logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK

Cinayet sahibi, avânesine bir şeyi almayı emredince, alma işinin zahirine bakılır: Caniye tazminat gerekmez; ancak alıcıya tazminat ge­rekir. Sa'yii gayret itibariyîede caniye bir şey gerekmez. Artık bu fetva­ya göre düşün..

Kâdi'İ-İmâm Fahruddin Han, şöyle buyurmuştur. Her hâlde alıcı taz­minat yapar.

Alan şahıs, âmirine müracaat eder mi?

—Eğer alınan şey, emredene verilmişse, ona müracaat eder.

Şayet kendisinin yanında zayi olmuş veya kendisi zayi etmişse, mü­racaat edemez. Eğer, âmirin emriyle, o şeyi âmirin bir ihtiyacına sarf eylemişse, onu, âmirin ihtiyacına, alan şahıs kendi malını harcamış makamındadır.

Bazı  âlimler:   "müracaatı  şart  koşmuşsa;   müracaat  eder." demişlerdir.

Âlimlerinin bazıları da : "Müracaatı şart koşmasa bile müraca­at eder." buyurmuşlardır. Esahh olan da budur. Muhıyl ve Füsûlü'l-İmâdiyye'de de böyledir.

Cani esiri —köleyi— mal sahibinin evinde görse, ona bir şey söy­lemese, veya ortak esirini ortağının yanında görseki bir mal aldı veya rehin olarak aldı, o rehinde zayi oldu hiç şüphesiz ortakda, canide onu ödemez. Çünkü emir vermedi ve taşımadı. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Şu koyunu, kendisi için kurban kesmesini söyler; o koyun ise komşusunun olur ve memur öyle olduğunu bilirse, onu —kesmesi hâlinde— tazmin eder.

Bu şahıs, kendisine emredene müracaat edermi?

Eğer, kestiği koyunun emredenin olmadığını bilirse; bu emir sahih olmaz. Bu durumda, kesenin de müracaat hakkı olmaz.

Şayet öyle olduğunu bilmez ve onun söylediğini doğru zannederse, o takdirde müracaat eder. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam, başka bir adama, koyununu kesmesini söyledikten son­ra, o koyunu, o adam kesmeden önce, bir müşteriye satar; bundan son­rada, o adam, bu koyunu boğazlarsa; kıymetini, satıldığını ister bilsin, isterse bilmesin; müşteriye öder ve emredene de hiç bir şekilde müraca­atta bulunamaz. Çünkü, âmir onu kandırmış değildir. Fetâvâyi Zahîriy-ye'de de böyledir.

Ebû'l- Leys'ın Fetvalarında şöyle denilmiştir: Ebû Bekir'e sorulmuş:

—Bir adam, bir hayvanı, yıkamak için, nehrin kenarına getirdiğinde, bu adam, orada durmakta olan diğer bir adama: "Şu hayvanı nehre gir­dir." der; oda girdirince, hayvan boğularak ölür: söyleyen adam da, o hayvanın —sahibi değil— bakıcısı olursa; o su, herkesin girip hayva­nını yıkadığı ve hayvanını suladığı bîr yer ise, seyise de, hayvanı suya girdirene de tazminat gerekmez.

Şayet orası hayvanların yıkandığı yer değilse, işte o zaman hayvan sahibi muhayyerdir: İsterse seyise —bakıcıya— ödetir; isterse, kendisi­ne söylenene ödetir.

Burda, duruma bakmak gerekir; uygun olanı; emredene tazmina­tın gerekmemesidir.

Şayet seyis öderse o me'mura tazminat yazmasını emredemez.

Eğer, me'mur ödeme yapar ve bu me'mur, emredenin seyis oldu­ğunu bilmiyor, onu asıl mal sahibi sanıyorsa, ona müracaat eder. Mo-hıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Filanın elbisesini yırt." derse; tazminat söy­leyene değil de —elbiseyi yırtana aittir.

Şayet, emreden hükümdar veya kölenin efendisi ise, o takdirde em­reden tazminatta bulunur. Füsûlü'l-İmadiye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Benim elbisemi yırt." veya "Suya at." der; o da öyle yaparsa; tazminat gerekmez. Çünkü, me'mur onu sahibinin emriyle yapmıştır. Fakat, me'mur böyle yapmakla günahkar olur. Hızânetu'I-Müftin'de de böyledir.

Bir adam, diğerine: "Şu duvardan, benim için bir kapı aç." de­diğinde, emrettiği şahıs, denileni yapar ve o duvar başka birinin olursa; onu, açan tazmin eder. Çünkü başkasının malını telef eylemiştir. Sonra da kendisine emreden şahsa müracaat eyler

Şayet âmir "Şu duvardan bir kapı aç." der; fakat "...benim için aç." veya "...benin duvarımdan aç." demezse; bu durumda duvardan kapı açan şahıs, kendisine emreden şahsa müracaat edemez.

Ancak, emreden şahıs o evde oturuyor ise veya icarcı işe, o zaman ona müracaat edebilir.
Bir kadın, bir adama: "Şu toprağı at." der; adam, o toprağı at­tıktan sonra, kadının kocası gelerek: "Onu ben koymuştum; içinde al­tın vardır." der ve hakikaten altının olduğu da sabit olursa, onu me'­mur olan erkek yâni toprağı kadının sözüyle atan'adam tazmin eder. Hızânetü'l-Miiitin'de de böyledir. [11]