Hattı Hümayunun Sureti Vziri Meal* Semirim Mehmed Said Paşa
Mesnedi sadaret bu kerre asaleten uhdei revviyyetinize tefviz kılınmış ve meşihati islâmiyyede dahi Mehmed Es'ad Efendi ipka edilmiş olması ile heyet-i vükelânın bitteşkil tasdikimize arzını irade eylerim. Nuhbei amalimiz, milletimizin selamet ve seadetinden ibaret olduğundan Rabimiz Te-alâ ve tekaddes hazretleri bu maksadı te'min edecek hide-mata cümlemizi müveffak buyursun âmin bihurmeti seyyidilmürselin.
7/receb/1331-30/mayıs/1329-13/haziran/1913
Mehmed Reşad
Said Halim Paşa kurmuş olduğu kabinesinde hariciye nazırlığımda uhdesinde bulundurdu. İşte eslafı olan sadrazam Mahmud Şevket Paşanın içinde İttihatçılarında parmağı olduğu ileri sürülen suikasd bahse konu İttihatçıların bu cinayeti siyasi rakiplerini ve şahsiyetlerinden kendince tehlikeli gördüğü zevatı tasfiye etmede kullanma metoduna başvurmuştu.
Bu metod yeni sadrıazamm sıkıntısını arttıran bir yolun başlangıcı oldu. Çünkü; Said Halim Paşanın ne yetişme tarzı nede siyaseti telekkiyatı bu metoda uyacak kepazeliğe müsaade etmeyecek kadar yüksek kalitedeydi. Cinayetlerle doğrudan alakası olanların yanında bir takım mazluminde değişik cezalar alırken, Tunuslu Hayreddin Paşanın oğlu ve hanedan-ı âlî Osman damadı mirliva Salih Paşa da idam urganının altına politik yaklaşımlar yüzünden atılıverdi. Padişah; ailenin damadını ipten alamadı, çünkü başka bir damad Enver Paşa bu işe karışılmaması gerektiğini ifade ederken yaşlı padişah bu sözlerden, kendine bile tehditler yöneldiği anlamını çıkardı.
Mahmud Şevket Paşanın katli ile alakalı görülen aşağıdaki isimler divan-i harbi örfî tarafından yakalanmış olanların yüzlerine karşı cezalan tefhim ederken ele geçiremediklerini ise gıyaben cezalara duçar ettiler. Prens Sabahattin Bey'de, methaldar olduğundan firarı tercih edenlerin arasında yer aldı. İdam edilenler: Tunusluzâde Salih Paşa, polis eski müdürlerinden Muhîb, Miralay Fuad, Yüzbaşı Kâzım, Bahriyye Teğmenliğinden kovulma Şevki, Teğmen Mehmed Ali, Çerkeş Ziya ve kardeşi Hakkı, Topal Tevfik, Gelenbevi lisesi Sermu-bassırı Abdullah Safa, otomobil makinisti Cevat'tı. Bir çok kişi de bu fecii suikasda karıştıkları iddiasıyla Sinob'a sürülürken kimileri müebbet ve uzun dönemli kürek cezasına mahkum edilmişlerdi.
