Avrupa Ahvâli
Avrupa ise; gerek kara gerekse deniz savaşlarıyla vakit geçiriyordu. Amiral Nelson, Fransız amiral Vilnov'un donanmasını Trafalgar açıklarında yenip, kendisini de esir aldı. Ayrıca Nelsonda yaralanmıştı, daha sonra bu yaradan öldü. Napolyon'da Ülm'da parlak bir zafer kazanarak otuzüçbin kişi, altmış top, kırk sancak ile Avusturya generali Max'ı esir aldı. Çar 1. Aieksandr'm ordusunu püskürterek Viyana'ya girdi. Brün'de de genel karargahını kurdu. 1805 senesi aralığında da Österlichte müttefiklerin ordusunu perişan ederek 20 bin esir, 45 bayrak, 146 top ele geçirdi. Ruslar Polonya'ya çekildiler. Avusturya imparatoru 2. Jozef, antlaşma istedi. İngiltere başvekili Wilyam Pit bu savaşların tevlit ettiği üzüntüler neticesinde öldü. Mütarekeyi takip eden Presborg antlaşması Avusturya'yı İtalya ve Almanya'dan çıkarıyor, "Mukaddes Cermen Roma imparatorluğu" denilen eski heyete nihayet veriyordu. İtalya krallığı Venedik eyaletini, Fransa ise, Triyestenin içinde olmadığı İstirya ile Dalmaçya'yi alıyorlardı. Österliçh zaferinin haberi; Rusya ile yapılan 2. ant-laşma tasdiknamelerinin babıâlide mübadele edilmesinden, bir gün sonra gelmiştir. Österliçh savaşının neticesinden Osmanlı devleti siyaseti haylice müteessir oldu. Napolyon, kazanmış olduğu bu savaşın galibiyet haberini, özel bir vazifeli göndererek bildirdi. Tarihlerimizin bildirdiğine göre aynı zamanda Ruslar sulha eğilim göstermezlerse, Lehistan'a saldıracağını haber vermiş, devlet de, bu ana kadar, Fransa imparatorluğunu tasdik etmediği halde, bu sefer cevab olarak yazılan padişah mektubunda imparator unvanı gayet tumturaklı sözler kullanılarak konmuştur. İstanbul'a gelen özel memurla yapılan, gizli bir toplantı da Osmanlı devletinin ülkesinin bütünlüğü, Rusya'yla Eflak ve Buğdan için yapılmış kötü şartların kaldırılması, İstanbul'a elçi gönderilmesi gibi hususlar konuşulmuş, reisülküttab (hariciye bakanı) Vasıf efendinin boşboğazlığı yüzünden vaziyet Rus elçisine ulaşiverdi. Bu vaziyet karşısında; Rus elçisi İtalinski macerayı anlamak ve İngiliz elçisinin Osmanlı devletini eski antlaşmayı yenilemek için tazyik etmekteydiler.
Napolyon, ne Rusları nede Avusturyalıları İstanbul'da görmek istiyordu. Prosburg antlaşmasıyla, Venedik ve Dalmaç-ya'yı aldığı gibi Rusları da durdurmak için, general Sebasti-yani'yi İstanbula gönderdi. İki devlet-i muazzama hakkında gösterdiği şu önlemler, kendi imparatorluğu namının kıymeti için gelecekte, Osmanlı devletinden bir şeyler kapabilmek için, olduğu pek umulmaktaydı. Muhib efendinin; Paris'e elçi olarak gönderilmesi, Fransa sefiri Rofen'in tavsiyesiyle vuku-bulmuştur. Efendi; hem Napolyon'un imparatorluğunun tasdiki hem de dostluğu pekiştirmek maksadıyla gidiyordu. Özel talimatına gelince: Parisdeki müzakereler sırasında, Osmanlı devletine zarar verici şartlarının ortadan kaldırılması zaman ve kefalet adıyla Rusların, Buğdan ve Eflâk üzerindeki müdehale hakkının kaldırılması, Korfu, Karadağ ve Akdeniz sahilleri ile Cezayir'i ve ahalisini sahiblenmekten vazgeçmesi vede Gürcistan bölgesini ifsad etmekten el çekmesi gibi maddelerin, Napolyon'un himmetiyle meydana getirilmesi hakkında teşebbüsde bulunmakla alakalıydı. Islavlar başlığı altında yazdığımız fâide bölümümüzde de gösterdiğimiz gibi Ruslar, Sırbistan kıyamına doğrudan yardım ediyorlar, Avusturyalılarda yiyecek ve giyecek veriyorlardı. Diğer taraftan Ruslarla İranlılar arasında, muharebe zuhura geldi. Fettah Ali Şahın veliahdi Abbas Mirza mağlup olmuş böylecede Azerbaycan topraklarına tecavüz etmişlerdi. Napolyon önüne çıkan bu fırsattan istifadeyle ruslann aleyhine olmak üzre, gerek Osmanlı devletini gerekse de, İran'ı sevk etmek arzusuna uygun olarak, üçlü bir ittifak kurma teklifini babıâliye bildirdi.
