Y
YABAN: Çöl, sahra
YABANI: Yabana mensup, ıssız yerde yaşayan; vahşî.
MYAKAZA: Uyanık olma hâli demektir.
YAKZAN: Uyanık olan kimse demektir.
İKAZ ise: Uyandırmak, uyarmak, bir tehlikeyi önceden haber vermek gibi mânâları ifâde eder.
YED: El, nimet, minnet, kuvvet, kudret, mâlik olmak, cemâat ve kuddam gibi bir çok anlamlan ifâde eden bir kelimedir. YED kelimesinin çoğulu EYÂDÎdir.
YED-İADIL: Âdil sayılan bir kimsenin eli, nezdi (= yanı) ve şahsı demektir. Ve, emânet böyle bir kimseye tevdi olunur.
Rehin bahsinde ADİL şahıstan maksat: Râhin ile mür-tehîn'ın veya hâkimin kendisine emniyet edip, rehni yanına tevdi ve tesiim ettiği, akıllı kimsedir. Bu şahsın, haddi zâtında adaletle muttasıf olup olmaması da, rehin hususunda bir şey değiştirmez. + Rehin Maddesine de bakınız.
YEKPARE: Tek parça; bir parçadan ibaret olan şey; bütün; som.
YEMİN: (Lügatte): Kuvvet demektir. Istılahta YEMİN: And içmek yani: Bir haberin iki tarafindan birini Allafau Teâtâ'nın mübarek ismini zikrederek veya bir şeye ta'lİk suretiyle takviye etmek anlamına gelir.
Meselâ: "Vallahi şu şöyledir." sözü bir yemin olduğu gibi, "Şu şöyle değilse, kölem azâd olsun." sözü de bir yemindir. _
KASEM: Allahu Teâlâ'nın mukaddes ismi üzerine yapılan yemin demektir.
YEMİN-İ İSTİZHAR: Bazı da'vâlardan dolayı beyyine ikâme eden da'vâcıya, hakkın ortaya çıkmasını temin etmek için tevcih edilen yemindir.
YEMİN-İ MERDÛDE: Da'vâhmn, kendisine tevcih edilen yeminden kaçınması üzerine, da'vâcıya tevcih olunan yemindir.
YEMİN-İ LAĞV: Bir kimsenin, bir şey hakkında, zannına göre yemin etmesi ve o şeyin aslında zan-nedildiği gibi olmaması demektir.
YEMİN-İ GÂMUS: Geçmiş zamanda yapılmış olan veya yapılmamış bulunan bîr iş hakkında, yalan yere edilen yemin demektir.
YEMİN-İ SABR: Bir müslümanm malını elinden; çıkarmak için, yalan yere ve kasden yapılan yemin demektir.
YEMİN-İ MÜN'AKİDE: Geleceğe ait bir iş için; veya bir işi terk için yapılan yemin demektir.
BÎRR: Yeminde sadık olmak; yapılan bir yemini yerine getirmek demektir.
BER ve BÂR kelimeleri ise, yeminin yerine getiren şahıs anlamında kullandır.
Ber'in çoğulu BURUR, bâr'ın, çoğulu ise EB-RAR'dır.
HINS: Günâh, yeminde sadık olmamak, yemini yerine getirmemek demektir.
HÂNIS: Yaptığı yemini yerine getirmeyen; yemininde sadık olmayan kimse demektir.
NÜKÛL ANİ'L-YEMİN: Bir da'vâcı veya da'-vâlının, kendisine tevcih ve teklif edilen yeminden kaçınması demektir.
Bu şekilde yemin etmekten kaçınan kimseye NAKİL denir.
Tek düzen; biteviye; değişmez.
ÜE'S: Me'yus olmak; bir şey hakkında ümitsiz bulunmak; istenilen bir şeyin meydana geleceğinden ümid kesmek demektir.
Ye's anlamında KÜNUT kelimesi de kullanhr.
YESÂR: Yüsür kökünden alınmış olan bu kelime
İstiğna, zenginlik anlamına gelir. MUSİR: Zengin demektir.
YEGÂNE: Biricik, tek.
Gün; gündüz. Vakit. Güneşin doğmasından, batmasına kadar geçen müddet.
Şer'î yevm (= gündüz, gün): ikinci fecrin tulûun-dan, güneşin batışına kadar olan vakittir. Yevm'in çoğulu EYYÂM'dır. .
YEVM-İ ARAFE: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YEVMİ NAR: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YEVM-İ TERVİYE: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YOL BESİCİLİK: Kat'-ı Tarîk Maddesine bakınız.
YÜSR: Kolaylık, rahatlık; rahat. Suhulet.
YESÎR: Kolay. Az şey. [23]
YABANI: Yabana mensup, ıssız yerde yaşayan; vahşî.
MYAKAZA: Uyanık olma hâli demektir.
YAKZAN: Uyanık olan kimse demektir.
İKAZ ise: Uyandırmak, uyarmak, bir tehlikeyi önceden haber vermek gibi mânâları ifâde eder.
YED: El, nimet, minnet, kuvvet, kudret, mâlik olmak, cemâat ve kuddam gibi bir çok anlamlan ifâde eden bir kelimedir. YED kelimesinin çoğulu EYÂDÎdir.
YED-İADIL: Âdil sayılan bir kimsenin eli, nezdi (= yanı) ve şahsı demektir. Ve, emânet böyle bir kimseye tevdi olunur.
