9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK
Cinayet sahibi, avânesine bir şeyi almayı emredince, alma işinin zahirine bakılır: Caniye tazminat gerekmez; ancak alıcıya tazminat gerekir. Sa'yii gayret itibariyîede caniye bir şey gerekmez. Artık bu fetvaya göre düşün..
Kâdi'İ-İmâm Fahruddin Han, şöyle buyurmuştur. Her hâlde alıcı tazminat yapar.
Alan şahıs, âmirine müracaat eder mi?
Eğer alınan şey, emredene verilmişse, ona müracaat eder.
Şayet kendisinin yanında zayi olmuş veya kendisi zayi etmişse, müracaat edemez. Eğer, âmirin emriyle, o şeyi âmirin bir ihtiyacına sarf eylemişse, onu, âmirin ihtiyacına, alan şahıs kendi malını harcamış makamındadır.
Bazı âlimler: "müracaatı şart koşmuşsa; müracaat eder." demişlerdir.
Âlimlerinin bazıları da : "Müracaatı şart koşmasa bile müracaat eder." buyurmuşlardır. Esahh olan da budur. Muhıyl ve Füsûlü'l-İmâdiyye'de de böyledir.
Cani esiri köleyi mal sahibinin evinde görse, ona bir şey söylemese, veya ortak esirini ortağının yanında görseki bir mal aldı veya rehin olarak aldı, o rehinde zayi oldu hiç şüphesiz ortakda, canide onu ödemez. Çünkü emir vermedi ve taşımadı. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Şu koyunu, kendisi için kurban kesmesini söyler; o koyun ise komşusunun olur ve memur öyle olduğunu bilirse, onu kesmesi hâlinde tazmin eder.
Bu şahıs, kendisine emredene müracaat edermi?
Eğer, kestiği koyunun emredenin olmadığını bilirse; bu emir sahih olmaz. Bu durumda, kesenin de müracaat hakkı olmaz.
Şayet öyle olduğunu bilmez ve onun söylediğini doğru zannederse, o takdirde müracaat eder. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, başka bir adama, koyununu kesmesini söyledikten sonra, o koyunu, o adam kesmeden önce, bir müşteriye satar; bundan sonrada, o adam, bu koyunu boğazlarsa; kıymetini, satıldığını ister bilsin, isterse bilmesin; müşteriye öder ve emredene de hiç bir şekilde müracaatta bulunamaz. Çünkü, âmir onu kandırmış değildir. Fetâvâyi Zahîriy-ye'de de böyledir.
Ebû'l- Leys'ın Fetvalarında şöyle denilmiştir: Ebû Bekir'e sorulmuş:
Bir adam, bir hayvanı, yıkamak için, nehrin kenarına getirdiğinde, bu adam, orada durmakta olan diğer bir adama: "Şu hayvanı nehre girdir." der; oda girdirince, hayvan boğularak ölür: söyleyen adam da, o hayvanın sahibi değil bakıcısı olursa; o su, herkesin girip hayvanını yıkadığı ve hayvanını suladığı bîr yer ise, seyise de, hayvanı suya girdirene de tazminat gerekmez.
Şayet orası hayvanların yıkandığı yer değilse, işte o zaman hayvan sahibi muhayyerdir: İsterse seyise bakıcıya ödetir; isterse, kendisine söylenene ödetir.
Burda, duruma bakmak gerekir; uygun olanı; emredene tazminatın gerekmemesidir.
Şayet seyis öderse o me'mura tazminat yazmasını emredemez.
Eğer, me'mur ödeme yapar ve bu me'mur, emredenin seyis olduğunu bilmiyor, onu asıl mal sahibi sanıyorsa, ona müracaat eder. Mo-hıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Filanın elbisesini yırt." derse; tazminat söyleyene değil de elbiseyi yırtana aittir.
