Dış Müdehale Varmı?

Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa; Sultan Aziz davası mahke­mesi hakkında Said Paşa'nın ortaya saçtıklarına şöyle cevap vermekte: "..Mahkemenin bitiminden sonra temyiz ceza dâiresinin, adliye nezaretinden tezkere ile babıâtî'ye gön­derdiği ilâm evrakının, meclis-i vükelâya havalesi ve işin gayet ehemmiyetli olması hasebiyle iyice tetkik olunup, bakılması riyasetten ifade olundu. Yapılacak icraatın üze­rinde nafıa nâzın Hasan Fehmi Efendi, görüşünü beyan esnasında gazetelerde bazı şeyler görülmekte olup, bu meselede düşünülecek cihet var ise, avrupa tarafında kö­tü bir te'sir meydana getirip getirmeyeceği bilinmesi icâb ettiği bunu da hariciye nezaretinin belirtmesine bağlı ol-duğunu zikretti. Hariciye nâzın Asım Paşada, sefirteri-miz tarafından bu hususda herhangi bir iş'ar oukubulmadığt, yalnız ingiliz Parlamentosunda mevzubahs edildiğini, Londra b. elçimiz Muzurus Paşa tarafından bil dirİlnıiştir. Dediğinde; Said Paşa böyle siyasi olaylarda şimdiden ke­şif yapılamayacağını söylemekle mukabele etmişti. Muzu-

Paşanın telgrafı her nedense meclis de ortaya çıkan-lıp okunmamıştır."

