Vesîka-2
Kont Eduuardo -Göre hz.leri tarafından Dersaadet İngiltere sefiri cenaplarına gelen 23/ağustos/1914 tarihli telgrafnamenin suretidir.
Eğer hükümet-i Osmaniye( Goben) ve (Breslav) zırhlılarında bulunan Alman zabıtan ve gemicilerini derhal vatanlarına iade eder ve sefain-i ticariyenin bilâ müzayaka Kala-i Sultaniyeden geçmelerine müsaade eyleyeceğine dâir tahriren söz verir ve harb esnasında bitaraflığın şeraitini tama-miyle muhafaza eylerse ahvali hazıraya mülayim bir idarei adliyenin hitâmı vaazında "İtilâf-ı müselles" devletleri irritiya-zat-ı ecnebiyenin lağvına muvafakat ederler.
Buna zamime olmak üzere dahi mezkûr devletler Türkiye'nin istiklâline ve tamamiyet-i mülkiyesine ihtiram eyleye-i tahriren taahhüd ve harbin hitamında vaz edilecek it-i sulhiyeden hiç birisinin mezkur istiklâl ve te-taltk enlemeyeceğini derude eylerler.
İnailiz devletinin; şu iki resmi vesikasından başka yazılı veya sözlü olarak, İstanbul sefiri aracılığıyla vermiş olduğu teminatla, Osmanlı devletinin içine girmekle hiç bir fayda nörmeyeceği umumî harbe iştirak etmemesi ve bitaraf kaldı-qı takdirde, ingilizler ve müttefikleri tarafından korunup, hukuk ve siyasetlerinde hürriyetlerine saygı gösterileceği hem beyaz kitabda hem de Fransa ve İngiltere'de yayımlanan gazete ile resmi vesikalardan anlaşılabilir. Prens Said Halim Paşa kabinesi, İngiliz devletinin yukarıda söylediğimiz teklifin! kabulle, bitaraflığını ilân ederek, harbe katılmak cinayet-i fe-ciini işlemeseydi, hiç şüphe edilemezki Osmanlı devleti bu harb esnasında Avrupanın muhtaç olduğu hububat ve diğer ihtiyaçlarını temin etseydi, milyonlarca liranm Osmanlı ülkesine girmesine ve devletin ecnebilere verdiği imtiyazlardan kurtulmasına, hududun muhafaza olunması gibi imkânlar kazanarak güçlü, zengin bir devlet olarak yaşaması mümkün olurdu. İngiliz ve Fransız devletleri ile dost geçirmemiz gele-cekde devletimizi ihya ederdi. Lâkin yukarıda da hatırlattığımız gibi bu hareketi ne bu kabine, ne İttihadı Terakki cemiyeti yapardı. Zâten beş-altı senedenberi bu harb-i umûmi ye hazırlanan İttihatçı hükümetler, yegâne koruyucuları olan Alman imparatoru Wilhelm'in Bağdad demiryollarının tamam-'anmasını beklediğini ve hattın ikmâlinden sonra, harp edeceğini ve bizim de,o harbe iştirak eyleyeceğimizi o zamandan beri söylüyorlardı. Devletimizin bu harbe iştirak ve-Va iştirak etmemek konusuna gelince; buna dâir, bir iki söz söylemek isterim: Bazı kimseler Osmanlı devleti bu harbe iştirak etmeseydi, Rusların eskiden beri tasarladıkları istilaya uğramaktan kurtulamazlardı. Demekteler. Bir bölüm ahalide, savaşa girmekte zaruret vardır diyerek bir hayli sebeb ileri sürerler. Amma bunların her biri boş lafdir. Zira Alman tarafında harbe iştirak İttihatçıların varlığının devamı için esas şeraittendi. Çünkü bu kararlar pek evvelden alınmıştı. İttihat ve Terakki cemiyetinin temsilcisi durumuna getirilmiş olan hükümet savaşa girmenin meydana koyacağı zarar ve fâide-yi düşünecek tercih durumunda olmadığından, Alman aleyhtarı bir tutuma girmekten çoktan uzaklaşmıştı. Müslümanların koruyucusu olduğunu beyanetmek ten kaçınmayan Alman imparatoru Wilhelm, İttihatçıların veliîniğmeti olduğundan ittihatçılarında bu efendilerine kulluğa devamdaki sadakatleri, Almanya'yı bırakamayacaklarının göstergesiydi. Bunun içinde ne tarafsız kalabilirler ne de İngiltere ve müttefiklerine katılabilirler İdi. Bunlardan birini yapabileceklerini iddia etmek, meydan da olan güneşin yokluğunu inkâr gibiydi. İttihad ü terakkinin bu meİ'ûn ileri gelenleri, ülke idaresini ele aldıkları ilk gündenberi devletin mahvolması başlamış İdi. Devleti İslah edebilirsek biz edebiliriz. İslah edemezsek bizim elimizde mahvolsun diyerek işe elattıklan, bunların her ahvalini bilenlerce malumdur. Bunların ülke ve insaniyet diye düşüncelerinde hassalar bulunmayıb, kendi menfaat ve hırslarını tatmin etme ile her çeşit zulümu yaparak hükümet etmek fikriyatında olduklarından kaygusuzca emellerini sürdürdüler. Eğer zerre kadar devlet ve memlekete hürmet ve muhabbetleri olmuş olsaydı, on seneden beri kasten arttırıp şiddeti mezalim mertebesine çıkartmağa, rüşvetle karışık alakalar kurmaktan çekinirlerdi. Bu sebebler göz önüne alındığında milletimizin iyi bir şeyler ummasıda abestir. İşte Prens Said Halim Paşa kabinesinin millete açdığı yara! İyi qibi değildir. Çünkü devletimiz için yapılacak en ha-. savaşa sokmamak ve de tan bir tarafsızlığı devam et bilmekti. Halbuki böyle büyük bir savaşa hangi tarafdan I rsa olsun katılmak mühim bir suç olup, adetâ cinayettir.