Şayet, emreden hükümdar veya kölenin efendisi ise, o takdirde emreden tazminatta bulunur. Füsûlü'l-İmadiye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Benim elbisemi yırt." veya "Suya at." der; o da öyle yaparsa; tazminat gerekmez. Çünkü, me'mur onu sahibinin emriyle yapmıştır. Fakat, me'mur böyle yapmakla günahkar olur. Hızânetu'I-Müftin'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Şu duvardan, benim için bir kapı aç." dediğinde, emrettiği şahıs, denileni yapar ve o duvar başka birinin olursa; onu, açan tazmin eder. Çünkü başkasının malını telef eylemiştir. Sonra da kendisine emreden şahsa müracaat eyler
Şayet âmir "Şu duvardan bir kapı aç." der; fakat "...benim için aç." veya "...benin duvarımdan aç." demezse; bu durumda duvardan kapı açan şahıs, kendisine emreden şahsa müracaat edemez.
Ancak, emreden şahıs o evde oturuyor ise veya icarcı işe, o zaman ona müracaat edebilir.
Bir kadın, bir adama: "Şu toprağı at." der; adam, o toprağı attıktan sonra, kadının kocası gelerek: "Onu ben koymuştum; içinde altın vardır." der ve hakikaten altının olduğu da sabit olursa, onu me'mur olan erkek yâni toprağı kadının sözüyle atan'adam tazmin eder. Hızânetü'l-Miiitin'de de böyledir. [11]
Kâdi'İ-İmâm Fahruddin Han, şöyle buyurmuştur. Her hâlde alıcı tazminat yapar.
Alan şahıs, âmirine müracaat eder mi?
Eğer alınan şey, emredene verilmişse, ona müracaat eder.
Şayet kendisinin yanında zayi olmuş veya kendisi zayi etmişse, müracaat edemez. Eğer, âmirin emriyle, o şeyi âmirin bir ihtiyacına sarf eylemişse, onu, âmirin ihtiyacına, alan şahıs kendi malını harcamış makamındadır.
Bazı âlimler: "müracaatı şart koşmuşsa; müracaat eder." demişlerdir.
Âlimlerinin bazıları da : "Müracaatı şart koşmasa bile müracaat eder." buyurmuşlardır. Esahh olan da budur. Muhıyl ve Füsûlü'l-İmâdiyye'de de böyledir.
Cani esiri köleyi mal sahibinin evinde görse, ona bir şey söylemese, veya ortak esirini ortağının yanında görseki bir mal aldı veya rehin olarak aldı, o rehinde zayi oldu hiç şüphesiz ortakda, canide onu ödemez. Çünkü emir vermedi ve taşımadı. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Şu koyunu, kendisi için kurban kesmesini söyler; o koyun ise komşusunun olur ve memur öyle olduğunu bilirse, onu kesmesi hâlinde tazmin eder.
Bu şahıs, kendisine emredene müracaat edermi?
Eğer, kestiği koyunun emredenin olmadığını bilirse; bu emir sahih olmaz. Bu durumda, kesenin de müracaat hakkı olmaz.
Şayet öyle olduğunu bilmez ve onun söylediğini doğru zannederse, o takdirde müracaat eder. Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, başka bir adama, koyununu kesmesini söyledikten sonra, o koyunu, o adam kesmeden önce, bir müşteriye satar; bundan sonrada, o adam, bu koyunu boğazlarsa; kıymetini, satıldığını ister bilsin, isterse bilmesin; müşteriye öder ve emredene de hiç bir şekilde müracaatta bulunamaz. Çünkü, âmir onu kandırmış değildir. Fetâvâyi Zahîriy-ye'de de böyledir.
Ebû'l- Leys'ın Fetvalarında şöyle denilmiştir: Ebû Bekir'e sorulmuş:
Bir adam, bir hayvanı, yıkamak için, nehrin kenarına getirdiğinde, bu adam, orada durmakta olan diğer bir adama: "Şu hayvanı nehre girdir." der; oda girdirince, hayvan boğularak ölür: söyleyen adam da, o hayvanın sahibi değil bakıcısı olursa; o su, herkesin girip hayvanını yıkadığı ve hayvanını suladığı bîr yer ise, seyise de, hayvanı suya girdirene de tazminat gerekmez.
Şayet orası hayvanların yıkandığı yer değilse, işte o zaman hayvan sahibi muhayyerdir: İsterse seyise bakıcıya ödetir; isterse, kendisine söylenene ödetir.
Burda, duruma bakmak gerekir; uygun olanı; emredene tazminatın gerekmemesidir.
Şayet seyis öderse o me'mura tazminat yazmasını emredemez.
