Ö
ÖLÜM: MEVT Maddesine bakınız. M ÖMÜR: Yaşama, yaşayış, hayat.
ÖMR-İ CÂVİD: Ebedî hayat
ÖMR- TAVÎL: Uzun ömür.
ÖRF:
ÖRF: Akılların şahadeti ile şöhrete ermiş olan ve tab'an kabul edilen, herhangi müstahsen bir şey; âdet gelenek demektir.
ÖRF-İ ÂM: Vâzin belirli olmayan ve her tarafta veya bazı beldelerde câri bulunan örf demektir.
ÖRF-İ HÂS: Bİr meslek müntesiplerine veya bir kavme yahut bir kavme veya bir belde ahâlisine mahsus olan ÖRF.
ÖRF-İ KAVtî: Bir cemâatin, bir lafzı belirli bir mânâda kullanmaları demektir ki, o lafzı işiten kimsenin aklına, başka bir mânâ gelmez. "Sobayı yak" denilmesinde olduğu gibi...
ÖRF-Î TÂRÎ: Örf ve âdete hamlolunacak şeyin vukuu sırasında ve ondan önce bulunmayıp, sonradan hadis olan örf.
ÖREN: Örf ve âdet üzere.
ÖRFÎ, ÖRFİYYE: Örfle, âdetle ilgili.
ÖRFÎ İDARE: İcâbetüği zaman sivil idare yerine askerî idare. Sıkı yönetim.
ÖRFİYYÂT: Örf, âdete, geleneğe bağlı olan şeyler.
ÖZÜR: Bir kusur veya suçun bağışlanmasını, hoş görülmesini gerektiren sebep. Mazeret. Suçun bağışlanması. Engel. Kusur. Eksiklik. [15]
ÖMR-İ CÂVİD: Ebedî hayat
ÖMR- TAVÎL: Uzun ömür.
ÖRF:
ÖRF: Akılların şahadeti ile şöhrete ermiş olan ve tab'an kabul edilen, herhangi müstahsen bir şey; âdet gelenek demektir.
ÖRF-İ ÂM: Vâzin belirli olmayan ve her tarafta veya bazı beldelerde câri bulunan örf demektir.
ÖRF-İ HÂS: Bİr meslek müntesiplerine veya bir kavme yahut bir kavme veya bir belde ahâlisine mahsus olan ÖRF.
ÖRF-İ KAVtî: Bir cemâatin, bir lafzı belirli bir mânâda kullanmaları demektir ki, o lafzı işiten kimsenin aklına, başka bir mânâ gelmez. "Sobayı yak" denilmesinde olduğu gibi...
ÖRF-Î TÂRÎ: Örf ve âdete hamlolunacak şeyin vukuu sırasında ve ondan önce bulunmayıp, sonradan hadis olan örf.
ÖREN: Örf ve âdet üzere.
ÖRFÎ, ÖRFİYYE: Örfle, âdetle ilgili.
ÖRFÎ İDARE: İcâbetüği zaman sivil idare yerine askerî idare. Sıkı yönetim.
ÖRFİYYÂT: Örf, âdete, geleneğe bağlı olan şeyler.
ÖZÜR: Bir kusur veya suçun bağışlanmasını, hoş görülmesini gerektiren sebep. Mazeret. Suçun bağışlanması. Engel. Kusur. Eksiklik. [15]