Almanya'nın Gücüne Bir Bakış
Son sistem silahlar ile donanmışsınız. On rrilyon kişilik bir ordu ve yüzlerce harp geminiz var. Bunlara sahip olan Almanya devleti için, büyümek ve genişlemek ve de şöhretini arttırmak gereken hâlin icabatındandu: Ülkesini diğer devletlerin rekabet ve taarruzlarından koruyabilmek için kendisine yakın olan devletlerden ortak aramak siyasi bakımdan şarttı. Bunu da komşusu olan, Avusturya-Macaristan ve İtalya ile yapmak istedi ve yaptı da. Böylece Avrupa üzerin bir ittifakı müselles yâni üçlü ittifak gerçekleşmiş oldu. Avrupa devletleri karşılarında yapılmış olduğunu gördükleri "rlü ittifaka bigâne kalacak değillerdi ya! Bunun üzerine herkes kendine yakın bir ortak arama yoluna gittiler. İngiltere ve Fransa bu arada biribirleriyle antlaşma imzalamayı becerdiler Avrupa devletleri bir tarafda üçlü ittifak yâni itifak-ı müselles, diğer tarafda da itilaf-ı müsenna yâni ikili itilafla kendilerini muhafazaya kâfi gelmediğinden dışarıda kalan Rusya ile de antlaşma yolu aranmaya başlandı. Bu yolu bulup, itilafını üçe yükselten İngiltere Fransa vede Rusya üçgeni itilaf gücü oluştururken karşısında da üçlü ittifak yer almıştı. Almanya'nın, az zamanda attığı adımlar sayesinde böyle inkişaf etmesi ve büyümesi, servet ve tesiri büyük bazı cemi yet-lerin, Almanya içlerindeki şubelerini çoğa vardırmış, âdeta merkez hâline getirmişlerdi. Bu cemiyetler tâleblerinin yerine gelmesi için Almanları âlet olarak seçtiklerinden bu ülkeyi hile ve fesadın merkezi hâline getirdiler. Bir tarafdan Almanların hırs ve şöhret peşinde olmaları diğer tarafdan bu cemiyetlerin ifsadatı ve kışkırtma sı savaşa girişilmesi neticesini verdi." Almanların büyük ortağı olan Avusturya-Macaristan hükümetinde dahi rollerini beceren bu cemiyetler yavaş yavaş İtalya'ya da te'sir etmişler ve orada da fesada başlamışlardır. Zâten yirmi-otuz sene evvel hâkan-ı mahlû Abdülha-mid hz.lerinin İngilitere, Fransa ve Rusya'ya karşı tereddüdlü davranması neticesinde yalnız kalan devleti âliyye, kendisini müstemleke hâline koyma niyeti taşıyan Almanya'nın devlet siyaset politikasının tâkibçisi oldu. Almanlar elde ettikleri mıtıyazlar sayesinde demiryolu inşaatını ve bazı imâr işlerini yapmaya başladılar.
taraftanda demiryolları inşaatı yürümekteyken, ci-e« askeriyede yeni düzenlemeler ve tensikatlar yaptırırken,kendi ülkesinden mareşaller ve askerî erkânıharpler, müşavir komutanlar göndererek tesiri altına çekmeye gayret gösteriyordu. Ancak Abdülhamid Hân döneminde Osmanlı siyasetini etkileyecek bir tesir sahası kuramamıştı. Amma İttihatçılar sormayın! Böylece; kendine pek yaklaştırdığı Osmanlı devletini tamamen müttefiki yapabilmek için Almanlar, bu ittifaka devleti âlîyye'yi sokmanın çâresini bir inkılab yaptırıp, bundan istifadeyi sağlamak için icâb eden her şeyi yaptılar. Böylece de inkılab oldu.