Balkan savaşı ile beraber yağma giden avrupa Osmanlı-sındaki topraklarımızın yanında en büyük üzüntümüzün ikinci başşehirimiz oian Edirne'nin Bulgar eline düşmüş olmasıydı. Cenab-ı Mevlâ kâfirin birbirleriyle olan münasebetleri öyle bir buğzu adavet sokmuşki, çok geçmeden biribirlerine düştüler. Sırplar ile Yunanlılar, Makedonya'ya sahip ol-ak için Bulgarlara savaş açmayı yeğlediler. Öte yandan Romanya askeri güçleri de işe dahil olunca Bulgar üzerinde vodunlaşan düşman taarruzları, Osmanlı topraklarında bulunan askerini çekerek, kendisine saldıranlara karşı koymak mecburiyetini hissetti. Bu bakımdan Edirne'yi boşaltan Bul-qarlar çekilirken, Londra'da bize zorla irvızallat inlan sulhnâ-meyi, Said Halim Paşa kabinesi çiğneme cesaretini göstererek orduya Edirne'nin istirdadını yâni kurtarılmasını emretti. Enver Paşa ve arkadaşları derhal bu emri uyguladılar. Böyle yapmak suretiyle de millet gözünde i'tibarları hayli yüceld;. İttihatçıların bu yaptığı ahalinin gözünde büyüdü ve kurtarılan yeri daha önce kaybetmiş olmanın hesabı sorulmaz oldu. Ruslar ise Osmanlı kuvvetlerinin bu oldu bittisi üzerinde fazla durmıyarak sessiz kaldı. 29/eylül/1913 de Bulgar murahhasları İstanbul'a gelip sulh için müzakere masasına boyunları eğik olarak oturdular. Meriç Nehrinin hudud olarak muhafazası Edirne ise biz de kalma şartlı belgeye imza atmak mecburiyetinde kaldılar.
Böyle bir muvaffakiyet milletin ve memleketin ihtiyaçlarının başında gelmekteydi. Bu başarı milletimizin kuvvei mâ-neviyyesini takviye ederken, kabine riyasetinde bulunan Prens Mehmed Said Halim Paşa'ya murassa bir imtiyaz nişanı Sultan Reşad tarafından .göğsüne takıldı. Bu vaka Yunanlılar ve Sırplar ile sulh gerçekleşmesine yaradı. Bütün bunlar ülkede işlerin iyiye gideceğine dâir emareler gösterirken cihan harbinin kopmasına sebeb olacak meşhur hadise vukua geliverdi. Meydi o hadise? Princip adlı Sırp milletinden bîr 9encın tabancasından çıkan mermilerin sadece Avusturya-Veliahdının ve güzel karısının hayatına son vermedi, bir kaç taç ve tahtın yeryüzünden çekilmesine sebeb olan târihi süreci başlattı. Avrupa devletleri biribirlerine girmeye başladığı anda ufukta cihan harbine giden kavşak görünmüştü.
Ülkenin başında Sultan Abdülhamid elan padişah olarak bulunsaydı, yapacağı iş belliydi. O; bu savaşı beklemekteydi. Hiç karışmıyacak işin sonunu devletlerin biribirini yıpratmasını bekleyecekti. Heyhat! Onu İttihatçılar seneler evvel Selanik şehrine Yahudi Alatini köşküne sürgüne yollamışlardı. Bu bakımdan ortalığın böyle karıştığı anda acemi politikacılar, ihanet erbabı bazı zevat dünya efkârı umumiyesine biz kapitilasyonları tanımayacağız bunları ilga ediyoruz diye çıkma yoluna koyuldular. Böylece gündeme Osmanlı'yı da getirdiler. Avrupanın gerek büyük devletleri, gerekse daha az güçlü devletleri arasında genel veya kısıtlı olarak kapitilas-yon sahibi devlet yok gibi idi. Dolaysıyla herbirinin menfaatine balta vuran böyle aslında faydalı ancak zamanı erkence yapılmış müracaat devleti gündeme getirdi. İngilizlerin bu müracaata kadar hatta bundan sonrada Osmanlının bitaraflığını arzu ettiğini görmek kabildir. 9/eylül/1914 tarihli müracaata en çok itirazı olanın Almanya ve onun İstanbul elçisi Valgenhaym olması pek enteresandır.
7/receb/1331-30/mayıs/1329-13/haziran/1913
Mehmed Reşad
Said Halim Paşa kurmuş olduğu kabinesinde hariciye nazırlığımda uhdesinde bulundurdu. İşte eslafı olan sadrazam Mahmud Şevket Paşanın içinde İttihatçılarında parmağı olduğu ileri sürülen suikasd bahse konu İttihatçıların bu cinayeti siyasi rakiplerini ve şahsiyetlerinden kendince tehlikeli gördüğü zevatı tasfiye etmede kullanma metoduna başvurmuştu.