Devlet; Refii efendiyi İran'a yolladı. Bu ehliyetsiz adam ittifak gerçekleştireceğine, Fransızların aleyhinde ağzına geleni sıraladığından vazifesi başarı ile bitmedi. Meseleye birde ayrı bir gariblik getiren husus, Baban mutasarrıfı Abdurrahman Paşanın İran'a sığınması hasebiyle, İran şahının, Paşayı yine Kürdistanda tutmayı sağlamak için, tehdidkârane teşebbüslere girişmesi ve bundan sonra, Bağdad valisi Ali Paşanın kızgınlıkla oniki bin kişiyle ve babıâliden izin almadan İran'ın üzerine yürümesidir. Yukarıdaki duruma benzer bir olayda Ragüza taraflarında vukubuldu. Bilindiği gibi Prosborğ antlaşmasıyla; Fransa, Dalmaçya, Kataro ağızlarına sahip hale gelmişti. Kataro'da bulunan, Avusturya kumandanı Fransızların gelmesinden evvel, Korfu'da bulunan Rus amirali ile anlaşarak limanı ona teslim etti. Bunun üzerine Napolyon, Dalmaçya'da bulunan askerlerinin kumandanı Laristona, Dubrovnik cumhuriyeti içlerinde ilerliyerek Ragüza'yı istila etmesi emrini verdi. Adı geçen komutanda aldığı bu emri tatbik ederek Ragüza'yı istila etti. Bu haber Bosna Valisi Hüsrev Paşa tarafından babıâliye duyurulunca da büyük heyecana sebeb oldu. En önce Rusların, Sırp ve Karadağlı'lan, tahrik etmeleri, ittifak hükümlerine aykırı davranıştı. İkinci olarak da; dostluk hisleri gösteren Mapolyon'un, uzun zamandan beri Osmanlı devletinin himayesi altında bulunan adı geçen Ragüza cumhuriyeti ile Dalmaçya arasında bulunan, Hersek sancağını çiğneyerek geçmesi bu heyecanı da haklı kılmaktaydı. Ancak Fransa maslahatgüzarı Rofen, yeterlice teminat verdi. Ruslar, Ragüza'nın zaptı üzerine Kataro'ya harp gemisi değiladi gemilerle boğazlarımızdan geçerek, ittifaka aykırı olarak Korfu'ya taşıdıkları askeri dökerek binikiyüz kadar Karadağlı ile beraber bahse konu şehire hücumda bulundularsa da, Dalmaçya'da bulunan general Moli-tor, dörtbin kadar askerle yetişmiş ve bilhassa Karadağlıları bir güzel ezmİşse de fakat zavallı Ragüza cumhuriyeti bir daha belini doğrultamayıp, mahv olarak Venediğin yanına gitti. Takvim bu arada 1220/1805 yılını gösteriyordu. Rusyanın Paris'de bulunan siyasi işlerin memuru Baron Obril ile Fransa harbiye Nâzın Klark'la arasında bir antlaşma imza ecTildiki bunun adı İbrail antlaşması olmuştur. Bu antlaşmanın gereği Ruslar Cezayir adaları müstakilliğini tanımış olmakla beraber Kataro'yu Fransızlara terke mecbur kalıyor ayrıca Ragü-za'nın Osmanlı devleti kefaleti altında olarak yeniden İstiklâ-liyetini tanıyor, Rusya ile Fransa, Osmanlı devletinin