logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

G

GABÎR-İ SEBİL: Yoldan geçip giden kimse de­mektir.

Mârre: Maddesine de bakınız.

GABN

GABN: Lügatte: Hile, hud'a, aldatmak ve bir şe­yin miktarını azaltmak mânâlarına gelir. Istılahta GABN iki kısma ayrılır: .
1-) GABN-İ FAHİŞ: Urûz'da, yirmide bir, hayvan­larda onda bir, akar'da beşte bir ve dirhemde kırkta bir veya daha çok nismette aldanmak demektir. Meselâ: Bir evin hakîkî kıymeti on milyon olduğu hâlde, on iki milyon liraya veya daha fazla bir fiata satdsa veya yedi milyon dokuzyüz doksan dokuz bin yahut daha aşağı bir fiata satın alınsa; bu muamele­de fahiş bir gabn bulunmuş olur.
2-) GABN-İ YESÎR: Bu, gabn-i fahişteki nisbetler-den daha az bir miktarda aldanmaktır. Meselâ: Hakîki kıymeti on bin lira olan bir hayvan, on bin beş yüz liraya satılsa veya dokuz bin beş yüz liraya satın alınsa; bu muamele bir gabn-i yesîr ol­muş olur.

MAĞBUN: Bir gabin muamelesinde aldanmış bu­lunan kimse demektir.

GADR: Hainlik etmek, ahdi bozma; muâhade ah­kâmını bozmak demektir.

GAFLET: Gafillik, boş bulunma; dalgınlık; dik­katsizlik, ihtiyatsızlık; ihmâl etmek; endişesizlik.

GAFİL: Gaflette bulunan; ihmâl eden; ilerisini iyi düşünmeyen; dikkatsiz, dalgın; ihtiyatsız

GAFLETEN: Gaflet eseri olarak; dalgınlıkla

GAİLE: Dert, sıkıntı, keder; felâket, musîbet, savaş.

GALAT: Yanlış, yanılma.

GALLE-İ VAKIF: VAKDJ Maddesine bakımz.

GANİMET: Savaş esnasında veya bir biri ile sa­vaşan iki ordunun ilk karşılaşmaları sırasında, gazi­lerin küveti ile, harbîlerden kahren alınan mal demektir.

MAGNEM kelimesi de GANİMET anlamına gelir. GANÂİM, Gannnet'in, MEGANÎM de magnem'in çoğuludur.

GANİM: Bir savaşta mukâtil olarak hazır bulu­nup, ganimete nail olan muzaffer İslam mücâhidi de­mektir.

GANİMİN: Ganim kelimesinin çoğuludur.

GANÂİM-İ ME'LÛFE: Savaş sırasında düşman­dan kahren alman menkûl mallardır.

GANÂİM-İ GAYR-İ ME'LÛFE: Harb sebebiy­le, düşmandan, kahren veya sulh yolu ile alman gayr-İ menkûl mallar yani düşman topraklan demektir.

GANÂİM-İ HÂLİSE: Enfâl adı verilen ganimet mallandır ki, bu mallar, mücâhid askerlerden bir kıs­mına tenfîl suretiyle tahsis edilmiş bulunur.

TENFÎL: lafzına da bakınız.

GANÂİM-İ MAKSÛME: Beste biri beytül-mâl'e alındıktan sonra, geride kalanı gânimler arasında (ak­sim edilmiş ve dağıtılmış olan ganimet mallan de­mektir.

GANÂİM-İ GAYR-İ MAKSÜME: Düşmandan iğtinam olunduğu (= ganimet olarak alındığı) hâl­de, henüz gânimler arasında tevzi ve taksim olun­mamış bulunan mallardır.

GARÂMET GÜRÜM: Bir kimsenin, ödemesi lâ­zım gelen borç ve diyet gibi şeydir.

GÂRİM: Borçlu medyun yani üzerinde hak bulu­nan kimse demektir

GARIM: Alacaklı kimse demektir.

GURfiMÂ: Alacaklılar anlamına gelir.

GARAZ: Maksat, niyet, gaye, kasıt. Ok atılan ni­şangâh, hedef. Kötü niyet, kin.

GARAZ-I ASLÎ: Asıl gaye, esas maksat.

GARRE Aybın veya başkasından iddet beklemekle olduğunu sakhyarak, kendisine talip olan erkeği al­datan kadın demektir.