Bu metod yeni sadrıazamm sıkıntısını arttıran bir yolun başlangıcı oldu. Çünkü; Said Halim Paşanın ne yetişme tarzı nede siyaseti telekkiyatı bu metoda uyacak kepazeliğe müsaade etmeyecek kadar yüksek kalitedeydi. Cinayetlerle doğrudan alakası olanların yanında bir takım mazluminde değişik cezalar alırken, Tunuslu Hayreddin Paşanın oğlu ve hanedan-ı âlî Osman damadı mirliva Salih Paşa da idam urganının altına politik yaklaşımlar yüzünden atılıverdi. Padişah; ailenin damadını ipten alamadı, çünkü başka bir damad Enver Paşa bu işe karışılmaması gerektiğini ifade ederken yaşlı padişah bu sözlerden, kendine bile tehditler yöneldiği anlamını çıkardı.
Mahmud Şevket Paşanın katli ile alakalı görülen aşağıdaki isimler divan-i harbi örfî tarafından yakalanmış olanların yüzlerine karşı cezalan tefhim ederken ele geçiremediklerini ise gıyaben cezalara duçar ettiler. Prens Sabahattin Bey'de, methaldar olduğundan firarı tercih edenlerin arasında yer aldı. İdam edilenler: Tunusluzâde Salih Paşa, polis eski müdürlerinden Muhîb, Miralay Fuad, Yüzbaşı Kâzım, Bahriyye Teğmenliğinden kovulma Şevki, Teğmen Mehmed Ali, Çerkeş Ziya ve kardeşi Hakkı, Topal Tevfik, Gelenbevi lisesi Sermu-bassırı Abdullah Safa, otomobil makinisti Cevat'tı. Bir çok kişi de bu fecii suikasda karıştıkları iddiasıyla Sinob'a sürülürken kimileri müebbet ve uzun dönemli kürek cezasına mahkum edilmişlerdi.
Balkan savaşı ile beraber yağma giden avrupa Osmanlı-sındaki topraklarımızın yanında en büyük üzüntümüzün ikinci başşehirimiz oian Edirne'nin Bulgar eline düşmüş olmasıydı. Cenab-ı Mevlâ kâfirin birbirleriyle olan münasebetleri öyle bir buğzu adavet sokmuşki, çok geçmeden biribirlerine düştüler. Sırplar ile Yunanlılar, Makedonya'ya sahip ol-ak için Bulgarlara savaş açmayı yeğlediler. Öte yandan Romanya askeri güçleri de işe dahil olunca Bulgar üzerinde vodunlaşan düşman taarruzları, Osmanlı topraklarında bulunan askerini çekerek, kendisine saldıranlara karşı koymak mecburiyetini hissetti. Bu bakımdan Edirne'yi boşaltan Bul-qarlar çekilirken, Londra'da bize zorla irvızallat inlan sulhnâ-meyi, Said Halim Paşa kabinesi çiğneme cesaretini göstererek orduya Edirne'nin istirdadını yâni kurtarılmasını emretti. Enver Paşa ve arkadaşları derhal bu emri uyguladılar. Böyle yapmak suretiyle de millet gözünde i'tibarları hayli yüceld;. İttihatçıların bu yaptığı ahalinin gözünde büyüdü ve kurtarılan yeri daha önce kaybetmiş olmanın hesabı sorulmaz oldu. Ruslar ise Osmanlı kuvvetlerinin bu oldu bittisi üzerinde fazla durmıyarak sessiz kaldı. 29/eylül/1913 de Bulgar murahhasları İstanbul'a gelip sulh için müzakere masasına boyunları eğik olarak oturdular. Meriç Nehrinin hudud olarak muhafazası Edirne ise biz de kalma şartlı belgeye imza atmak mecburiyetinde kaldılar.