istikiâli-yet ve ülkesinin bütünlüğünü de teminat altına almış oluyorlardı. Pekâla anlaşıhyorki, bu antlaşma mucibince Ruslar Ak-denizi terk edip, Karadeniz'e çekilecekler ve Osmanlı vilaya-tında tahrik ve idlal etmekten geriye kalmayacaklardı. İngiliz başvekili Mösyö Pit'in ölümü üzerine yerine sulh sever bir siyasetçi olan mösyö Foks geçti. Napolyon'a düşende bu anlayışla dolu adamın, İngilteresi ile sulh müzakerelerine girmesi hususuydu. Ancak Rusların memuru Dük Dobril'in, Fransızların ünlü hariciye nâzın Taleyran'ın kandırması yüzünden imza ettiği antlaşmayı Çar 1. Aleksandr kabul etmedi. Fransa'nın İstanbul elçisi Sebastiyani bunu babıâli'ye bildirdiği sırada: "Ruslar bu antlaşmayı, devlet-i âliye lehine oldu diye kabul etmediler. Ruslar, ne Osmanlı devletinin ne de, Ragüza'nın istiklâlini istiyorlar. Ruslar asla Osmanlı devletinin kudret ve kuvvet kazanmasını istememektedir. Onlar Osmanlı topraklarında karışıklıklar çıkarmak, meydana getirilecek nifak ve şikakla devleti zayıf düşürecek, şeklin taraftarı olduklarını isbat ettiler." Demek istemişti. Kullanılan bu anlatım, Napolyon'un Osmanlı devletini Ruslardan ayrı düşürme politikasına pek uygun geiivermesiydi. Öte tarafdanda, sulhsever İngiliz başvekili mösyö Foks'da, bu arada fâni hayattan çekilmiş, ölüler mezarlığındaki yerine konmuştu. Müzakereler sırasında Napolyon'un, Hanoveri işgal etmek arzusunda bulunduğunu İngiliz murahhasına kaçırılan söz, Prusya kralı 3. Fredrik Gilyom'un hiddetlenmesine, asker takımının galeyana gelmesine sebebiyet verdi. Böylece de siyasetin ufkunu yine kara bulutlar sardı.
Prusya devleti, meydana getirilen, 3. birleşik devletler heyetine girmemiş olmanın verdiği pişmanlıkla, bu defa kurulmaya başlanmış, 4. heyete girmeğe adetâ koştular. Avrupa yine karma karışık oluyordu. Osmanlı devleti ise artık bütün meylini Fransaya doğru yapmıştı. Elçi Sebastiyani, İngilizler ile ittifak edilmemesi için elden geleni esirgemiyordu. Hattâ Ruslarla yapılmış, ahidnamede Osmanlı devletinin İstiklâli-yeti apaçık belirtildiğine göre, Rusya'nın Eflâk ve Buğdan prenslikleri hakkında koymuş olduğu maddelerin, hükmünün katmadığına babıâli'yi ikna etmiş ki, Buğdan ve Eflâk beylerini azlettirdi. Prens Morozi ile İpsilanti Rus taraftan olmakla biliniyorlardı. Bunların yerine; Kalimaki bey ile Aleksandro Suço tayin edildiler. Babıâli'nin bu cesareti Sebastiyani'nin gözünde Osmanlı devletinin, Rusya'nın vesayetinden kurtuluşuna alamet olmak üzere telakki olunuyordu.