Rehin bahsinde ADİL şahıstan maksat: Râhin ile mür-tehîn'ın veya hâkimin kendisine emniyet edip, rehni yanına tevdi ve tesiim ettiği, akıllı kimsedir. Bu şahsın, haddi zâtında adaletle muttasıf olup olmaması da, rehin hususunda bir şey değiştirmez. + Rehin Maddesine de bakınız.
YEKPARE: Tek parça; bir parçadan ibaret olan şey; bütün; som.
YEMİN: (Lügatte): Kuvvet demektir. Istılahta YEMİN: And içmek yani: Bir haberin iki tarafindan birini Allafau Teâtâ'nın mübarek ismini zikrederek veya bir şeye ta'lİk suretiyle takviye etmek anlamına gelir.
Meselâ: "Vallahi şu şöyledir." sözü bir yemin olduğu gibi, "Şu şöyle değilse, kölem azâd olsun." sözü de bir yemindir. _
KASEM: Allahu Teâlâ'nın mukaddes ismi üzerine yapılan yemin demektir.
YEMİN-İ İSTİZHAR: Bazı da'vâlardan dolayı beyyine ikâme eden da'vâcıya, hakkın ortaya çıkmasını temin etmek için tevcih edilen yemindir.
YEMİN-İ MERDÛDE: Da'vâhmn, kendisine tevcih edilen yeminden kaçınması üzerine, da'vâcıya tevcih olunan yemindir.
YEMİN-İ LAĞV: Bir kimsenin, bir şey hakkında, zannına göre yemin etmesi ve o şeyin aslında zan-nedildiği gibi olmaması demektir.
YEMİN-İ GÂMUS: Geçmiş zamanda yapılmış olan veya yapılmamış bulunan bîr iş hakkında, yalan yere edilen yemin demektir.
YEMİN-İ SABR: Bir müslümanm malını elinden; çıkarmak için, yalan yere ve kasden yapılan yemin demektir.
YEMİN-İ MÜN'AKİDE: Geleceğe ait bir iş için; veya bir işi terk için yapılan yemin demektir.
BÎRR: Yeminde sadık olmak; yapılan bir yemini yerine getirmek demektir.
BER ve BÂR kelimeleri ise, yeminin yerine getiren şahıs anlamında kullandır.
Ber'in çoğulu BURUR, bâr'ın, çoğulu ise EB-RAR'dır.
HINS: Günâh, yeminde sadık olmamak, yemini yerine getirmemek demektir.
HÂNIS: Yaptığı yemini yerine getirmeyen; yemininde sadık olmayan kimse demektir.
NÜKÛL ANİ'L-YEMİN: Bir da'vâcı veya da'-vâlının, kendisine tevcih ve teklif edilen yeminden kaçınması demektir.
Bu şekilde yemin etmekten kaçınan kimseye NAKİL denir.
Tek düzen; biteviye; değişmez.
ÜE'S: Me'yus olmak; bir şey hakkında ümitsiz bulunmak; istenilen bir şeyin meydana geleceğinden ümid kesmek demektir.
Ye's anlamında KÜNUT kelimesi de kullanhr.
YESÂR: Yüsür kökünden alınmış olan bu kelime
İstiğna, zenginlik anlamına gelir. MUSİR: Zengin demektir.
YEGÂNE: Biricik, tek.
Gün; gündüz. Vakit. Güneşin doğmasından, batmasına kadar geçen müddet.
Şer'î yevm (= gündüz, gün): ikinci fecrin tulûun-dan, güneşin batışına kadar olan vakittir. Yevm'in çoğulu EYYÂM'dır. .
YEVM-İ ARAFE: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YEVMİ NAR: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YEVM-İ TERVİYE: HAC / HAC GÜNLERİ Maddesine bakınız.
YOL BESİCİLİK: Kat'-ı Tarîk Maddesine bakınız.
YÜSR: Kolaylık, rahatlık; rahat. Suhulet.
YESÎR: Kolay. Az şey. [23]
Konular
- I
- İ
- K
- L
- M
- N
- O
- Ö
- P
- R
- S
- Ş
- T
- U
- V
- Y
- Z
- KİTABU'L-GASB
- 1- GASBIN MANÂSI, HÜKMÜ VE GASBLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
- Gasbın Mânâsı:
- Gasbın Şartı:
- Gasbın Hükmü:
- 2- MAĞSÛBUN, GÂSIP VEYA BİR BAŞKASI TARAFINDAN TEGAYYÜR EDİLMESİ
- 3- HELAK EDİLDİĞİ HALDE, TAZMİN EDİLMESİ GEREKMEYEN ŞEYLER
- 4- GASBDA, TAZMİNATIN MÂHİYETİ VE KEYFİYETİ
- 5- GASBEDİLEN BİR MALIN, BAŞKA BİR MALA KATILMASI VEYA KARIŞMASI
- 6- MAĞSUBÜN MİNH'IN, MAGSUBU, GASIBTAN GERİ ALMASI HÂLİNDE TAZMİNAT GEREKİP GEREKMİYECEĞİ
- 7- GASB HAKKINDA DA'VA; MAĞSÛBÜN MİNH'LE GÂSIP ARASINDAKİ İHTİLAF VE GASB HUSUSUNDA ŞEHÂDET
- 8- GÂSIBIN, MAĞSÛBTAN FAYDALANMASI
- 9- GASBEDİLEN ŞEYİ TELEF ETMEK