Böyle bir muvaffakiyet milletin ve memleketin ihtiyaçlarının başında gelmekteydi. Bu başarı milletimizin kuvvei mâ-neviyyesini takviye ederken, kabine riyasetinde bulunan Prens Mehmed Said Halim Paşa'ya murassa bir imtiyaz nişanı Sultan Reşad tarafından .göğsüne takıldı. Bu vaka Yunanlılar ve Sırplar ile sulh gerçekleşmesine yaradı. Bütün bunlar ülkede işlerin iyiye gideceğine dâir emareler gösterirken cihan harbinin kopmasına sebeb olacak meşhur hadise vukua geliverdi. Meydi o hadise? Princip adlı Sırp milletinden bîr 9encın tabancasından çıkan mermilerin sadece Avusturya-Veliahdının ve güzel karısının hayatına son vermedi, bir kaç taç ve tahtın yeryüzünden çekilmesine sebeb olan târihi süreci başlattı. Avrupa devletleri biribirlerine girmeye başladığı anda ufukta cihan harbine giden kavşak görünmüştü.
Ülkenin başında Sultan Abdülhamid elan padişah olarak bulunsaydı, yapacağı iş belliydi. O; bu savaşı beklemekteydi. Hiç karışmıyacak işin sonunu devletlerin biribirini yıpratmasını bekleyecekti. Heyhat! Onu İttihatçılar seneler evvel Selanik şehrine Yahudi Alatini köşküne sürgüne yollamışlardı. Bu bakımdan ortalığın böyle karıştığı anda acemi politikacılar, ihanet erbabı bazı zevat dünya efkârı umumiyesine biz kapitilasyonları tanımayacağız bunları ilga ediyoruz diye çıkma yoluna koyuldular. Böylece gündeme Osmanlı'yı da getirdiler. Avrupanın gerek büyük devletleri, gerekse daha az güçlü devletleri arasında genel veya kısıtlı olarak kapitilas-yon sahibi devlet yok gibi idi. Dolaysıyla herbirinin menfaatine balta vuran böyle aslında faydalı ancak zamanı erkence yapılmış müracaat devleti gündeme getirdi. İngilizlerin bu müracaata kadar hatta bundan sonrada Osmanlının bitaraflığını arzu ettiğini görmek kabildir. 9/eylül/1914 tarihli müracaata en çok itirazı olanın Almanya ve onun İstanbul elçisi Valgenhaym olması pek enteresandır.
Konular
- Ömer Naci Bey'in Ayıbı!
- Osmanlı-İngiltere Mutasavver İttifakı
- Sultan Reşad'a Kâmil Paşanın Layihası
- Kâmil Paşa İngiliz Sefaretine Sığınıyor!
- Mısır Meselesi
- Mahmut Şevket Paşanın Sadareti
- Balkan Savaşının İkincisi
- Bulgar-Sırp Karşıkarşıya
- Prens Said Halim Paşanın Sadareti
- Almanya'nın Gücüne Bir Bakış
- Beyaz Kitabdan Vesika-1
- Vesîka-2
- Gizli Ve Harici Görev
- Hattı Hümayunun Sureti Veziri Meali Semirfm Mehmed Said Paşa
- Devlet Görevi Aksatılamaz
- Hattı Hümayunun Sureti Vziri Meal* Semirim Mehmed Said Paşa
- Almanya Tarafında Savaşa Giriş
- Enver- Walkenhaim Dansı
- Tuzak Kuruluyor
- Birinci Cihan Harbi
- Marne Savaşı
- İsmet İnönü'nün Tahlili
- 1.Cihan Savaşında Ermenilerin Manciplecileri
- Bunlar Türkiye'ye Düşmandır!
- Ünderholm Ne Diyor?
- 1.Cihan Harbi Hakkında Malumat
- Almanlar Galip Gelselerdi
- Hicaz Meselesi - Şerif Hüseyin
- Bismillahirrahmanirrahim
- Beka-İ Osmanjyye Mütalaası