Osmanlı devletinin 212. sadrazamı olan Prens Mehrned Said Halim Paşa, İl/ramazan/ 1280-20/şubat/1863 yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşazadelerden Prens Halim Paşa'nın oq!u olarak Kahire'de dünya'ya gelmiştir. Baba tarafından arab olmadığı Kavalalızâ delerden olması münasebetiyle pek açıktır. Kendi durumu itibarıyla özel muallimlerden özel dersler alarak pek güzel yetiştirildi. Arabçanın yanında Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrendi. Akabinde İsviçre'ye gönderilmiş ve orda beş sene süren üniversite tahsilini ikmal etmiştir. Dönüşü ise doğruca payitaht-i âlî Osman olan İstanbul'a gelmekle neticelendi. 1305/1888'de 25 yaşındayken, Sultan 2. Abdülhamid han tarafından mirmirân rüt besiyle taltif olunurken, ikinci rütbeden mecidî nişanı ile taltif olundu. Aradan sekiz gün geçtikten sonra şurâ~yı devlet âzalığına tâyin olundu. 1306/1889 da 2. ve 1309/1892de de 1. rütbe Osmanî, 1317/1899'da murassa Mecidî nişanı ve hemen 1318/1900'da Rumeli beylerbeyliği payesi tevcih olundu.
Çok münevver ve ecnebi lisanlara hayli vukufiyeti olduğu gibi avrupada tahsil yapmanın sağladığı dost çevresi dünya neşriyatına alaka göstermesi ve de sosyal mevkii müna se-etiyle faal olmasından dolayı tezvirat ve iftiralar hafiyelerce uzenlenmiş, bunların sonunda Prens kendisine uygulanan takıp ve izahlardan sıkılmış idi. Önce Mısır'a giden Prens Sa-nalim oradan da avrupaya geçti. Meşrutiyetin elde edil-esıne Çalışanlara gerek para bakımından gerekse fikriyat yardımcı oldu. Demek ki; hafiyelerin zararlı evraklar ve neşriyatlar ile bir talkım silahların bulunduğuna dâir bulguları sıfıra sıfır hallerden değilmiş. Çünkü; bu işlere iddia edilen mertebede değilse de, hiç bulaşmayan kimse izaç olundum diye kalkıp, avrupaya gidip mevkii ve rütbesi münasebetiyle jön Türklerle birlikte bulunması makul değil. Beylerbeyi unvanını hâiz bir prensin ve de yaşı henüz otuzye-. di civarındayken Önünde açılmış hizmet mevkilerini çiğneyip geçmez. Demek ki o taraklarda bezi varmış ki Abdülha-mid'in hafiyeleri kendisini tesbit etmişler. Ancak firarını andıran gidişi ele geçmeyi önlemiş! Ne varki jön Türkler ve İttihatçılar Said Halim'in yaptığı muaveneti unutmamış olacak-larki, dünya'nın en önemli makamlarından biri olan Osmanlı sadrıazamlığını takdimle doğrusu kadirbilir davranış gösterdiler mi diye düşünmek kabildir. Nitekim yeni dönem olarak anılan 2. Meşrutiyetin ilânı Prensi, Mısır üzerinden İstanbul'a getirmeye yetti.
Hüseyin Hilmi Paşanın devlet görevlerindeki tensikat çalışması esnasında Said Halim'i kadro darlığı yüzünden şurâ-yı devlet bünyesi dışına bıraktılar. Değerli muktesebatman ülkenin müstefit olması için o sırada yapılan belediye reislikleri seçiminde Yeniköy Belediyesi başkanlığı görevine getirildi. 1326/1908'de ayan meclisine tâyin olundu. Okurlarımıza ayan olmanın ülkede 1960 ile 1980 arasında carî olan senatonun üyesi olmaya benzediğini hatırlatalım. Ancak ayanları padişahın ve sadrazamın müşterek olarak belirlediğini hatırlatalım. Yukarıda bahsettiğimiz senato azahğı ahalinin reyle-riyle belirlenirdi.
Konular
- Son Darbe '
- Üzerinde Durulacak Soru!
- Kâmil Paşanın İstifası
- Bir Başka Yönüyle Babıali Baskını
- Ömer Naci Bey'in Ayıbı!
- Osmanlı-İngiltere Mutasavver İttifakı
- Sultan Reşad'a Kâmil Paşanın Layihası
- Kâmil Paşa İngiliz Sefaretine Sığınıyor!
- Mısır Meselesi
- Mahmut Şevket Paşanın Sadareti
- Balkan Savaşının İkincisi
- Bulgar-Sırp Karşıkarşıya
- Prens Said Halim Paşanın Sadareti
- Almanya'nın Gücüne Bir Bakış
- Beyaz Kitabdan Vesika-1
- Vesîka-2
- Gizli Ve Harici Görev
- Hattı Hümayunun Sureti Veziri Meali Semirfm Mehmed Said Paşa
- Devlet Görevi Aksatılamaz
- Hattı Hümayunun Sureti Vziri Meal* Semirim Mehmed Said Paşa
- Almanya Tarafında Savaşa Giriş
- Enver- Walkenhaim Dansı
- Tuzak Kuruluyor
- Birinci Cihan Harbi
- Marne Savaşı
- İsmet İnönü'nün Tahlili
- 1.Cihan Savaşında Ermenilerin Manciplecileri
- Bunlar Türkiye'ye Düşmandır!
- Ünderholm Ne Diyor?
- 1.Cihan Harbi Hakkında Malumat