Ilhad Ve Zenadıka
Cevdet Paşa tarihinde yer alan aşağıdaki bölüm, zamanın düşük mertebesini gösterir: "işte bu sırada İstanbul'da bir de ilhad ve zenadıka düşüncesi ortaya çıktı. Şöyle ki, Sultan Selim hazretlerini cihangirlik sevdasında bulunmakla (!) yakınları dahi onu şişirmek için kimi <Kaimi> manzumesinden ve kimi de" Cifr-i Kebir-i Şeyhi Ekber'den ve kimi bazı ehli keşif ve kerametden manâlar nakil ve ityan ile "müceddid-i devlet" olduğunu da vechi tahkik üzere huzuru hümayunlarında dermiyan ederlerdi. Bu mülabese ile mutasavvıf güruhundan geçinen ve: -Erenler şöyle yaptı. Böyle yapacak. Şeklinde yalan yanlış sözlerle halkın cebinden para koparan bir takım mülhidier de, Enderûnu hümayuna gidip gelerek o devrin ricali, genellikle cahil ve alelade gurubundan olan bazı enderunlu takımı cehaletleriyle beraber dışarıda genel düşüncelerden gafil olduklarında, ehl-i şer'i gözünde, küfrüyat sarfı sayılır bir takım sofilere ait kelimeler kullanmağa başladılar. Eğerki yeniçeri pirdaşları olan Bektaşi derbederlerinin, her gün yaptıkları hezeyanı onların tefevvühatından daha kötü idiyse de onların böyle tefevvühatı yâni sözleri "bütün dinleri inkâr eden Fransızları taklit ve onlara uymak esnasında ortaya çıkarak," bütün nazarları üzerlerine çekerek, halk onların böyle şeriatın zahirine uymayan durum ve hallerden ürkdü. Hemen kitab-ı şeriatde ki apaçık belirtilmiş meselelerden başkasını incelemeyen ulema güruhuda enderûn adamları ve dışarıdaki kimseler hakkında, büyük şüphelere düştü. "Yine tarihlerin genel rivayetindendir ki, Sultan 3. Se-lim'in düşünce yapısında tereddüd önemli bir yer kapsamakla beraber, davranışlarda yavaş mizaç hüküm sürmekteydi. Bilhassa yeniçeri askerinin nizamı cedidi tahkir ve kâfir olarak nitelendirmeleri hususunda karşı ses çikarmamsı, bu güruhun azmasına vesile oldu. Eğer özetleyecek olursak, gördüğümüz şu vakaların yardımıyla biz de yeni fikir büyük bir ifrat yâni aşırılıkla başlıyor ve bir kaç kişinin tekelinde olarak devam ederken taklid edenler aleyhinde bulunanlardan, çok fazla yerleşmesini geciktirme veya iptaline sebeb oluyorlar.
Kadı Abdurrahman Paşa'nm Edirne vak'asından sonra geri dönmesi, devletin bir müddetten beri edinmekte olduğu ilerlemeye dönük intizamdan, vazgeçmeğe eğilim göstermesiydi. Cevdet Paşa; "bu ricatı, padişah 3. Selimin mülayim ve yumuşak kaibli bir kimse olmasından dolayı, o sırada devletin hâli, asla hiç birini kullanamayacak durumda bulunan güzel silahlarla odasını süsleyen nâzik çelebilerin haline" benzemekteydi der. Paşa, bu benzetmesiyle büyük isabet göstermiştir. Bu kadar birbirini takip eden hadiseler arasında, Fransa elçisi general Sebastiyani'de devleti Fransadan yardım İstemeğe mecbur etmek bahanesi ile adamlarına talimat vererek, yeniçeri büyüklerine: nizam-ı cedid'in kurulmasından maksadın ocağın kapatılması, maaşlarının vükelaca cebine indirme hareketidir, demelerini istiyordu. İmparator bu talimatın verildiğini duyunca, sizin hâlinize teessüf ediyor. Eski usûlün bozulmaması taraftarıdır. Fakat askerimizde hu-dud boyundadır. Lâzım olursa İstanbul'a getirtilecektir. Şeklinde telkinatta bulunuyordu. Velhasıl, İstanbul bir karışık düşünce dalgalan arasında bocalamaktaydı Bir de, orduyu hümayun'un Ruslara karşı harekatında padişah yakınları vede devletin ileri gelenlerinin pek büyük kısmının payitaht'ta kalmalarını bu savaşta, yeniçerilerin öldürtülmesi için bir muva-zadan ibaret olduğu düşüncesi pek kuvvetli tarzda şuyû buldu.
Bunlara da ilaveten başka bir durum daha vardıki, o da Köse Musa paşanın, sadaret kaimmakami, Topal Ataullah efendinin şeyhülislâm olmaları hususuydu. Çünkü bunlar nizamı cedid aleytan kimselerdi. Bir daha söylemekte zaruret vardır ki, bizde meydana gelen ihtilâl ve isyanların tamamında, erbab-ı din şıkkını, o güzelim ve temiz Şeriat-ı Muham-mediyi alet olarak seçmişlerdir. Yâni; bilerek, bilmeyerek dinimize taarruzla da memleketimize pek büyük fenalıkları, cinayetleri reva görmüşlerdir. Hakikaten de bu ana kadar gördüğümüz ihtilallerin tamamı, hükümet istibdadına aleyhte olarak vukubulmuştur. Ancak, bir müstebidin taht'tan indirilmesi veya öldürülmesini müteakip, yerine bir başka müste-bid getirilme yolu tutularak işi başka bir menfaatin kanalına değiştirmeye götürmek olmuştur. Vatan, ülke ve ahali aynı dönemler de büyük felâketlere uğramışlardır. Bu bakımdan yapılanlarda insani bir fikir veya dindarane bir anlayış mev-cud olmamıştır. İşte bir numunesi:
Konular
- 1. Abdülhamid'in Hanımları
- 1. Abdülhamid'in Çocukları
- 1. Abdülhamid'in Sadrazamları
- 1. Abdülhamid'ın Şeyhülislâmları
- SULTAN 3. SELİM HAN
- Buze Suyu Bozgunu
- Koca Yusuf Paşa Yine Sadrazam
- Yaş Antlaşması
- Karışıklıkların BirıbiriniTakibi
- Gaile'ler
- Avrupa Ahvâli
- Edirne Vakası
- Rusya Savaşı-İngiliz Donanması
- Napolyon'ca
- Sultan 3. Selimin Hâli
- Ilhad Ve Zenadıka
- Kabakçı Vakası
- Nızam-I Cedıd'in Te'sisi
- Şehzade Eğitimi
- 3. Selim Hân'ın Hanımları Ve Çocukları
- 3. Selimin Şeyhülislâmları
- 1736'dan-1789'a Kadar Deniz Harekâtımız
- Geminin Adı Yapıldığı Sene
- 1787/1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı
- SULTAN IV. MUSTAFA HAN
- Rusçuk Yâranı-Alemdar Vakası
- Kabakçı'nın İdamı
- Sultan 4. Mustafa'nın Hanımları
- 4. Mustafa'nın Sadrıazamları
- 4. Mustafa'nın Şeyhülislâmları