Fakat; Ruslar İstanbuldaki b. elçisi İtalinski vasıtasıyla, bu durumu şiddetle protesto ederek Petersburg'a fevkalade bir posta çıkardığı gibi, çok yakında ilân-ı harp edilecektir sözüyle de, tehdidlere başladı. İngiliz elçisi Arbutont ise, Osmanlı devletini tamamen Fransız tesiri altına girmekle itham etti. Azl edilen prenslerin görevlerine iadesi yapılmadıkça, kendisinin gitmeye hazır olduğunu söyleyerek tehdidlerini savurmaya devam ettiği görüldü. İngiliz elçisine tavassut için başvurulduysa da, bir fayda temini mümkün olamadı. Sonunda prenslerin vazifelerine dönmesine müsaade olundu. Cevdet tarihinde yazılmış olduğu gibi; "devletin sânına naki-se verecek bir rezalet idi" Yine o dönemlerde; Napolyon'da Prusya ordularını feci bir hezimete uğratarak, Berlin'e girmekteydi. Yâni; Fransızlar, aleyhilerine ittifak etmiş heyetin kol ve kanadını, bir kere daha kırıyordu. Prenslerin meselesini duyar duymazda Sebastiyani'ye yollamış olduğu talimatta: "İpsilanti ile Moruzo tekrar azlile Osmanlı devletinin birer sadık bendeleri, nasb olunmadıkça imparator silahı bırakmamağa karar vermiştir." kayıtlı yazı aldığını babıâliye bildirdi. Bu vaziyet karşısında Napolyon'a bir mektup gönderilerek bu yazıda hâli hazır vaziyetten ve askeri vaziyetin perişanlığından bahisle özür beyan olundu. Napolyon, bu ma-zeretnâme karşısında 3. Selim'e teselli edici bir cevapname vermekle birlikte, Dalmaçya ordusu ve bir fırka Fransız donanması ile imdada gelebileceğini de, vaad eylemiştir. Rus-larsa boğazlardan, harp gemilerinin geçebilmesi talebinde bulunuyorlardı. Prusya bozgun'u babıâli'nin işine yaradı. Meseleleri te'hir ettirdi. Ayrıca da, Sebastiyani'nin padişahın huzurunda yaptığı konuşma esnasında, devlet-i âliye reayasından bazılarının da Rusya'ya gittiklerinde pasaportlarına kendilerini Rus tebasından diye kayıd yaptırdıkları sonra da bu kayıtla Rus patenti almalarının önüne geçildi. Diğer taraftan, Hicaz topraklarıyla bütün Arab yarımadasında doğrudan doğruya Vehhabilerin elinde kaldığı, bunların, hacı kafilesini silahlar, davullar ve zurnalar ile gelmelerini men ettikleri gibi sürre alayını götüren ve adına mahmil denilen vasıtayı getiren çavuş'a, bir daha mahmil getirilecek olursa kınlıcağını, Cidde'de Muhammed bin Abdülvahabın risalesi okutulması gibi isteklerini söyleme cüretlerini gösteriyorlardı.
Şerif Muhammed Gaîib bile Vehhabilere müdara ederek Harem-i Şerif'de, cemaatin tekrarını men, herkesin bir imâm arkasında namaz kılınmasını, ezan ile yetinilerek arkasından selatüselam getirilmemesini emreylediğinden Ehl-i sünnet, Vehhabilere uyarak şiîler gibi takiyye yapıyorlardı.
Konular
- Zend Kerim Ve Katerina Uyuşması
- Kırım'ın Derdi
- Fransızların Ruslara Yaklaşması
- Batı Avrupanın Rusya'ya Bakışı
- Padişahın Sulha Eğilimi
- 1. Abdülhamid'in Hanımları
- 1. Abdülhamid'in Çocukları
- 1. Abdülhamid'in Sadrazamları
- 1. Abdülhamid'ın Şeyhülislâmları
- SULTAN 3. SELİM HAN
- Buze Suyu Bozgunu
- Koca Yusuf Paşa Yine Sadrazam
- Yaş Antlaşması
- Karışıklıkların BirıbiriniTakibi
- Gaile'ler
- Avrupa Ahvâli
- Edirne Vakası
- Rusya Savaşı-İngiliz Donanması
- Napolyon'ca
- Sultan 3. Selimin Hâli
- Ilhad Ve Zenadıka
- Kabakçı Vakası
- Nızam-I Cedıd'in Te'sisi
- Şehzade Eğitimi
- 3. Selim Hân'ın Hanımları Ve Çocukları
- 3. Selimin Şeyhülislâmları
- 1736'dan-1789'a Kadar Deniz Harekâtımız
- Geminin Adı Yapıldığı Sene
- 1787/1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı
- SULTAN IV. MUSTAFA HAN