Eğer, me'mur ödeme yapar ve bu me'mur, emredenin seyis olduğunu bilmiyor, onu asıl mal sahibi sanıyorsa, ona müracaat eder. Mo-hıyt'te de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Filanın elbisesini yırt." derse; tazminat söyleyene değil de elbiseyi yırtana aittir.
Şayet, emreden hükümdar veya kölenin efendisi ise, o takdirde emreden tazminatta bulunur. Füsûlü'l-İmadiye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Benim elbisemi yırt." veya "Suya at." der; o da öyle yaparsa; tazminat gerekmez. Çünkü, me'mur onu sahibinin emriyle yapmıştır. Fakat, me'mur böyle yapmakla günahkar olur. Hızânetu'I-Müftin'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Şu duvardan, benim için bir kapı aç." dediğinde, emrettiği şahıs, denileni yapar ve o duvar başka birinin olursa; onu, açan tazmin eder. Çünkü başkasının malını telef eylemiştir. Sonra da kendisine emreden şahsa müracaat eyler
Şayet âmir "Şu duvardan bir kapı aç." der; fakat "...benim için aç." veya "...benin duvarımdan aç." demezse; bu durumda duvardan kapı açan şahıs, kendisine emreden şahsa müracaat edemez.
Ancak, emreden şahıs o evde oturuyor ise veya icarcı işe, o zaman ona müracaat edebilir.
Bir kadın, bir adama: "Şu toprağı at." der; adam, o toprağı attıktan sonra, kadının kocası gelerek: "Onu ben koymuştum; içinde altın vardır." der ve hakikaten altının olduğu da sabit olursa, onu me'mur olan erkek yâni toprağı kadının sözüyle atan'adam tazmin eder. Hızânetü'l-Miiitin'de de böyledir. [11]
Konular
- V
- Y
- Z
- KİTABU'L-GASB
- 1- GASBIN MANÂSI, HÜKMÜ VE GASBLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
- Gasbın Mânâsı:
- Gasbın Şartı:
- Gasbın Hükmü:
- 2- MAĞSÛBUN, GÂSIP VEYA BİR BAŞKASI TARAFINDAN TEGAYYÜR EDİLMESİ
- 3- HELAK EDİLDİĞİ HALDE, TAZMİN EDİLMESİ GEREKMEYEN ŞEYLER
- 4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
- 5- GASBEDİLEN BİR MALIN, BAŞKA BİR MALA KATILMASI VEYA KARIŞMASI
- 6- MAĞSUBÜN MİNH'IN, MAGSUBU, GASIBTAN GERİ ALMASI HÂLİNDE TAZMİNAT GEREKİP GEREKMİYECEĞİ
- 7- GASB HAKKINDA DA'VA; MAĞSÛBÜN MİNH'LE GÂSIP ARASINDAKİ İHTİLAF VE GASB HUSUSUNDA ŞEHÂDET
- 8- GÂSIBIN, MAĞSÛBTAN FAYDALANMASI
- 9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK
- 10- GASBEDİLEN ARAZİYE BİR ŞEY EKİP DİKMEK
- 11- MAGSUP BİR KÖLEDE MEYDANA GELECEK NOKSANLIĞI GÂSIBIN ÖDEMESİ
- 12- MAĞSUBU, GÂSIBTAN, BİR BAŞKASININ GASBETMESİ VE GASBEDİLEN ŞEYİ EMANET
- BIRAKMAK
- 13- HÜR, MÜDEBBER, MÜKÂTEP VEYA ÜMM-Ü VELED OIAN BİR ŞAHSIN GASBEDİLMESİ
- 14- GASB HUSUSUNDA ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTABÜ'L-İCARE
- 1- İCÂRENİN MÂNASI, RÜKNÜ, LAFIZLARI, ŞARTLARI, ÇEŞİTLERİ, HÜKMÜ, İCÂRE AKDİNİN
- KEYFİYETİ VE SIFATI
- İcâre'nin Mânası
- İcâre'nin Rüknü
- Îcâre Lafızları
- İcâre'nin İnikadına, Sıhhatine, Geçerli Olmasına Ve Lüzumuna Ait Şartlar
- İcârenin İnikadına Ait Şartlar