibi "Niçin böyle yaptın?" deyince, ziraatçı: "Ortak olalım veya birimizin olsun diye ektim." derse; bu durumda ekilen şeyin tamamı yer sahibinin olur; ziraatçıya ecr-i misil verilir. Ffisûlö'l-İmadiyye'de de böyledir.
Şeyhû'l-İslâm Atâ bin Hamza'dan sorulmuş: -Bir adam kendi tohumunu, izni olmadan, bir başkasının tarlasına ekerse; o yerin sahibi, o şahıstan yerin hissesini isteye bilir mi?
İmâm şöyle buyurmuş:
Evet, o beldede örf ve âdet öyle ise ister. Zira birçok yerde, çıkan mahsûlün üçte birini veya dörtte birini yahut yarısını veya her hangi bir hisseyi vermek örftür.
Ona:
Bu hususta rivayet var mıdır? denildi.
İmam:
"Evet vardır. Mazına Kitabı'nın sonundadir." buyurdu.
Ebû Cafer'den sorulmuş:
Bir adam, birine üzüm çubuğu verir; o da onu dikerse biter; bilâhare çubuğu veren şahıs ehli ıyali ile, o bağa girer, üzümden .yerler bir miktarda alıp götürürler; âmil ise, oraya az girip çıkan biri olursa; o çubuğu veren şahsa tazminat gerekir mi?
İmâm şöyle buyurmuş:
Yerler ve götürürler bu da izni ile olursa tazminat gerekmez.
Şayet nafakası üzerine vacip olanlardan ise, âmilin hissesi kadarını tazmin ederler.
Şayet izinli olursa, nafakaları vacip olanlara da tazminat gerekmez. Zahîriyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dtr. [12]
Konular
- Y
- Z
- KİTABU'L-GASB
- 1- GASBIN MANÂSI, HÜKMÜ VE GASBLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
- Gasbın Mânâsı:
- Gasbın Şartı:
- Gasbın Hükmü:
- 2- MAĞSÛBUN, GÂSIP VEYA BİR BAŞKASI TARAFINDAN TEGAYYÜR EDİLMESİ
- 3- HELAK EDİLDİĞİ HALDE, TAZMİN EDİLMESİ GEREKMEYEN ŞEYLER
- 4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
- 5- GASBEDİLEN BİR MALIN, BAŞKA BİR MALA KATILMASI VEYA KARIŞMASI
- 6- MAĞSUBÜN MİNH'IN, MAGSUBU, GASIBTAN GERİ ALMASI HÂLİNDE TAZMİNAT GEREKİP GEREKMİYECEĞİ
- 7- GASB HAKKINDA DA'VA; MAĞSÛBÜN MİNH'LE GÂSIP ARASINDAKİ İHTİLAF VE GASB HUSUSUNDA ŞEHÂDET
- 8- GÂSIBIN, MAĞSÛBTAN FAYDALANMASI
- 9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK
- 10- GASBEDİLEN ARAZİYE BİR ŞEY EKİP DİKMEK
- 11- MAGSUP BİR KÖLEDE MEYDANA GELECEK NOKSANLIĞI GÂSIBIN ÖDEMESİ
- 12- MAĞSUBU, GÂSIBTAN, BİR BAŞKASININ GASBETMESİ VE GASBEDİLEN ŞEYİ EMANET
- BIRAKMAK
- 13- HÜR, MÜDEBBER, MÜKÂTEP VEYA ÜMM-Ü VELED OIAN BİR ŞAHSIN GASBEDİLMESİ
- 14- GASB HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTABÜ'L-İCARE
- 1- İCÂRENİN MÂNASI, RÜKNÜ, LAFIZLARI, ŞARTLARI, ÇEŞİTLERİ, HÜKMÜ, İCÂRE AKDİNİN
- KEYFİYETİ VE SIFATI
- İcâre'nin Mânası
- İcâre'nin Rüknü
- Îcâre Lafızları
- İcâre'nin İnikadına, Sıhhatine, Geçerli Olmasına Ve Lüzumuna Ait Şartlar
- İcârenin İnikadına Ait Şartlar
- İcâre'nin Sıhhatinin Şartları