Meşrutiyetin ihyasından sonra 2. Abdülhamid'in en büyük korkusu Almanlar ile ittifak etmekdi. Ne varki; Abdülhamid'i devirip, ülke idaresini ele alan zevat ki Avrupalılar bunlara " Jöntürk" demekteydi işte bunlar, İttihatçı cemiyeti teşkil ediyorlardı. Almanlar; Osmanlı devletini ittifakına dahil ettikten sonra genişleme anlayışının husul bulması için Bağdad demiryolu inşaatını hayli hızlandırmıştır. Bağdad yolunun tamamlanmasının, Hindistan yolunun tehdid edilmesi mânasına geleceğini takdir eden Almanya Osmanlı ordusunu Anadolu tarafında toplu ve güçlü olarak bulunmasını temine çalışmış, böylece de ordumuzu kendi menfaati istikametinde kullanmağa çalışmıştır. O sıralarda vefat eden ittihatçı cemiyetin ileri gelenlerinden Maarif eski nâzın Emrullah Efendinin İrtihalini yazarken, Emrullah efendinin gayet vatanperver olduğunu duyurabilmek kasdıyla güya kıymetli maarifçi, son nefesine kadar İngiltere'nin ge-milerimizi vermemesinden dolayı pek müteesir olmuş bulunduğundan "zırhlılarımız, gemilerimiz, donanmamız ve millet" diye diye ah-û vâh içinde terk-i hayat ettiğini kaleme almışlardır." Cemiyetin bu tavrı ve davranışını bilmeyenler, Emrullah efendiyi tanımayanlar bu yalanlara, inanırlar ve aldanırlar. Zira Emrullah Efendi merhum, yaşının ilerlemesinden mi? Yoksa filozofâne düşüninden mi? Bazen evinin kapısını bulamayıp, komşusunun kapısını çalarak içeriye girdiği ve bazen de vapur yolculu-" jnda yanında oturan zâtın ceplerini kendicebi zannı ile elini okup, mendillerini kullandığı ve yenecek bir şey bulursa onu da yediğini İstanbul gazetelerinin yazdığı hatınmizdadır. Böyle evinin kapısını bulamayan, yanındaki şahsın ceplerini kendi cebi zanneyleyen bir kirnse de kuvve-i müfekkireden eser kalmadığı meydanda iken, bunun devlet ve memleketi ve de donanmayı düşünmeğe muktedir olup olamayacağının tahmin ve takdirini ilim erbabına ve okurların takdirine bırakırım.
Devletimiz harbe iştirakden önce İngiltere ve Fransa ile müttefikleri sefirleri vasıtasıyla babıâlî nezdinde devletlerinden aldıkları emir gereğince harbe iştirak etmememiz için bazı teşebüsat da ve taahhütlerde bulundularsa da bu gayretleri boşa gitti. İttihat ve Terakki cemiyeti ve Prens Said Halim Paşa kabinesi tabiatıyla bu teklifleri kabul edemezdi. Çünkü; yukarıda izah ettiğimiz cemiyet ile Almanya arasındaki hafi yâni gizli maddeli antlaşmalar te'sirini sürdürdüğünden diğer sefirlerin gayretlerini tabiiki, pek kaale alamazdı. Şahsî menfaatlerini, devlet ve milletin menfaatine tercih eden ittihat cemiyetinin ileri gelenlerinin indinde devletin perişanlığının, çöküşünün hiç bir değer ve ehemmiyeti yoktur. Bunun böyle olduğunu tekrara lüzum yoktur. Yalnız devlet, devletin menfaati, memleketin selâmetine yaraması kesin İngiltere hükümeti tarafından yapılan tekliflere dâir bu devletin 1914 senesinde yayımlamış olduğu "Beyaz Kitab" dan ahn-m'Ş iki mühim vesika-î târihiyeyi dercederek sayfamızı süs-leyelim:
taraftanda demiryolları inşaatı yürümekteyken, ci-e« askeriyede yeni düzenlemeler ve tensikatlar yaptırırken,kendi ülkesinden mareşaller ve askerî erkânıharpler, müşavir komutanlar göndererek tesiri altına çekmeye gayret gösteriyordu. Ancak Abdülhamid Hân döneminde Osmanlı siyasetini etkileyecek bir tesir sahası kuramamıştı. Amma İttihatçılar sormayın! Böylece; kendine pek yaklaştırdığı Osmanlı devletini tamamen müttefiki yapabilmek için Almanlar, bu ittifaka devleti âlîyye'yi sokmanın çâresini bir inkılab yaptırıp, bundan istifadeyi sağlamak için icâb eden her şeyi yaptılar. Böylece de inkılab oldu.