.*  l^pped Kâmil Paşa yukarıdan beri yazdığımız mevzuuda nları ifade etmektedir:   "Bu toplantıdan dokuz-on gün onra iradei seniyye ile sadrıazam mazulları, heyet-i vü­kelâ   müşirler (ordu kumandanları)r deületin ileri gelen memurları arasında bir içtima yapıldı. Said Paşa; hangi hikmete mebni ise şüphesizki padişahın muvafakatına uugun olan, kendince de bir tedbiri mahsus olmak üzere akdolan meclise riyasetten istinkâfla eski sadrıazamlar-dan Safoet Paşaya riyaseti havale etmiştiler. Said Paşa hz. lerinin hatıratın da: <blr taraftan orada bulunanların bir çoğu reylerini bizzat takrir ue bazıları tarif ederek yazdırdık­tan sonra sıra İle zaptı imza etmekteydiler. İmza sırası adliye nâzın Ahmed Cevdet Paşaya geldiğinde, sadrıazam ve şey­hülislâm mazulları huzura istenildik. Padişah toplanmış ol­duğumuz husus için bazı tenbihlerde ve alelhusus hanedan-ı saltanat-ı seniyye azasından bazılarının bir suikasd ile Nus-retiye Kasrına davetlerine dair izahat da bulundular. Önemli mesele sebebiyle sarayda toplanmış cemiyet-l ilmiyede, ye­niden müzakerelere girlşildiği iradei seniyyeden anlaşıldığın­dan heyet-i vükelâya, askerî komutanlardan meydana gelmiş fevkalade toplantının kararı ertesi güne bırakıldığı ve ge­ri katan azalar, yâni Cevdet Paşa ile ondan sonra isimlen ya-zılan onbir kişi tarafından mazbataya imza konulmamıştı.  Denildiği halde; öte tarafdanda böyle natamam mazbata-n<n kesb-i katiyyet eylemiş tarzda ilânı sanki sonu başına uygun olmayan ilânı yapmaya benzedi. Bununla beraber oradakilere matuf ve başka başka ibarelerle yazılı reylerin ezici çoğunluğu ile neticesi mahkemece verilen hükmün lcrası merkezinde ve çünkü bir padişahın katilleri hakkın-a başka bir şey demlemeyeceği mertebe-i bedahetde
olup şu mey anda Said Paşa. hz. [erinin rey'i daima olduğu gibi tereddütden hâli olmasada yine şöyleymiş: <Mahke-me-i temyizden tasdik olunmuş hüküm muta1 dır. Bunun­la beraber mahkemenin kararının icrasında veya tâdilin­de hukuk-ı seniyye derkârdır.> Bu beyanda, muta kelime­si oâcib el ita oe lâzım ül ifa demek olacağı gibi <cezai hükmün icrasında ve tâdilinde hukuk-ı se niyye derkâr-dır> ibaresi, gerçi malumu ilân kabilinden bir tâbir olsa da, bununla icra ciheti te'yid edilmek istendiği derkârdu: Reylerin verilmesi sırasında külfet altına girerek,fotoğraf-ladığı oe neşreylediği rey-i âcizanemde ise: <hükmü ka­nunun icrası rey'indeyim. Fakat bunun tamame-i icrası veya tahfifi (hafifletilmesi) hakkında ilham-ı rabbani, kal­bi şahanede herne vecihle vârid olursa isabet ondadu:> demiştim. Amenna! Fakat bakalım rey-i basit-i acizânem-le, Said Paşa'nın tereddüd dolu rey'i arasında hükmen bir fark varmıdır? Nihayet o fevkalade heyet'in ikinci defaki oe ertesi günkü mabeyni hümayunda toplanarak, bir gün evvelki tamamlanamamış zabtın ikmaline gideleceğine daha sonra anlaşılacağı üzere bi rinci maksad <mahkû-miyn (yâni mahkumlar) hakkında, temyiz mahkemesince tasdik olunan mücazaatın (cezalandırmanın) tamamen ic­ra edilmesi> diğeri temyiz mahkemesi ilâmında yazılı bu­lunan kanuni cezanın tahfifi (hafifletilmesi) suretinde iki rey pusulası yazılmış idi. Aradan geçen bir gün zarfında Muzurus Paşa' nın telgrafnamesi mealine ve bu telgrafda Mithad Paşa lehine hareket etmek üzere Mösyö Gtodeston tarafından ingiltere'nin İstanbul sefirine verildiği hikâye edilen talimatın şekline göre muttali olanlar, cezanın ha­fifletilmesi rey'ine yazılıp,  hakiki durumdan haberdar edilmeyenler ise, cezanın tamamen uygulanması pusula­sına imza koymuşlardı. Said Paşa hz. teri cezanın hafiflefilmesi rey'ine kaydolup, birinci toplantıda rey açıklama­da acziyet gösterenlere bile başka üçüncü bir tercih şıkkı olmadığından cezanın hafifletilmesi rey'ine katılmayı ter­cih etmişlerdir.
Bu minval üzere cezaların hafifletilmesi yolunda rey kullananlar azınlıkda, Said Paşa hz. leride o meyanda olarak pusulaların kaldırılmasıyla takdim olunamaz bata üzerine hakan-ı sabık (2. Abdülhamid hân) dahi güya merhameten azınlığın rey'ini tercih etmiştir. Tertib-i vakıa ettirilen, dâvayı mahudenin, sania (uydurma)'dan ibaret bulunduğuna, adliye nezaretindeyken Tanzimat ve İsla-hat-ı lâzımeyi kamilen tatbik sahasına koydukları hatırat-ı âliyyelerinde gösterilen Said Paşa hz. terinin gözü önün­de cereyan eden mahkemenin sûrî (samimi olmayan) ol­duğuna o vakit kesb-i vukuf edilmiş olsaydı, müzakereler­de hazır bulunan vicdan sahipleri, o hükmü kabul edecek kimseler arasında asla olamazdı."

Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa; günümüzün meselesi gibi sa­yılmakta olan Midhat Paşa ve arkadaşları cinayet mahkeme­si davası ve sonuçları, elan bir kesin hükme kavuşturulabil-miş değildir. Bu bakımdan Said Paşa'nın hatıratında kendisi­ne yapılan dokundurmalara cevap verme yoluna gittiği gibi bunda çok hassas davranmayı da ihmal etmemiştir.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..