GASB: Lügatte: Başkasına ait bir şeyi, istimal et­mek (= kullanmak) İçin, düşmanlık ve tegallüb yo­luyla alıvermektir. Bu şekilde alınan mal, gerek mal olsun, gerek olmasın farketmez. Istılahta GASB: Bir kimsenin mütekavvim ve muh­terem bir malını, serâhaten ve delâleten veya âdete nazaran, sahibinin izni olmaksızın, haksız yere elin­den veya dâire-i tasarrufundan ahzeâfiek yani al­maktır.

Gasbın lügat mânâsı, ıstılahı mânâsından daha umû­mî ve daha şümullüdür.

Meselâ: Hür bir inşam alıp kaçırmaya, lügatte gasb denilirse de, ıstılahta, gasb denilmez;

İĞTİSÂB: Gasb anlamında kullanılan bir ke­limedir.

GÂSIB: Başkasının malını elinden veya daİreji ta­sarrufundan tegallüb (= hile veya zor kullanarak, zor­balık) yoluyla, haksız yere, alenen ahzeden (= alan) kimse demektir.

Meselâ: Bir kimsenin emniyet ettiği bir şahısta bu­lunan bir malı, kendisinin dâire-i tasarrufunda bu­lunmuş olur. İşte bu malı, bir başkasının tegallüben (= zor kullanarak, zoraki) alması bir gasbtır. Gâ-sıb, o şahsın elini kasretmiş, yani bu malında tasar­rufta bulunmasına mâni olmuş olur.
MAĞSÛB: Başkasından, haksız7ere, tegallüben (= zor kullanarak veya hile ile) ve alenen ahezdilen (= alman) şey demektir.

Bu şekilde alınan bir malın ıstılâhen mağsûb sayılabilmesi için mütekavvim ve muhterem bir mal olması lâzımdır.

Gasb lafzı, mağsûb anlamında da kullanılabilir.

MAĞSÛBÜN MİNH: Elindeki veya tasarrufu altındaki bir mal, başka bir şahıs tarafından tegallü­ben (= zor kullanılarak veya hile ile) alınmış bulunan şahıs; kendisinden gasbedilen kimse demektir.

GAYR-İ LÂZIM: LÂZfti Maddesine bakınız.

GAZA = GAZVE : Harb maksadiyle düşmana doğru yönelmek; sefere çıkmak; gayr-i müslimlerle savaşmak demektir.

GAZEVÂT, gazve'nin çoğuludur.

GAZI: Gaza eden; gayr-i müslimlerle savaşan kim­se demektir.

GEDİK

GEDİK: Bazı esnaf ve sanat ehlinin daimi surette kalmak üzere isticar etmiş bulunduğu, mülk veya va­kıf bir" dükkan yahut benzeri bir akar içine, müste'-cirin malı (parası) ve mülk sahibi veya mütevellimin izni ile yapılmış bulunan bir takım binalara dolapla­ra, raflara ve içerisine konulmuş bulunan lüzumlu âletlere GEDİK denilir.

Gediklerden bir kısmının içerisine konulmuş bulun­duğu yer (yani müstakarrun fîh) vakıf bir yer olabi­lir. Bu durumda vakıf olan bu (dükkan ve saire gibi) yerlere de.mülk denir.

MÜSTAHLAS GEDİK: Mülkü yanmış plan ge­dik demektir.

Vakıf musakkafâtda, —mütevellilerin izni ile— müste'cirler tarafından, karar üzere yapılmış olan raf, dolap ve benzeri şeyler de birer GEDİK' tir. Bunla­ra KİRDAR da denir.

GÖNÜLLÜ: Mütetavvia Maddesine bakınız.

GÜLÜL: Ganimetlerden çalmak, yani ganimet mal­larından, —taksimden önce— hıyanet yolu ile bir şey almak demektir.

GURRE: İskat edilen bir ceninden dolayı veril­mesi îcâbeden mâlî bir tazminattır. Gurre'nin miktarı, hanefîlere göre beş yüz, safîlere göre ise altı yüz dirhemdir. Gurre, aslında: Bir şeyin ilki, başlangıcı demektir. Bundan dolayı kamerî ayların ilk günlerine gurre-i şehr denir. Gurre-i Şa'ban: Şa'ban ayının İlk günü ve gecesi demektir.

Köle'ye, cariyeye,ve malların en seçkinine gurretü'l-emvâl denir.
Güzel ve parlak yüze vech-i eğer, açık ve nûrânî alma da cebbe-i garra denir ki, bu kelimeler de, aynı kök­ten türetilmiştir. [6]