Meşrutiyetin ihyasından sonra 2. Abdülhamid'in en büyük korkusu Almanlar ile ittifak etmekdi. Ne varki; Abdülhamid'i devirip, ülke idaresini ele alan zevat ki Avrupalılar bunlara " Jöntürk" demekteydi işte bunlar, İttihatçı cemiyeti teşkil ediyorlardı. Almanlar; Osmanlı devletini ittifakına dahil ettikten sonra genişleme anlayışının husul bulması için Bağdad demiryolu inşaatını hayli hızlandırmıştır. Bağdad yolunun tamamlanmasının, Hindistan yolunun tehdid edilmesi mânasına geleceğini takdir eden Almanya Osmanlı ordusunu Anadolu tarafında toplu ve güçlü olarak bulunmasını temine çalışmış, böylece de ordumuzu kendi menfaati istikametinde kullanmağa çalışmıştır. O sıralarda vefat eden ittihatçı cemiyetin ileri gelenlerinden Maarif eski nâzın Emrullah Efendinin İrtihalini yazarken, Emrullah efendinin gayet vatanperver olduğunu duyurabilmek kasdıyla güya kıymetli maarifçi, son nefesine kadar İngiltere'nin ge-milerimizi vermemesinden dolayı pek müteesir olmuş bulunduğundan "zırhlılarımız, gemilerimiz, donanmamız ve millet" diye diye ah-û vâh içinde terk-i hayat ettiğini kaleme almışlardır." Cemiyetin bu tavrı ve davranışını bilmeyenler, Emrullah efendiyi tanımayanlar bu yalanlara, inanırlar ve aldanırlar. Zira Emrullah Efendi merhum, yaşının ilerlemesinden mi? Yoksa filozofâne düşüninden mi? Bazen evinin kapısını bulamayıp, komşusunun kapısını çalarak içeriye girdiği ve bazen de vapur yolculu-" jnda yanında oturan zâtın ceplerini kendicebi zannı ile elini okup, mendillerini kullandığı ve yenecek bir şey bulursa onu da yediğini İstanbul gazetelerinin yazdığı hatınmizdadır. Böyle evinin kapısını bulamayan, yanındaki şahsın ceplerini kendi cebi zanneyleyen bir kirnse de kuvve-i müfekkireden eser kalmadığı meydanda iken, bunun devlet ve memleketi ve de donanmayı düşünmeğe muktedir olup olamayacağının tahmin ve takdirini ilim erbabına ve okurların takdirine bırakırım.
Devletimiz harbe iştirakden önce İngiltere ve Fransa ile müttefikleri sefirleri vasıtasıyla babıâlî nezdinde devletlerinden aldıkları emir gereğince harbe iştirak etmememiz için bazı teşebüsat da ve taahhütlerde bulundularsa da bu gayretleri boşa gitti. İttihat ve Terakki cemiyeti ve Prens Said Halim Paşa kabinesi tabiatıyla bu teklifleri kabul edemezdi. Çünkü; yukarıda izah ettiğimiz cemiyet ile Almanya arasındaki hafi yâni gizli maddeli antlaşmalar te'sirini sürdürdüğünden diğer sefirlerin gayretlerini tabiiki, pek kaale alamazdı. Şahsî menfaatlerini, devlet ve milletin menfaatine tercih eden ittihat cemiyetinin ileri gelenlerinin indinde devletin perişanlığının, çöküşünün hiç bir değer ve ehemmiyeti yoktur. Bunun böyle olduğunu tekrara lüzum yoktur. Yalnız devlet, devletin menfaati, memleketin selâmetine yaraması kesin İngiltere hükümeti tarafından yapılan tekliflere dâir bu devletin 1914 senesinde yayımlamış olduğu "Beyaz Kitab" dan ahn-m'Ş iki mühim vesika-î târihiyeyi dercederek sayfamızı süs-leyelim:
Konular
- Bâb-I Âlî Baskını
- Babıâli Baskını Tasviri
- Son Darbe '
- Üzerinde Durulacak Soru!
- Kâmil Paşanın İstifası
- Bir Başka Yönüyle Babıali Baskını
- Ömer Naci Bey'in Ayıbı!
- Osmanlı-İngiltere Mutasavver İttifakı
- Sultan Reşad'a Kâmil Paşanın Layihası
- Kâmil Paşa İngiliz Sefaretine Sığınıyor!
- Mısır Meselesi
- Mahmut Şevket Paşanın Sadareti
- Balkan Savaşının İkincisi
- Bulgar-Sırp Karşıkarşıya
- Prens Said Halim Paşanın Sadareti
- Almanya'nın Gücüne Bir Bakış
- Beyaz Kitabdan Vesika-1
- Vesîka-2
- Gizli Ve Harici Görev
- Hattı Hümayunun Sureti Veziri Meali Semirfm Mehmed Said Paşa
- Devlet Görevi Aksatılamaz
- Hattı Hümayunun Sureti Vziri Meal* Semirim Mehmed Said Paşa
- Almanya Tarafında Savaşa Giriş
- Enver- Walkenhaim Dansı
- Tuzak Kuruluyor
- Birinci Cihan Harbi
- Marne Savaşı
- İsmet İnönü'nün Tahlili
- 1.Cihan Savaşında Ermenilerin Manciplecileri
- Bunlar Türkiye'ye Düşmandır!