Sadrıazamın İdamı
Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa, gerek eski silah-dar'ın gerekse Hüseyin Paşanın ortadan kaldırılmasında başarılı oldu İsede o nisbettede düşman kazanmaya başlamıştı. Bu düşman kazanılmada dürüst idaresinin rolü varsada biraz da, ölçüyü kaçıran konuşmalarının rolü olduğunu duyurmak lâzımdır. Merhum tarihçi İsmail Hakkı Üzunçarşılı muazzam nefasetteki eserindede şunu bizlere duyuruyor, nakledelim: "Veziriazam bir gün divan'a başkanlık ederken padişahdan gelen bir haber <Divanı boz ve gel> çaresiz Paşa padişahın yanına gider, yer öpüp el bağlar. Padişah sorar: Kethüda Hatun'a ferman ettiğim odun, bu vaktedek niçin verilmedi? Veziriazam: Padişahım; derhal tenbih edelim verilsin! Dedikten sonra hiddetli bir sesle: Padişahım, ben senin vezirinim. Böyle ufak bir iş için neden divan'ı bozdurursun? Siz bana asayişten, hazineden, serhatlerden niçin sormazsınız? Diye ilave etmiştir. Sadrazamın padişahın yüzüne karşı söylenenleri duyan Şeyhülislâm Yahya efendi: "Bre zinhar sakınsın. Padişahlara böyle söz söylenmez" şeklinde haber göndermiştir veziriazama. Böyle sorumsuz konuşmalar, aşağıda vereceğimiz olayla birleşince haliyle akıbet sadrazamı buldu. Bunun izahı için birazda gerilere gitmek icab edecektir. Daha evvel belirttiğimiz gibi, hayatının en önemii yıllarını ölüm korkusu içinde geçiren padişarrkuvvetü bir eğitim görmediği gibi sinirlerinin zayıflamasından dolayı da çok fevri hareket eder, acele verilmiş kararların pek isabetli olmadığı bilinir. Bazen; makbul ve matlub olmayan emirler verirdi. Bu arazı atlatmak için mânevi bir teselliye ihtiyaç vardı. Bu teselliyi her şeyin dermanı olan Kur'anı Kerim'in âyetlerinin, hayırlı ağızlardan okunması idi. Sultan İbrahim, Allah (c.c) ve Resulüne olan sevgisiyle şifayı; hakikati Kur'aniyye'de arardı. Nitekim bir şeyh oğlu olan Hüseyin Efendi; bu şifayı sunmakda bir vasıta oldu. Tarihlerimizse bu şahsı, Cinci Hoca diye isimlendirirken aşağılayıcı bir tavır takınırlar. Cinci Hocayı vede Sultan İbrahim'i beraber zikrederler. Halbuki tarih kaynaklarımızda önemli biri olan "Evliya Çelebi Seyahatnamesi" ve müellifi Evliya Çelebi merhum, bu Hüseyin Efendiden pek sitayişle bahseder. Öte yandan şunu da belirtmeyi lüzumlu gördük: bir Allah Dostuna sormuşlar: "Ayetle, dua İle hastalık şifa bulurmu? Cevap şahane: "Tabii bulur, Hz. Ömer'in (r.a) gibi ağzı olanı bulununca" hakikatten Bizans imparatorunun başının ağrısını yazdığı bir ^esmele iîe şifaya vasıta olan, Hz. Ömer'in nurlu elleri değjimiydi? İşte Şeyhzâ-de Hüseyin efendi, okuduğu âyeti^kerimelerle, izniilâhi ile padişahın arazlarını gidermiş, bundan dolayıda kendisini pek sevdirmişti. Biran düşünelim; maruz kaldığımız bir hastalığımızın tesbit ve tedavisinde başarılı olan doktorlara ne kadar minettar olarak, çeşitli yollarla teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ki bu doktor, mason bile olsa o tarafını pas geçiyoruz, gazete ilanlarıyla da teşekkürlerimizi duyurup, hastasının çoğalmasına yardımcı oluyoruz. Bu ölçü içinde baktığımızda, görere-ceğimiz odur ki, Sultanı rahatlatması ve bu rahatlamaya vasıta olması münasebetiyle, padişahında bu sevgisini göstermesine nasıl kayıt koyabiliriz. Belki hiç hakketmediği makam ve mertebelere götürmesi, her husustaki tavsiyelerini alması hatalarından sayılabilir. Sultan İbrahim; oğabeyimin silahdarı vardı. Benim niye olmasın> diyerek asıl adı Jozef Markoviç olan, Dalmaçya doğumlu bilahire yeniçeri seçilerek devşirilmiş, yüzünün temizliği ve zekâ fışkıran gözlerinden yüksek kabiliyeti hemen de anlaşılmış saraya alınmış, çeşitli kademelerdeki vazife İçinde pişirilmiş ve padişahın si-lahdarlığına tâyin edilince Paşa rütbesi verilmiş böylece ortaya bir Yusuf Paşa çıkmıştı. Gerek Cinci Hoca, gerekse Siİah-dar Yusuf Paşa padişahın makbullerinden olduğundan, aracılıkları pek iş görmekteydi. Bunların delaletiyle gelen, tâiebler ve memuriyet istekleri yerini bulurken, devlet gemisini yürütmeğe çalışan sadrazamın plân ve programlan alt üst olmaktaydı, buna da bağlı olarak devlet mekanizması aksamaktaydı. Doğru sözlü ve çalışkan sadrazam Kemankeş Kare Mustafa Paşanın bu vaziyetten şikâyetçi olması tabii oiducu gibi her an patlaması beklenmekteydi.
Konular
- Şeyhülislâm Katli
- Revan Seferi Ve Memleketin Tanzimi
- Bağdad Seferi Öncesi
- Hekimbaşının Ölümü
- Tayyar Mehmet Paşa'nın Sadareti
- Bagdad Önünde
- Bağdad'dan Dönüş
- Sultan 4. Mürad'ın Vefatı
- Sultan 4. Murad'ın Hanımları Ve Çocukları
- 4. Murad'ın Sadrıazam Ve Şeyhülislâmları
- SULTAN İBRAHİM HAN
- Sultan İbrahim Tahta Oturuyor
- Sadrazam Silahdar Çeşmesi
- Osmanlı Tahtına Vâris
- Turhan Sultan Şanslı İnsan
- Sadrıazamın İdamı
- Yanlış Hesabın Beklenen Sonu
- Sültanzâde Semin Mehmed Paşanın Sadareti
- Daye'nin Çocuğu
- Talihsiz Seyahat
- Şer'den Hayr'a
- Hanya Feth Ölünüyor
- İstanbul'da Yangın Ve Tufan
- Yusuf Paşa'nın Katli
- Girîd Ahvali
- Cinci Hoca Gözden Düşüyor
- Sadrazam Salih Paşa'nîn Katli
- Hezarpare Ahmed Paşa Sadareti
- Şiddetli ve Manidar Bir İtiraz
- Ahmak Sadrıazam